hesabın var mı? giriş yap

  • yagmurlu bi aksamda yorgunlugun etkisiyle sıkışmış yolda ilerlemeye calisan taksiye atlamak, kapiyi acmak ve yanlislikla taksideki insanlarin dumur icindeki bakislari arasinda takside oturan kadina binmek..kadina bindigimi farkedince de salak gibi aa pardon doluymus taksi diyip salakca gulup cikmak..

  • buna binbir türlü sebep uydurulabilir ama şu andaki ana sebep abd'nin futbolda en iyi olmamasıdır. amerikan futbolu, basketbol ve beyzbolda dünyanın en iyi sporcularına ve liglerine sahipken futbolda mls denen vasat altı bir lige ve kendi federasyonunda* bile 1 numara olamayan, habire meksika'dan tokat yiyen bir milli takıma sahiptirler. amerikan halkı vasatı sevmez, her şeyin en iyisine layık oldukları inancı ve şımarıklıktan dolayı futbola burun kıvırırlar. tam bir kedi uzanamadığı ciğere murdar der durumu vardır.

    peki neden futbol eskiden beri popüler olmamış? yani yüz yıl önce futbola ilgi gösterseler herhalde şimdi kaynak ve altyapı zenginliği sayesinde futbolda sözü geçen birkaç ülkeden biri olurlardı. orada da avrupa karşıtlığı devreye giriyor. malum abd, ingilizlere karşı bağımsızlık mücadelesi vermiş olan bir ülke. dolayısıyla ingiliz icadı olan bir sporu kabullenmeyip daha iyi olduğunu düşündükleri kendi versiyonlarını uydurmaları normal. abd'de ingiliz ve avrupa karşıtı hava yüzyıllardır süregelmiştir, abd kendisini hep avrupa'dan farklı ve daha iyi bir konumda görmek istemiştir.

    amerikalıların genel kanısına göre avrupa yumuşaktır, avrupa tembeldir, avrupa ahlaksızdır. abd ise dünya savaşlarında "tembel fransızlarla çelimsiz ingilizleri zalim almanların elinden kurtaran kahraman ülke"dir, hal böyleyken avrupalıların oynadığı oyunu hor görürler. amerikalılar avrupa'yla ilgili bütün olumsuz fikirlerini futbola bakarken çerçeve yapmışlardır. futbol onlara göre yumuşak ve temposuz bir oyundur, futbolcuların birçoğu uyuz ve düzenbaz kişilerdir. abd'de futbolun en tepki çeken yanı ne skorun azlığı ne de oyunun durmamasıdır, en nefret edilen şey diving yani futbolcuların kendilerini yere atmaları, en ufak darbede sakatlık numarasıyla kıvranmalarıdır. dev gibi adamların kelle koltukta havalarda uçuştukları amerikan futboluyla karşılaştırınca haliyle futbolu lüzumsuz bir oyun olarak görürler.

    bütün bunlara karşın son yıllarda özellikle şampiyonlar ligi yayınları sayesinde abd'de futbola duyulan saygı arttı. zaten çocuklar ve gençlere yönelik on yıllardır devam eden bir teşvik var ama meyvelerini toplamaya daha başlamadılar. abd'nin futbolun dev bir ekonomi olduğunun farkında olmaması düşünülemez ve mutlaka bu pastadan önemli bir pay almak istiyorlar. fakat yukarıdaki engelleri ve önyargıyı henüz tamamen aşamadılar.

  • ege kıyılarından tutun da istanbul'un en elit semtlerinde her köşebaşını tutmuş malum teröristlerin saldırdığı esnaftır. aq barzosundaki özgüven, o leş konuşmasındaki tehditkarlık, kanun nizam tanımazlığın vücut bulmuş hali. ülke iyice teksas'a döndü. devlet, kolluk kuvvetleri, hukuk niçin var? herkes kendi düzenini kuracaksa biz niye ve kime vergi ödüyoruz? kaynak

  • reklamın neyi rahatsız etti onu anlamadım. düpedüz hırsızlık temalı reklam olmuş. ben beğendim.

  • -hiç üzülme duygucum şimdi senin için başlık açıcam.
    ........
    ........
    -bak
    +aa tatlı kız da demişsin :)))

  • kesinlikle en riskli sorudur. acemi birliğinde çaycılık yapmayı bilen var mı sorusuna mühendis bir arkadaş el kaldırmıştı bütün eğitimlerden içtimalardan yırtmıştı. usta birliğinde bilgisayar kullanmayı bilen var mı diye sorulduğunda ise el kaldıranlara eski tüplü monitörleri taşıtmışlardı.

    edit: el kaldırmıştım.

