• 1900 yılında paskalya'dan birkaç gün önce , yunan bir grup sünger avcısı , antikythera adlı küçük bir adanın yakınında su altına dalış yaparken , antik bir geminin kalıntılarına rastladılar . kalıntıların arasında m.ö. 50 yılından kalma bronz ve mermer heykeller vardı , dalgıçlar bunları çıkarmaya çalışırken şekilsiz garip bir cisme rastladılar , bu cisim sonradan incelenmek üzere atina müzesi'ne yollandı . cisim temizlendi , çürümüş bronz ve tahta kalıntılarının arasında modern bir saatin dişli çarklarına benzeyen dişliler bulundu . 1958'de dr. derek j. de solla price , uzun bir çalışma sonucunda cismin bir taslağını yaptı , bu bir makinaydı . dişlilerin çalışması sonucunda ayın ve güneşin hareketleri hesaplanabiliyordu . bir saat değildi ama bir tür hesap makinesiydi ve en önemlisi yıldızların geçmişteki ve gelecekteki konumlarını gösteriyordu . büyük olasılıkla antikythera aygıtı , eski yunan'ın çok öncesinde yapılmıştı ; gizem hala çözülmüş değil ; aygıt müzede duruyor ve bir benzerine hala rastlanmadı.
  • millattan önce 87 yılında yapıldığı düşünülen bu karmaşık aracın tam olarak nasıl çalıştığı ve ne amaçla kullanıldığı halen bilinemiyor. o nedenle kesin olmayan veriler üzerinden sonuca ulaşmamak daha doğru olur. archimedes, bu mekanizmanın bulunduğu yere yakın yaşadığı ve dönemsel uygunluk nedeniyle en azından mekanizmanın var olmasına sebep olan insanlardan biri olarak değerlendiriliyor ancak asıl ustayı da bilmek mümkün değil.

    kesin olarak bilebildiğimiz şey ise mekanizmanın sıradışı karmaşıklığı. kullanılan dişlilerin işçiliği ve yoğunluğu insanı o dönemin bilimsel gelişmişliği hakkında düşünmeye itiyor. iskenderiye kütüphanesini yakan bağnazlar olmasaydı büyük ihtimalle çok daha fazla veriye sahip olacaktık hakkında. bilmeye ve bilgiye düşmanlık öyle bir toplumsal kirlilik ki yapıştığı topraktan ayırmak bin yıllar alıyor. radyasyon bile bu kadar korkunç değil.

    öte yandan bu aletin zamanı ölçmek için kullanılmış olan bir dizi aletin gelişmiş hali olduğunu düşünmek hata olmaz. zira o dönem yılın hangi döneminde olduğunuzu bilmek, günün hangi kısmında olduğunuzu bilmek şimdiki gibi kolay değil. güneş saatleri, su saatleri, kum saatleri kullanılıyor çoğunlukla. hatta mısırda su saatlerinin üzerine tanrıların figürleri çiziliyor, zamanı var eden cennetteki tanrılara saygısızlık etmeden günü ölçmenin basit yolları aranıyor.

    ctesibius diye kafası çalışan yunan bir berber çocuğu kendisinden önce kullanılan su saatlerinin kusurlarının küpteki su azaldıkça azalan su basıncı olduğunu keşfedince de zamanı ölçmekle ilgili yepyeni bir açılım yaşandı. onun bulup iskenderiye kütüphanesine istiflediği su saatleri öyle karmaşık ve akıllıcaydı ki makaleleri (şu an böyle demek hata olmaz) pek çok dile çevrildi.

    ctesibius'un su saatleri sadece zamanı ölçmüyor mevsimleri yılları ve gezegenlerin konumlarını da gösterebiliyordu. kendisinden sonra romada halkın da zamanı öğrenebilmesi için dev su saatleri inşa edildi ve kalıntıları günümüzde halen ziyaret edilebiliyor.

    bu su saatlerinin sahip olduğu matematiksel arka plana antikythera mekanizması da sahip. bu nedenle de dişlilerin oranlarını inceleyen bilim insanları bunun zamanı ölçmek için üretilmiş bir alet olabileceği fikrinde birleşiyorlar.

