• yeni yuvam. hakkında yazmak için bir süre yaşamanın uygun olduğunu düşünerek tecrübe ettiğim üç mevsimini yazabilecek kadar bekledim. kışın buraları entari doldururum zaten, şimdiye kadarki deneyimleri önce turistik amaçlı merak eden arkadaşlar için yazacağımdan kafa kol konuya dalacak kadar oldum sayılır.

    evet, turistik amaçla ziyaret edecekseniz bu entari sizin için ve hem başımın çaresine bakarımcılar hem de turlarla falan işini sağlama bağlamak isteyenler için elimden geldiğince aydınlatmaya çalışacağım.

    bildiğiniz üzere pek çok doğa sporunu burda rahatlıkla yapabilirsiniz. niyetinizi iyi belirleyin, ön hazırlığı ona göre yapın.

    malum, alaska cok buyuk. siz az zamanda çok yerini göreyim, ayrıca her sporun tadına bakayım ama rahatıma da düşkünüm diyorsanız bence en sağlamı gemi turu satın alın. çat diye böyle dedim çünkü alaska deyince insanlarin aklina cinlerin cirit attığı beyaz pelerinli sonsuz topraklar ve dev canlılara ev sahipliği yapan buz mavisi, çelik soğuğu duru sular geliyor. böyle yerleri çok, pek çok alaska'nın ama bu yerlerin insan eli degmemis olanlarina ya havadan, ya kızak köpekleriyle ya da tekneyle ulaşabilirsiniz ancak. kendi basiniza takilmaya niyetliyseniz bu yola hayatınızı adamanız gerekir. yeterince öğrenip hazırlanmazsanız canınızı alıp ayağının altında eziverir burası. ciddi ciddi buna gönül vererek yerleşmeyi düşünenlere ozel baska bir giri yazacagim ilerde. simdilik az zamanda cok seyahat dusunenler gemilerden sasmasin. seattle, abd ile vancouver, kanada arasinda sefer yapan cok sayida gemi var. ayrica alaska icinde kalan turlardan da satin alabilirsiniz. seyahat ettikleri route itibariyle bu turlar daha fazla noktaya ulaşıyor.

    gemilere mahkum degilsiniz bu arada. ordan oraya ucmak zorunda da degilsiniz. alaska'ya kapagi attiginiz an buyusu baslar. yani mesela bir türkiye gibi düşünürsek istanbul başka, kapadokya başka, nemrut başka, karadeniz, akdeniz, ege bambaşkadır. alaska için tam olarak öyle değil. hic insan eli degmemis dogayla aynı doğanın modern imkanlarla donatilmis olanı arasında butcenize ve hayallerinize gore seçim yaparsınız ve artık kısmet, birinin içindeyken diğerine yolunuz düşebilir. bunların arasında aynı cennetin farklı kademeleri, aynı kraliçenin başka başka taçlarına bakmaya niyetinizin olup olmadığıdır mesele. alaska' nın boyutlarına göre bit kadar sayılabilecek anchorage etrafında iki saat bile yol gitmeden bir yöne baksam karadeniz'i, diğer yöne baksam bodrum yalıkavak'ı ve az biraz başımı çevirsem canım memleketim akdeniz'i görebileceğim bir nokta buldum mesela. evet tek bir noktada hepsi var ve tüm bunlar alaska' nın sonsuz katsayısıyla çarpılmış şekilde büyümüş halde. aradığınız şeylerin daha çoğunu, daha daha çoğunu verir burası. aşina olup çok sevdiğiniz bir ezginin bambaşka bir lezzetle hayatınıza uğraması ve sizin hiç bilmediğiniz bir dilde soylenegelen bir şarkıya aşık olmanız gibi. ya da hep arayıp bir türlü bulamadığınız o tanıdık sesin çağrısını duyup buralara geldikten sonra efsanenin gercek oldugunu ogrenmeniz, gerçekten gözlerine bakabilip gerçekten dokunabilmeniz, kalp atışlarını duyabilmeniz gibidir. insan sonsuzluğu sever, insan insanlığı sever, insan denizin okyanusun onca enginliğe rağmen nasıl da öyle dingin durabildiğini takdir ederken durgun suların nasıl da deli deli akabileceğini görmenin getirdiği ürpertiyi, dağların yüceliğini ve o yüceliğe ermeyi, daha yukarıya ulaşmayı, zirveyi veya koca bir dağın eteklerinde piknik yapıp sırtını o koca dağa dayayarak bir parçası olmayı veya bir kratere tırmanıp ona meydan okumayı ister. bu arada olur da ayağınız kayarsa bir başka insanın imdadınıza yetişme olasılığı en remote alaska bölgesinde bile vardır. işte bu yüzden hem vefası hem cefasıyla her türlü aşık eder kendine alaska. ruhunuz dünyanın tüm acımasızlığını dışarda bırakan sıcacık küçük bir alaskan cabine sığınabilir ve o kabinden çıktığınız sabah coşup taşıp on kaplan gücüne erişebilirsiniz.

