• dünyada böyle insanlar varken biz halen sacma yasam mucadeleleri yapiyoruz gibi geliyor.

    doğadan uzaklaşan insan kendisine de yabancılaşıyor, metropol insanı yediği önünde yemediği arkasında yine de mutsuz oluyor, bakarsak ne kadar zor şartlarda karadan uzak yaşam kurduklarına şaşırmamak elde değil bajaulara. ancak eminim onlar diyetisyenlere veya yaşam koçlarına tonla para dökmüyorlar şehir insanı gibi.

    bir de evrim teorisi, semavi dinler, milliyetçilik 2011 yılında halen tartişilan ve baskın olan kavramlar aklıma geliyor. bir tarafta da bajaular. gerçekten çok boş şu insanoğlu.
  • malezya'nın sabah eyaletinde yaşayan insan gruplarından birinin adı. bajaular çok iyi at binerler. binicileri rengarenk giyinir. ana aktiviteleri balıkçılıktır. bazıları sulara kurulmuş köylerde yaşar ve botlarla ulaşım sağlarlar.
  • ursula k. le guin'in yerdeniz üçlemesinde, tam da bu topluluğa benzeyen bir toplum vardı, okyanus insanları diye mi geçiyordu ne.. süperlerdi. ursula bunları görüp de yazmış olabilir mi belkide hı...
  • suda yaşayan, karaya nadiren çıktıklarında "landsick" olan, gıpta edilesi topluluk.

    http://www.youtube.com/watch?v=rqv8jxvj-xc
  • koklerinin nereden geldigi belli olmayan suda yasayan insan toplulugu.insan dedim ama bu arkadaslardan bazilari agirliksiz ve tupsuz tek nefeste 20 mt dalip zipkinla avlanabiliyor.evrimin bi yerinde takilmis bu arkadaslar yada bizler takildik.
  • güneydoğu asya'da borneo'da yaşayan denizin çingeneleri olarak adlandırılan lakin
    göçebe olmayan bir kabile.

    evleri su içinde bulunan bu kabile beslenme ihtiyacını balık avlayarak sağlıyor.

    zaman kavramı onlar için oldukça önemsiz. saatleri ise denizin gelgit hareketlerine bakarak anlıyorlar. bu yüzden kabile içerisinde yaşını bilen yok. tamamen şimdiye odaklı hayata sahipler.

    avlanma aracı olarak bir zıpkın kullanıyorlar. lepa lepa denilen kayıklarını taşıt olarak kullanıyorlar. avlanma esnasında daha net görmek için tahtadan yaptıkları deniz gözlüklerini kullanıyorlar. görüş açısından çocukları denize o kadar alışmış ki deniz içerisinde daha iyi gördüklerini söylüyorlar.

    avlanmadan önce lepa lepa üzerinde avlanacak kişi transa giriyor. denize ve nefese odaklanmaya çalışıyor. nefesini ayarladıktan sonra başını denize sokuyor daha sonra çıkarıp derin bir nefes ile 30 metreye kadar yüzebiliyor. kalp atış seviyesini dakikada 30'a kadar düşürebiliyorlar. daha da ilginci yüzerek avlanmak yerine onlar deniz tabanında yürüyerek karada avlanır gibi deniz içerisinde avlanıyorlar. av kuralı ise kendi karınlarını doyuracak kadar balık avlamakla sınırlı. birden fazla balık avlamak onlar için yanlış bir durum.
    bir av ve meşhur sulbin
    sulbin: "suyun altında kendimi evimde gibi rahat hissediyorum."
  • bbc yapımı 48 dk’lık kısa süresiyle şans verilmesi gereken bir belgesele konu olmuş endonezya kabilesi

    jago - a life underwater

    insan her türlü biyolojik zorluğa göğüs gerebilir. hatta uzun zaman dilimlerine yayıldığında bu zorluklara kısmen alışabilir de. sınav dönemlerinde geçen uykusuz geceler, iş hayatındaki yoğun çalışma tempolu dönemler veya formda kalmak amacıyla spor salonlarında geçirilen saatler. hepsi vücudumuzu biraz daha dayanmaya zorlamak ve belirlediğimiz hedefe ulaşmak için biyolojimizin izin verdiği sınırlar dahilinde hareket etmeyi içeriyor.

    peki, biyolojimizin sınırları nerede bitiyor? bu sınırları esnetebilmek elimizde mi? modern yaşam bu sınırları belirsizleştirmiş olabilir mi?

    yaşadığımız modern hayatlarda toplumun yararına olacak herhangi bir konuda emeğimizi satıyor ve bunun karşılığında hayatımızı idame ettirmemiz için gereken metaları satın alıyoruz. takdir edersiniz ki durum hep böyle değildi. geçmişte insanlık, hayatını idame ettirmek için gereken metaları doğrudan kendi eliyle üretmek zorunda olduğu dönemlerden geçti. şimdi hala bu şekilde süren, doğayla başbaşa ve her türlü olumsuzluğu yenmek zorunda olan yaşamlar var. bu yaşamlar, hayatta kalma içgüdüsünün biyolojik sınırlarımızı ne kadar zorlayabileceğinin cevaplarını içeriyor.

    rohani jago da hayatta kalmak için balık tutmak zorunda olan endonezya’nın togani adalarında yaşayan bajau kabilesinden 80 yaşında olağanüstü bir insan. bajau kabilesinde bir gelenek olan zıpkınla dalış yapıyor ve beslenmesi için onun ve ailesinin ihtiyaç duyduğu balıkları avlamaya çalışıyor. olağanüstü olan ise şu; jago, tüp veya herhangi bir teknik ekipman kullanmadan 40 metreye kadar dalıp birkaç dakika kalabiliyor.

    jago’nun hayatı insanın mecbur kaldığı zamanlarda biyolojisine aykırı gibi görünen büyük zorlukları nasıl aşabileceğini göstermesi açısından oldukça ilginç. bbc yapımı bu belgesel, hayatın zorlu koşullarını ekrana getirirken sizi insan doğasının sınırlarına götürecek.
  • bu kabile güzel bir belgesele de konu olmuştur:
    jago a life underwater
    2015 belgesel film 45 dakika
    7,6/10 ımdb
    ilk gösterim tarihi: 28 eylül 2015
    yönetmenler: james reed, james morgan
    https://www.youtube.com/watch?v=rvvi3ta--no
  • denize dalıp metrelerce derinde, evin önündeki bahçeden karalahana toplar gibi balık alıp geliyorlar, sadece o anki ihtiyaçları kadar besin alıyorlar, suya, canlıya saygılılar. suda yaşıyorlar yaaa, düşünsene sabah kalkar kalkmaz evin kapısından atlayıp bi batıp çıkıyorsun, zıpkın gibi oluyorsun, yüz yıkamak da neymiş... allahım, harika!

    tanım: gelin gitmek istediğim topluluk.
    yakışıklı bajaular eqlesinn.
  • su dünyası filmi aklıma geliyor bu toplumun insanlarını düşününce. kulak arkalarına bakmak gerektiği kanısındayım.
hesabın var mı? giriş yap