ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
erdil yaşaroğlu'nun herkese telif davası açması
-
tweet atan arkadaş zaten biz paylaşabiliriz, hakkımızdırı savunmuyor sadece bana neden uyarı gönderilmedi, hemen kaldırırdım diyor.
hukuk sisteminde en doğru şekliyle ilk önce ihtarname gönderilir sonrasında aksiyon alınmaz ise telif davası açılır. belli ki bunlar av peşinde, 33 bin liralık dava açılacakmış, 7 bin verirseniz anlaşırız bla bla bla.
penguen 33 bin lira etmez aq.
sadece askerde karşılaşılan olaylar
-
bölük komutanının* tam bir star wars fanatiği çıkması, kol komutanı* asteğmene*, bestler-dereler'de * operasyon sırasında koluyla beraber a&t faaliyetine, tepeye emniyet almaya falan gönderirken, emir verme aşamasında yoda gibi devrik cümlelerle konuşup, "my young padawan" diye hitap etmesi. benim de "yes, master", "acknowledged, sir", "roger, roger" gibi karşılık vermem.
düşünüyorum da iyi ki öyle yapmış. yoksa kafayı sıyırmamak elde değil, aylarca hemen hemen her iki operasyondan birinde mutlaka çatışmaya girdiğimiz, her seferinde mutlaka bir kaç tane mayına denk geldiğimiz o bölgede. kucağımda şehit olan askeri mevziden taşıdığım, üç gün boyunca silah sesinin dinmediği, 22 tane teröristi ölü ele geçirdiğimiz o acayip coğrafyada. a&t faaliyetinde, bir pkk'lıya arkadaşı tarafından gönderilmiş bir fotoğrafın arkasında "benim için de bir kaç tane tc askeri gebert" yazılı albümü bulduğumuz dere yatağında. çocukların operasyon dönüşü bizi "en büyük asker bizim asker" diye bağırarak karşıladığı, kumanyamızdan artan şeker, bisküvi, çikolatayı dağıttığımız, bana "abi, biz de büyüyünce sizin gibi şehit olacaz" diyen veledin bulunduğu köyde.
ne öğretti konusuna gelirsek: bana dua etmeyi öğretti. ordaki askerlere, o garibanlara, ve de rütbelilere, yıllarca ailesinden uzakta, savaşın ortasında olan o subay, astsubay, uzman çavuş ve onbaşılara, bitirip gelince her gece "umarım o dağlarda şu an yağmur yağmuyordur, soğuk değildir, umarım sis, pus yoktur, gece görüşler güzel gösteriyordur, inşallah hepsi kazasız belasız birliğe, sonra da evlerine dönerler" demeyi öğretti, tanrıyla çok da işi olmayan bana.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
'' 100 kadına sorduk 1647 cevap aldık.
sorduğumuza soracağımıza pişman olduk.''
vibrafon
-
afrika kökenli bir enstrüman olan ksilofon'xylophone'(soprano tonlu, barları ağaçtan yapılır) ve güney amerika çalgısı olan marimba ailesinden gelir. lionel hampton ve milt jackson tarafından caz müzikte kullanılarak populer olmuştur. barları metaldendir ve piyanodaki gibi bir sustain pedalı vardır. barların hemen altında 'pulsator' denen bir motor bulunur, bu motor enstrümandan vibrato sesleri vermeye yarar. motorsuz olanlarına 'metalofon' denir.
bu enstrümanı çalan müzisyenler vibrafonist olarak adlandırılır.
(bkz: stefon harris)
(bkz: chuck redd)
arkadaşlığın bir üstü sevgililiğin bir altı
-
arkadaşlık ile sevgililik arasındaki o ince çizginin tam üstü olur bu nokta. aslında yoktur da. ekvator çizgisi gibi bişeydir işte.
türkiye dindarlaşmıyor aksine dinden uzaklaşıyor
-
bir seyden uzaklasmak icin baska bir seye yakinlasmak gerekir. mesela dinden uzaklasan etige ya da bilime yakinlasabilir. bizim ulkemiz dinden uzaklasiyorsa da dogru bir yere yakinlasmiyor.
napolyon'un taç giyme törenindeki türk
-
napolyon'nun tablolarını incelerken rastlantı sonucu gördüğüm şahıs. meşhur taç giyme töreninin tablosu*.
bu da bizim elemanımız. napolyon'un arkasında töreni dikkatle izliyor *
bu olay bazı otoritelere göre avrupa'nın sekülerleşme sürecindeki en önemli sembolik olaylardan birisi. çünkü normalde papalar imparatorlara taç giydirirken napolyon tacı kendi kendine giydirmiş. ressam arkadaş da büyük ihtimalle böyle bir anı ölümsüzleştirmek istemiş. esas nokta şu: gerçekten de tören esnasında bir osmanlı mensubu bulunmuş mu yoksa tamamen ressamın hayal ürünü veya simgesel bir anlatımı mı?
a101 ve bim kasiyerlerinin yaptığı çakallık
-
bim'e a-101'e giden adam çöpünü bile alır unutmaz.
çünkü hesabını bilen insandır. aldığı ürünleri cebindeki paraya göre alır. kasada da bir ürününü unutanı asla göremezsin.
tanım: olanaksız bir durumdur iftiradan öteye geçmez.
sana bana değil 1400 yıl önceye inanan tip
-
başlık sınırlaması yüzünden zorlanmış bir başlık.
dialog ile anlatayım
a-hayatın boyunca hiç gökyüzünden kitap indiğini gördün mü?
b-hayır.
a- peki gören birini gördün mü?
b- hayır.
a- peki biri gördüğünü iddia etse inanır mısın?
b- hayır.
a- en yakın arkadaşın bana kitap indi dese?
b-hayır.
a- ulan madem öyle bundan 1400 yıl önce yaşamış, en az 50 göbek ötesi, senin ırkından senin dilinden olmayan, başka bir coğrafyada doğmuş, okumanın yazmanın olmadığı, cehaletin kol gezdiği yerde, senle hiçbir ilgisi olmayan adama nasıl inanıyorsun?
b-...
a-biri sana 20 yaşındayken babanın aslında gerçek baban olmadığını söylese o an babandan soğur muydun?
b-hayır
işte dinin temeli, erken yaşta motivasyon, güdülenme. daha bebekken verilmeye başlanan dini eğitim. aileler kendilerine verildiği gibi yalan ve yanlışları çocuklarına aktarıyorlar, hiç sorgulamadan eleştirmeden, çocuklar ise daha farkında olmadan bu anlatılanları gerçekmiş gibi kabul edip, asla sorgulamadan zihnine yerleştiriyor. ölene dek. eğer şanslı ise 5-10 yıllık bir araştırma, merak ve idrak süreci ile atlatabiliyor. yoksa sonuç ortada.
gerizekalıya edit: kitap indi derken cilt cilt ansiklopedi gibi indiği kastedilmedi tabiki. allah ile melek aracılığı ile iletişim kurup vahiyler halinde indi. çok daha sonra kitaplaştırıldı. sen bunu anlarsın diye kısaca kitap indi dendi.
sanki böyle yazınca çok mantıklı olcak amk.
gerizekalıya edit: dini eleştiren herkes ateist değildir. farklı inanışlar var. ben de değilim.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"kızlar aslında sevmek değil; güvenmek istiyor. ama nedense hep yakışıklı birine güvenmek istiyor."
28 aralık 2014 thy istanbul los angeles uçuşu
-
(bkz: sourlines iyi uçuşlar diler)