• "bir ülkenin kötü durumu yüzünden politikacıları suçlayamayız.. suçlu olan $airlerdir.. çünkü politikacıların bir ülkenin durumu hakkında bilinç edinebilecek kapasiteleri yoktur.. ama $airlerin vardır" diyerek $airliği hangi mertebede gördüğü açıktır..
  • "amerika" adlı şiiriyle duygulara tercüman olmuş şair.

    amerika her şeyimi verdim sana,
    şimdi bir hiçim
    17 ocak 1956 ve iki dolar yirmi-yedi sent.
    kendi kafam bile destek değil bana.
    insanlarla savaşı ne zaman sona erdireceğiz amerika?
    al şu atom bombanı kıçına sok.
    kafam bozuk, amerika, bir de sen üstüme varma,
    kafam yerine gelene dek şiir miir de yazmayacağım.
    söyle bana amerika ne zaman melekleşeceksin sen?
    ne zaman anadan doğma olacaksın
    ne zaman bakacaksın mezarlıktan amerika?
    ne zaman milyonlarca troçkistin’e yakışır olacaksın?
    amerika, kitaplıkların niçin gözyaşı ile dolu?
    amerika, hindistan'a yumurtaları ne zaman yollayacaksın?
    amerika bu senin kılı kırk yarmalarından bıktım artık.
    ne zaman süpermarket'e gidip, şu güzel gözlerim için
    gerekenleri alabileceğim?

    amerika, her şeyin bir yana, eksiksiz olan bir sen varsın
    bir de ben, öbür dünya değil.
    şu makinalarına da dayanasım kalmadı amerika, bil.
    bende bir ermiş olma isteği uyandırdın.
    bu tartışmayı çözmek için bir başka yol olmalı.
    burroughs şimdi tanca'da, sanmıyorum ki geri dönsün
    korkunç bir şey olurdu bu.

    sen de korkunç musun amerika yoksa bir oyun mu bu?
    saplantımdan döneceğimi sanıyorsan aldanıyorsun.
    öyle üstüme varma amerika, ne yaptığımı biliyorum ben.
    amerika, erikler çiçek döküyor.
    aylardır gazete okuduğum yok, her gün
    cinayetten birisi kodesi boyluyor.
    amerika, wobblie'lere tutkunum ben.
    küçükken komünisttim amerika, özür mözür de dilemiyorum
    şimdi her fırsatta esrar çekiyorum.

    günlerce evde oturup iş olsun diye kilerdeki gülleri seyrediyorum.
    chinatown'a gittiğimde kafayı çekiyorum ölesiye,
    ama hiç kimselerle yatamıyorum.
    bu işin içinde bir şamata olduğunu sanıyorum.
    ah! sen beni marx okurken görmeliydin amerika.
    ruh doktorum hiçbir şeyin yok diyor.
    hiçbir şeyim yok gerçekten, tanrı' ya yakarma dahil.
    mistik görünümlerim ve kozmik titreşimlerim var yalnız.
    amerika, daha sana max amcam rusya'dan döndükten sonra
    ona yaptıklarından söz açmadım.

    sana sesleniyorum amerika.
    heyecanlarının daha time eliyle yönetilmesine göz yumacak mısın?
    ben time'a tutkunum amerika
    her hafta bir tane alıp okuyorum
    köşebaşındaki şekercinin yanından geçerken kapağı beni gözlüyor
    onu berkeley halk kitaplığı'nın bodrum katında okuyorum.
    sana hep sorumluluktan söz ediyor. iş adamları ciddi.
    film yapımcıları ciddi. herkes ciddi, ben hariç.

