• muhtemelen ağaç kesen insanları gördüklerinde birbirlerine, geldi yine tipini siktiğimin diyorlardır.
  • bana daha garip gelen agaclarin birbirleriyle konusmasi degil bizim bunu 'gizli gizli konusuyor' seklinde yorumlamamiz, nereden cikarttin gizli gizli konustugunu, birbirinin arkasindan insanlar is ceviriyor diye herkesi oyle sanmayin.

    not: agac degilim.
  • (bkz: ent)
  • etyemezlere anlatmaya çalıştığım da buydu.
    bitkiler hakkında çok az şey biliyoruz. canlılar arasında seçicilik, ayrımcılık doğru değil.
  • kanıtlanmış şaşırtıcı bir doğa gerçeğidir.

    ben konuyla ilgili ilk aydınlanmamı şurdaki ted konuşmasında yaşamıştım.

    biz göremesek de toprağın altında ağaç kökleri birbirlerini besliyor. bu köklerde bulunan mantarlar aracılığıyla birbirleriyle iletişime geçiyor ve bazen kendileri için tehlike sayılabilecek durumlardan(kuraklık, böcekler) birbirlerini haberdar ediyor, bazen birbirlerine kendi besinlerini yolluyor bazense birbirlerinden besin çalıyor.

    mesela diyelim bir tane koca çınar etrafında küçük, yardıma muhtaç bir çınar gördü, hemen ihtiyaç duyabileceği şekeri gönderiyor ve bu minik fidanı hayata bağlıyor. bazen de çok yaşlı ağaçlar artık kendileri için pek de önemi kalmayan besinleri diğer ağaçlar faydalansın diye gönderiyor. tabii her şey böyle hep güllük gülistanlık değil. başta da ifade ettiğim gibi bazen ciddi bir rekabet hali de söz konusu olabiliyormuş. bazen herhangi bir paylaşım hali olmasa da bazı türler başka ağaçların besinlerini çalabiliyormuş. veya bir başka durum olaraksa zehirli kimyasallar salgılayıp diğer ağaçlara zarar verebiliyormuş.

    ayrıca ağaçlar arasındaki bu iletişimi sağladıkları yol sadece mantarlarla sınırlı değilmiş. aynı zamanda feromonlar ve hava yolu iletişimi ile de birbirleriyle 'konuşabiliyorlar'.

    daha kapsamlı bilgiler içinse şu veya şu faydalı okumalar olabilir.

    demek ki neymiş, ağaçlar öyle çok da yabana atılacak canlılar değilmiş.
  • agaclarin yanindayken huzur bulan, enerjisi degisen, bildigin agaca sarilmayi seven bir adam olarak, agaclarin canli oldugunu gormeyenlere sasiriyordum esas. yani tabii "biyolojik" olarak canli, onu kitaplardan da biliyoruz klorifidir, lizozumudur, ama bu kadar mekanik bir canlilik degil sozunu ettigim, isigi alam, suyu emem, komple buyuyem degil.

    bir memeli kadar geliskin sinir sistemleri yok belki ama bitkilerin de "algiladigi" dogrudur, neticede gunes isigina yonelen organizmalardan bahsediyoruz. yani bir kediye/kopege sarilirken aldigim hazza benzer bir haz veriyor agaca sarilmak, canliligin sicakligini hissedebiliyorsun. canliligin temel bir enerjisi var, dalgasi, frekansi var. deterministik bilim bu konuya henuz cok egilmedi fakat dalga teorisinin bu kadar islendigi evrende, canlilarin dalgalar yaymadigini varsaymak yanlis bir tutum olacaktir.

    benim kadar deterministik evrene inan, bu konuda gri bir adam bile, agaclardaki bu canliliktan bildigin nemalaniyorken, insanlari anlayamiyordum hakatten. kucukken yaninda bulunmaktan keyif aldigim favori agaclarim vardi lan. simdi bile santiyede agacin yanina gidip sessizce "naaptin? iyisin iyi. salliyosun dallari mallari koftehor seni, suyun muyun iyi mi?" diye konusasim oluyor. hayvanlarla falan komple konusuyorum zaten, mesele kelimeler degil zira, ses dalgasinin tonu, bedenin dili.

    giriyi bi bastan okudum da, haniyse zoofili 'den sonra vegafili diye bir sapkinlik cikarak seviyedeymisim lan allah beni de islah etsin ama agac lan bu, sevilmez mi, konussunlar tabii birbirleri ile cok net karakterli organizmalar bunlar. (cok karakterli bir agacsin sen berke, sakin kendini uzecek bir sey yapma tamam mi?)
  • ağaçlar gizlice konuşmuyorlar, kendi aralarında iletişimde bulunuyorlar öncelikle anlamamız gereken şey bu. bize olağanüstü görünen konuşma*insanin konuşması* dilin biyolojik evrim’inin ve ardından gelen kültürel evrimin bir sonucudur. ağaçların belki de şu anda belirleyemediğimiz bu iletişim tarzı bizim şu anda kullandığımız iletişim metodunun (konuşma yani dil aracılığıyla konuşmanın)daha gelişmiş bir biçimidir. insanoğlunun yeryüzünde ki varlığı yalnızca yalnızca 300.000 yıldır. kültürel tarihi ise 30.000 yıl olarak kabul edilir(abartılı bir rakam). yazının icadının üzerinden ise yalnızca 5000 yıl geçtiğini düşünür ve bitkilerin dünya üzerinde ki varlığının 350 milyon yıl olduğunu kabul edersek, kendi aralarında iletişim kurduklarına inanmamamız için bir neden olmadığını kabul edebiliriz. hatta artık bu iletişime bile gerek duymadıklrını bile söylemek mümkün.
  • ulan sikecem ergen ergen muhabbetinizi, başlık ilgimi çekti bir iki bilgilendirici yazı okurum diye girdim maşallah yine espriler havalarda, hayır komikte değil anasını satayım yemin ederim akıllı geçinen mallardansınız, şu her boka espri kasıp fav almaya çalışan salaklardan gına geldi amk.
  • bu konuda from tree to shining tree isminde cok guzel bir radiolab bolumu mevcuttur. onerim sessiz bir yerde uzanip izleyin.
  • konuyla ilgisi olan arkadaşlar için peter wohlleben'in bu konuda geniş kapsamlı bir kitabı vardır.

    bu linkten dinleti şeklinde baya faydalanabilirsiniz.
    ekstra olarak kitaba bakmak isteyenler için kitabın tamamını bu adrese upload ettim,bakınabilirler..
hesabın var mı? giriş yap