    küçük çilekleri severken dev gibi bir çileğin dibine yaslanıp dişleye dişleye kendinize ev oymanız gibi içinde. öyle bir yer, belli başlı popüleri yok, ruhu her yerde. fransa' ya gidip demir şeysini görmeseniz olmaz ama alaska öyle değildir.

    turlara bulaşmadan sırtımda çantam öyle takılacam diyorsanız size her yer cennettir ama kesinlikle yaz ve bahar aylarında gelin ve aşağıdakileri bir okuyun derim.

    sanılanın aksine burası dört mevsimi de görüyor. ilk geldiğimde yerlileri bile " la yaz da on dakka sürüyo, ahaha " diye dalga geçtiği için ciddi ciddi tedirgin olmuştum. son kıştan bahara ilk geçişi kaçırdım bu sene ama baharın geri kalanını, yazı ve sonbaharı tecrübe etmiş bulunmaktayım. yalan söylüyorlar sayın okur, burda yaz bildiğin yaz ve olağanüstü güzel. kısa donla geziyo millet. mayıs ayında kahvecide, markette sağda solda bikiniyle gezen genç kızlar gördüm ya, daha ölmem. deniz benim akdenizli bünyenin alışkın olduğu kadar davetkar olmasa da görkemi ve sundukları ziyadesiyle yerli yerinde. illehim yüzecem, müslüman mahallesinde salyangoz yiyecem diyorsanız ağustos' ta gelin ve buna rağmen su sıcaklığını kontrol etmeden balıklamayın. çoğu milli parkta ücretsiz ekipman bulabilseniz de tedbir şart.

    günlük veya adada gece otelde kalma paketli tekne turlarıyla balina görmeye gidebiliyorsunuz ama tabii açık deniz daha serin oluyor doğal olarak. altın arama turlarına katılabilirsiniz, isterseniz yerleri belirleyip ekipmanı satın alarak kendiniz de yapabilirsiniz. bulduğunuz altın sizin olur, beleştir. profesyonel balık tutma organizasyonları var. siz sadece katılıyorsunuz, tekneyle açılıp oltanıza kadar onlar temin ediyor. bu tip aktiviteler için genel olarak normal kışlıklarınız, yani iyi bir mont bir tombik süveter kazak türü katmanlar yeter de artar bile. haziran ortalarına kadar tepeler karlı ve soğuk kalır, öyle niyetleriniz varsa daha profesyonel donanın ama unutmayın zaten o tip şeylerin çoğunu burdan daha ucuza alabilirsiniz. yalnız yazın insanların dikkati avcılığa kaydığından, herkes oh be kış bitti diye parmak arası terliklere saldırdığından satış reyonları da ona göre düzenleniyor. yani kışlık montu indirimden almayı beklerken, outdoor mağazalarında dizi dizi bikinilere rastlarsanız şaşırmayın. carhartt gibi burda mağazası olan yerlerle irtibata geçip sezon sonlarını online alıp ayırtarak in store teslimi sağlayabilirsiniz özel olarak almak istediğiniz ürünler varsa. bu sayede hem tatil yapar, hem türkiye' de kolu bacağı kaptıracağınız ürünleri burdan cok daha uygun fiyada alirsiniz.