    zaman zaman amerika ben değil miyim diye düşündüğüm oluyor.
    yeniden kendi kendimle konuşmaya başladım işte.
    asya bana karşı ayaklanıyor amerika.
    bir metelik talihim yok.
    en iyisi ulusal kaynakları inceleyip, onlara dönmek.
    ulusal kaynaklarım, biliyorum, iki parça esrar,
    binlerce cinsiyet organı, saatde 1400 mil hızla giden
    bir özel basılmaz edebiyat ve yirmibeşbin tımarhane.
    cezaevlerinden ve beşbin güneş ışığı altında saksılarda
    yaşayan fakir fukaradan sözetmiyorum.
    fransa'daki kerhaneleri kaldırdım, şimdi sıra tanca'da.
    katolik olmasına katoliğim ama gene de başkan olmak istiyorum.
    amerika senin bu alık ve çılgın havanda nasıl kutsal bir yakarma yazabilirim?
    dörtlüklerime henry ford gibi devam edeceğim,
    yazdıklarım onun çıkardığı otomobiller kadar
    kişisel, üstelik her biri değişik cinsiyetten.

    amerika dörtlüklerimi peşin para 2500 dolardan satarım sana,
    eski dörtlüklerimi de 500 eksiğine alırım.
    amerika tom mooney'i serbest bırak.
    amerika ispanyol *****huriyetçilerini kurtar.
    america sacco ve vanzetti ölmemeli. amerika ben scottsboro çocuklarıyım.
    amerika, yedi yaşımdayken anam hücre toplantılarında götürürdü beni,
    orda bize leblebi satarlardı, bir karneye bir avuç
    leblebi
    beş sent ve söylev beleşti
    herkes bir melekti orda amerika ve işçiler karşı iyi
    duygularla doluydu herkes içtendi amerika ve
    bilemezsin.

    parti 1833'de nasıl iyiydi ve scott nearing ne hoş
    bir ihtiyardı bloor ana bir seferinde nasıl da
    ağlatmıştı
    beni bir kez israel amter'i görmüştüm orda.
    her biri birer casus olmalıydı onların.
    amerika biliyorum gerçekten savaşmak istemiyorsun.
    amerika onlar rus haydutları biliyorum.
    ruslar onlar ruslar ve çinliler. ve ruslar. ve ruslar.
    rusya bizi canlı canlı gövdeye indirmek istiyor.
    lüpletmek istiyor. gücünde çılgına dönmüş moskof.
    elimizden arabalarımızı ve garajlarımızı almak
    istiyor.
    chicago'yu ele geçirmek istiyor. onun kızıl reader digest'a ihtiyacı var.
    bizim otomobil fabrikalarımızı sibirya'ya taşımak
    istiyor.
    benzin istasyonlarımızı o büyük iğrenç bürokrasi
    yönetsin istiyor.
    iyi bir şey değil bu.
    o kızılderililere okuma yazma öğretmek istiyor.
    onun güçlü kuvvetli zencilere ihtiyacı var.
    bizi günde on-altı saat çalıştırmak istiyor.
    imdat.
    amerika bu iş ciddi.
    amerika ben bunları televizyona bakarak çıkarıyorum.
    amerika doğru mu bunlar ?
    hemen çalışmaya başlasam iyi olacak, öyle görülüyor.
    ama orduya yazılmak istemiyorum, ne de fabrikalarda tasviye tekerleği çevirmek,
    miyobun biriyim, üstelik kafadan çatlak.
    amerika dönsün çark. nasılı masılı yok. şu oğlan omuzlarımızla dönsün.
  • rivayetlere göre, uluma*'yı yazdığı otel odasında yazmaya ve yaşamaya dair şöyle bir liste bulunmuş;
    1. gizli not defterleri ve vahşice elle yazılmış sayfalar karala - kendi keyfin için
    2. herşeye boyun eğen, açık, dinleyen
    3. evinin dışında hiçbir zaman sarhoş olmamaya çalış
    4. hayatına aşık ol
    5. hissettiğin bir şey kendi şeklini bulacak
    6. aklın çılgın budala-azizi ol.
    7. emmek istediğin kadar derin em
    8. aklın derinlerinden istediğini sonu gelmez bir biçimde yaz
    9. bireyin ağza alınmaz görüşleri
    10. şiir için zaman yok ama tam olarak o ne
    11. göğüste titreyen vizyoner tikler
    12. transa geçmiş bağımlılıkta senden önceki nesne için hayal kurmak
    13. edebi, dil bilgisi ve sözdizimsel engelleri kaldır
    14. proust gibi çağın esrarkeşi ol
    15. dünyanın gerçek hikayesini içsel bir monolog olarak anlatmak
    16. ilginin mücevher merkezi gözlerin içindeki gözdür.
    17. hatırlamak ve kendini şaşırtmak için
    18. güçlü göz ortasından çalış, dil denizinde yüzmek
    19. kaybı sonsuza dek kabul et
    20. hayatın kutsal şekline inan
    21. zihnin içinde el değmemiş bir biçimde çoktan duran akışın taslağını çıkarmak için mücadele etmek
    22. durduğunda ama fotoğrafı daha iyi görmek için kelimeleri düşünme
    23. sabahında yücelttiğin günlerin kaydını tut
    24. tecrübenin, dilinin ve bilginin asaletinden korkma ya da utanma
    25. dünyanın gerçek resmini okumak ve görmek için yaz
    26. kitabın filmi kelimelerin içindeki film
    27. umutsuz merhametsiz yalnızlıktaki karakter
    28. aşağıdan gelen, disiplinsiz, saf, vahşiyi yaratmak
    29. sen her zaman bir dahisin
    30. cennetin sponsorluğunda & iyilik melekliğinde dünyevi filmlerin yazanı ve yönetmeni
  • "içindeki ay ışıgını takip et; çılgınlığını gizleme."

