hesabın var mı? giriş yap

  • slimani, van persie gibi sağlam kazıklara biz alışık olduğumuz için süreç nasıl gelişiyor anlatalım galatasaraylılara.

    ilk aşama; abi adama top gelmiyor ki, adam napsın aşamasıdır.
    ikinci aşama; adam fizik olarak hazır değil, sezon başı iyi kamp geçirmedi zaman geçtikçe form tutacak aşamasıdır.
    üçüncü aşama; yavaş yavaş sövme aşamasına geçilir, o kadar para verdik veteran forvet aldık, hay ben böyle yönetimin denmeye başlanır.
    dördüncü aşama; yüksek maaşlı olduğu için göndererek maaşından kurtulmaya çalışma aşamasıdır. 3 yıl sözleşme yaparak biz ne bok yedik denmeye başlanır.

    galatasaraylılar şu an ilk aşamada. 4-5 hafta sonra ikinci aşamaya geçileceğini düşünüyorum.

  • olum senelerdir sürekli et kuyruğu, meyve sebze kuyruğu oluyor. askıda ekmek diye bir şey çıktı ama bu dayılar ecevit dönemindeki kuyruğu bir türlü unutmuyor. bunları o kuyrukta s.kmiş olmasınlar.

  • 2 sene önce istanbul-stockholm arasıydı benimki. uçuş boyunca en korktuğum an tuvalette işimi hallettikten sonra sifona benzeyen bir şeye basmam sonrası kopan gürültüydü. o kadar derinden, o kadar dehşet vericiydi ki "uçağı düşür düğmesine mi bastım lan!!!?" diye sırtımdan kıçımın arasına doğru anında bir ter süzülmüştü. gürültünün sürdüğü o 5,6 saniye içerisinde national geographic'deki "uçak kazası raporu" programının bizim uçağın düşüşünü konu alan bölümünü bile kafamda canlandırmıştım. hem bok yoluna gidecek, hem de uçağı benim düşürdüğüm ortaya çıkınca "dünyanın en gerzek uçak yolcusu" olarak anılacaktım. sesler kesildiğinde yanlış bir şey yapmadığımı anlayıp, 40 yıllık uçak yolcusu gibi gözüm kapalı sifona basabildiğim için övündüm kendimle. tuvaletten çıkıp koltuğuma doğru yürürken de herkesin suratına "işte bu iş böyle yapılır. tuvaleti yaptıysan sifonu çekecen abi." gibisinden bakarak gururlu bir tavır takındım.

  • (bkz: bahşiş beklentisi)

    gelin evinden birileri kapıyı tutar, birileri damadın ayakkabısı saklar, yolda tinercisinden, esnafına millet arabanın önüne atlar, davulcu ayrı gelir zurnacı ayrı.

    nikah dairesinde ortada dolaşan adam bahşiş ister, anlaştığınız ve parasını ödediğiniz fotoğrafçı at birşeyler daha der.

    düğün salonunda garsonlar ya damadı ya damadın yakınını kenara çekmeye çalışır.

    kuaför ayrı, berber ayrı para ister.

    hepiniz beleşçisiniz lan.

    ulan sayınca yine memleketten soğudum.

  • karakter gelişimlerinde "insan 7'sinde ne ise 70'inde de odur" düsturunu benimsemiş film serisi. "foreshadowing" konseptini oldukça başarılı kullanmıştır. bu durum özellikle, part 1'de ilk defa tanıttığı karakterlerin, part 2'de genç hallerini gösterdiği kısımlarda kendisini belli eder.

    --- spoiler ---

    zayıflığı ve saflığı yüzünden kandırılıp aileye ihanet eden fredo, daha bir bebekken bile zayıf ve hastadır. aslında, babası vito'nun zayıf çocukluğunu anımsatır fakat vito zorlu geçen yaşamı yüzünden olgunlaşıp güçlenmişken, fredo bu tip bir değişimi hiç yaşayamamış ve her daim ailesinin en zayıf halkası olmuştur.

    fazla agresif tavrı yüzünden aileyi sıkıntıya sokan santino, daha çocukken bile rahat durmaz ve akraba buluşmalarında ona buna yumruk atmaya çalışır.

    ailenin kurucu üyelerinden olmasına rağmen yaşlılığında aileye ihanet eden salvatore "sal" tessio, gençliğinde de vito'nun don fanucci'yi haklama planına karşı çekimser ve güvensiz tavrıyla dikkat çekerek karakterinin ilk sinyalini verir.