    iki adımdan biri göl, akarsu. her taraf dağ tepe. en curcunalı yer olan anchorage merkezinde bile yolunuzu ne tarafa çevirseniz karşınızda görkemli dağlar buluyorsunuz. merkezde beş yıldızlı otel çok. alaska ruhu, kabin falan istiyorsanız erken rezervasyonla yakın merkezlere odaklanın. anchorage şehir olarak çok geniş ama merkezi avuç içi kadar ve onca parayı fazladan ödediğinize değmez bence.

    sonbaharı yaşayamayız sanmıştım. eylül ayının ortalarına doğru doygun sarıya ve kızıla kesmeye başladı her taraf. ekim ayındayız, hala ilk kar düşmedi anchorage taraflarına. manzara olağanüstü. dağ tepeleri bir süredir karlı ama koca koca ülkeler boyutundaki aşağı rakımlarda hala erken kış, sonbahar hüküm sürüyor. ben bu zamana fırtına falan bekliyordum. bazı göller bizim ölüdeniz'i andırıyor, güzellikleri öyle sakin ve duru ama öyle büyük ve görkemliler ki o sonsuzluğun içinde kaybolurum sanıyorsunuz. dağı, gölü, her bir şeyi dev gibi, çok büyük zaten alaska'nın. minik göller veya çaylar gördüğünüzde üşüyüp battaniyeye sarılan çocukların duyduğu güveni duyuyorsunuz ve onlardan da var çokça. popüler bir merkezi olmadığı için alaska'da nereye gitseniz aynı güzellik ayağınızın altında oluyor. o yüzden az zamanda çok seyahat için yıpranmak yerine istediğiniz aktivitelere uygun bir base seçip onun etrafında ufak ufak dolanmak daha avantajlı olabilir. emin olun on dakika araba kullanıp gittiğiniz göller bile kartpostal gibi olacaktır. alaska bir yerde dünyanın en güzel manzara resimlerinin içinde, cennette yaşamak gibidir.

    eylülde turist kazıklama sezonu biter, o yüzden bazı şeyleri çok daha ucuza maledebilirsiniz. havayı iyi takip edin yeter. eylül bitti, bu yıl sadece üç beş sefer yağmur yağdığında soğuk oldu. bir içlik bir hafif montla veya fleece ceketle idare edilecek türden. geri kalanı yazlıklarla veya hafif yeleklerle geçirdik. bir de bir sabah bildiğin don olmuştu, aha kış bu sefer kesin geldi dedim. fıs, iki saate kalmadan güneş kocaman bir gülümsemeyle ısıtıverdi her şeyi ve biz kısa kollulara döndük.

    bir yerin baharı yazı bu kadar mı canlı, bereketli ve aşık olunası olur. toprak kışın insan ve hayvanların anasını belliyor ama yazın bunu fazlasıyla telafi ediyor. çiftçilerin yetiştirdiği ürünleri hormonlu sanmıştım ama değilmiş. güneş yazin neredeyse tüm gün buralari aydınlattığı için bitkiler anormal büyüyor, toprak çok verimli oluyor. abartmıyorum ortalama yetişkin insan yumruğu boyunda sarımsak yetişiyor, soğanlar küçük kavun kadar. her taraf kocaman rengarenk çiçeklerle dolu. festivalleri takip ederek yerli çiftçilerin curcunaları ve organizasyonlarıyla eğlenebilir, bir yandan ren geyiği sosisi kemirebilirsiniz. yalnız unutmayın, tüm şarküteri ürünleri domuz eti içeriyor. yine de saf ren geyiği etinden yapılan güveçler var ve tabii ki bolca somon.

    her türlü avcılık için biçilmiş kaftan. elbette ki her şey için izin almanız gerekiyor. eğer turlara bulaşmayayım, ben başımın çaresine bakayım diyorsanız balıkçılık için 20 dolar gibi bir kayıt parası ödeyerek paşalar gibi balık avlayabilirsiniz. hatta balık gelip, abi beni tutsanaa, abla beni yesene diye yalvarabilir avlandığınız yere ve mevsime göre. yalnız altın kuralı unutmayın. avınıza el koymaya kalkışan olursa amman deyim dayılanmayın çünkü muhtemelen aç bir ayıyla muhatapsınızdır. bırakın alsın, zıkkım olsun hipneye. çok zorunuza giderse beddua edin ama ne olursa olsun tereddüt edip iki kilo somon için canınızdan olmayın.

