• atatürk'ün en sevdiği türk raksı.
  • zeybeğin ortaya çıkışı tamamen bağbozumu şenlikleriyle ilgilidir. ilkçağ anadolusunda, şarap, şarap içme, üzüm ezme gibi olaylar değişik şölenlerle, festivallerle ve danslarla kutlanır, yüceltilirdi. zeybek oyununda ayakların daha çok performans göstermesinin nedeni üzüm ezme ritüelininin taklit edilmesine bağlanır. ayrıca zeybeklerin, başlarına bağladıkları oyalı ve işli bir takım aksesuarların üzüm taneleri, asma yaprakları gibi bir takım ilişkili öğeleri simgeledikleri bilinir.
  • ayrıca kerimoğlu ve tavas zeybeği de vardır.
  • mert, cesur, atılgan, mazluma dost, haksızlığa düşman olarak tanınırlar. türk köylüsünün tipik bir örneğidir. kurtuluş savaşında gösterdikleri başarılar ünlerine ün katmıştır. bugün zeybeklik tarihi bir anı olarak yaşatılmaktadır.
  • bence en asil halk oyunlarımızdandır.(egeliyim diye demiyorum.)
  • padişah 2. mahmut'un 1828'de çıkardığı fermanda 'haşarat' olarak tanımlanan grup.
  • temel'in "haçan o kadar düşünseydum pen de oynardum" dediği folklorik dans.
  • 9/4'lugun de sikca kullanildigi bir kaliptir.
  • (bkz: kerimoğlu)
  • "zeybek" sozcugunun kokeni ustune ilginc bir onur akdoğu yazisi.

    // -zeybek kelimesinin kökeniyle ilgili köksüz bir eleştiri-

    ilgililerin de yakından bildikleri gibi, 1990’dan bu yana “zeybekler, tarihi-dansları-ezgileri” adını verdiğim kitabın hazırlanmasıyla uğraşmaktayım. bu çetrefil uğraş içinde, birincil önemli konulardan biri de zeybek, efe ve seymen kelimelerinin kökeni idi. dolayısıyla, bugün tamamını bitirebildiğim, şu anda nota yazımıyla uğraştığımız adı geçen kitabın içinde yer alan önemli bulgularımdan biri de, sözünü ettiğim köken sorununa ilişkindi. dolayısıyla, bu kelimelerin kökeni hakkındaki düşüncelerimi bir an önce yayınlamayı uygun bulmuş, önce istanbul üniversitesi-etnomüzikoloji araştırma ve uygulama merkezi müdürlüğü-2.uluslararası etnomüzikoloji sempozyumu’nda “zeybek kelimesinin kökeni ve müzik türü olarak zeybek” adıyla bildiri olarak sunmuş, ardından da değişik dergilerde yayınlamıştım.(bkz: zeybek kelimesinin kökeni/ türk kültürü/ sayı 374, s.355/ ankara-1994; karşıyaka belediye konservatuvarı dergisi, sayı 1, izmir; ulusal müzikoloji/ sayı 5, izmir)

    yakında, bu internet sayfaları içinde de yayınlayacağım bu yazı, kelimenin kökeniyle ilgili yapılmış tüm çalışmaları ele alıyor, eleştiriyor, ardından da zeybek kelimesinin saybek-saybak-zaybak-zeybak-zeybek değişim zinciri içinde oluştuğunu birçok kanıttan yola çıkarak açıklıyordu.

    zeybeklerle ilgili olarak 2001 yılı içinde e.ü., dtmk’da görüştüğümüz ve zeybekler hakkında bir kitap hazırladığını söyleyen sayın ali haydar avcı’yla kelimenin kökeni hakkındaki düşüncelerimizi, görüşmemiz sırasında birbirimize aktarmıştık. konuyla ilgili yaptığımız kısa ve düzeyli tartışmada, kelimenin kökeniyle ilgili düşüncelerimi pek kabullenememiş, ama, öne sürdüğüm görüşün de yanlışlığını kanıtlayamamıştı.