    - allen ginsberg -
  • kaybedenler kulubunde bu adamin bir siirini koymustu mete, kaan'in kafa gidip gelmeye basladiginda. oyle acayip bir vurmustu ki footnote to howl o an, bisey yandi, parladi kafamda o an. 3 ayda 36 kere dinledim ayni siiri.
    o zamanlarin amerikasinda kucuk bir apartmanda yasarken dinlediginizi hayal edebiliyorsunuz bir an. ingilizcenin ne kadar guzel bir dil olduguna orneklerden biridir. simdiki zamandaki kendinizle ilgi bisey bulup takiliyorsunuz holy holy holy diye bir sure.

    bir yandan da, adam nerdeyse dunyadaki hayati anlatiyor size. dunyada ne yaptigimizi. ingilizcenin dominant bir dil olmasindan dolayi dunyaya, dunyayi anlatiyor adam bir bakima. ingilizcenin gunumuzdeki yerinde ingiliz'in cakalliginin cok buyuk bir yeri vardir ayrica. bence oyle yani.

    the bum's holy as the seraphim.
    bi de (bkz: the gift/#28509367)
  • evet, evet
    budur
    istediğim
    hep istediğim
    her zaman istediğim
    geriye dönmek
    doğduğum yere
    vücuduma.

    çeviri: erkut tokman
  • aynada ince saçlarımla yüzüm ,gözlerimin altında pıhtılaşmıs kan,ben kamış emici,bir leş,konusan bir süprüntü
    evrenin gözünde homurdanan bir igrenc yaratık
    kendimden kacmaya cabalarken kusuyorum,titremeler,ürpertiler
    içimde sürünüyorum,agzımda acı su.cehennem burası
    örümcek agında cıplak mumyaların kurumus kemikleri,gölgeler
    gölgeyim ben..

    (bkz: lsd)
  • 1926 new jersey doğumlu hipi, uyuşturucusever şair ve çiçek çocuk düşünce adamı. a fucking tree hugger. "amerika" hariç ünkü şiirleri kaddish ve howl'dur. "esrarın siyasal araç olduğuna inanan" tabudeviren, kişisel ahlak anlayışı yüzünden (holy! holy! the soul is holy! the nose is holy! the tongue and cock are holy and the hand and asshole holy!) hapse girmiş, kuşağının bir diğer aykırısı, (bkz: kerouac) ile birlikte en tanınan edebiyatçısı olmuştur.
  • yazı konusundaki tavrı çok nettir:

    "ı'm a stenographer of my mind. ı write down what passes through it, not what goes on around me. ı'm a poet."
  • can yücel için yazdığı "can yücel" isimli şiiri için ;

    http://www.ozancinar.com/…/can-yucel-allen-ginsberg
hesabın var mı? giriş yap