  • re (ra)

    simgeler: bennu (zümrüdüanka), dikilitaş, piramit, udjat (horus'un gözü), güneş, şahini boğa.
    tapınma merkezi: helipolis

    annu'nun (helipolis, günümüzdeki kahire yakınları) güneş tanrısı re, beşinci hanedan zamanında kalıcı bir tanrı oldu. bazı gelenekler onu insanların yaratıcısı durumuna getirdi ve mısırlılar kendilerine "re'nin sığırları" adını taktılar.
    re adının "yaratıcı güç" ya da "yaratıcı" anlamına geldiği düşünülür. mısır tarihinin çok eski devirlerinde, re, gökyüzünün yüceliğini simgeleyen şahin-tanrı horus ile beraber kişileştiriliyordu ve şahin başlı bir adam ya da sadece bir şahin olarak betimleniyordu. bu iki tanrının bileşimi, yani ra-hoor-khuit (ufukların horus'u olan re), güneş'in gücü'nün göstergesini oluşturuyordu.
    re, shu ve tefnut'un babası, nut ve geb'in büyük babası, osiris, seth, isis, ve nephthys'in büyük büyük babası, horus'un büyük büyük büyük babasıdır.
    mısırlılar, yeraltı dünyasına ve cennete giden suları geçmek için içinde re'nin bulunduğu bir kayık gerektiğine inanılırdı. gündüzün bu, "madjet" (güçlenmek) adında büyük bir kadırgadır ve doğudaki "manu" (güneşin doğuşu) dağının arkasından gelerek iki firavunincirinin arasından geçer. güneş batarken, re'nin kullandığı kayık, artık "semektet" (güçsüzleşmek) adında küçük bir mavnadır.
    kayığın başına gelecek olayları tanrıça ma'at belirler. yolculukları boyunca re'nin birçok eşi olur. birçok tanrı onunla beraber yolculuk eder ve ona kayığı yönetmesinde yardımcı olurlar; bu da yolculuğu başarılı kılar. thoth ve ma'at, dümende duran ve kayığın kaptanı görünümünde olan horus'un yanında dururlar. kayığın önünde ise, "abtu" ve "ant" adındaki iki yüö gösterici balık yüzer. deiğer yolcular şunlardır: geb, hu, sin(akıl) ve hike (büyü). gecelerin kayığın ön tarafında tanrı upuaut (yolların açıcısı) durur.
    bu yolculuk hiç de kolay değildir: canavarlar sürekli kayığa saldırırlar. örneğin, sebau, nak ve apep. içlerinden en güçlüsü olan apep, karanlığın kişiselleştirilmesidir ve re'nin doğudan yola çıkabilmesi için, her sabah onu yenmesi gerekmektedir. apep bir yılan ya da bir timsah olarak betimlenir. eğer apep, re ile olan dövüşünü yenerse, bir kasırga çıkar. eğer apep kayığı yutarsai güneş tutulur. apep hakkında "apep'i yakma kitabı" adında bir kitap yazılmıştır ve ona karşı savaşmak için gerekli olan büyüleri verir. bu büyüler, thebes'teki amon-re tapınağında her gün okunur.
    zamanla isis ve osiris daha gözde duruma geldiğinde, re, "re retjer-aa neb-pet" (re, yüce tanrı, cennetin lordu) adıyla korundu ve önceleri yalnız kendisi için; sonraları ise evrenin lordu amon-re'nin yarısı olarak tapınıldı.

  • gümbür gümbür çalan savaş tamtamlarına rağmen ukrayna'dan çıkarmayı akıl edemeyen antonov airlines yetkilileri ve rusya sayesinde ziyan olmuş tombul kuştur. halen ne kadar hasar aldığı, tamir edilip edilemeyeceği hakkında net bilgi yoktur.

    1980'lerin başında sovyetler birliği, amerika uzay programına karşılık vermek için buran uzay programını başlattı. yeni buran uzay mekiği ve onu taşıyacak olan energia süper roketinin günümüz kazakistan'ında bulunan ve en yakın limandan binlerce kilometre uzaklıktaki baykonur uzay üssü'ne taşınması gerekiyordu ve mevcut altyapı ile bu devasa boyutlu uzay araçlarını taşımak mümkün değildi.

    sovyetler birliği yetkilileri, devasa karayolları hatta büyütülmüş demir yolu ağı da dahil her türlü ulaşım modelini düşündüler ancak bu seçenekler gerçekçi görülmediği için tek yolun hava yolu ile taşımak olduğu anlaşıldı. mevcut hiçbir sovyetler uçağının bu kargoyu taşıyacak kapasitesi ise bulunmuyordu.

    o dönem yeni üretilen mi-26 helikopterleri 26 tona kadar ağırlıkları taşıyabiliyordu ancak demo ağırlık ile yapılan deneme uçuşu sırasında yükün sarkaç gibi sallandığı ve uçuş güvenliğini tehlikeye soktuğu görüldü.

