ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
28 haziran 2016 atatürk havalimanı patlaması
-
az önce biri 50 metre ötemde diğeri üzermde olan patlamalardır. güncelleyeceğim.
edit 3: arkadaşlar ne diyeceğimi bilemiyorum. allah hepinizden razı olsun. izmir'de ankara'da istanbul'da evin var diyenler, neredesin yardım lazım mı gelelim, yapabileceğimiz ne varsa söyle diyenler, adamın, hatunun dibisiniz. terapi gibi oldu mesajlarınızı cevaplamak. seviyorum sizi.
edit 2: arkadaşın biri atatürk yazamadığım için eleştirmiş. aratürk yazmışım şimdi gelen mesajla gördüm. kusura bakma dostum, aşağıyı okursan nasıl bir kafayla yazdığımı anlarsın. artık idare et.
edit: arkadaşlar mesajlarınız için çok sağolun, ben iyiyim. hala inanamıyorum bir tane çizik bile yok. sırayla anlatayım.
uçuşa gitmek için havaalanına dış hatlar terminali güvenlik kontrol noktasından girdim. kontrolden sonra eşyalarımı toplayıp çantama koydum ve ekip odasına doğru yürümeye başladım. 15-20 metre gitmiştim ki insanların iç hatlar terminalinden bana doğru koştuklarını gördüm. öncesinde silah ya da bomba sesi duymadım. kavga oluyor sanırım diye düşündüm ama koşan insan sayısı o kadar fazlaydı ki silah ihtimalini düşünmeye başladım. derken dış hatlar araç kiralama kiosklarının olduğu çıkış kapısında bir patlama oldu. 20-25 metre kadar önümde. burada gördüklerimi yazmak istemiyorum. sonrasında giriş yaptığım güvenlik noktasına doğru koşarken bi ara gözüm dışarı kaydı ve yerde yatan 5-6 kişi görebildim. bu sadece benim kısıtlı görüş alanımda görebildiğim kadarı. koşarken kendimi atacak bir yer aradım, çünkü bu tip saldırılarda bir tane bomba patlamaz. bir kaç yerde eş zamanlı ya da arka arkaya bomba patlatılır. bunu düşünürken o binada her yerin bomba ile tuzaklanmış olabileceğine artık o sersem kafayla karar verip geldiğim yerden çıkmaya karar verdim. ama dışarıda yatan insanları görünce dışarısının da güvenli olmadığına karar verip kendime en çok nerede korunak sağlayabilirim diye düşünerek xray cihazlarının oradaki polis kulübesine girmeye karar verdim. sonra xray cihazlarının oraya vardığımda orada kolu bacağı yaralanmış insanları gördüm ve hemen oradaki polis kulübesine sığındık. içinde polis yoktu. güvenlik görevlileri zaten fena halde panik, ağlayanları mı ararsınız, amaçsızca koşuşanları mı... sırtımızı kulübeye dayadıktan sonra herkesin bavullarını ve çantalarını toplayıp önümüze yığınak yaptım olası bir diğer patlamada kalkan vazifesi görmesi için. hemen sonra bir kabin memuru arkadaşımı daha gördüm bacağından yaralanmış. siper aldığım yerden çıktım onu getirmek için, iyi olup olmadığını sordum, kocam almaya geliyor dedi. iyi hadi gel geçelim kocan gelene kadar şuraya diyecektim ki cümlemi bitiremeden bir bomba daha patladı dibimizde. tam patlama yerini kestiremiyorum, ya 4-5 metre arkamızdaki xray cihazında ya da sırtımızı dayadığımız polis kulübesinin duvarının arkasında oldu ama dibimde patladığını iliklerime kadar hissettim. ortalık birden toz duman oldu zaten, kulübedeki bütün sandalyeler xray cihazı ve etrafındaki bütün edevat darmadağın bir şekilde etrafa saçıldı.
bakın arkadaşlar, bu kısmı açıklamakta gerçekten zorlanıyorum. orada bulunan bütün insanlar yara almadan sağlam bir şekilde dışarı attık kendimizi. kimseye bir şey olmadı hala inanamıyorum. bende bir tane çizik bile yok. yemin ederim, bombanın patlamasının değil, benim oradan sağ salimi de geçtim çiziksiz kurtulmama inanamıyorum. dışarı çıktığımda yerde yatan insanları gördüm ve kapalı otoparka attım kendimi. bu entryi de orada yazdım alelacele. sonrasında da geçen bir arabayı durdurup atladım (çok teşekkür ediyorum o duran arkadaşa da, allah razı olsun) ve havaalanından çıktım. şimdi evdeyim.