    aradan bir yıla yakın zaman geçtikten sonra sayın ali haydar avcı’nın bana sözünü ettiği kitabının “zeybeklik ve zeybekler” adıyla yayınlandığını öğrendim. doğal olarak da hemen edindim. henüz tamamını okumadım. önsözüne, bölüm başlıklarına gözattım. kuşkusuz ki “zeybek ve efe sözcüğünün kökeni üzerine deneme” başlıklı bölüm hemen dikkatimi çekiverdi. bir solukta okudum. hem şaşırdım, hem hayal kırıklığı yaşadım. çünkü, önsözünde, “oysa, batı anadolu’da, toplumu yüzyıllar boyunca etkileyen bu önemli konuyu bütün yönleriyle, çok boyutlu ve derinlemesine araştırmak, incelemek, elde edilen sonuçlardan yola çıkarak karşılaştırmalı bir takım kuramsal çözümlemelere yönelmek gerekiyordu. biz de çalışmamızda bunu gerçekleştirmeye, şimdiye kadar yüzeysel olarak değinilip geçilen bu konuyu, bu anlamda ele alarak kendi açımızdan çözüm denemesine giriştik. kesinlik bulunmayan konularda açıklamalar getirmeye çalıştık.” dediği halde, bu konuyla ilgili en geniş çalışmanın sahibi olarak, adını andığımız bölümde önce beni ele almış ve adını verdiğim yazım için, “şimdiye kadar yapılan yorumlamaların büyük bir kesimini onur akdoğu bir yazısında geniş bir şekilde özetlemiş, tutarsızlık ve çelişkileri ortaya koymuş, fakat, kendisi de yaptığı yorum ve açıklamada bir varsayım ve zorlamadan öteye gidemediği gibi, daha önceki bazı görüşlerden çok farklı yeni bir görüş ortaya koyduğu da söylenemez. akdoğu, zeybek kavramının eski türkçede koruyucu zırh anlamına gelen say, sağlam ve sıkı anlamına gelen bek sözcüklerinin birleşiminden doğan bir kavram olduğunu söylemektedir, ki, konu üzerinde azıcık derinlemesine düşünüldüğünde yorumdaki zorlama ve zeybek kavramındaki ilgisizliği rahatlıkla görülebilir. burada, bazı yorumlamaları aktarmak, bazılarının üzerinde ise fazla durmak istemiyoruz. çünkü, çoğu alabildiğine zorlayıcılık ve uydurmadan öteye gidememiştir.” diyerek, benim öne sürdüğüm görüşle ilgili olarak bir tek başka laf etmemiş.

    şimdi sayın avcı’ya soruyorum:

    konuyu tüm yönleriyle araştırdığınızı, incelediğinizi ve elde ettiğiniz sonuçları karşılaştırarak kuramsal çözümlemelere gittiğinizi belirttiğiniz halde;

    1) benim görüşümün varsayım olduğunu neden kanıtlamadınız?

    2) benim görüşümün zorlama olduğunu neden kanıtlamadınız?

    3) benim görüşümün, daha önce ortaya atılan görüşlerden farklı olmadığını belirttiğiniz halde, görüşümün hangi görüşle aynı olduğunu neden belirtmediniz?

    4) “azıcık” düşünerek bile görüşümün zorlama olduğunu anladığınıza göre, nerede zorlama olduğunu neden açıklamadınız?

    5) görüşümün “zeybek kavramıyla ilgisizliği”ni dahi “azıcık” düşünerek saptadığınıza göre, görüşümün zeybek kelimesiyle ve kelimenin içeriğiyle neresinin ilgisiz olduğunu neden belirtmediniz?

    6) “burada, bazı yorumlamaları aktarmak, bazılarının üzerinde ise fazla durmak istemiyoruz. çünkü, çoğu alabildiğine zorlayıcılık ve uydurmadan öteye gidememiştir.” diyerek, kendinizce bir kaçış yolu yaratacağınıza, neden önsözünüzde belirttiğiniz “araştırma, inceleme” laflarına karşın, zeybeklerle ilgili en önemli konulardan biri olan kökenbilim (etimoloji) alanında öne sürülmüş görüşleri incelemediniz, araştırmadınız ve yanlışlığını kanıtlamadınız?

    sayın avcı;

    böyle bir yaklaşım, bilimadamı yaklaşımı değildir. bunun adına, “kolaycılık” denilir.

    şimdi yine soruyorun sayın avcı:

    zeybek kelimesinin kökeni olarak öne sürdüğünüz zağbek (zağ+bek) kelimesinin, benim görüşümün değişmişi olduğunu nasıl farkında değilsiniz?

    çünkü;

    diyorsunuz ki, “...halk dilinde g ve ğ harflerinin y harfine dönüştüğü çok sık görülen bir durumdur. aynı durum zağbek kavramı için de geçerlidir.” peki, bu durumda, derleme sözlüğünden bulduğunuz bu kelime, belirttiğiniz değişimi dikkate aldığımızda zaybek olmuyor mu? durum böyleyse, batı anadolu’da s’nin z olduğu bilindiğine göre (soba’ya zoba, sanat’a zanat ya da zanaat/zenaat denilmesi gibi. hoş, siz bunu es geçmişsiniz veya bilmiyorsunuz) bu durumda da sizin kelimeniz saybek olmuyor mu?

    siz, ne yazdığınızın farkında mısınız?

    sayın avcı,

    kuşkusuz ki, yazımın başında adını verdiğim kitabımda, zeybeklerle ilgili yapmış olduğunuz bu gafı ve burada belirtmediğim diğer gaflarınızın tümünü, neden-sonuç ilişkili olarak ayrıntısıyla ele alacağım. beni, bitirdiğim kitabın içine tekrar sokacaksınız. ama, buna değecek doğrusu. //

    onur akdoğu

    kaynak:

    www.onurakdogu.com/web1.htm
hesabın var mı? giriş yap