    insanüstü bir yanı var mı bu konunun derseniz olmadığını da rahatlıkla söyleyebiliriz. bu mekanizmayı kurmak için gereken teknoloji o dönem dünyada vardı, gereken matematik ve astronomi bilgisi ise fazlasıyla vardı.
  • uzun zamandır antikythera denen eski tarihe ait bu cismin ne işe yaradığı hep soru işareti olarak kaldı. yeni yeni teoriler ortaya çıkıyor. bu teorilerden birkaçı. antikçağ insanları için yalnızca yeryüzünün değil, gökyüzünün konumu da önemliydi. hem ilk gezginlerin yolculuklarını gerçekleştirmeleri için hem de tarımsal döngüler, dini bayramlar gibi özel günlerin hesaplanabilmesi için gökyüzünün izlenmesi gerekiyordu. antik dönem insanları, göksel olaylara önem verdiler ve gözlem yapmak için çeşitli aletler yaptılar. bunlardan günümüze ulaşan en ilginç alet antikythera.

    alet, adını girit yakınlarında bulunan antikhythera adlı küçük bir adadan alıyor. antikythera, 1902 yılında ege’de sünger avcıları tarafından bir roma gemi batığında bulunmuştu. arkeologlar o dönemde m.ö. 2’inci yüzyıla ait olduğu düşünülen bu bronz alet karşısında şaşkınlığa düşmüş, işlevi konusunda kararsız kalmıştı. çok sayıda parçadan oluşan aletin, ahşaptan dolap gibi bir kutunun içine gömülü olarak tasarlandığı düşünülüyor. aletin, yapıldığı tarihi izleyen 1000 yıl için bile en karmaşık makine olduğu tahmin ediliyor. cihazın elle çevrilen bir kolla çalıştığı varsayılıyor. ingiltere’deki cardiff üniversitesi’nden mike edmunds yaptığı araştırmada, 'antikythera' adlı aletin güneş ve ay tutulmalarının dünya, ay ve güneş’in birbirlerine konumundan tahmin edilmesine yaradığını öne sürüyor. edmunds, aletin içindeki mekanizmanın bir çizimini çıkardı. bu çizim sayesinde parçaların şekli ve yapısı, parçaların birbirlerine nasıl kenetlendiği ve işlevleri ortaya çıkarıldı. bilim insanları, mekanizmanın modern kol saatlerinden çok daha karmaşık olduğunu vurguluyorlar. araştırmaya katılan selanik’teki aristoteles üniversitesi profesörü john seiradakis, şimdiye kadar mekanizmaya ait 81 parçanın bulunduğunu, bunların 30’unun el yapımı bronz olduğunu ve en büyük parçada da 27 adet dişli bulunduğunu belirtiyor. seiradakis mekanizmanın bazı parçalarının hâlâ kayıp olduğunada dikkat çekiyor. antikythera mekanizmasına ait yazılı kaynaklarda bazı bilgiler bulunuyor, ancak araştırmacılara göre mekanizma gizemini koruyor; çünkü şimdiye dek başka bir örneği bulunmuş değil. şu anda atina ulusal arkeoloji müzesi’nde sergilenmekte olan antikythera, açığa çıkarılmadan önce yaklaşık 2000 yıl su altında kalmıştı. ingiliz bilim tarihçisi derek solla price’a göre, antikythera mekanizması bir gökbilim saati olabilir. çünkü o zamanlarda tarım işleri ve dini bayramların zamanını bilmek için ölçümler yapılması gerekiyordu. londra bilim müzesi küratörü (araştırmacı, yönetici) michael wright ise, antikythera mekanizmasının yunan zodyak dönencesi, mısır takvimi ve ay’ın dönemlerini gösteren bir saat olduğunu öne sürmüş. hatta wright, bu gizemli aygıtın bir de modelini yapmış. bir gökbilim profesörü olan edmunds, antikythera’nın aynı zamanda gezegenlerin hareket ve dünya’ya göre konumlarını gösteren gökbilimsel bir pusula olduğunu düşünüyor; çünkü aygıtın içinde ‘venüs’ ve ‘konum’ anlamına gelen işaretler olduğu düşünülüyor. edmunds, cihazın venüs ve merkür’ün konumlarını gösterdiğini belirtiyor. aletin 72 parçadan oluşan bir modelini yapan michael wright ise, antikythera’yla mars, jüpiter ve satürn gibi uzak gezegenlerinde konumlarını saptanabileceğini ileri sürüyor. antikyhthera’nın gizemini açığa çıkarmak için çalışmalar sürüyor. hatta bunun için bir proje takımı da oluşturulmuş. yine de öyle görünüyor ki, daha sağlıklı bilgiler için aletin benzerlerinin gün yüzüne çıkarılması gerek.