mesaj atan tüm arkadaşlara çok teşekkür ediyorum, hepinize cevap yazacağım. kusura bakmayın, kendime gelmem biraz zaman aldı, güncelleme o yüzden bu kadar geç geldi.
aslanlar gibi askerliğini yapmış sözlükçüler
-
asker çocuğuyum ve askerliğimi asteğmen olarak diyarbakır’da yaptım.
övünülecek bir yanı yok bunların, zorunlu askerlik yanlıştır. oğlum olsa bedelli yaptırırım. asteğmen olup muvazzafların yerine nöbet tutması veya er olup araba yıkaması için yetiştirmiyoruz çocukları.
hi fi
-
hifi sistemleri bir tutkunun yansımasıdır. hayran olunan şarkıları ve albümleri en detaylı şekilde duyabilmek içindir bu çaba. öncelikle keyif alabileceğimiz bir sistem kurmak için farklı sistemler deneyimlemis olmak (yurt dışındaki fuarlara gidebilmek, forumları takip edebilmek), belirli bir bütçe ayırabilmek ve xyz kişilerinin veya distribütörlerinin dayattığı şeylerden uzak durmak gerekir.
sisteminiz ne kadar hassaslaşırsa yerine konulan bileşenlerin verimi yükselecektir fakat bu belirli bir fayda marjina kadar geçerlidir.
keyifli bir sistem icin parametrelerimiz:
-oda akustiği
-hoparlör ve cihazların rezonansının önlenmesi
-kaliteli bir dac
-amfi ve hoparlör uyumu
- sistemdeki eksik kısımların anlaşılıp ona göre kablo seçimi yapılmasıdır.
bir sistemi kurmadan önce odanın akustiği önemli bir rol taşımaktadır. bu kısmı difuzor, bas trapler ve sönümleyiciler ile oluşturabiliriz.
öncelikle hoparlörlerin yerleşimini simetrik yapmamız ve dinlediğimiz noktaya göre hoparlör üreticisinin önerdiği tarzda kendimize konumlamamız önemlidir.
sonrasında da odanın ölçümünün yapılıp hangi frekanslarda hangi seslerin biriktiği bulunup bu yönde düzenleme yapılması gerekmektedir.
hoparlör ve cihazlar çalışırken titreşimlerden etkilenmektedir, bununla ilgili birçok markanın rezonans sönümleyici aksesuarları mevcuttur. gece ve gündüz gibi fark yaratırlar.
özellikle hoparlör ve lambalı amfide bu tip aksesuarlar müziğin daha da net duyulmasını sağlar.
kaliteli bir dac: bu kısım en önemli noktalardan biridir. çünkü dinlediğiniz dijital verinin size ne kadar gerçekçi iletileceğini belirler.
kaliteli bir dac almadan önce , markayı getiren distribütörü değil de cihazın iç dizaynı nasıl yapılmış, hangi dac chipseti kullanılmış ve elektrik aksamına ne kadar değer verilmiş gibi noktalara dikkat etmek gerekmektedir. hatta ayrı bir power supply ile beslenirse daha da keyifli hale gelecektir.
-amfi olarak, power ve pre veya mono mono pre seçimi ile daha net, detaylı bir müzik ziyafeti yakalanacağını düşünüyorum. amfi olarak da audionet, jadis, the gryphon, kondo markaları fevkalade ürünleri olan high end üreticilerinden birkaçı olarak aklıma gelenlerden.
sonrasında da sistemimize nasıl bir hoparlör alacağız sorunsalı ortaya çıkıyor. öncelikle sistemimizin hoparlörleri sürüp süremeyeceğini hem amfimizin hem de hoparlörümüzün özelliklerine bakarak anlayabiliriz.
sonrasında da hoparlörümüzün karakteristiği devreye girecektir. ne tarz müziklerden hoşlanırız, hoparlörümüz kaç yolludur, tiz,mid ve basları nasıl yansıtmaktadır gibi gibi. benim icin hoparlörün her müziğe adapte olabilmesi önemli etkenlerdendir. bu sebeple de kişisel olarak beğendiğim markalardan birkaçı monitör audio, proac, audiovector'dur.
