ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"akp iktidara geldiğinde yeğenim zeynep 3 yaşındaydı. bugün 12 yaşında. akp döneminde tam %400 büyüdü. istikrar sürsün zeynep büyüsün!"
mesajlaşılan kadının 45 yaşında olduğunu öğrenmek
-
sosyal medya sağolsun, baya nazi bakışı hakim oldu artık insanlığa. 40 yaşını geçtin mi, öl; çirkin misin, öl; yeterince havalı değil misin, öl. ortalıklarda dolanıp göz zevkimizi bozma. yaş almak suç gibi görülür oldu, baya mobbinge uğruyor yaş alanlar. iş ortamlarında bile. tüm dünyada böyle de, bizde bi tık daha fazla sanki. herşeyi görsellikten ibaret sanan sığ ortadoğululuktan sanırım.
gerçekten hoşlanılan kişiyleyken saçmalamak
-
bir keresinde zombiler üstüne 10 dakikadan fazla konuşarak gerçekleştirdiğim bir salaklık.
millet bardak düşürür, kekeler, midesi bulanır filan. şirin bile gözükebilir çoğu insana,
ben ne yapıyorum?
zombiler...
taylor swift
-
pek zalim olan “track 5” geleneği, midnights albümü ile birlikte sürmeye devam etmiştir.
özellikle fanların malumu olan bu “track 5” mevzusu, kısaca şu anlama geliyor: taylor'ın her yeni albümünde çalma listesinde yer alan 5 numaralı şarkı; o albümün en hisli, en hüzünlü, en duygu yüklü parçası olma özelliğini taşır. genellikle ballad olur.
başlarda rastgele oluşan bu durum, 2012'deki red albümünden itibaren ise resmen başlamış bir olay. çünkü hayranları özellikle bir önceki albümde yer alan dear john ve o sene çıkan all too well'in popülaritesi ile bu tesadüfün dört kez sürdüğünün farkına vardı. taylor'ın da bunu öğrenmesiyle beraber artık kasıtlı olarak 5 no'lu şarkılar özenle seçildi. beşinci stüdyo albümü 1989'dan itibaren her track 5, geleneği yaşatma adına yerlerini aldı.
sırayla inceleyip puan verecek olursak içlerinde zayıf hiçbir şarkı bulamayız, bu yüzden de sıkıcı geçer. sadece track 5'lar hakkında bazı bilgiler verip o şarkıların sözlerinde yer alan "özetleyici" niteliğindeki kısımları ekleyeceğim.
çıkış yaptığı, kendi adını taşıyan albümündeki "beşinci şarkı" ile başlayalım.
1. cold as you: hem bir çocuğun kaleme aldığına inanılası, hem de şaşırılası bir şarkı. taylor bu şarkıda herkesin tanıdık bulacağı bazı hisleri sade ama vurucu bir şekilde kağıda dökmüş. duygusal anlamda bir ilişkiye hazır hissetmeyen (belki de ıssız adam triplerindeki o kişi, anladınız) birinin soğukluğuna sitem ediyor. doğru kişi (the one) olmadığını kendinizin de bildiği birine karşı öylece dargın kalırsınız bazen. parçada anlatılan da o dargınlık biraz, ama öfkeli değil de sitemkar ağırlıklı yapmış bunu. ayrıca o zamanlar verdiği bir röportajda taylor, albümde yer alan favori şarkısının bu olduğunu belirtmiş.
– şarkıyı özetleyen satır: “and you do what you want, because i'm not what you wanted.”
2. white horse: sıradan birisi ile yaşanan normal bir ilişkinin içinde de olsanız, karşınızdaki insanla büyülü bir peri masalında yaşamadığınızı anlamanız bazen zaman alabilir. bu farkındalığı süreciyle beraber ele alan şarkı, ikisi grammy olmak üzere toplam beş ödül kazanmıştır. tıpkı cold as you gibi bu parça da liz rose'la beraber yazılmıştır. bugün hâlen track 5'lar içerisinde en "ödüle doyan" parçadır.
– şarkıyı özetleyen satır: “this ain't hollywood, this is a small town, i was a dreamer before you went and let me down.”