    bunun yanında insanların gökbilimsel saatler yapması yalnızca o döneme ait bir olgu değil. güneş’in, ay’ın ve gezegenlerin konumlarını gösteren aletler çağlar boyunca yapıla gelmiş. çoğunlukla dünya merkezli düşüncenin etkisiyle yapılan bu saatlerin en ünlüsü prag’da bulunuyor. prag gökbilim saati ya da prag orloj adıyla bilinen bu yapıt, göksel hareketleri gösteren kusursuz bir saat kulesi. saatin yapımına 1410 yılında başlanmış. mekanik saatlerin avrupa’da görünmeye başlamasının ardından, dönemin ünlü saat ustası kadan’lı mikulas ve sonradan karlova üniversitesi’nde matematik ve gökbilim profesörü olan jan sindel tarafından yapılmaya başlamış. saat 1490’da bir takvim kadranı eklenerek son halini almış. saatin 1552 yılından sonra durmaya başladığı ve kimi zaman hatalar yaptığı biliniyor. bu nedenle çeşitli onarımlar geçiren saati eski haline getirmeye çalışan ilk kişi, yine ünlü bir saat ustası olan jan toborsky. orloj’un gökbilim kadranı, ortaçağ gökbiliminde kullanılan usturlaplar gibi düşünülebilir. bu düzeneğe büyük bir mekanik usturlap demek yanlış olmaz. hatta orloj, o dönemde yapılmış ilkel bir planetaryum olarak da değerlendirilebilir. dünyayı simgeleyen kadranın üzerinde bir zodyak halkası (takım yıldızların yıl boyunca tutulum kuşağında aldıkları konumları gösteren halka), güneş’i ve ay’ı simgeleyen iki küçük ikon görmek mümkün. kadranın üzerindeki değişik işaretler bu aletin hem saat, hem takvim hem yerin ve gökcisimlerinin hareketini gösteren çok amaçlı bir düzenek olduğunu gösteriyor. yüzyıllar içinde çeşitli onarımlar geçiren bu saatin karşılaştığı en büyük tehlike, ülkenin nazi işgali sırasında bölgenin bombardımanı sırasında yaşanmış. yöre halkının gayretleri sonucunda orloj saati günümüze kadar gelmeyi başarmış.

    başka bir kaynaktan antikitera:

    antikitera makinesi, bulunduğunda parçalarına ayrılmış durumdaydı. bazı parçaları eksikti. var olanlar da paslanmış ve tortuyla kaplanmıştı. bilim insanları o günden bu yana bu sıra dışı makinenin işlevini çözmeye ve onu yeniden yapmaya uğraşıyor. antikitera makinesinin gerçekten de son derece karmaşık bir yapısı var. usturlabı andıran görüntüsünden dolayı önceleri gemilerde yön bulmada kullanılan bir alet olduğu düşünülmüş. sonra çok daha karmaşık bir makine olduğu anlaşılmış. hatta bir süre sonra en eski analog bilgisayar olarak görülmeye başlanmış. antikitera makinesinin tam olarak ne zaman yapıldığı hâlâ bilinemiyor. içinden çıkarıldığı geminin mö 70-60 yıllarında yunan mallarını roma’ya taşıyan bir roma gemisi olduğu biliniyor. bazı parçaları birkaç kez onarım görmüş olduğu belli olan makineyse çok daha önce yapılmış. son bulgular mö 150-100 yılları arasında yapılmış olduğu yönünde. 2005’te atina’daki müzeye getirilen özel bir x-ışınlı tomografi aygıtıyla kalıntılar tarandı. x-ışınlı bilgisayar tomografisi, üç boyutlu görüntülerin oluşturulmasına olanak verdi. yüksek çözünürlüklü bu görüntüler sayesinde de makinenin ön ve arka yüzlerine yazılmış ama üzerlerindeki tortu nedeniyle o güne kadar okunamayan açıklamalar okundu. böylece donanımın başka ayrıntıları da ortaya çıktı. yapısını ve işleyişini, değişik alanlardan birçok bilim insanının ortak bir çabayla çözdüğü makinenin, tahta bir kutunun içinde çalıştığı düşünülüyor. bronz çarklardan ve göstergelerden oluşan makinenin bütün parçaları 2 mm kalınlığındaki tek bir levhadan kesilmiş; hiçbir parçası dökme değil ya da başka bir metalden oluşmuyor. çok zarif bir çark sistemiyle donatılmış makinenin klasik bir saatten çok daha karmaşık bir yapısı var. ön yüzünde dairesel bir gösterge, yunan burçlar kuşağı ve mısır takvimi bulunuyor. arka yüzünde de dairesel iki gösterge var. bunlar ay’ın evrelerini ve tutulma örüntülerini gösteriyor. makine, yan yüzlerinin birinden çıkan bir kolun çevrilmesiyle çalıştırılıyor. antik bilgisayarın güneş’in ve ay’ın konumlarını -hatta ay’ın elips yörüngesinden kaynaklanan hızlanmasını- hesaplamada, güneş ve ay tutulmalarını belirlemede kullanıldığı anlaşılmış durumda (makineye bir tarih giriliyor, kol çevriliyor ve makine o tarihte güneş’in, ay’ın ve gezegenlerin gökyüzündeki konumlarını veriyor). böyle bir makinenin o dönemin günlük yaşamında çok önemli bir yeri olmuş olmalı; çünkü tarımsal etkinliklerin, dinsel törenlerin, bayramların ve birtakım başka kutlamaların tarihlerini saptamak için de böylesi karmaşık hesapları yapabilmek çok önemli. 20. yüzyılın başında ortaya çıkarılan ve üzerinde yüz yıldır çalışılan bu sıra dışı makine bilim dünyasının antik dönem teknolojisine yaklaşımının tümüyle değişmesine yol açtı. çünkü o dönemde bu denli ileri bir teknolojinin var olduğu düşünülmüyordu. eski yunan’da çark sistemlerinin bilindiği, mekanik güç sağlamak ya da açısal hız değiştirmek için birkaç çarktan oluşan basit çarklı aletlerin kullanıldığı biliniyordu. ama bu makine o basit düzeneklerin çok ötesindeydi. gerçekten de yaklaşık 1200 yıl boyunca, yani ortaçağ avrupa’sında ilk mekanik saatler yapılana kadar antikitera makinesinin karmaşıklığına yaklaşan bir aygıt yapılamadı.(alıntıdır)
    aleti görmek için linki

    http://www.cihanozdemir.com/…-alet-antikythera.html
  • batık bir antik yunan gemisinden çıkarılan çok ilginç bir düzenektir. gemi mö 4. yüzyıla kadar uzanan çok sayıda eseri taşıyormuş.

    bazı kaynaklarda "dünyanın ilk bilgisayarı" diye anılıyor, tabii büyük olasılıkla daha eskileri de vardır. düzenek, tarihleri hesaplamak ve astronomik olayları tahmin etmek için tasarlanmış analog bir bilgisayar. dişlileri hareket ettiren bir kolu var, üzerinde yunan zodyak işaretleri ve mısır takvim günlerinin yazılı olduğu bir dizi halkayı döndürüyor.

    bu tür astronomik saatler, 14. yüzyıla kadar avrupa'da yeniden ortaya çıkmadı. o çağların şartlarını düşününce şu antik medeniyetlerin geliştirdikleri teknolojilerden etkilenmemek imkânsız.