    sovyet mühendisleri bu değerli ve devasa kargoyu, ilk kez 1982 yılında uçan antonov an-124 ile taşımayı düşündüler. ancak kiev'deki antonov tasarım bürosunda yapılan çalışmalar, buran mekiğinin yarı monte edilmiş halinin bile, uçuş için hayati önemi olan dikey dengeleyiciler etrafındaki hava akışını olumsuz etkileyeceğini gösterdi. bunu önlemek için ruslan mekiğinin zaten devasa olan gövdesine yedi metrelik bir ek yapılması önerildi ancak bunun da yeterli olmayacağı görüldü. antonov an-124

    an-124'ü güçlenme planları çıkmaza girerken, moskova, daha büyük bir uçak konusunu düşünmeye başladı. bu devasa uçak an-124'ün steroid kullanmış bir benzeri olacaktı.

    an-225, adından da anlaşılacağı gibi 225 tona kadar iç kargo taşıyabilecekti. tam yüklü buran uzay aracı ise 100 tondan biraz daha ağırdı ve an-225'in sırtında yolculuk edecekti.

    antonov tasarım bürosundaki mühendisler, uzay araçları için havadan fırlatma rampası görevi görecek gerakl (herakles) adlı bir uçağın tasarımı üzerinde de çalıştılar ancak bu çalışmalar asla tasarım aşamasına geçirilmedi.

    an-225 sovyetlerin bulduğu en iyi çözümdü ancak gelişimi buran ve energia'nın gelişiminden yavaş ilerledi. bu nedenle mühendisler, geçici bir çözüm aramaya koyuldular ve eski bir myasishchev vm-t atlant bombardıman uçağını görevi gerçekleştirecek bir kargo uçağı olarak revize ettiler. vm-t atlant ve ruslan uzay mekiği

    antonov firması, 1985 yılında an-225'i geliştirmeleri için sovyet savunma bakanlığı'ndan resmi bir emir aldı. projeden petr balabuev, uçağın geliştirilmesinden ise anatoly vovnyanko sorumluydu.

    uçağın üretimi sırasında radikal değişiklikler yapılması gerekti. uçağın kanatları, iki yerine üç motor barındıracak şekilde geliştirildi, uçağa daha fazla yapısal güç sağlamak için aft kargo kapısı kaldırıldı, iniş takımı 10 adetten 14 adete çıkarıldı. üç sıra tekerleğin dönebileceği şekilde yeniden tasarlanarak, uçağın pist üzerinde manevra yapabilmesine olanak sağlandı. (airbus a380 aft kargo kapısı: görsel)

    uçağın üretim aşamasından video

    uçuş sırasında dengenin sağlanması için ruslan'ın orijinal gövdesinin ön kısmı uzatıldı. ancak an-225'in devasa çift dengeleyicisinin ağırlığını telafi etmek için arka kısmı 1 metre kısaltıldı.

    vovnyanko, an-225'in kargo taşırken daha iyi denge sağlamak ve daha sonra maks olarak anılan 9a-10485 mini mekiğin fırlatılmasını mümkün kılacak boşluğu sağlamak için çift kuyruğa ihtiyacı olduğuna inanıyordu. an-225'in, projenin ilk aşamalarından itibaren gelecekte uzay araçları için uçan bir fırlatma rampası olacağı hayal ediliyordu ancak bu gerçekleşmedi.

    an-225 programının tamamlanması için sadece iki yıl süre tanındı ancak proje bu sürenin iki katından daha uzun sürede tamamlandı. tam yük ile 640 tona ulaşan uçak için uygun bir hangar bulunmuyordu. uçağın son montajı için montaj hangarına çapraz olarak yerleştirilmesi gerekiyordu. ana bileşenlerin saklanabileceği bir depo alanı bulunmadığı için tüm bileşenlerin doğru zamanda, doğru montaj sahasına teslimi gerekiyordu.

    30 kasım 1988'de yapılan resmi tanıtımında hangardan çıkarılması için, hangara çapraz olarak yerleştirilen uçağın döndürülmesi gerekiyordu, bunu sağlamak için zemini yağlamak zorunda kaldılar.

    tanıtımı sırasında an-225, ukraynaca'da "rüya" anlamına gelen "mriya" olarak vaftiz eildi. ilk kez bir sovyet uçağı, sovyet toplumunun mihail gorbaçov önderliğinde liberalleşmesini yansıtan, ukraynaca bir isim almış oldu. gorbaçov ve eşi raisa bizzat uçağı görmeye geldiler.