    diğer türlü av işlerini turist olarak gelecekseniz çok tavsiye edemeyeceğim. silah edinmek, ruhsat almak ve av kurallarını öğrenmek için yeter derecede organizasyon yok henüz. içerden tanıdığınız varsa onun arabası, vinci, izinler için ön ayak olması falan gerekecektir ama ruhsat nasıl hallolur bilemedim oturum olmadan. biz şimdilik o tip atraksiyonlara giremedik, seneye alaska' da av için özel olarak yazarım.

    sivrisinekler anormal baş belası. her taraf su, sazlık, göl bilmemne olunca sinekler de alaska' ya özel büyüklükleriyle arzı endam ediyor doğal olarak. kendileri at kadar olup, bazan dışarda yürürken şaap diye suratınıza random olarak vursanız elinize on onbeş tane leş haline bulaşabiliyor. garip bir şekilde türkiye' de sineklerin herkesi bırakıp hücum ettiği şanssız insanken, burda kendilerinin o kadar da favorisi olmadığımı öğrendim. her halükarda varır varmaz bi sürü sinek spreyi edinin. dağda bayırda savunmasız kalmayın, cidden çok fenalar bu puştlar.

    yine kendi başınıza takılacaksanız muhakkak araba kiralayın. otostop işlerine de girişebilirsiniz tabii, tatil sizin keyif sizin. insanları genel olarak iyi niyetli ve yardımcı olmaya meyillidir. bir de çoğunluğu sırtta çanta en az bir avrupa turu yapmıştır gençliğinde, türkiye' ye uğrayanı çoktur ve bizim insanımızı pek beğenir, severler.

    milli parklar çok güzel ve geniş. her yerde ayı kutuları var. artan yiyeceklerinizi kesinlikle bu muhafazaların içine yerleştirmeniz gerekiyor. hacılar komşuda pişer bize de düşer deyip üşüşmesinler diye. kamp alanlarına giriş yaptığınızda sağa sola yerleştirilmiş kutular ve formlar var. bir iki saat park mı edeceksiniz, geceleyecekmisiniz ona göre formu doldurup ücretiyle beraber kutuya bırakıyor ve kulakçığını da arabanızın aynasına veya göğsüne koyuyorsunuz. aracınız yoksa buralara da hitchiking yapabilir ve kampınızın tadını böyle de çıkarabilirsiniz ama arabayı cidden tavsiye ederim. hoş, acil durumlarda kamp komşularınız her türlü yardıma koşacaktır. müsterih olun. bu arada kamp ücretleri beşer onar dolar gibi şeyler gecelik veya günlük park için. turkiye'deki bedava baklava krizini gördükten sonra burda insanların bunu suistimal etmediğini görmek çok hoş. gelin fırsatınız ve en ufak imkanınız olursa, ruhunuz dinlenir iyi niyetli insanların arasında.

    ama dediğim gibi yazın çok popüler buralar, arabayı şöyle çeker bir yandan mangal yelleyip bayıra karşı işerim ya da avladığımı yer, kürke sarınır yaşar giderim olaylarına girecekseniz teeey nerelere gitmeniz lazım.

    zamanınız varsa anchorage bölgesine değil de wasilla, big lake taraflarına gidin. oralarda pek turist olmaz. kendi kafanıza göre alaska doğasını yaşayabilirsiniz. ayrıca ters istikamet ama balina turları seward'dan kalkıyor.

    ve mutlaka ama mutlaka trene binin buralara kadar gelmişken. anchorage deyip duruyorum çünkü muhtemelen uçağınız buraya inecek ve burdan seward' a veya müthiş denali'ye trenle çok rahat gidebilir, yolda oturduğunuz yerden nefes kesen manzaraları izleyebilirsiniz.