son olarak da bütün kabloları gümüş veya bakır olarak tercih etmek yerine belirli korelasyon içerisinde, bazı yerlerde bakır bazı yerlerde de gümüş kullanmayı tercih ederim.
dipnot olarak da, hifi tutkunu olan dostlarıma bir şey söylemeyi borç bilirim. aletlerin ve kabloların yanma süresi vardır ama karakteristiğini değiştirmez, sadece onları yumuşatır.
babanın söylediği unutulmayan sözler
-
elindeki cevizli sucuğu gösterip "size sadrazam yarrağı getirdim" demesi.
george orwell
-
" bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder! " demiş yazar...
bir kadının hoşlandığını belli etmesinin yolları
-
kişisel alanını paylaşır, erkeğin kişisel alanına girer, yakın durmaya çalışır veya yaklaşıldığında uzaklaşmaz falan. öyle. yalnız yurdum insanı sosyal mesafe alanı diye bir şeyden pek haberdar olmadığı için, aman diyeyim metrobüste falan "yaklaştı verecek" moduna girmeyelim, metrobüste hepimiz akrabayız zaten, nikah düşmez.
1 liralık wc ücreti yüzünden adam öldürmek
-
cezaevi tuvaletlerini 10 yıl ücretsiz kullanım hakkı elde etmiştir.
danla biliç'in etkisinden çıkılamayan fotoğrafı
-
kilolu biriyle sırf kilosundan ötürü dalga geçme aşağılık bir davranıştır lakiiin;
bu kişi insanları tiplerinden ötürü itin gtüne sokuyorsa müstehaktır.
gibi dizisi sevenler için film tavsiyesi
-
karakter komedisi (character comedy) ve durum komedisi türlerine yakın duran feyyaz yiğit'in başı çektiği dizisine benzer filmlerden örnekler vermeye çalıştım. önereceğim filmlerde olayın kendisinin başlı başına absürd olduğu, karakterlerin rol yapmadan dahi komik durduğu örnekleri, bu yazıda bulabilirsiniz.
öncelikle komedi için bence olmazsa olmazlardan biri çok iyi sağlanmış bu dizide: birbiriyle alakasız zıt stereotipler. her konuda birbiriyle ters düşen bu karakterlere cehennem silahı (genç/yaşlı, sabırsız/sabırlı, cıvık/ciddi, uçarı/disiplinli vs) serisi gibi filmlerden aşinayız aslında. buddy film olarak da adlandırabileceğimiz bu türde, birbirini tamamlayan, bozan karakterler olayı daha da komik kılar. 48 hours, bitirim ikili, the blues brothers, bill & ted's excellent adventure,salak ile avanak ve tango ve cash ilk akla gelen örneklerdendir. bu filmlerde biri siyahsa biri beyaz, biri maço ise diğeri efemine biri cesursa diğeri korkaktır.
1) u-turn (1997)
oliver stone
billy bob thornton'un canlandırdığı tamirci karakteri ve joaquin phoenix'in t.n.t karakteri için bile izlemeye değer absürt olaylar zinciridir u dönüşü. sinir uçlarınızla oynar, bu kadar da olmaz dersiniz. gibi sevenler benzer saçmalıktaki olayları ve karakterleri hemen fark edecektir.
tamirci sahnesi
2) kikujiro'nun yazı (1999) kikujiro
takeshi kitano
komedi skeçleri ile tvde ünlü olan ama sonrasında son derece sert filmlere imza atan takeshi kitano ve yılmaz'ın durgun oyunculuğunun benzerliğine hayret edeceksiniz. özellikle takeshi kitano'nun fevri hareketlerine, tepkilerine ve mimiklerine gülmemek elde değil.
3)akileus ve kaplumbağa (2008) achilles and the tortoise
takeshi kitano
takeshi kitano'nun bir diğer ilginçlikler silsilesi filmi. nü model bölümündeki genel kaygılar aynı diyebiliriz. machisu'nun sanat için yaptıklarına cidden bu kadar da olmaz diyeceksiniz.
