hesabın var mı? giriş yap

  • bir kişinin kendini “polisim hayırdır amuğa goyim?” şeklinde tanıttığı kavgadır. adamın ilk cümlesi buydu.

    adı soyadı amuğa goyim galiba. umarım e-devletten isim soyisim değiştirme kolaylığından faydalanır. böyle memuriyet zor.

  • kötürüm anneannesini tekmeleyen, çocuğuna fuhuş yaptırarak kazandığı parayla kumar oynayan, namaz kılanların üzerine napalm bombası atan, oruç tutanların midesine tulumbayla rakı basan, karısını nançaku ile döven bir ergenekoncudur.

  • materyalizmden solipsizme yolculuğumdan notlar:

    "mekanik titreşimi ileten bir ortam olmadıkça ses olmaz. nükleer reaksiyonlarla gümbür gümbür patlayan yıldızları, ve dahi en yakınımızdaki yıldız olan güneşin patlama seslerini bu yüzden duyamıyorum. ses gibi bir fenomenin ortama bağlı olarak var ya da yok olması ne garip...

    peki şu karşımdaki gül ağacı, yanıbaşında öten kuşu duyabiliyor, güneşi görebiliyor mu? onun dünyası sessiz ve ışıksız. güneşi benim gibi sınırları çizilmiş bir daire değil, üzerine akan bir sıcaklık olarak algılıyor. hayır, bu dediğim de yanlış. o, güneşi hiçbir şekilde algılayamıyor. peki ışığa yönlenmeyi nasıl başarıyor? bir şeyi algılamadan ona yönlenmek mümkün mü? değil mi? sürekli güneşi takip eden güneş panelleri de mi algılıyor o zaman?

    gül, duyu organı olmadığı için değil, duyuları değerlendirecek bir zihne sahip olmadığı için algılayamıyor güneşi. bense zihnim sayesinde varlıkları algılayabiliyorum. dış dünyadan gelen bilgiler, diyelim ışık, duyu organlarıma çarpıyor. orada bu uyarıyı alan hücreler uyarı ile orantılı olarak sinir atımlarına başlıyor, bu sinir atımları başka hücrelere ulaşıyor, onlardan başkalarına, onlardan da başkalarına derken, görme deneyimini yaşıyorum. ışığın bedenimin sınırında sonlanması ne garip; bundan sonraki tüm işlemler sinyal dönüşümü aslında. hey, ben ışığı değil de onun dönüştürülmüş temsillerini mi yaşıyorum?

    piyanonun sesi, mekanda bir titreşim halinde var olurken, bende sese dönüşüyor; ben bu titreşimi ses olarak temsil edenim çünkü. gülün kokusu, birkaç kimyasalın burundaki hücrelerimle girdiği reaksiyonun temsili, şekerin tadı da öyle. bir şeye dokunduğumda, bedenim ile dokunduğum cisim arasında oluşan mekanik gerilmenin bir temsilini yaşıyorum. tüm duyularımla, aslında gerçekliğin yeni bir temsilini kuruyorum: zihinsel temsil!

    o halde dışarıda aydınlık yok, dışarıda ses yok, koku, sıcaklık, lezzet yok. her şey benim içimde üretiliyor. ben güneşin aydınlattığı bir yolda yürür sanırken kendimi, mutlak karanlığın, mutlak sessizliğin içinde yürüyorum aslında. zombiyim ben! hatta belki de aynada gördüğüm yansımaya hiç benzemiyorum; bu benzerliği bana kim garanti edebilir ki? hatta hatta, dış dünya diye dediğim bir şey bile yok belki de; kendi içimde adım atıyor, kendi kendime dokunuyor, kendi tadıma bakıyorum... ışık dışarıda değil, kendi içimde. ben sadece kendimi yaşıyorum."

  • 50 li yaşlarda günde 2 paket sigara tüketen bir abimiz var.10 yıldır tanışırız,bir kere bile sigarayı bırakacağım,bırakmayı düşünüyorum dediğini duymadım.son zamdan sonra 1 haftadır sigara içmiyor.dev araştırmanın sonuçlarına katılıyorum.

  • tanıyorum ben bunu. adı erdal. kireçburnunda bakkal işletiyor. paraya karşı inanılmaz bir sempatisi var.

  • benimdir. bir alışveriş merkezinde okan bayülgen'in yanından geçerken adeta görmezden geldiğim eski sevgilimmiş gibi mağrur bir tavırla yanından geçmiş, tanımamazlıktan gelerek haddini bildirmiştim.

  • kimileri için hayat kurtarıcı etkileri olacaktır .

    şöyle sıralayabiliriz :

    1) önemli olan ne kadar ağırlık kaldırdığınız veya kaç set yaptığınız değil , önemli olan çalıştığınız bölgeye şiddet uygulayabilmek. hareketi yaparken duruşunuzu bozmayın , ağırlığı başka bölgelere yüklemeyin. en azından ilk 1-2 hafta mutlaka düşük ağırlıklarla ve olabildiğince makinalarla çalışıp vücudunuzu hazırlayın.

    2) ilk 6-8 hafta (bkz: full body workout) dediğimiz ; tüm vücut antrenmanını yapın. antrenmana bacak egzersiziyle başlayın ( antrenman sonu yorulacağınız için bacak gibi büyük ve önemli kas grubunu başta çalıştırmanız adına tavsiye ediyorum). program için yeşillendirebilirsiniz veya youtube'da çokça içerikten temin edebilirsiniz.

    3) beslenme olayını lütfen abartmayın ! esmer prinç mi osmancık mı tartışmasına girmeyin. pirinç işte en ucuzunu al ve ye lütfen. 9 tane yumurta haşlayıp beyazını ayıklamakla uğraşmayın , 4 tanesini komple yiyin çok daha faydalı olacaktır. kilonuz x1.5 gram protein ihtiyacınız olacak, evde 3 öğün düzenli beslenen biri çok rahat bu ölçüyü karşılayabilir , supplementlere girmenize gerek olmayacaktır. herşeyin fazlası zarar olduğu gibi makro besinlerin ( protein-yağ-karbonhidrat) de fazlası zarar.

    4) haftada 4ten fazla 2den az antrenman yapmayın. antrenman süreleriniz 1 saati , set araları dinlenme süreniz 1.5 dakikayı geçmesin. kronometre kullanın, çok faydasını göreceksiniz.

    salon sporunu kendi çapında öğrenmiş bir yazar kardeşinizin kendi taktikleridir.

    ytd

  • e, evet?
    gezi'de yaptırmadınız da, "sandıkta yapın" dediniz ya lan?

    ayrıca, sandıkta da yapmayacaksak, nerde yapıcaz? ona da siz mi yer göstereceksiniz? sokakta yapma, sandıkta yapma, nerde yapiyim be yeter lan!