    bu da resmi. atina'daki national archaeological museum'da.
  • bulunduğu zaman batığı inceleyen araştırmacılarca batıktaki en değersiz şey olarak görülen ama daha sonra tüm batıktan binlerce kat değerli olduğu anlaşılan mekanizma

    bu başlık aslında bu yazıda bahsedilen mekanizmayı değil bu mekanizmanın bulunduğu adaya ait. ancak başlık altında benzer yazılar olması nedeni ile bu yazının burada olmasını uygun gördüm.

    bulunduğu dönemde onun modern bir nesne olduğu muhtemelen yanlışlıkla orada olduğu düşünüldü ve bu düşünce 40 sene boyunca devam etti. derek j. de solla price mekanizmayı inceledi ve bu aletin modern değil antik bir alet olduğunu söyledi. analiz sonucunda bunun bir gökyüzü bilgisayarı olduğunu söyledi ancak bunu 20 sene sonra x ışınları ve gama ışınları ile incelemesiyle kanıtlayacaktı. 2005 senesinde x ışını tomografisi ile tüm mekanizmanın sırrı ortaya çıktı. mekanizma solla price'nin bile hayallerinin ötesindeydi. 37-38 tane bronz ve farklı alaşımlardan yapılmış çark içeriyordu. ayrıca yazılarda analiz edildi. yazıların içinde bir kullanım kılavuzu bile vardı. 5 gezegen, ay ve güneşin konumları mekanizma içerisinde gösteriliyor ve geleceğe dair tahminler üretebiliyordu. ve bu tahminler olağanüstü derecede isabetliydi.

    önünde yılın 365 günün gösteren bir kadran vardı. aletin kolu çevrilerek yılın o zamanında gök cisimlerinin yerleri gösteriliyordu. olimpiyat geri sayımı, burç göstermesi, gündönümleri vs. gibi olayları incelikle gösteriyordu.

    ay göstergesinin yarısı siyah yarısı beyazdı bu ayın evrelerini göstermek için yapılmış bir şeydi. ayı temsil eden küçük top evrelerini göstermek için kendi etrafında döndüğü gibi dünyanın da etrafında dönüyordu ancak bu dönüş hızlanıp yavaşlıyordu. bunun nedeni ise ayın eliptik yörüngesiydi makine bunu yapabilmek için inanılmaz karmaşık bir mekanizma kullanıyordu. burada kullanılan mekanizma araştırmacıları en çok etkileyen şeylerden bir oldu. alet güneş tutulmalarını bile tahmin ediyordu. 1400 sene boyunca benzer bir alet çıkmayacaktı daha uzun bir süre boyunca da bu alet kadar sofistike bir şey yapılamayacaktı.

    yapabilecek kişiler arasında ilk akla gelen tabi ki arşimet. ayrıca makinenin üzerindeki yazılarda sicilya'ya konuşulan dil ile uyumlu ancak arşimet ayın yavaşlamasını ve hızlanmasını bilmiyordu. ölümünden 40 sene sonra hipparkos ayın hızlanıp yavaşladığını bulundu. kadranlardan birinde olimpiyat oyunları sayacı ile birlikte sadece rodos adasında gerçekleşen yerel bir oyunun da geri sayımı var. bu da aletin rodos'da yapıldığını düşündürüyor. hipparkos belki bu aleti yapmış olabilir ancak batıktaki diğer eserlerden tahmin edilen tarih ile ölümü arasında 60 sene fark var. en muhtemel aday posidonius. cicero'nun posidonius'ın gezegenlerin hareketlerini takip eden bir alet tasarladığını iletmesi ihtimalleri daha da artırıyor. yapan kişinin muhtemelen çok detaylı planlar hazırlamasının yanında evreni bir makine gibi gören bir felsefi görüşte sahip olması bu makineyi felsefi olarakta değerli kılıyor.