3. dear john: artık track 5 cephesinde işler kızışmaya ve dramalar pekişmeye başlıyor. önceki şarkıların aksine magazinsel yanıyla öne çıkan parça, maalesef sanatsal değerini gölgede bırakıyor. halbuki en az diğerleri kadar başarılı bir eserdi. taylor'ın ilk kez yalnız başına yazdığı bir track 5 olması da cabası.
pek huyu olmamasına rağmen taylor, bu şarkıda direkt olarak bir isim veriyor ve kime yazdığını belirtmekte beis görmüyor. şarkının muhatabı olan eski sevgilisi ve meslektaşı john mayer, bir röportajında bu parçadan dolayı utandığını söylüyor. ancak bu yüzeysel yorum yetmiyor, ve şarkı sözleri bakımından da "ucuz" bulduğunu belirtiyor.
taylor ise bir bakıma öz eleştiri yapıp bu utanca hak verdiğinden midir bilinmez, dear john için şu açıklamayı yapıyor: "bence bu şarkı, ilişki bitip de ebediyen ayrılmadan önce birine atılacak son e-mail gibi. hani oturup etraflıca yazarsınız, son sözlerinizi tartarsınız. ama göndermezsiniz. öylece bir kenarda durur. sanırım ben bu parçayı albümüme ekleyip dünya ile paylaşarak bu e-mail'imin gönder tuşuna basıyorum."
– şarkıyı özetleyen satır: “and you'll add my name to your long list of traitors who don't understand.”
4. all too well: çarşıyla pazarın karıştığı bir diğer sansasyonel parçadır. beşinci şarkıların alameti farikası, ki zaten track 5 muhabbetinin doğuşunun başlıca sebebi olan atw yayınlandığı günden itibaren magazini (jake gyllenhaal) dolayısıyla sıklıkla tartışma konusu oldu. ancak bu devasa drama, sanatsal değerini geride bırakamadı. eğer dear john'daki gibi direkt isim verseydi bile bu şarkı eleştirmenler tarafından favori olarak gösterilirdi. çünkü eleştirmenler ve müzik bloglarından tam puan alan atw, inanılmaz iyi bir hype yakaladı ve incelemelerde övgüye doydu.
white horse'un en başarılı track 5 olmasının yanında, all too well de yıllar boyunca hep en popüler track 5 oldu. vakti zamanında single olarak seçilmeyen atw'nin popülaritesi ile doğru orantılı bir başarıyı yakalaması neredeyse 10 yıla mâl oldu, ama ödül açlığını dokuz yıl sonra gelen kısa film projesi ile giderdi denebilir. yarın akşam yayınlanacak olan 65. grammy ödülleri adaylıkları içinse en beklenen adayların başında geliyor. hatta herhangi bir dalda adaylık gelmezse büyük sürpriz olacaktır.
bu şarkı, o zamanlar sadece taylor hayranları (swifties) için özel bir konumdaydı. ancak dokuz yıl sonra gelen yeni versiyonu ile artık herkesin "ayrılık şarkıları" konusunda hüzün dolu marşı oldu.
– şarkıyı özetleyen satır: “maybe this thing was a masterpiece 'till you tore it all up.”
5. all you had to do was stay: kasıtlı olarak seçilen ilk track 5 olma özelliğini taşıyan şarkı, bu geleneği resmen başlatıyor. taylor'ın pop müzik türündeki ilk albümü olan 1989'da yer alan parça, söz yazarlığı konusunda tatlı bir detay içeriyor: back vocal'de sürekli stay diye bağıran taylor, bunu yapma sebebi olarak içinde şarkının muhatabını da gördüğü bir rüyasını öne çıkarıyor. o rüyada "gitme, kal!" diye bağırıyormuş sürekli.
– şarkıyı özetleyen satır: “you were all i wanted... but not like this!”
6. delicate: taylor, bu şarkının öyküsünü reputation turunda güzel bir şekilde açıklamıştı. örneğin çevrenizdeki insanların sizin hakkınızda yaptığı dedikodular, uydurdukları yalanlar vb. günün birinde sevgiliniz olma potansiyeli taşıyan birinin kulağına gidebilir. peki o kişi, bu iftiralara kulak asarsa ne olur? belki de hiçbir zaman sevgili olamazsınız ve böylece birlikte nereye varacağınızı asla bilemezsiniz. bu endişeleri oldukça "kırılgan" bulan taylor, delicate ile track 5'ların en iyilerinden birini yazıveriyor.