    peter "pete" clemenza, vito'yu suç dünyasına sokan kişidir. bu işte vito'dan daha eski ve daha tecrübeli olmasına rağmen boynuz kulağı geçer ve vito ailenin patronu olur. buna rağmen clemenza bunu bir ihanet gerekçesi haline getirmez, bu konuda bir problemi olmaz. gençliğinden itibaren vito'ya ve ailesine karşı hep sevecen ve samimi davranmıştır. aileye sadık olarak ölür. (not: part 2'nin senaryosunun ilk taslaklarında aslında aileye ihanet eden kişi frank pentangeli değil, clemenza imiş fakat bir sebepten clemenza'yı filme dahil etmemiş ve yerine pentangeli'yi kullanmışlar. hikayeye göre clemenza part 2 öncesinde aileye sadık olarak ölmüş durumda. iyi ki böyle olmuş çünkü böylesi karakterine daha uygun.) yine yetişkinliğinde epey şişman bir adam olan clemenza'yı gençliğinde bol bol bir şeyler atıştırırken görürüz.

    sicilya'da michael'a ihanet edip arabasına bomba koyan fabrizio, aslında daha başlarda, fırsatını bulabilse kapağı amerika'ya atmak derdinde olduğunu hareketleriyle belli ederek bunun sinyalini vermektedir.
    --- spoiler ---

    karakterlerindeki tutarlılığa son derece önem veren tarzıyla da izleyicisine duyduğu saygıyı belli eden bir film serisidir...

  • aman sömürmediğiniz duygu kalmasın, dibini sıyırın iyice her duygunun.

    barış akarsu türk rock müzik tarihinde en büyük izi ölümüyle bırakmıştır. kimsenin anısını, hatırasını incitmek istemem, hatta kendisinin sahnede canlı izlemiş biri olarak iyi bir sahne performansı olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim ama barış akarsu bu kadardır. filmi yapılacak biri değildir. adı her aklımıza geldiğinde genç yaştaki trajik kaybını hüzünle hatırlar, bir iki güzel yorumunu özlemle anımsarız, hepsi o kadar. asıl saygısızlık bu yazdığım değil, insanların duygularını sömürmek için bu ölümden bir hikaye yaratmaya kalkmaktır.

  • si sesi 1'i çağrıştırır, 1 beyazdır, beyaz karedir, kare serttir, sert keskin kokar, tadı da keskindir... gibi.
    buradan yola çıkarak kişiler "1'in tadı keskindir, si sert bir sestir" gibi çıkarımlar yapabilirler.

    sinesteziden az biraz nasiplenmiş insanlar -ki şahsi kanaatimce birçok insan istatistiki değerlendirmeye alınacak ölçüde olmasa da bir parça yaşar bunu- çağrışım manyağı olurlar. kafaları genellikle çok karışıktır. her şey birbiriyle iç içedir.
    kokularla renkler çok tamamlar birbirini. turuncu ağır ve genellikle yoğun baharat kokar mesela. öeh.

  • bu yöntemin sağladığı esnekliğe bayılıyorum. kahve çekirdeğinin kavrulma derecesine ve aromasal yoğunluk beklentisine göre çekirdekleri öğütüp, kaynaması yeni durmuş suyu yine bu beklentilere göre bir hızda gezdire gezdire dökerek tam istediğin kahveyi elde edebiliyorsun.

    trilyonlun espresso makinelerinde bile yok bu kabiliyet. sarma tütün gibi tamamen anlık ihtiyaca yönelik. nasıl kahve lazımsa öyle kahve içiyorsun. kaliteli çekirdek kahve, beyazlatılmamış kağıt filtre, bir değirmen, herhangi bir seramik dripper ve suyu ısıtacak herhangi bir mutfak aleti. ha bir de seramik kupa.

  • kullanılan 80x120 euro palet 20 tl civarında, tekerlek takılmış, tahta araları sıklaştırılarak ve altı doldurularak modifiye edilmiş. zımpara ve cila da cabası. maliyeti 40-50 tl olmuştur. işçilik, lojistik, depolama hariç.

    10 lira maliyetli tişörtü 100 tl'ye satanlara göre bence fiyatı uygun. tarz duruyor.
    almam ama alana da avanak demem.

  • şehir ve semt yazılmayacaksa yazılmasın dediğim liste. tutup 200'e yakın entry'yi tek tek okumamızı beklemiyorsunuz değil mi canlar? ben ankara diye aratacağım, bir başkası beyoğlu diye aratacak, bir başkası nevşehir diye aratacak, öyle okuyacağız. rica ediyorum biraz düşünceli olun, lahmacunseverleri üzmeyin.