    bir de ola ki araba kiralar veya kullanmak isterseniz türkiye ehliyeti burda doksan gün geçerlidir. arac kullanirken lütfen o eskii püskü duran tren raylarını hafife almayın. hemen hepsi aktif kullanımdadır. buranın tren şeysi çok meşhur ve o isa'dan önce yapılmış gibi duran raylar kazasız belasız çalışıyor. sağa sola bakın, işaret ve varsa ışıkları ciddiye alın. yollara cop atmanin cezasi bin papel.

    son tavsiye, japon turistler gibi surekli kamera veya iyi resim ceken bir cep telefonu tasiyin. hatta helaya bile kamerayla gidin. tombul bir amerikan geyigi, kafasina gore takilan bir ayicik, masmavi gokte suzulen kartallar, minik yavrulariyla otlayan dag kecileri, yaban ordekleri gibi hayvanlarin ne zaman huzurunuza cikacagi belli olmaz. ayi ve geyigin yavrulariyla arasina girmediginiz muddetce size bulasmazlar, yollarina giderler. insanlar ve hayvanlar burda hep beraber, huzurlu yasar. umarim sizin de bir gun yolunuz duser.
  • birkaç yaz önce work and travel programıyla gidip 3.5 ay kaldığım yer. en büyük şehri olan anchorage'ta "istanbul cafe" vardı. bunu öğrenmemle birlikte dünyanın her yerinde en az bir türk restoranı olduğuna ciddi ciddi inanmaya başladım diyebilirim. şehirden şehire coğrafi konumlarına bağlı olarak değişmekle beraber yazın akşam saat 9 da güneşlendiğiniz ve gece 11 civarı havanın hala aydınlık olduğunu görebileceğiniz yerler bulunabilir, insan ister istemez şaşırıyor.

    kimi yerlerinde o meşhur eskimoların şehirlere göç etmiş kesimini görmek mümkündür ama genelde hepsi dilenci modunda yaşar ve yüzlerindeki ölsekte kurtulsak şu hayattan ifadesini görüp üzüleceğiniz derecede kötü koşullarda hayatlarını sürdürürler. bir genelleme yaparak rahatlıkla söyleyebilirim ki alaska insanı bir tanedir, en asil duygunun insanıdır. otobüs şoförleri sizinle sohbet eder, elli metre öteden gelen araba siz kuralları hiçe sayarak yolun bi tarafından salına salına yürüyerek karşıdan karşıya geçmeye başladığınızda hızını arttırıp siz gelmeden geçmek yerine yavaşlar, kimi fazla iyi bünyeler durur hatta, sizi dumura uğratırlar. marketlerdeki kasiyerlerle her gittiğinizde konuşa konuşa bir süre sonra ahbap olursunuz. lafın kısası alaska insanı gerçekten çok sıcak kanlıdır ve gördüğüm kadarıyla amerika nın diğer eyaletlerindeki insanlarla kıyaslanamaz.

    çalıştığım 2 küçük ada olan wrangell ve kodiak'ta cep telefonu kullanmak mümkün değildi, zira çekmiyordu. hatta wrangell da mcdonald s, burger king bile yoktu. alaska için sadece dünyanın değil amerika nın kendisinin bile çok iplemediği bir eyalet izlenimine sahip olmuştum. gerçi ben de topu topu bin kişinin yaşadığı, uçsuz bucaksız bir adaya gidip mcdonald s açmam yani.

    gözlemlediğim ve yerli halktan edindiğim bilgilere dayanarak söyleyebilirim ki alaska da trafiz kazası, gasp, kapkaç vb. kriminal olaylar çok fazla yaşanmıyor. hatta şöyle de ilginç bir olay vardı. wrangell'da yaşayanlardan duyduguma göre şehrin geçmişinde sadece bir tane trafik kazası bulunmaktadır. o da ciddiye alınacak türden değildir ve türkiye'den gibi work and travel programıyla gelen bir elemanın yerli halktan birinin arabasını ödünç alıp sebebiyet verdiği bir olaydır. çok kişiden duydum, efsane olduğunu zannetmiyorum. yapmışızdır biz, türküz ilklerin adamıyız misali.

