ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
15 yaşındaki kızını 2 kere hamile bırakan adam
-
1 yıl içinde tutukluluk hali sonlandırılıp, adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır. eylül'deki duruşmasını dışarıda beklemektedir. yani eşine, o kızcağıza ve ağabeyine yönelttiği ölüm tehditlerini gerçekleştirebileceği şekilde...
allah belanızı versin ya. artık bu yaratığa da hapishanelerde yer yoksa kime var? ne biçim ülkeymiş be...
müge anlı ile tatlı sert
-
gülşen’i zırt diye alıp hapse attılar. şu programda, aylardır, sevgilisiyle kardeşini öldürdüğünü, cesedini çiçek gibi suladığını anlatan kadın ve mevzubahis sevgili fink fink geziyor. ben artık şaşırmıyorum.
doğu demirkol'un cem yılmaz'a laf sokması
-
allah diyen aslan espirisi ne doğu'ya ne cem yılmaz'a aittir. bu espiri türk ateistlerinin 30 senelik espirisidir.
atatürk'ün herkesten saklanan üvey babası
-
vay oyle mi ataturk'ü derhal birakiyorum dememizi bekliyor heralde.. tüm halkimizi ölü taklidine davet ediyorum..
annesine tekrar evlenmesi nedeniyle gonul koymus ve bir kadinin bir erkege muhtac olmadan ayakta kalabilmesine calismis, toplumda kadinin birey olarak varolmasina on ayak olmuş adamin uvey babasidir.
woodkid
-
the golden age albümünü bugün baştan sona tekrardan dinledim. albümü uzun senelerdir biliyor olmama rağmen şarkıların bağlantılarına hiç dikkat etmemiştim. aslında, albüm baştan sona üzücü bir hayat hikayesini anlatıyormuş ve ben hiç fark etmemişim.
1- the golden age: hikaye, değeri bilinmeyen ve yakında bitecek olan bir çocukluk dönemi , "the golden age" olarak isimlendirilerek başlıyor.
"did you ever feel
we're falling as we grow?"
2- run boy run: daha önce de belirtildiği gibi altın çağ biter ve çocuk hayata atılır. şimdi ise çocuk, içinde bulunduğu bu yolda karşılaşacağı zorluklar için uyarılır.
"run, boy, run! this world is not made for you
run, boy, run! they’re trying to catch you"
3- the great escape: artık çocuğun yanında bir yoldaş vardır. üstelik kaçmışlardır. yani özgürlerdir. ama yine de hayatın bilinmezliğinden dolayı bir korku içerisindedirler. görüş açıları genişlemiş olsa da ne olacağını bilmiyorlardır.
"tell me that we'll always be together"
4- boat song: bütün bilinmezliklere rağmen bir yolculuğa çıkılır. korkuyorlardır ama korkudan daha üstün olan bir şey bu yolun kapısını açmıştır.
"we packed our bags and said farewell
untied our knot and raised the sail"
5- i love you: korkudan daha üstün olan bir şey? aşk? evet evet aşk. ama tek taraflı olanından. sevgisinin karşılığını bulamayan çocuğun çaresizliği artık dayanılmaz bir hâl alır.
"whatever i feel for you
you only seem to care about you
is there any chance you could see me, too?
'cause i love you"
6- the shore: karşılıksız aşk hikayesi güzel gitmiyordur. aşkla çıkılan yol yarıda kalmıştır ve çocuk ne yapacağını bilmiyordur.
"i wonder what i am made for
if i'm not meant to be with you"
7- ghost lights: her şeye rağmen çocuk pes etmiyor ve yapacakları konusunda kararlı bir şekilde ilerliyordur.
"no matter what it takes, i’ll try to save the ghost lights
how ever hard i pray to remake you mine
i will never feel down"
8- shadows
9- stabat mater: karşılıksız aşk hikayesi kötü devam ederken çocuk savaşa katılmaya karar verir. bunun doğru bir karar olup olmadığını sorgularken aslında artık geri dönmek için çok geç olduğunu fark eder.
"now the wind ventures to other plains
hey, when will i see you again if i go?"
10- conquest of spaces: "uzayların fethi" tabiri aslında çocukla sevdiği arasındaki mesafeyi anlatan bir metafor. savaşa giden çocuk artık olması gerektiğinden çok daha uzaktadır. ama içinde hâlâ tek bir istek vardır.
"i'm ready to start the conquest of spaces
expanding between you and me"
11- falling
12- where i live: seçimlerinin hayatını nasıl etkilediğini anlayan çocuk, kendi gözünden hayatı anlatır. içinde ukte kalmış şeyler vardır ama artık her şey için çok geçtir.
"no matter how wise i was, i feel wrong
to forget that i never followed
that man that i adored"
13- iron: çocuk, katıldığı savaşta masumluğunu kaybetmiştir. kaybolmuşluğunu ve ölümü nasıl beklediğini anlatır.
"i'm frozen to the bones, i am
a soldier on my own, i don't know the way"
14- the other side: artık ölüm kapıdadır. çocuk, ölümü kucaklar. çünkü aklında hâlâ tek bir kişi vardır.
"it's like a cold hand on my shoulder
i'll see you on the other side"
"hayat" aslında bu albümde çok basit bir şekilde açıklanmış. hepimiz kendi irademizle belki de bir şeylerden kaçabilmek, uzaklaşabilmek için kararlar veriyoruz. ama bazen verdiğimiz kararlar, bizi geri dönülemez bambaşka bir yola sokuyor. ve sonunda tamamen farklı insanlara dönüşüyoruz.
bu albümün yeri bende her zaman ayrı olmuştur. ama bugün, normalde olduğundan daha bir farklı duygulandırdı.
"but the golden age is over"
bilim adamlarının 1927 yılında çektirdiği fotoğraf
-
bir bilal erdoğan eksik.
geek ile nerd arasındaki farklar
ruh ikiziyle karşılaşıldığında söylenecek ilk söz
-
benim ruh ikizinden anladığım: aynı hayallere ve aynı düşünce yapısına sahip olduğun insandır.
o sebepten ruh ikizinle tanıştığını anlaman için önce bi merhaba demelisin.
geçenlerde bir herifle denk geldik. herif herif konuşuyoruz işte. lan baktık her konu hakkındaki görüşlerimiz aynı. kız arkadaşlarımız yakın arkadaş, hayallerimiz aynı. ikimiz de children of men'deki orman içinde olan eve hastayız. o evi, o yaşam düzenini istiyoruz. ikimiz de hayatı bi şekilde anlamlandırmaya, anlamlandırırken de düşünceye batmamak adına üretmeye çalışıyoruz.
ruh ikizi olduğumuzu anladığım anda adama şöyle dedim: "her bok hakkında aynı şeyi düşünüp aynı hayalleri kuruyorsak konuşacak pek de bir şeyimiz yok aslında."
haklısın dedi. evlere dağıldık.
14 ağustos 2015 fenerbahçe eskişehirspor maçı
-
van persie kostugunda pas verilmeyince ya da basarisiz pas olunca, ulan ayip oldu adama yaa diyip utandigim mactir
evlenip yıllarca düzenli olarak içine et almak
-
anasinin icine duzenli olarak et almasiyla dogmus yazar soylemi.