*

  • andreas prochaska'nin yönetmenligini yaptigi, müzikleri ve cekimleri ile sahane avusturya yapimi western film.
  • filmdeki başrol karakterleri al, yerlerine bilal inci ve cüneyt arkın'ı koy. pespaye bir hikaye, vasat ötesi bir film. seyretmeyin.
  • seyretmeyin diyenlere aldırmadan izlenmesi gereken, avusturya'nın oscar aday adayı süper western.
  • vasat ötesi falan olmayan, konsepti alp dağlarına (?) taşıyan güzel bir geleneksel western filmi. bir benzeri için:

    (bkz: the great silence)
  • neden bilmiyorum ama çok beğendiğim film. ne mutlu bana ki, film bittikten sonra cama çıkıp hikayenin geçtiği dağları izleyebildiğim bir yerdeyim.

    rahatsız olduğum tek nokta için (bkz: österreichisch)
  • gayet keyifli ve izlenesi bir western filmi. konusu da oldukça enteresan.

    --- spoiler ---

    az sonra anlatacağım sebeplerden dolayı intikam için köyüne/kasabasına dönen adamımız (esas oğlan) babası ve bütün üvey kardeşlerini telef ediyor. gerçi kasabada yaşayan herkes bi'şekilde akrabası gibi. zira babası olacak dingil öyle sapıkça bir düzen kurmuş ki, herkesi düzmüş. kasabada kim evlenecekse önce bu evleniyor, yoksa kimsenin evlenmesi mümkün değil. ilk gerdeğe kendisi giriyor sonra kocasına dönebiliyor kadınlar. varın gerisini siz düşünün, öyle de pis bi'adam.
    --- spoiler ---

    bununla beraber orijinal soundtrack albümünde steaming satellites - how dare you ve one two three cheers and a tiger - sinnerman gibi iki mükemmel şarkıyı da barındırmakta. sinnerman'ın clara luiza yorumu da dikkate değer.

    steaming satellites - how dare you : http://www.youtube.com/watch?v=ii3qq0ymz3q

    http://efsahne.com/…-valley-intikam-sahnesi-78.html
  • 26. uluslararası ankara film festivali kapsamında bugün saat 11:30 seansında gösterilen film. film kritiği yapmayacağım, sadece epey beğendiğimi söyleyip geçeceğim. bu festivalde bakur'dan dolayı bakanlığın zorlamalarından dolayı yer yerinden oynadı ekşi'de olsun camiada olsun. ankara gibi bence türkiye'de sanat hayatının en gelişkin olduğu şehirde hem de normal biletin 10 lira olup 11:30 seansının 5 lira olduğu bir haftasonu gününde koskoca salonda belki 20 kişi izledik bu ödüllere aday olmuş filmi. kimse gelip goy goy yapmasın diye söylüyorum.
  • uzun zamandır mutlu son ve adil biten bir film izlememiştim. işte bu mutlu sonlu. yalnız 100 kişinin neden 8 kişiye dalamadığını anlamıyorum. gerçi henüz bitmedi her an bi mutsuzluk olabilir.
  • filmin ingilizce adı: the dark valley. türkçe adı: karanlık vadi.

    2014 yılı western olarak bereketli oldu. the salvation ve the dark valley ile birlikte iki şahane örneğini izledik bu eskimiş adledilen türün.

    2015 yılındayız ama atlarla ulaşım sağlanan, tahta evlerde oturulan ve adına western denilen bu filmler hala müthiş bir enerji barındırıyor içinde. hep derim zombicilikte çok iş var diye, bu lafımı western'i de dahil edip genişletiyorum. hala çok iş var western'de. bence her yönetmen dönem ödevi yaparmış gibi bir western çekip rüşdünü ispatlamalı. çünkü bakıyoruz bu filmin yönetmeni andreas prochaska'ya. adam tam televizyoncu. işin piçi olmuş artık. 2000'den beri dizi çeken adam, ne olduysa uzun metraj bir film çekeyim demiş. hem de madem almanım demiş, bana en uzak tür olan western'i deneyeyim demiş. turnayı da gözünden vurmuş namussuz.

    filme gelirsek, filmimiz nina simone ile hatırladığımız şahane şarkı sinnerman ile başlayıp onunla bitiyor.

    başlangıç sinnermanclara luzia'dan

    ortalarda da steaming satellites'den how dare you

    final sinnerman - one two three cheers and a tiger'dan

    film ile şarkıların etkileşimi muazzam olmuş. hele how dare you parçası ile bir çatışma sahnesi var ki evlere şenlik. sergio leone ve ennio morricone amcalarımızdan sonra westernler ve film müzikleri arasındaki bağ iyice zayıfladı. tam ümidi kesecekken 2007'de the assassination of jesse james filmi ile tekrar heyecanlandık. nick cave ve warren ellis müzikleri ile durun ölmedik biz dediler. akabinde the dark valley ile tekrar çılgın attık. hele hele zevklendik, heyecanlandık.

    entrynin sonuna gelmişken bu kadar övmeye rağmen film çok ağır, çok sıkıcı ve çok kötü diyorum.

    ahaha. filmlerdeki gibi şok final yapayım dedim. olmadı. sakın kaçırmayın.

    bibliyografya:
    (bkz: the assassination of jesse james/@sitki siyril)
    (bkz: the salvation/@sitki siyril)
  • başrolünü mesut özil'in oynadığı ana teması intikam olan alman filmi! ya şaka bir yana adam aynı özil ya, gözler falan, alman olması vs. sübhanallah!

    filme kötü demeyeceğim, muhakkak bu tür filmleri de beğenen ciddi bir kitle vardır. ama bana biraz sıkıcı geldi. filmin sonuna doğru bir portakal soydum, o kadar kuruydu ki boğazımda kaldı. diyeceksiniz ki ne alaka? film de böyle bir şeydi işte benim için. vaktiniz bolsa, karanlık, soğuk ve az konuşmalı filmleri seviyor ve bunlara derin anlamlar yükleyebiliyorsanız izleyin.
hesabın var mı? giriş yap