– şarkıyı özetleyen satır: “sometimes when i look into your eyes, i pretend you're mine, all the damn time.”
7. the archer: yoğun bir anksiyeteyi şairane bir şekilde ele alan, en şahane track 5'lardan biri. canlı versiyonunda defalarca "who could stay?" diye sorulan kısım bitiyor ve taylor, kalabalığa doğru "you could stay." diyerek hayranlarına karşı duyduğu sevgisini ve güvenini gösteriyordu.
– şarkıyı özetleyen satır: “help me hold onto you.”
8. my tears ricochet: hiç beklemeyeceği birinden dolayı yaşadığı hayal kırıklığını, eskiden sevdiği ve değer verdiği o kişiye acımasız sorular sorarak ifade ettiği bir şarkı. böyle mükemmel bir şarkıyı yalnız başına yazan taylor, fazladan takdiri hak ediyor.
– şarkıyı özetleyen satır: “even on my worst day, did i deserve that all the hell you gave me?”
9. tolerate it: platonik aşkın insanı getirebileceği en korkunç durumları ele alan bir şaheser. aslında track 5'lar içerisinde hak ettiği kadar değer görmediğini düşünüyorum. keza evermore genel olarak underrated kalan bir albüm maalesef.
– şarkıyı özetleyen satır: “i made you my temple, my mural, my sky. now i'm begging for footnotes in the story of your life.”
10. you're on your own kid: sanki az sonra önemli bir sınava girecekmişim de annem güzelce sarılıp öyle uğurluyor, gibi bir his veriyor. yeni albümün incisi olmakla birlikte, bulunduğu albümü sırtlama konusunda tolerate it ve all too well'in ardından en ağır top denebilir bu track 5 için. huzur veren o motive edici "bridge" kısmı var ya, inanılmaz iyi geliyor.
– şarkıyı özetleyen satır: “everything you lose is a step you take.”
az bilinen görgü kuralları
-
eldiven ile tokalaşılmayacağı bunlardan sadece bir tanesi.
türk hava yolları
-
thy'nin boeing 777'sini air canada'nın 767'si ile karşılaştır, saçma sapan bok at, sen mal olma da thy kötü olsun. o da güzel tabi.
thy'nin 777'si:
http://www.seatguru.com/…ines_boeing_777-300_v2.php
air canada'nın 777'si:
https://www.aircanada.com/en/about/fleet/77w.html
(uyanıklık yapmadan "three cabin configuration - international" yerleşimine bakılacak)
thy ekonomiyi 3-3-3 dizerken air canada 3-4-3 dizmiş. thy'de comfort class var, air canada'da premium economy.
ve gelelim zurnanın zırt dediği yere, thy'de koltuk genişliği 18 inç, öndeki koltukla mesafe 31-32 inç. air canada'da nasıl mı? koltuk genişliği 17 inç, öndeki koltukla mesafe 31 inç. ama air canada daha rahat. neden? çünkü yavşaklık bedava.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
sanırım internet bana aşık.. ben giriyorum, böyle bi kasılmalar bi eli ayagına dolanmalar,
yavaşlamalar falan hadi hayırlısı.
hastaya sormadan muadil ilaç veren eczacı
-
bir de ben anlatayım.çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanıyım.
muadil ilaç olayı eczacı ve hastanın takdirine kalmış. ancak bazı konularda sözlüğe bir katkım olsun istiyorum.
ilacı yazarken dikkat ettiğim bazı şeyler var. sıklıkla şurup yazıyorum.
1. tadı: etken maddeler aynı olsada tadlar farklı oluyor. bir çocuğa tadı kötü bir ilacı içirmeye çalışmak çok zor. çocuk tadını sevmeli. mesela çok iyi bir ilaç olsada küçük bir çocuğa çok zorda kalmadıkça sefuroksim aksetil yazmam. içemiyorlar.
2. kıvamı: çok önemli bir sorun. klaritromisin çok sevilen bir ilaçtır. çocuklar genelde çok fayda görürler ama aynı etken madde de acayip kıvam farkı var. biri çok pütürlü ve çocuk içemiyor. elimden geldiğince dikkat ediyorum.
