• amsterdam'da bulunan bir hostel ve coffee shop zinciri. fiyatları uygun çalışanları süper "kafa", odaları bakımlı ve temiz. dam square ve red light districtin arasındaki kanalda konuşlanmıştır 3-4 tanesi.

    http://www.bulldog.nl/

    ayrıyeten
    (bkz: the bulldog palace)
  • eğer amsterdama giderseniz ve birine sorarsanız "nereye, hangi coffe shop a gitmeli?" diye muhtemelen burasını anlatıcaktır. şehrin farklı yerlerinde birçok şubesi vardır. fakat sanırım çok bilindiğinden, biraz fiyatlıdır. ama sonuçta alıyorsunuz karşılığını.........
  • amsterdam'ın en piyasa coffeeshop'udur.. bi ton şubesi vardır.. zaten bu corporate tavrıyla o.ç. olmanın ilk şartını yerine getiren bir markadır.. çalışanlarının kafası da hep güzeldir, bu yüzden bir masaya oturduktan 5 dk sonra önünüzde dolu bardak varken onu kaldırıp sonra da "siz hiç bişey içmeden oturamazsınız" falan gibi dırdır yapabilirler.. uzak durmakta fayda var derim.. illa bişeyler alıp içecekseniz burdan (veya daha iyisi baba'dan) alıp daha normal kafelere gidip de takılabilirsiniz..
  • amsterdam red light district'te adını bilmediğim bir kanalın yanında ard arda konuşlanmış coffee shop zinciridir. hatta ilk coffee shop'muş, öyle diyorlar.

    neyse mevzu bahis bölgedekilerden bir tanesi hosteldir (bkz: the bulldog palace). burada kalmadığım için bir görüş belirtemeyeceğim.

    diğeri marijuana ve türevleri ile keklerin satıldığı kafedir. önünden geçerken ohaaa kokuya bak dedirtir. aslında amsterdam'da bir çok yerde bu tepkiyi veriyor insan ama bulldog'un önünden geçerken dışarıya çıkan dumanları bariz bir şekilde görebiliyorsunuz. mekan önünden geçeni içine çağırıyor desem yalan olmaz. giriş katında yemekler, alkollü içecekler ve kekler satılıyor. alt katta ise tüttüreceğiniz cinsten ürünler. 50 çeşit marihuana türevi arasından size uygun olanı konusunda oradaki elemanla anlaşıp satın aldığınızda arkanızı bir dönüyorsunuz ki oturacak yer yok. şartlar zaten uygun değil, göz burnunun dibini göremez halde, grup halinde insanlar sosyalleşme içerisindeler. sen oturacak yer bakarken, uçuşa geçmiş tipler de sana dikiyor gözlerini. neyse diyorsun üst kat daha nezihti sanki. zaten barmenlerden biri şahaneydi. onu izlerim hiç yoktan. sonuç: iki kız değil de, kalabalık grupla gidersen ve büyük masalardan birini kaparsan eğlenceli vakit geçirebilirsin.

    aynı bölgedeki üçüncü mekanı ise magic truffles'ların satıldığı yerdir (bkz: the bulldog mack). burası daha gece kulübü havasında, müzikler daha coşkulu vs. geri kalanını çok hatırlayamıyorum çünkü otele dönüş yolunu bulamama endişesiyle fazla takılamadık.
  • baton rouge, louisiana'da bulunan bir bar. her pazartesi tam gun happy hour, her gun 7'ye kadar happy hour hizmeti vermekte. ayrica carsamba gunleri ayrilirken ictiginiz ickinin bardagini beraberinizde goturebiliyorsunuz.
  • amsterdam'da bulunan en turistik ve isi en fazla ticarete dokmus olan coffeeshop zinciri.

    hem fiyatlari diger yerlere gore daha pahali hem de satilan seyler dandik. denedigimiz pre-rolled reeferlari hicbir etki yaratmadi, hem de 3 kisi ilk kez denememize ragmen.

    burasi yerine ismi duyulmamis, normal halkin gittigi yerlere takilmak daha mantikli.
  • içine girdiğim gibi kafa olduğum uyuşturucu satışı yapılan ve içinde rahat koltukları olan yerdir.
  • buraya fiyatı uygun diyorsanız türkiye'de kaçakçılık falan yapıyor olmalısınız.

    şubat ayının sonunda gittim, yani low season olarak geçiyor o tarihler fakat kişi başı €55'e kaldık bir geceliğine.

    yani yaklaşık olarak 150tl. herhangi bir hilton'da aynı fiyatı verebilir size buradaki.

    onun dışında, odalar falan baya bi enteresan. gelenler kafa yaşasın diye özellikle yapılmış gibi. ayık olarak takılmak imkansız. benim kaldığım odada bir duvar mor ise diğeri kırmızı, birisi lacivert falan, odanın 4 duvarı başka renkte. asılı olan tablolar picasso'nun ağzı burnu yer değiştirmiş insan tablolarını andırıyor.

    1972'de rothschild ailesi'nin verdiği parti tarzı tablolar var. belden aşağısı kuş, belden boyna kadar at, kafa insan falan böyle enteresan olaylar. üstüne bir de magic mushroom veya amnesia haze çaktın mı, oda sana mezar oluyor şdsfkşlsfk.

    barında da enteresan bi eleman var. ben akdeniz çocuğuyum, bizim memlekette narenciye festivali yapılır her sene. yol kenarları ağaçlardan koparak düşen mandalina, portakallarla doludur. gittim bara, dedim ki "do you have a orange juice?" (c vitamininin kafayı açtığı söylentileri vardı, o sıra da 2 arkadaş götü fena kaybetmişti, güzel hikaye sonra anlatırım)
    herif bana demez mi "we are orange country, of course we have it"... ok dedim ver 2 tane gevezelik yapma. bi getirdi, cam şişede ağzı jelatinlenmiş yedigün mü desem tang mi desem ona benzer saçmasapan bir şey. lan bi şartel attı.

    "amına koduğumun çocuğu hani lan portakal ülkesiydiniz, bizim mahalleye gel de portakal gör yavşak ibne" dememe ingilizcem el vermedi. €3 vererek 50ml'lik portakal sularına ayrıldım.

    allah seni kahretsin bulldog. biz burda portakal suyuyla banyo yapıyoruz ibneler, norveçli turist miyiz lan biz göt laleleri sizi?
  • amsterdam'in en unlu coffee shop'u olmasinin yani sira en kalitesiz esrari satmaktalardir.
    hediyelik esya satan dukkaninda gayet guzel hoodieler mevcut, jack herer gibi bulunmasi ve yetistirilmesi zor olan bir strain'in tohumunu da satin alabiliyorsunuz.*
    oradan alip da hosuma giden tek strain silver star haze olmustur.
    yine de illa ben piyasa yapmak istiyorum diyorsaniz tabi gidip bakabilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap