ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sevgilisi cezaevine girip çıkan kızın paylaşımı
doğumdan hemen sonra zorunlu dna testi
-
acilen getirilmesi gereken düzenleme.
bebek hemen doğar doğmaz bebekten kan alınıyor zaten. bu kanın bir kısmı da dna testi için kullanılmalı. eğer ortada bir sakatlık varsa anında ortaya çıkmalı, 10 sene sonra değil.
anasını satayım ülke coşmuş. sabah programlarına bir bakıyorsun ülkede kimin eli kimin cebinde belli değil. ki bu sadece ekranlara yansıyan çok çok az bir miktar. eminim ki şuan milyonlarca insan başkasının çocuğunu kendi çocuğu sanarak yaşıyor.
bir düşünün beyler, on yıllarca babalık yaptığınız, kendinizden sandığınız çocuk yada çocuklar başkalarının çıkıyor. o saate kadar evladım diye sevmişsin. atsan atamazsın, aynen devam etmeye kalksan edemezsin. yıllarca enayi yerine konulmak, aldatılmak da cabası. anlatırken bile insanın içi daralıyor. rabbim bu nasıl bir dramdır.
gündüz kuşağı programlarının bana verdiği yetkiye dayanarak diyorum ki, bu düzenleme geldiğinde şuan evli olan mevcut çiftlerin de en az 3/1i boşanacaktır.
edit: bazı yazarlar mesajla uyardı ve bu testin faydalarının sadece aldatmayla sınırlı olmadığını söyledi. zira bi ara tüp bebek yaptıranlara kendi spermlerini koyan şerefsiz doktorlar varmış ya da hastanedeki bebek karışma olayları herkesin malumu. doğumdan hemen sonra yapılacak bir dna testi ile tüm bunların da önüne geçilebilir.
not: al işte, burada toplum için cidden büyük bir yara olan konuya çözüm önerini sunuyorsun. konuyu tartışmaya açıyorsun. embesilin biri de gelip (bkz: bunu anana sorsana) yazıp kendince espri yaptığını, komik olduğunu sanıyor. allahın ergeni seni.
not2: bir yazar arkadaş; "ay ne ayıp birşey ya. buna izin veren kadın olabilir mi? siz çocuğunuzun annesine neyi yakıştırıyorsunuz. " demiş.
zaten kimse yakıştıramadığı için bu olaylarla karşılaşılıyor. evet sen eşinden eminsin belki ama kanuni düzenlemede ne diyeceksin? kişiye özel madde mi getireceksin. ayrıca kusura bakmayın kadınlar. sizi töhmet altında bırakan yine kendi hemcinsleriniz. ayrıca bu herkesi kapsayan yasal bir düzenleme olursa hiç kimse de gocunmaz, gurur yapmaz.
not3: bazı yazarlar diyor ki; " güvenmediğin insanla evlenip çocuk yapma o zaman ayı. v.s." konu da tam bu zaten çocuğu sen yapmamışsın bilader. ve sırf eşine çok güveniyorsun diye başkasının çocuğuna babalık yap o zaman. çünkü dna sonucu gelene kadar neredeyse herkes karısına çok güveniyor.
not4: kendisini burada ifşa etmeyeceğim ama, az önce tam da bu başlığa konu bir kadın sözlükte mesaj attı ve şöyle dedi: "zaten bi yaştan sonra başkasının çocuğunu öğrensen bile bir şey değişmez ki senin çocuğundur artık o." kendisine, bunu kocasına yapanın yatacak yeri olmadığını, bunun çok kötü bir şey olduğunu adamın bilmeye hakkı olduğunu söylediğimde ise "yatacak yerimiz mi yok?ortaçağ beyinli üç kuruşluk çomarlardan mı öğreneceğiz lan dünyayı?" diye cevap attı. yani kadının vicdanı tamamen rahat ve gram suçluluk duymuyor. aksine seni çomarlıkla suçluyor.
özetle, artık katiyetle kanaat getirdim ki böyle bir kanun kesinlikle çıkmalı.
sosyal sorumluluk: (bkz: lösemi tedavisi için yardım kampanyası)
filistinli çocuğa köpek salan israil askeri
-
bana yeni kararlar aldıran çocuktur. bu başlık altında israilli askeri savunan itlerin, tek tek eski entrylerine bakıp, hayat tarzlarını, ne yaptıklarını ne yapmadıklarını öğrenip onun hayat tarzından uzak durma kararı aldım. hani adam bir cafe hakkında yorum yapmışsa o cafeye gitmeyeyim, birini sevmiyorsa onu seveyim falan neyse işte. yani o mal bu hale nasıl gelmişse tersini yapmalıyım ki böyle bi tip olup çıkmayayım. tersini yapmalıyım ki insanlığım ölmesin. bunu savunabilen adam her ne diyorsa her ne yapıyorsa yanlış yapıyordur. rabbim insanı kalpsiz, duygusuz ve vicdansız kalplerden korusun.
cem yılmaz
-
eşinin doğumuyla ilgili şöyle ufak bir haber dikkatimi çekti..
"hastane masrafları hediyemiz olsun
maslak acıbadem hastanesi yönetimi, ahu yağtu-cem yılmaz çiftine jest yaptı, “bizim doğum hediyemiz” diyerek doğum ve tedavi karşılığında hiçbir ücret almadı. doğuma giren prof. dr. cihat ünlü’nün de çiftten para almadığı öğrenildi."
yahu cem yılmaz'dan almıycan kimden alcan bu hastane masrafını merak ediyorum.. tamam belki reklam için, belki adama olan saygınızdan böle davranıyosunuz, ama inşallah sıradan insanlara da arada bi böle jestler yapıyosunuzdur..
sokrates
-
"cahil insan kendinin bile dusmanı iken, baskasina dost olması nasıl beklenir." - sokrates
aleyna tilki'nin tuhaf hareketlerini içeren video
-
yaşıtı türk gençleri kant'ın pratik aklın eleştirisini okuyup hegel'e nanik yaparken aleyna'ya yazıklar olsun.
hatt-ı müdafaa yoktur sath-ı müdafaa vardır
-
kurutulu$ sava$inin savunma sava$i olarak devam ettigi ve bazi taktik yenilgilerin ya$andigi donemde mustafa kemal'in, dunya askeri literaturune kattigi yeni yakla$im. ozu "hakim mevki" zihniyetinin terkolonu$udur. tam olarak da turbetepe'nin pek cok kez yunanlilar ve turkler arasinda el degi$tirmesi sonucu pa$a tarafindan alt generaller vasitasi ile birliklere bildirilmi$ ve taktik ayrintilari anlatilmi$tir. taktik pa$a tarafindan geli$tirildikten sonra bir sure topyekun uygulanmami$, kisa bir ali$ma ve ogrenme sureci ya$anmi$tir. pa$a ilk kez, yine turbetepe'nin kaybedildigi bir cati$ma sonucunda, en fazla 1 kilometre cekilerek yeni bir hat kurulmasini istemi$tir. yani hat sava$i'nda, sava$in hatti yarilan ordu aleyhine bittigi tezi yikilmi$tir. zaten pa$a'nin kendi agzindan yaziyorum "- yarilmayan hat yoktur!"
olayi daha yakinen $oyle arzedeyim. doktrini yuzlerce yillik tecrubeler ile olu$an onceki sava$larda bir muharebe hatti, ordu veya kolordu seviyesinde yarilirsa bu yenilgi olarak algilanirdi. yarilan kuvvet, buyuklugu ile orantili bir miktar geri cekilir, yeni bir arazi arizasina yaslanarak yeni bir hat kurardi. bu yeni hat bazen onlarca hatta yuzlerce kilometre geride olabilirdi. alan savunmasinin askeri uygulamasi aslinda bu orani ortadan kaldirmaktir. yani buyuklugune bakmadan, kirilan her hat sadece geregi kadar (cok az) geri cekilecek ve yeni hat olu$turacaktir. muhendislik tabiri ile cok sayida dogrusal hat $eklinde kademeli yakla$im, kendiliginden alan savunmasini getirecektir.
bir de pa$a'yi bu cozume iten ko$ullari aktaralim. ankara'nin batisi yuzlerce kilometre ovadir. kurtulu$ sava$i'nin cogu ve kritik cati$malari da afyon ve kutahya cevresindeki tepelerde olmu$tur. o donemde anadolu haritasini eline alan her general sava$in burada yapilacagini, buradaki sava$i kazananin da ankara'ya kadar hizla ve direni$siz yuruyecegini ongorebilirdi. du$man, aslen ankara yonune dogru tek engel olan pek cok tepeyi de defalarca ele gecirmi$tir. ataturk, klasik anlayi$la, yuzlerce kilometrenin sahibini tek ba$ina belirleyen, milli mucedelenin sonu sayilacak ankara'yi da icine alan, iki uc tepenin uzerine cikmanin, "bu yerleri gercekten kaybetmek "sonucunu yaratmamasi geregini biliyordu. bu askeri devrim bu yonu ile biraz da sava$in seyri, vuku buldugu alanin cografi ozellikleri ve turk komutasinin inanc ve inadi neticesinde olmu$tur.
bu yeni yakla$im du$man uzerinde oldukca yikici etki yapmi$tir. butun planini ba$tan beri klasik, geleneksel ilkeler uzerine kuran general hacianesti, general papulas, general trikopis ve kurmay albay sariyanis, kazandiklari azimsanmayacak sayidaki taktik ba$arilardan sonra bile dogu yonunde ciddi bir ilerleme gosterememi$lerdir. her $iddetli cati$mada yunan ordusu kazansa bile biraz daha yumu$ami$, onemli bir fiziki yol ilerleyememi$, turk ordusu ise sava$in sonuna kadar her cati$ma ile daha da sertle$mi$tir. yunan komutasinin bekledigi $ey hakim 3-5 mevki alininca turk ordusunun cok ciddi alanlari bo$altip ankara'ya cok yakin bir yerde veya ankara icinde tutunmaya cali$acagi, yani klasik doktrine koru korune bagli bir komutayla sava$acagiydi. yine pa$a'nin agzindan yaziyorum:
- asker her yerde sava$ir! tepenin altinda, ustunde, camurda, derede... hattimiz yarilinca 500 metre, 1000 metre geri cekilip yeniden hat kuracagiz. bulundugumuz her yeri son neferimiz olene kadar kari$ kari$ kanla sulamadan terk ve teslim etmeyecegiz.
$ehitlerimizin ruhu $ad olsun.
arz ederim.
şişli etfal'de sıçan teyze için ne dediler
-
"görüntüleri izledim, durum vahim"
-ismet berkan
uçan hamamböceği
-
evrimi ispat etmek istercesine uçmaya evrilmiş pislik. sırada ne var la it. napcan bize elektrik mi vercen? yoksa yılan gibi sokcan mı? nereye doğru evriliyon olum dur artık iyice coştun pezevenk.
irish republican army
-
aslen kuruluşu 1900lerin başları olan fakat yaptığı eylemlerle tarih sahnesine çıkmış olması sebebiyle kuruluşu 1919-1920 olarak anılan örgüttür. 1900 lerin başlarında bir umut, bir düşünce; "özgürlük" olarak çıkmış düşünce yapısıdır aslında. ingiliz polisi ve ingiliz ordusu postalları altında ezilen gururlu bir halkın başkaldırısıdır.
1919 lardan itibaren eylemleri ile gündeme gelmeye başlamışlardır ve 1921 e kadar irlanda da ingiliz polisi ve ordusu ile gerilla şeklinde savaşmışlardır. yıpranan ingiltere ile yapılan 1921 deki londra antlaşması ile birleşik krallığın irlandaya özerklik(!) vermesi sonucunda da ögütten kopmalar yaşanmış ve örgüt güçten düşmüştür, yada diğer bir değişle aralarındaki çürüklerden arınmışlardır. bu kopmaların esas sebebi ingiliz ordusu, medyası ve birleşik krallığın tümünün yapmış olduğu loyalist propagandalardır. şu anki protestan-katolik çekişmesininde başlıca sebebi budur aslında, derinlerinde dinsel bir çekişmeden çok loyalist-özgürlükçü kavgasıdır.
kopmalar sebebiyle güçten düşen örgüt 1900 lerin ortalarına kadar küçük küçük çatışmalarla yetinmiş ve güç kazanmaya uğraşmıştır. pek tabi bu zamanıda boşa geçirmeyip propoganda ya öncelik tanımış ve siyasi kollarını kurup* davalarını siyasi arenaya taşımışlardır. bunun sonucunda da 1938 e yasa dışı ilan edilmiştir ingiliz hükümeti tarafından. giderek güçlenen örgüt dahada fazla yandaş toplamaya başlamıştır ve bu durumdan korkan dönem ingilteresi orduyu irlandaya yollamıştır, bu hareketten sonra ciddi anlamda bir savaş başlamıştır. çeşit çeşit yerlerde bombalama eylemleri, keskin nişancılarla öldürülen önemli kişiler, irlanda sokaklarında yapılan yürüyüşler ve çatışmalar ingiltereyi günden güne yıpratmaya başlamıştır. ingiliz askerlerininde irlanda halkına eziyetleride git gide artmıştır.
politik arenada da boş durmayıp davasını daha ileri safhalara taşımışlardır bu dönemde, özellikle insan hakları örgütü sayesinde büyük bir kitleye ulaşabilmiş ve amaçlarını anlatabilmişlerdir dünyaya, bu sayede ingiltere nin ta en başından beri yaptığı karşıt propogandaya rağmen yandaşlar ve sempatizanlar toplayabilmişlerdir.
30 ocak 1972 pazar günü yaşanan kanlı pazar yada diğer adıyla bogside katliamı gerçekleşmiştir. esasen insan hakları örgütünün,tamamen ingiliz hükümetinden izin alınarak, irlanda da düzenlediği bir yürüyüş sırasında kendini kaybeden ingiliz askerlerinin masum halk a ateş açması sonucu katliam a dönüşmüştür. ingiliz gazeteleri olayı o zamanlar ört bas etmiş , ingiliz ordusu da gerçekleri açıklamamıştır. bundan yıllar sonra ise gerçekler ortaya çıkmıştır. (17 ölü ve 34 yaralı masum insan!) bu olay sonrasında örgüt gücüne güç katmıştır ve özellikle amerikada yaşayan irlandalılardan* inanılmaz bir maddi destek görmeye başlamıştır. gelen maddi destek, militan katılımındaki artış ve olayların gerçekliğinin dünya kamuoyuna iletilmesinden sonra örgüt en büyük eylemlerini gerçekleştirmeye başlamıştır. bu eylemler arasında heathrow da bomba patlatmak, iş çıkışı öncesi metroyu havaya uçurmak, kapanma saatinden sonra ingiltere merkz bankasına üstü açılır bir karavan ile roket atarlı saldırı düzenlemek gibi enteresan ve bir o kadar da vurucu şeylerde vardır.
ingiliz hükümetinin propagandaları sonucu insanlar gerçekleri bilmemektedir, ira asla masumlara zarar vermemiştir! bombalıyacakları yerlere bombalarını koyduktan sonra polisi arayıp haber vererek sivillerin çıkarılmasını isterler. (bizzat yaşadım bir tanesini 1993 de, iş çıkışına yakın metro havaya uçurulması olarakdan) örgütün sorunu halk ile değil ingiliz devleti iledir, tek amaçları ingiliz devletine maddi ve manevi zarar vermektir. bombalama elemlerinin hepsinde aynı tarzda hareket etmişlerdir ve bu bir özgüvenin, insanlığın göstergesidir. zaten bomba uzmanları ve polisler ne kadar arasalarda asla bulamamışlardır bombaları.
karavan-roketatar işbirliğindeki eylemleri çok sofistike olmakla berber inanılmaz bi başarıya ulaşmıştır. londra sokaklarında yaşanan kovalamaca sonunda 1980 lerde yakalanmıştır iki örgüt militanı. yakalandıkları sıradaki görevlerinin big beni bombalamak olduğunuda itiraf etmişlerdir.
bir nevi sevimli bombacı konseptinde görülmeye başladığından örgütün siyasi arenadaki yandaşları artmıştır.1990 lardan itibaren çeşitli sebeplerle örgütün üst düzey yönetcilerinin örgütten ayrılıp kayıplara karışması sonucunda 2000 de silahlı direnişini tamamen bırakmışlardır. tahminlerim doğrultusunda şu anda bu kişilerin amerikanın yada ingilterenin sayfiye kentlerinde kocaman villalarında ağızlarında puroları ile oturup güneşleniyorlar ve dönemin ingiliz hükümetinin onlara yedirdiği paralar ile keyif çatıyorlardır. son dönemde isimlerini sadece politik propagandalarda görebildiğimiz bir örgüt halini almıştır ira. michael collins in kemiklerini sızlatacak bir durumdadırlar.
(bkz: give ireland back to the irish)
ve ayrıca:
(bkz: ira clan)
edit: okunabilirlik açısından anglachelin uyarısına uyup paragraf aralarını açmış bulunmaktayımdır.