3. şişenin kapağı: kesinlikle bas çevir kapak olmalı. çocuk şişeyi alıp açamamalı. sonra bir gün bir gün bir çocuk, eve de gelmiş kimse yok oluyorlar. sonra biz midesini yıkıyoruz falan çok sıkıntı.
4. şişe rengi: bazı ilaçlar koyu renkli çünkü ilacın maddesi ışıktan etkileniyor. ilacın rengi ve kıvamı bozuluyor. ışık ilacın stabilizasyonunu etkiliyor. ilaç isimi yazmayacağım merak edenler mesaj atabilir.
5. ölçek ve boyutlar: örnek amoksisilin klavulanik asit ın bazı markalarda es 600 formu mevcut. klavunat oranı amoksisiline göre az. 400 mg'lık ta 57 mg klavunat var 1,5 ölçek alınca hop klavulanik asit oranı da artıyor. sonra antibiyotik ishali falan uğraş dur.
ya da aynı ilaçta 140 ml 100 ml ve 70 ml form var. ben hastam 10 gün ilacını kesmesin istiyorum. 70 lik kullanınca erken bitiyor. tedavi yarım kalıyor.
6.kaşık/ölçek: bazı ilaçlarda kilogram bazlı ölçek pipet var. aileler için kulanımı çok daha kolay olabilir. ayrıca 2,5 ml(kaşıklarda sıklıkla 1/2 ye denk gelir) çok göz kararı. enjektör yine daha kullanışlı.
muadile karşı değilim. eczacı arkadaşlar ve hasta yakınları (benimkiler küçük boy oldukları için ilaçlarını kendileri seçemiyor) sadece etken madde olarak bakmasınlar olaya. bazı muadiller bence orjinal molekülden daha başarılı.
klavunat yazmışım. kusura bakmayın uyarı için teşekkürler
moğolistan'ın türkiye'den 20 bin erkek istemesi
-
(bkz: nereyi imzalıyoruz)
abd'nin brunson için saat 18'e kadar süre vermesi
-
nihat dogana estetik cerrahi yapip gönderelim..onlar düşünsün.türkün intikamı acı olur..
kocanız evde yoksa girmeyeyim diyen erkek komşu
-
türkiye şartlarında haklı bir komşudur. peki neden eve girmemiş olabilir:
1. evine girdiği kadının bu durumdan rahatsızlık duyacağını veya yanlış anlayabileceğini düşünmüş olabilir.
2. eşinin gelmesi durumunda, olaydan haberi yoksa yanlış anlayabileceğini düşünmüş olabilir.
3. eve girerken veya çıkarken görebilecek herhangi bir komşunun bunu dedikodu olarak yayabileceğini düşünmüş olabilir.
4. karşısındaki kadının, kendisinin herhangi bir hareketini yanlış anlayıp iftira atabileceğini düşünmüş olabilir.
dünya kadar şey düşünmüş olabilir çünkü her gün haberlerde bu yazdıklarımdan çok daha saçma olayların yol açtığı şeyleri izliyoruz.
bayram sabahı kahvaltısı
-
aile gallaghers gibi olunca çekilmeyen hadise. her bayram ayrı gerilim. yaklaşık 1 saat kaldı korkuyorum sözlük...
edit: entrynin üzerinden 6 yıl geçmiş, ben mezun olup iş güç sahibi oldum. kardeşlerim evlendi, farklı şehirlere göçtüler. bu entryden sonra sadece bir kere daha bir araya toplanıldı, o da düğün var diye idi. uzun süre sonra bu kurban bayramında beraber olacağız. sorunun ana kaynağı babam yaşlandı, kendisini artık kimse takmıyor, herkesin ekonomik özgürlüğü var. eskiden yaptığı gibi parayı o kazandığı için psikolojik şiddet uygulayamıyor, buna kalkıştığı zaman gülünç duruma düşüyor. fiziksel olarak devantajlı duruma geçtiği için fiziksel şiddete de başvuramıyor. sorunun diğer kaynağı kardeşim yaşlanmasının ve yaşadıklarının etkisiyle daha bir ağır başlı olmuş gibi duruyor. ayrıca evlenenler çocuk sahibi oldular, aile genişledi. bu sebeplerden dolayı bu bayram kahvaltısından umudum var, o öve öve bitiremediğiniz özlemiyle yanıp tutuştuğunuz aile toplantılarını ben de umarım tadabilirim yıllar sonra.