4) büyük lebowski (1998) the big lebowski
coen kardeşler
yılmaz ve ekibinin birbirinden alakasız, kendi başlarına komik hallerinin belki de en iyi örneğidir bu film. sorunlu vietnam gazisi john goodman'ın (walter sobchak) tepkilerine mi gülelim, steve buscemi ile atışmalarına mı kopalım insan bilemiyor. başrol oyuncusu ve halısı için maceradan kaçmayan dude jeff bridges ayrı bir komedi zaten.
5) üç billboard ebbing çıkışı, missouri (2017) three billboards outside ebbing, missouri
martin mcdonagh
martin mcdonagh'ın en olgun işlerinden. sırf sam rockwell'in annesi ile olan diyaloglarını 4 kere arka arkaya izledim. yine hikayeyi karakterle kotaran durum kara komedinin başarılı örneklerinden.
komik sahne
6) in bruges (2008)
martin mcdonagh
mcdonagh'ın yine diyaloglarla, alakasız sohbetlerle seyircisine güzel bir seyirlik sunduğu film. jordan prentice (cüce karakter) ile sohbetler resimdeki ünlü bölümünü anımsatmıyor mu?
7) ateşten kalbe akıldan dumana (1998) lock, stock and two smoking barrels
guy ritchie
bu filmdeki çoğu karakter başlı başına gibi dizisi yapılması için referans niteliğinde. kontrolden çıkan olaylar, bu kadar da olmaz artık denilen karakterler...
8) trainspotting (1996)
danny boyle
francis "franco" begbie karakteri bile filmi izlemek için yeterli.
bar sahnesi
9) ofis çılgınlığı (1999) office space
mike judge
milton waddams karakteri için ayrı bir film çekseler izlenir.
https://www.youtube.com/watch?v=cvmeiksd43e
10) hiç hesapta yokken (1998) very bad things
peter berg
kara komedinin başarılı örneklerinden hikaye işleyişi, trajikomik olaylar gibi dizisindeki saçma edebiyatın ögelerini görmemiz açısından önemli bir örnek olabilir.
11) friday 1995
f. gary gray
baba tiplemesin,n mutfak ve tuvalet sahneleri çok komik ve gibi dizisinde sırıtmayacak türdendir.
baba sahnesi
12) kingpin (1996)
izlediğim en underated filmlerden başı çekecek bu komedi, tiplemeleri ile izlemeye değer. bill murray ve woody harrelson gibi iki devi de barındırması açısından önemli bir komedi.
13) tezgahtarlar (1994) clerks
kevin smith
kevin smith'in gerek oyunculuğu gerek yönetmenliği ile dikkat çektiği yapımlardan biri. gibi dizisini en etkileyen yapımlardan.
14) kırık çiçekler (2005) broken flowers
jim jarmusch
jeffrey wright'ın canlandırdığı winston karakteri için bile film izlemeye değer. bill murray'ın stabil oyunculuğu da ayrı bir hava katmış filme.
15) bilinmeyen yol (2002) ınterstate 60*
bob gale
chris cooper'nin bob cody tiplemesi hastalıklı dürüstlüğü ile gibi dizisindeki karakterlere rol model olmuş gibi.
16) sıradan bir gündü (2007) he was a quiet man
frank a. cappello
hikayenin işleyişi, absürd olaylarıyla gibi dizisi senaristlerinin dikkatini çekmiş gözüküyor.
17) kim kiminle nerede? (2009) whatever works
woody allen
borris y., insanlara tepeden bakan, onları küçük gören karakteriyle orijinal bir kimlik sunuyor.
18) sonun başlangıcı (1993)falling down
joel schumacher
d-fens karakteri, gibi dizisinde çıldıran tiplemelere benziyor.
19) bronson
nicolas winding refn
tom harry’nin oyunculuğu ve efsanevi it’s a sin dans sahnesi bile gibi absürdlüğünde
edit: coen kardeşlerin bütün filmleri istisnasız bu listeye dahil edilebilir. fargo dizisindeki oyunculuklar da güzel bir örnek olmuş gibi.
sırtta çuvalla cenaze taşımak
-
bir çuvalda birinin oğlunun çaldığı paralar, diğer bir çuvalda birinin oğlunun ceseti.
hangisi daha ağır ?
tinder
-
kullandığım için sevgilimden azar yediğim uygulama. yahu kocam bu kadar karışmıyor, sana ne oluyor.