vitrinde yaşamak
-
bir de gerçekten vitrinde yaşamak vardır ki, bir ciplak vitrin mankeni yaşam biçimidir. böyle yaşamak, yasamak mıdır; ha değildir. ayrıca hane içindeki salonlardaki vitrinlerde yaşayan bir sürü biblo ve sair eşya bulunur. onlarınki de tozlu bir yaşam biçimidir. üçüncü ve son olarak, hayatını vitrin bakarak* geçiren kadınların yaşam biçimine de adanmış hayatlardır diyebiliriz. bütün bu örneklere bakıldığında, vitrinde yasamak bir kadın icadıdır demek de kolaylıkla mümkündür*.
(bkz: kadinlarda vitrin meraki) -
walter benjamin, moskovada bir otelde kalırken otelin bir katındaki tüm odaların kapılarının açık olduğuna dikkat etmiş. bu odalarda asla kapalı bir mekanda kalmamaya yemin etmiş budist rahipler bulunuyormuş. benjamin, bu tür bir ortalıktalığı/"ahlaki teşhirciliği" bir erdem, hatta devrimci bir eylem olarak niteler gerçeküstücülükle ilgili yazısında. hayatın truman showlaştığı bir dünyada, bbg evi ile budistlerin kaldığı otel arasında ayrım yapmak gerektiğine inanan fakir, meselenin "camekanda yaşamak"la "lamekanda yaşamak" arasındaki differanceda düğümlendiğine kanaat getiriyorum.
aynı zamanda 1980'lerin kültürel iklimine dair bir nurdan gürbilek kitabı. -
her gün görücüye çıkmak ama her seferinde o beğeni dolu bakışların onu değil üstündeki bez parçalarını tercih etmesi.
kabus. -
(bkz: yoksulların gözleri)
-
(bkz: redlight district)
-
-
magazin dünyasının dışı cafcaflı içi boş üyelerinin hayat biçimi. hep göz önünde hep ışıltılı, cansız manken üzerine oturtulmuş elbiseler gibidirler, vitrinin önünden bakınca bele cuk oturmuş gibi görünür kıyafet ama hafifçe arkasına baktığınızda çengelli iğne ile tutturulduğunu görürsünüz.
-
(bkz: beyaz mantolu adam)
-
sosyal medya dedikleri şey olmalı...
kimileri/miz, kimi zaman, kimi yerlerde tebdili kıyafet y/aşıyor. -
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap