• çimlerinde hayat enerjisi olan semt

    izmir'i güzel yapan şeylerden biri de deniz havası almak için istediğin yerde oturabilme lüksü bence. hatta bisiklet sürmek, koşmak, yatmak, yuvarlanmak... nüfusun en yoğun olduğu yerlerde bile denizin içine uzanan kafeler yerine ortak kullanıma açık sahil şeridi. kafeler ve restoranlar bir sıra daha içte yer alıyor. alsancak'ta bir de dört mevsim yeşil çimler ekleniyor.
    güneşi görür görmez çimlerde "kim ne der?" kaygısı olmadan takılan insanlar. kimi sahile oturup balık tutuyor kimi kahvaltı yapıyor, kitap okuyor. akşama doğru gitarını alan da geliyor eriği, çağlası, midyesi, çekirdeği (bkz: çiğdem)... çocuğu, genci, yaşlısı, ruhu genci...
    geçen sene bir evlenme teklifine denk geldim belki eden çift de şu an bu entry'i okuyordur. çimlerin ortasına atılmış bir masa iki sandalye, adam kadına sandalyeyi gösterdi sonra kim niye koydu muhabbeti. adam "hadi gidip oturalım" dedi. kadın "kimin bilmiyoruz, delilik" gibi şeyler söylerken oturdular sonunda iki kadeh bir şarap geldi ve evlenme teklifi günbatımı eşliğinde. o an sahildeki insanların yarısı çifti alkışlıyordu. olayın romantikliğinde değilim ama şehrin en kalabalık yerinde bunun olması, aksayacak bir trafiğin olmaması, insanların beş dakika sonra hiç bir şey olmamış gibi davranması, gelişigüzel yaşayabilmesi gerçekten alsancak'ı güzel yapan nedenlerden.
    balık tutarken mekanın birinin lavabosunu kullanmaya girip orada rujunu tazeleyen 60 yaşındaki teyzeyle saç muhabbeti yapabilmek güzel. amcamla akşam yemeğine çıkmış, heyecanlanmış.
    alsancak deyince genelde akla eğlence geliyor ama huzur var sokaklarında
    o kadar kalabalığın olduğu bir yerde huzur olması kulağa tuhaf geliyor ama cumbalı evler, can yücel sokak, alavara'da hiç tanımadığın insanlarla aynı masada yemek yemenin tuhaf karşılanmaması, sokak ışıkları...
    sokağın sonunda poetika'da masaya menüden önce günün şiiriyle beraber çikolata gelirken soldaki meyhaneden eski 45'likler dinlenebilir. çimlere oturup kitap okumak, yesil erik sezonunu orada açmak, tanimadiğiniz insanlara gülümsemek hatta tanımadığınız o kişinin tuttuğu balığa sevinmek alsancak'a özgü
  • en guzel yeri ve zamani yaz aksamlari cimlerde oturan insanlar. sarkilar soyleyen, calan, cigdem, cay satan insanlar, icen yalnizlar, sevgililer, termosuyla gelen aileler.
  • turkiye'nin acik ara en güzel semtidir.
    kordon'dan hic bahsetmiyorum bile; ama sokak aralarindaki kaldirima masalarini atmis kafeleriyle bir paris havasi yaratir insanda.
    hatta deniz farkiyla, ordan bile guzeldir.
  • genelde kokusuna değinilen, oysa bizim aşık olduğumuz tarafının "özgürlüğü" olan semttir.

    şimdi gelelim işkembeden eleştirenleri eleştirmeye. kıyasladığınız bakırköy'de gece rahat rahat dolaşabiliyor musunuz? veya atıyorum florya taraflarında elinize bira alıp çimlerin üzerine uzandığınızda size, zikecek gibi bakan kaç kişi geçer önünüzden? dötünüzü zor korursunuz hemen hemen istanbul'un her tarafında öyle değil mi?

    elbette biz de biliyoruz alsancak'ın biraz koktuğunu. ancak burada özgürsünüzdür. özgürlüğü hissedersiniz. hemde damarlarınızda hissedersiniz. etrafınızdaki hiç kimse sizinle ilgilenmez herkesin kendine ait dünyası vardır ve bu dünyada yaşar. eğer alışık değilseniz, tırsarsınız, hemen alışamazsınız bu umursamazlığa. inanamazsınız. eski alışkanlıklarınıza, korkaklığınıza devam edersiniz. kordonda sizi rahatsız eden tek şey üç beş tane çiçekçi olur. onlar da sadece ekmek parası peşinde olan teyzeler veya çocuklardır. başınızı belaya sokmak istemeyen biriyseniz belaya bulaşmadan (dötünüze bir şey olmadan) evinize gidersiniz. işte biz de bu yüzden büyütmüşüzdür alsancak'ı veya burdadır alsancak'ın büyüklüğü. o yüzden çok bilmiş olan sizler boş yere uğraşmayın. çünkü çekemediğiniz bu şehrin en çekemediğiniz muhteşem yerini bir yerlerinizi de yırtsanız küçültemezsiniz. hem de, belki güzel kokan ama korkuyla dolu o istanbul semtleri ile karşılaştırarak bunu başaramazsınız.
  • izmir'in en güzide mekanı.

    gece çok tehlikeli,. travestiler falan denmiş olsa da travestiler kimseyi yemiyor.

    kimsenin kimseyi taciz etmediği bir yerdir burası.
  • ankara'da yanından dahi geçen bir mekan olmadığından daha da çok özlediğim, güzel şehrimin* harika mekanı. süper bir alışveriş merkezidir, kocaman havasız binalara tıkılmak zorunda kalmazsınız alışveriş yapmak için, yoruldunuz mu oturun güzel kafelerinden birine*** ya da çıkın kordon'a deniz havası alın. çok güzeldir çoookk.
  • çocukluğumun geçtiği izmir’in güzel semti. sahile yakın olmayan arka sokaklarında rumlardan kalma evler vardı. beyaz mermer merdivenlerle eve çıkılırdı. bazı eski evlerin altında diğer evlerle birleşen dehliz gibi geniş bodrumlar olurdu.(şimdi o evler hala o güzellikte mi bilmiyorum )
    yazarların yukarıda bahsettiği şimdiki eğlence yerleri o zamanlar yoktu. sokak aralarından kıbrıs şehitleri caddesine yürümek ayrı zevkti. en güzeli yürürken yavaşça sahile yaklaşmanız ve denizi aniden karşınızda görmenizdi. izmir’li olmama rağmen denizi her görüşümde içimi bir sevinç , heyecan kaplardı. öyleki, şu an yaşadığım şehrin her tarafı birbirinden güzel adalar ve denizle çevrili olmasına rağmen hala bazı geceler düşlerimde alsancak’tan sahile doğru yürüdüğümde aniden denizi görünce sanki gerçekten ordaymışım gibi seviniyorum be sözlük.
  • az önce bi gideyim çimlere deyip küfür ederek uzaklaştığım mikrop yuvası.
    gece saatlerinde hayati bi durum yoksa gitmeyin, şehrin bütün suç unsurları orada, leş gibi bağıra çağıra ork türküleri anıran mı dersin, etrafa salça olan küçük piçler mi dersin, yoksa çimde otururken 2 metre ötede senin gibi oturan birinin apaçık ortada o pozisyonda çıkarıp çime şarrr diye işemesini mi dersin, hangisini vereyim ?
    anasını siktiler memleketin. nasıl ırkçılık yapmayacaksın anlatsana biraz.
  • baharın gelmesi ile izmir insanının yine çöplüğe dönüştürdüğü yer. buranın sahiline baktığım zaman, ''izmir insanı'' diyerek güzel imalarda bulunabileceğim iyi bir neslin artık kalmadığını görüyorum ne yazık ki. içtiğiniz biraların şişelerini ve poşetlerini çöpe attığınız zaman gerçekten tekrar ileri ve açık görüşlü olduğunuzu savunabilirsiniz lakin bu çelişkili haliniz ile kimseyi inandıramazsınız. alsancak' ta rahatça içebildiğinizi ve kimsenin bu konuda sizlere karışamadığını söyleyerek göğüs kabartıyorsunuz, keşke bunu fırsat bilip kirlilik saçmasanız. bu yaz, rüzgarla uçuşan siyah bira poşetlerinin yüzümüze gözümüze gelmemesi dileğiyle yazımı bitiriyorum.
  • eğer 1922 izmir yangını olmasa idi beyoğlu’nun daha güzel zamanlarına benzeyebilecek hatta onu geçebilecek, cumhuriyet dönemine kadar adı la pointe ya da punta olan, zamanında mini bir paris olan semt. her ne kadar o yangından çıkan bataklıktan behçet uz bir kültürpark çıkarsa da, 1950’den sonra gelen demokrat partili belediye başkanları çok fena apartman sevicisi olduğundan bir zaman resmen paris’in harika bir kopyasıyken mimari bakımdan yanlış batılılaşmıştır, travestilerin ikamet etmesiyle nam salan cumbalı evler dışında zannımca göze hoş gelmemektedir. yine de, kordon gibi güzel, fonksiyonel bir lokasyon ile türkiye’de demiryolculuğun başladığı alsancak garı gibi görmüş geçirmiş, o kadar hengamenin arasında sakin, kendi halinde takılan bir yapıtı barındırmaktadır.
hesabın var mı? giriş yap