    21 aralık 1988 antonov an-225 mriya'nın ilk uçuşu: görsel

    21 aralık 1988'de test pilotu aleksandr galunenko, mriya'yı ilk kez kiev yakınlarındaki hostomel havaalanı'ndan (antonov uluslararası havalimanı) kaldırdı. galunenko'ya göre, an-225, erken test uçuşları sırasında 110 kadar dünya rekoru kırdı.

    tüm bu çabaya rağmen an-225 görevi için çok geç kaldı. buran uzay mekiği son uçuşunu mriya'nın gökyüzüne kavuşmasından bir ay kadar önce yaptı. giderek nakit sıkıntısı çeken sovyet ordusu oldukça pahalı olan energia-buran projesine olan ilgisini kaybetti.

    ancak an-225, tasarlanma amacını 13 mayıs 1989'da gerçekleştirmeyi başardı. baykonur uzay üssü'ne geldi ve sırtında buran ile test sürüşünü tamamladı. daha sonra sovyet uzay mekiğini paris air show'a taşıdı. bu ihtişamlı görüntüye tanık olan fuar katılımcıları bunun buran uzay programının sonu ve an-225'in uzun sürecek emekliliğinin başlangıcı olduğunu bilmiyorlardı.

    görsel - görsel - görsel

    1991'de sscb dağılıp, sovyet sonrası havacılık endüstrisi hayatta kalmak için mücadele ederken, an-225 için çeşitli egzotik ve tuhaf kullanım önerileri yapıldı.

    mriya'nın özel yatak odaları, alışveriş merkezi ve bir kumarhane içeren üç katlı bir yolcu uçağına dönüştürme fikri ortaya atıldı.

    bir diğer fikir ise mriya ve peşinden üretilmesi planlanan an-325'in yeni nesil uzay araçları için uçan bir fırlatma rampası olarak kullanılması yönündeydi.

    en fantastik fikir ise, an-225'in çift gövdeli, 18 motorlu bir varyanta dönüştürülmesiydi ancak bu fikirler çizim tahtasından ötesini göremedi. görsel

    ilk uçuşundan üç yıl sonra an-225, çernobil faciası kurbanlarına insani yardım toplamak için abd'ye ilk ziyaretini yaptı. uçuş, potansiyel olarak ölümcül teknik problemlerle karşılaştı ve hızla yere indirildi. sonrasında ise parçaları için adeta yağmalandı.

    ancak bu, sovyet "rüya"sının sonu değildi. antonov tasarım bürosu yüzyılın başında an-225'i tekrar toparladı ve dünyanın en büyük kargolarını taşıyan kargo uçağı olarak faaliyete başladı. tasarımından 31 yıl sonra bile havacılık rekoru kırmaya devam etti. şirket ayrıca, iskeleti toz tutmakta olan ikinci an-225'in üretiminin tamamlanacağını duyursa da bu konuda henüz bir adım atılmadı.

    belki sürmekte olan savaşın sonucunda bombalanan ilk an-225 tamir edilir, hangarda bekleyen ikincisi de tamamlanır ve savaşın ardından bir sembol olarak gökyüzünde uçmaya devam eder... görsel

    kaynak: popularmechanics

    edit: maalesef kurtarılamayacak şekilde hasar almış gibi gözüküyor. video

  • sabah sabah üzdü ama;

    generalleri falan öldü hâlâ bekliyorlar. tek adam ve diktatörlük ile yönetilen bir ülke gösterin bana savaşa girip kazanmış. işleri güçleri dış politika da "r" yapıp, iç tarafta kazanmış gibi göstermek.

    çünkü ülkenin savaş kaynaklarının çoğu, kendini ayakta tutması gereken medya, mafya ve küçük terör gruplarına hibe edilmiştir ve elde avuçta pek bir şey yoktur. azerbaycan da mavi olanı işte. iç politikada biz gardaşız edebiyatı yapıp çomarların gazını almaya benzemez. elin ermenisi bile gelir tokadı yapıştırır.

    edit: arkadaş şurada özetlemiş olayı #113549095

    edit 2: arkadaşlar dokuz yıldır çaylaklara mesaj alımını kapatmayan ben bugün itibariyle kapattım. iyileri tenzih ederek yazıyorum ama hepsi mi hakaret eder :) biri hakaret etmiş, "bak seni savcılığa veririm uğraşırsın" diyorum, "ver ben zaten avukatım" diyor. ülkenin okumuşu bile bunu yapabiliyor. arabalar hakkında soru soran çaylak kardeşlerimden özür diliyorum.

  • oldu yav fil falan besleyelim evleri yıka yıka yürüsün madem. fil yani sonuçta bu, doğasında yürümek var niye önüne ev diktiyseniz artık.

    edit: tanım yapıldı
    tanım : bir hayvanın diğer bir hayvanı bir insanın evinde yemesi olayı