hesabın var mı? giriş yap

  • 22.00-23.00 arası spor ve stres atacağız güya(halı sahada) orta alanı geçip sol kulvardan rakip oyuncuyu çalımlamamla kaleye doğru yöneldim 2-3 adım kala kaleye şut vuracak iken rakip oyuncu beni takip edip ve o hırsıyla itekledikten sonra çenem kalecinin dizine çarpar ve olay orada başlar.

    çenem açıldıkça açılır kan gelmeye başlar dişimden, baş ağrısı çoğalır çenemi kapatamayınca net konuşamasamda beni hastaneye goturun dedim.giderken arkadaşla konuşuyoruz yorumlaşıyoruz çıkmıştır falan diye dörtlü yakmış arkadaş ışıklarda durmaz düt düt gidiyoruz.

    bende acil birşeyimiz yok çıkmıştır artık yapcak birşey yok yavaş git diyorum ama bi yerden de ağırlık çökmüş beynim uyuşuyor uykumak istiyorum eşşek gibi neyse acil'e girdik sıra aldık falnn muayene edecek nöbetçi doktor gelip bastırmasıyla acili inlettim aaaaaaa diyerek tomografi filmi çektirdik.

    doktor bakıyor fotoğraf felan çekiyor biz merakla ne olacak diye beklerken yatış verin kırık var şook ben kötü oldum bi anda almaya geldiler beni tekerlekli sandalyeyle psikoljim o an değişti. kuşkular var kafamda. ameliyat nasıldı ki hiç oluşturamıyordum kafamda. soğuk üşürüm felan neyse yattık plak sipariş verilecek gelecek 2-3 gün içerisinde dediler hafta sonuna denk geldi.

    ameliyat günü geldi çattı. ameliyata hazırlık için deli gömleğim, bone ve galoş geldi. giydik onları da sandalyeye bindim ameliyata girmeden boş odaya aldılar serum aldığım iğne yerlerine bakıp küçük bu, büyük serum vereceğim deyip bana meğerse narkoz vercekmiş teyze yarım saat geçmedi aldılar ters bir şekilde kafam arkaya gelecek şekilde girdim.

    ameliyathaneyi göstermediler, ameliyathane nasıl biyer kaç kişiler.başımda iki kişi vardı görebildiğim doktorum yok stres korku biryandan konuşturuyorlar birtanesi olayın nasıl olduğunu soruyor anlatıyorum arkadan itekledi bayan sen niye ona ittirmedin diye :) imalı bir şekilde deyince hepimiz güldük vs.arkdamdan boynuma bir sıcaklık hissetmemle gitmişim.

    ameliyat 2 saat sürecek deseler de 4-5 saat sonra çıkmışım asansör çıkışında karşılamış ailem gözlerim açık ağzımdan kanlar akıyor ama hiç birşey hatırlamıyorum zerre kadar. ölü gibiymişim kendimi yatakta yatmış bir şekilde öksürerek karnım ful kan. sanki ağzım dolu o şekilde tükermek isteyerek uyandım.sadece yatıyorum hiç biyerim ağrımıyor ama beton gibiyim şişkin hissediyorum yüz çevremi. konuşmaya birşeyleri ifade etmeye çalışıyorum kimse anlamıyor senin yüzünden ailenin korku endişe stres yaşaması seni daha çok üzüyor o apayrı bir duygu zaten.bir şey ifade etmeye veya bir sey isteyeceğinde malum konuşamıyorsun diş etlerimde 8 adet çivi var. onların üzerinde çarpraz bir şekilde küçük lastikli toka büyüklüğünde lastiği geçirmişler çenem sabit kalması için tabi bunları sonraları öğreniyorum orası ayrı tabi.

    gelenlere hem seviniyorsun hemde haline üzülüyorsun çok değişik duygular. bir an önce eve gitmek istiyorsun enfeksiyon kaparım diyede çok korkmuştum, enfeksiyon olayınıda dedemden biliyorum 5-6 kez kalçadan ameliyat oldu oradan biliyorum. hemşireler 6 saate bir kontrol yapıp ağrı kesici yapıyorlardı sonradan bıraktılar. sorup istersem yapıyorlardı. onlarla da diyalog kurmakta zorlanınca hemşirenin birtanesi müsvette kağıtları not kağıdı gibi yapıp verdi ömrüm boyunca unutamam sanırım yazmaya başladım ilkokuldaki gibi bir ara sinirden kalemin ucunu da kırdık tabi.

    konuştuğumu net anlaşılacağımı düşünerekten neden anlamıyorsunuz diye stres yapıyorum. bir yandan da ağrı kesici istemiyorum ağrılarıma yavaş yavaş katlanmak istediğimden derken yarın çıkış verceğim dedi doktor. kontrole gelince diğersi gün çıktık. eczaneden ağrı kesici enfeksiyon için ağız fısfısı aldık eve geldim o rahatlık başka tabi süreç devam ediyor.

    çorbayı kemik suyuyla karıştırılıp pipetle yine muz karışık meyveleri 2 defa blender dan geçirip öyle içiyorum o şekilde bile takılıp lavaboya ikide bir gitmek çok zoruma gidiyordu çok sinirimi bozuyordu çok sıkmıştım kendimi dayanamadım anneme eşime kızmıştım 2-3 defadan sonra. sağa veya sola uyuyup kalmaktan çok korkuyordum ne bileyim eğri kaynar fln diye çok kasılıyordum boyun ağrısı oluyordu sürekli.

    3 hafta sonra gel demişti doktor randevuyu alıp gittim iyi çok güzel lastikleri çıkartabiliriz dedi. korkudan gözlerimi kapattım cımbız gibi bir aletle lastikleri çıkartıyor ama sanki çivileri çıkartıyor zor katlandım tamam kalkabilirsin dedi derin bi oh diyorum sonra aç bakalım ağzını diyor açıyorum ama bu şekilde olursa çenen kapalı kalır o şekilde mi kalmak istiyorsun diyor strese giriyorum korku başlıyor acaba açamam mı ! kalır mı bu şekilde diye. ben deneyeyim dedi doktorum eldivenleri giydi ağzımı gerdi ağrıyla beraber sesimi çıkarmadım ama direk rukü'ye gittim 5-10 sn. aklım çıktı sanki bu şekilde devam et açmaya 2 hafta sonra gel eğer iyi giderse çivileride alırız dedi. bizde eşimle beraber kapıya yöneldik odadan çıkmak için çıkar çıkmaz tansiyon gitti sanırım gözlerim karardı eşimin boynuna attığım gibi kolumu yükümü ona verdim terledim oturalım dedim direk 15-20 dk sonra kendime geldim.

    bu seferde çiviler kimisi çok içerde kimisi çok dışarda olduğundan çiviler yanağıma delik açmaya başladı pamuk koymaya başladım ama sürekli değiştirmek zorunda kaldım ağız kokusu, enfeksiyon oluşturur diye 3 öğün ve birşeyler içtiğimde ortalama 6-7 kere değiştiriyordum. 2 hafta geçti hastaneye tekrar gittim ben sanıyorum ki ofis ortamında çeker diye düşünüyorum meğersem tekrar ameliyathaneye girecekmişim lokal anestezi oldum kumanda söküp takıyor gibi bastırdılar çevirdiler vidaları sürekli konuşturdular ellerimle karnıma bastırıyorum ağrıdan alt çivilerin üstüne yanağımdaki et yürümüş cırtcırt kestiler, hissediyorum ama dayanabiliyordum dayan dayan derken bitti bitti diye öyle bir rahatlama geldi birde ağzımda hiç birşey kalmadı onun hissiyatı ile kuş gibi hafifledim ne lastik ne çivi iyi olcam hisleri kapladı.

    doktor bana 2 kaşıkla açmaya çalış dedi ama ben beceremedim ben sol işaret parmağımla ve sağ baş parmağımla her gün 2-3 kere zorlamaya çalıştım. ilk 2 hafta bir parmak 2 parmak boşluğunda açabiliyordum aylar geçtikten sonra açmaya başladım ama süreçlerin hepsinde çenemden kulağıma kulağımdan da beynime ağrı sızı gidiyordu 3-4 ay geçti şimdi rahat bir şekilde açabiliyorum. soğukta ve ara sıra aynı ağrıları hissedediyorum.

    sadece sabahları açmakta çok azda olsa bi kuru ve sertlik oluyor ilk su içmek veya kahvaltı yapacağımda ilk 2-3 lokma aldıktan sonra yumuşuyor. allahıma binlerce şükür daha iyi hissediyorum. doktor en az 1 sene ağrıların olur dedi benim içinde geçirdiğim ameliyat ve önceki ağrılara göre hiç takılmıyorum seneyi bitirmeye bakıyorum herkese sağlık sıhhat versin rabbim.

    klişe bir söz ama hayattaki en büyük hazinelerden biride sağlık'tır.

  • dünkü (bkz: 44. altın kelebek ödül töreni)de birbirini alkışlamaya bile erinen insanları bir an gözümün önüne getiren video. her yerinden amatörlük akıyor ama sıfır kibir.

    defne joy foster hala hayatta, herkes içinden geldiği gibi davranıyor. sanki arkadaşları arasında eğleniyorlarmış gibi. ayna'nın, mustafa sandal'ın, sibel bilgiç'in, özlem tekin'in, yaşar'ın, haluk levent'in, ümit sayın'ın yıllarca dinlenecek ve bugünün şarkıcıyım diye geçinen şarkıcılarını her daim gölgede bırakacak şarkıları yeni yeni çıkmış. şebnem dönmez'in hemsimcim olarak ekrana hayran hayran baktırdığı, levent kırca'nın hala yaşadığı ve alkışlarla sahneye geldiği korkmadan siyasi yorumlar yaptığı, ödül verenlerin bile ödül vermesi gereken kişiler olduğu* kısaca törene benzeyen bir tören.

  • + author sen bir roman yazmışsın ismi nedir, okuyayım!?
    - dur içerde vardı bi' tane, imzalayıp vereyim. hediyem olsun. hatta imzalı bi' tane olacaktı, onu getireyim ben en iyisi.
    + eyvallah mirim. elimdeki kitabı da bitirmiştim, akşam başlarım seninkine hemen.
    - fikirlerini söylersin okuduktan sonra.
    + tabi tabi.
    - hemen geliyorum.
    + vaay. çok sağolasın ya. bi' dakka ama... abi sayfaları açılmıyor bunun. yapışmış galiba.
    - eheh imzalı kitap verecem dedim ya, ondandır.
    + lan sen imza derken... oha ya!

    ...

  • geçmiş zaman tam hatırlamıyorum, emniyete gitmiştim. artık pasaport işi miydi, uyuşturucu mu kaçırmıştım bilmiyorum. bahçede duruken bankta oturan bi genç gördüm, herif kardeşmin aynısı neredeyse. gizlice fotosunu çekip yolladım kardeşime.

    -napıyosun lan emniyette? yabancılar şubesine mi getirdiler hehehehe.

    şööle bi cevap geldi...

    +abi insan bi selam verir.

  • hazırlıkta okuyoruz. liseden öyle bir ortama geçmişiz ki adapte olmak çok zor. hazırlığın camında bir baktım. isimim yazıyor. matematik bölümünden prof. dr. bilmemkimi görünüz. beni bir ter bastı. ulen koca prof. beni niye çağırsın. lisede müdür yardımcısı çağırdı mı başın belada demektir. dersi mersi unuttum defter kitap falan sınıfta kaldı. koşarak matematiğe gittim. buldum odasını hocanın. öleceğim heyecandan. neden çağırır beni koskoca profesör. hem de matematik profesörü. kapısına geldim kapı açıktı. elinde çay fincanıyla vatandaş kapıya yöneldi "buyrun" dedi. kendimi tanıttım büyük bir heyecanla sesim titreyerek. "hocam ben hazırlıktayım. beni çağırmışsınız." dedim. "estafurullah. çağırmak ne kelime. burası üniversite. kimse kimseyi çağıramaz. ben sizinle görüşmek istedim. hazırlığın sekreterini aradım onlar da ilan asmışlar. konu şu: sizin alacağınız matematik dersi ......" konuştu konuştu ben gerisini dinlemedim.

    şimdi bu hocalar bu öğrencilere böyle eğitim veriyorlar. bunu odtüde okumayan bir adam başbakan da olsa anlayamaz bilemez. nerden bilsin.

  • marshall mcluhana göre söylenenin önemi yoktur, önemli olan nasıl iletildiğidir. burdan yola çıkarak mc luhan, matbaanın bulunmasıyla beraber insanlar linear bir hayata adım attıklarını ve daha sonra bu linearliğin endüstri devrimini ortaya çıkarmış oldugunu savunur. ayrıca milliyetciliğin de matbaanın bulunmasına bağlı oldugunu; insanların kiliselerde latince vaazlar dinlemek yerine kendi dillerinde ibadet etmeye başlayıp yan kilisedekilerden farklı olduklarını anladıklarını, böylece ayrışmanın ve gruplaşmanın başladıgını söyler.
    ona göre teknoloji zihinsel güçlerimizin uzantısıdır.

  • link
    satır başları:
    *kaftancıoğlu'nun bugün yaptığı açıklamaya cevaben: "81 il başkanının aynı fikirde olduğunu düşünmüyorum. açıklama dört il başkanına ait"

    *muhalefet bileşenleri olarak 21 yıllık iktidarın en zayıf olduğu bir dönemde hem meclis hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybettik.

    *vatandaşın değişim talebine cevap veremedik. iktidar değiştirecek bir güven ve umut yaratamadık.

    *çaresizlik ve ümitsizlik türkiye'yi, giderek muhalefetsiz bir otoriterliğe doğru sürüklüyor. dünya örneklerinden biliyoruz ki, muhalefetin etkisiz ve zayıf olduğu demokrasiler yaşayamaz.

    *muhalefetsiz rejimlerde vatandaşlar iktidarların merhametine terk edilir. toplum bizden esaslı bir değişim bekliyor. bu değişimi gerçekleştiremezsek ne vatandaşların beklentisini karşılayabiliriz ne de bulunduğumuz mevzileri koruyabiliriz.

    *bir bütün olarak kendimizi, partimizi, muhalefeti yeniden inşa etmemiz en acil ve en hayati ihtiyaçtır. sadece vitrinimizi ve söylemimizi değiştirmek yetmez.

    *değişime direndiğimiz her dakika toplumla aramızdaki mesafe açılıyor. muhalefette yaşanacak yenilenme yeni bir ittifak mimarisinin kurulmasının da anahtarıdır.

    *değişemeyen ve dönüşemeyen bir muhalefet iktidarı da değiştiremez. ülkeye demokrasiyi getirebilmek için önce kendimizi değiştirmeliyiz.

  • cep telefonu 3-4 saat kapalı durduktan sonra açılır. ilk mesaj:

    anne:
    "yavrum telefonun kapalı."

    hala mantığını sorguluyoruz.