    velhasıl bambaşka bir yerdir alaska, doğasına hayran bırakır. zannetmem ama olurda yolunuz düşerse keyfini çıkarın derim.
  • abd nin 49. eyaleti. yazları günde yaklaşık 19.5 saat güneş ışığı alabilen ve kışları ise tam tersine bu kadar uzun geceler geçiren kara parçasıdır. abd anakarasıyla karayolu bağlantısı yoktur. başlıca geçim kaynakları petrol, turizm ve balıkçılıktır. türkiye deki sanıldığı gibi buzullarla kaplı, sağda solda penguenlerin gezindiği ve eskimoların iglolarda yaşadığı bir yer değildir. aksine yazları günlük güneşlik, penguenlerin yerine sağda solda amerikan geyiklerinin (bkz: moose) gezindiği ve eskimoların hepsinin şehirlerde marihuana eşliğinde uçmuş olarak yaşadığı bir yerdir.
    bir başka özelliği ise her yaz 2000 den fazla türk öğrenciye evsahipliği yapmasıdır.
  • 1876'da 7.200.000 dolara gitmis burasi :)
    (bkz: ansiklopedi karistiran sozlukcu)
  • rusya'nın abd'ye para ile sattığı bir toprak parçası olduğu halde, alım satımında ekonomik saiklerden ziyade, jeo-stratejik saiklerin ön planda olduğu yerdir.

    olaya rusya açısından bakarsak alaska, rusya'ya elde tutmak için gerçekten çok uzak olan bir toprak parçasıdır. o zamanki başkent st. petersburg'dan yola çıkılsa karayolu ile aylarca süren bir yolculukla önce pasifik okyanusuna gitmek gerekir. ardından ya deniz yoluyla pasifik okyanusunu kat etmek, ki o zamanlar rusya'nın ciddi bir pasifik donanması yoktu, ya da kuzey buz denizi'ne karayoluyla yine aylar süren çileli bir yolculuk yapmak gerekir. bir de zaten büyük bir toprak parçası olan alaska içinde yolculuk yapıldığı düşünülürse toplam yolculuk süresinin bir yıla yakın olduğunu söylemek icap eder. ayrıca o bölgeyi ruslar ellerinde tuttukları yaklaşık 100 yıl kadar sürede bile doğru dürüst kullanmamışlardır. neticede lüzumsuz gördükleri bu toprak parçasını üç kuruşa satmaya razı olmuşlardır.

    olaya abd açısından bakarsak abd'nin orayı satın almasının temel sebebinin jeo-stratejik saikler olduğu hemen ortaya çıkar. bugün amerika kıtasına şöyle bir bakıldığında koca kıtada abd'ye sınır iki ülkenin olduğunu ve bu kıtada abd ile boy ölçüşebilecek her hangi bir güç olmadığı görülür. bu yüzden abd büyük oranda askeri yatırımlarını deniz ve hava gücüne yatırmaktadır ve bu durum sadece onun kendi topraklarını koruyan bir güç yapmamakta, aynı zamanda emperyal bir güç yapmaktadır. şöyle düşünün, soğuk savaş döneminde alaska, rusya'nın sınırları dahilinde olsaydı ne olurdu. bu durumda abd, hemen kuzeyinde demoklesin kılıcı gibi sallanan rus topraklarını görecekti. kendi anavatanını korumak için daha fazla kara gücüne yatırım yapacak ve bu durum onun emperyal güç olmasını sağlayan deniz ve hava gücünde azalma ortaya çıkaracağı için belki de bu kadar büyük bir emperyal güç olamayacaktı. zaten bugün abd'nin bir numaralı emperyal güç olmasının sebebi, avrupalılar kendi kıtalarını kan gölüne çevirirken abd'nin kendi kıtasında huzur içinde gelişme fırsatı bulmasıdır. bunda alaska denen ve burun kıvrılan toprak parçasının abd'nin elinde olmasının da önemli bir payı vardır.
  • kis aylarinda, arabanizi bir gece acik havada birakirsaniz bir daha unutursunuz. ya parkmetrelerdeki elektrik prizlerine arabanizin fisini takip, arabayi park halindeyken elektrik enerjisiyle isitmaniz gereklidir, ya da isitilmis kapali garaj. tabii bu arabalarda onceden, akunun ve aracin yaginin bulundugu bolumun altina, ozel isitici monte edilmis olmasi gerekir. toplu tasim araclari filan isitilmis garajlarda beklerler. kisin yolda giderken arabasi bozulmus biri gorduklerinde hemen dururlar ve yardim ederler. problem cozulemiyorsa, onlarin arabasiyla yolunuza devam edersiniz. arabasi bozulmus birini gorup durmamak, onu olume terketmekle esanlamlidir.
  • araştırma için gitme fırsatı buldum. masal gibi bir yer. özellikle buz dağları. gerçek olamayacak kadar güzeller.