    antik dönem için bu makine akıl almaz bir alet. sadece içindeki parçaların yapılması bile bizim o zamana bakışımızın ötesinde. ayın eliptik yörüngesini göstermek için yapılan çift çarklı yapı tüm makinenin aynı anda hem karmaşık bir mekanizmaya sahip olmasını hem de astronomik bir fenomeni göstermesi makinenin inanılmaz olmasını özetliyor. evet bu makine olağanüstü derecede karmaşık bir çark sistemine sahip ancak bu karmaşık çark sistemi zamanında bilinen tüm evrenin hareketlerini isabetli bir şekilde gösterebiliyor. ve tüm bu olağanüstülük ayakkabı kutusu büyüklüğündeki bir alete sığabiliyor. bu şekilde bir minyatürize etme işlemi düşünüldüğünde muhtemelen daha karmaşık şeyleri dahi hesaplayan daha büyük makinelerin olma ihtimali ise insanı heyecanlandırıyor.
  • bence alete yönelik en iddialı yaklaşım chip dergisindeki yazıda verilmiş: "antikythera'nın gizeminin tam olarak ne zaman çözüleceğini hiç kimse kestiremezken, çözülmesi durumunda, astroloji alanında büyük değişikliklere yol açılabileceği sanılıyor."; yıldızınız barışmayacak.

    buna da şükür. ya astroloji yerine doğru yazıp astronomi deseydi.
  • şu belgesel izlendiğinde görülebileceği gibi modern teknoloji sayesinde sırları neredeyse tamamen ortaya çıkmıştır. ay ve o zaman bilinen dört gezegenin geçmişteki ve gelecekteki yörüngesel pozisyonlarını gösterebilen, bir çeşit takvim/bilgisayar karışımı bir aletti. büyük ihtimalle korint'te dönemin ünlü matematikcisi arşimet tarafından yapıldığı düşünülmektedir ki neden böyle düşünüldüğünü, buna hangi bulgularla varıldığını belgeseli izlerseniz görebilirsiniz.

    daha sonraları roma imparatorluğunun yıkılışı ve bizansın yükselişiyle romalılardan kalan teknolojinin, önce bizanslılara, oradan da arap bilim insanlarına geçtiği düşünülüyor ki antikythera mekanizmasından birkaç yüzyıl sonra bu mekanizmanın çok benzeri taklitlerinin arap dünyasında yapılıp sonradan avrupaya tanıtıldığı ve avrupadaki mekanik mucizelerin ve saatlerin doğumuna dem vurulmuş. muhtemelen bu alet tek değildi benzerleri ya da daha basitleri tarih içinde medeniyetler arası teknoloji ve bilim paylaşımı yapılmasına imkan sağladı.

    adamlar o dönemde böyle bir mekanizmayı nasıl yapmayı başardı, ayın eliptik hareketini nasıl keşfetti de bunu da mekanizmaya kesin şekilde aktarabildi işte asıl muamma o. binlerce yıl önce bizim bugünki teknolojimize yaklaşıp sonra tarihten silinmişler.
  • karmaşık olması ve düzeneğinin nasıl kurulduğu bi yana da, sonuçta antik çağdaki insanlar gerizekalı olmadıklarına göre karmaşık düzenek de kurabilirler, ancak dökme yapılmadan, tek bi bakır levhadan bu derece ufak boyutlarda kesme işlemini yapmış olmaları ellerinde bu makineden daha gelişmiş şeylerin olduğunu gösteriyor. ve bence işin inanılmaz olan noktası da bu.

    edit: gerçi bu şaşkınlığı yaşamamızın nedeni ortaçağ'dan sonra batı'nın yazdığı "bilim tarihi" propagandasına çok fazla maruz kalmamız da olabilir.
  • antikythera mekanizması, astronomik konumları hesaplamak için kullanılan eski bir mekanik hesap makinesidir. bazıları aletin zamane ötesi olduğu için zeusun dişli kutusu olarak da adlandırır. antikythera mekanizmasının kimin icat ettiği ve tam olarak nasıl çalıştığı hala sırrını korumaktadır.

    antik yunanların, romalıların, mısırların çağın ötesinde bilime sahip olduğunu zaten biliyoruz. bence daha çok şaşırılacak nokta, zamanının asırlar ötesinde hala çözülemeyen, yetişilemeyen bilim ve teknoloji'yi nasıl o vakitte kullanabildikleri.
hesabın var mı? giriş yap