    ama dünyadan izole bir yer. interneti, telefonu unutun. pek çok şehir birbirine sadece havayoluyla bağlı, uçaklar da dolmuş gibi çalışıyor. indi bindi hesabı. zaten uçakların yüzde 60 ı amazon kargolarıyla doluymuş. amazon olmasa bu insanlar nasıl yaşar düşünemiyorum bile.

    uzmanlarına göre kumsalları sörf için paha biçilmezmiş, öyle dediler. ben sadece sahilde yürüme şansı buldum, kumsalda bir boz ayıyla göz göze gelince kaçtım tabi, yolda da bir moose (sanırım türkçesi kanada geyiği) ailesi görme şansım oldu. çıplak gözle gördüğüm en güzel canlı bunlardı. hala oturup o anı düşlerim.

    ayrıca nufusu da çok düşük, gittiğim şehirde 600 kişi yaşıyordu. enerji ihtiyaçlarını karşılayamıyorlarmış, yılda 1 yada 2 ay elektriksiz kalıyorlarmış. bizde istenen dalga enerjisi santralleri için öncü fizibilite deneyler yapmamızdı. sürdürülebilir bir yaşam oluşturmak istiyorlar yoksa hemen hemen herkes kaçmaya çalışıyor buradan, ayrıca şehirler de çok pahalı, herhalde dünyanın en pahalı yeri olabilir alaska. ayrıca insanları da çok fakir. gittiğim şehrin belediye başkanı okullarında öğretmen olmamasından şikayetçiydi. öğretmenleri kaçmış. bana ciddi ciddi iş teklif etti, çok da ısrarcıydı. gelen herkesi tutmaya çalışıyor adamcağız.
    yegane gelirleri turizmdi, tabi bu bizim bildiğimiz turizm değil, balıkçı turizmi. zenginler buralarda kabin kiralayıp balık tutmaya geliyorlarmış. ben birkaçıyla konuşma fırsatı buldum. adamlar alaskaya gerçekten aşık. bebek fotoğrafı gösterir gibi telefonlarından devasa somon fotoğrafı gösteriyorlardı. benim için biraz komik tabi, en sevdiğim balık hamsi olunca.

    gene gidemem muhtemelen, başka bir araştırma olmazsa çok zor. belki bir kez daha, bu sefer daha tatil odaklı gitmek isterim. daha ormanların içine girmek isterdim, doğada yalnız kalmak çok güzel olurdu. ama şunu da belirteyim burada yaban hayat güzel olmasına güzel ama çok çok çok fazla tehlikeli, ölümlerin başlıca sebebi de yaban hayatmış.
  • tlc ve dmax sayesinde gitmiş kadar olduk. yayinladiklari 15 programdan 14 tanesi alaska'da geçiyor.
  • şimdi buranın yüz ölçümü 1 milyon 700 bin kilometre kare. nüfus da 700 bin civarı. bu nüfus yoğunluğu ankara'da olsa, toplamda 11 bin kişi falan takılacaktık koca şehirde. bu durumda ben direkt yalova'ya taşınırdım mesela. orda da 300 kişi falan oluyor. hepsi face'te ekli olurdu zaten. şehre o geleceği zaman rica ederdim bursa'ya geçerdi herkes. harika olurdu. koca şehirde sadece ben ve o.
  • amerika birlesik devletleri'nin, ruslar'dan 1800'lu yillarda para karsiligi satin aldigi kara parcasi

    ayrica (bkz: louisiana alisverisi)
hesabın var mı? giriş yap