hesabın var mı? giriş yap

  • merkez bankası'nın biz bize yeteriz türkiyem kampanyasına yapmış olduğu bağış.

    bu bağış vesilesiyle bir takım doğru bilinen yanlışları veya eksik bilinen doğruları, bilgim el verdiğince düzeltmek isterim. böylece bağışın mahiyetini ve reel etkisini de daha doğru bir şekilde ölçümleyebiliriz.

    ilk olarak, devletin üç temel ekonomi kurumuna bakalım.

    1- maliye
    2- hazine
    3- merkez bankası

    maliye: bu kurumun asli görevi vergil toplamaktır. vergi ise hepimizin bildiği üzere devletin tanımlamış olduğu gelir ve harcamalar üzerinden biz vatandaşlarından (gerçek kişiler veya tüzel kişiler (daha çok şirketler)) almış olduğu kesintiler veya ödemelerdir. ücret gelirimiz olur, şirketimiz bu vergiyi kesmek suretiyle maliye'ye öder. marketten ürün alırız, ürüne uygulanan kdv ölçüsünde (%1, %8, %18, vs.) harcamamız üzerinde vergi öderiz. toparlamak gerekirse, maliye kabaca devletin gelir kurumudur, gelirlerini toplar.

    hazine: hazine ise devletin harcamalarını ve ödemelerini yapar. özetle devletin ödeme yapan kurumudur. ihale yapılır, hazine öder. memur maaşlarını hazine öder. parası yetmediği yerde veya nakit akışında bir dengesizlik olduğu dönemlerde borçlanma dahi yapar. örnek hazine borçlanması.

    özetle maliye toplar, hazine harcar. aradaki fark da bütçe dengesidir. harcamanız gelirinizden fazla ise (bkz: bütçe açığı) söz konusu olur, geliriniz harcamanızdan fazla ise (bkz: bütçe fazlası) olur.

    merkez bankası: bu kurum ise, diğer iki kurumdan farklı olarak devletin tüzel kişiliği altında yer almaz (bkz: tüzel kişilik). kendine ait ayrı bir tüzel kişiliği vardır. hatta bu tüzel kişiliği özel tüzel kişiliğidir. zira merkez bankası anonim şirket olarak kurulmuştur.

    peki tıpkı bir özel şirket gibi kurulmuş olan merkez bankası neden kamu kurumu gibi görülür?
    çünkü özel bir kanun ile, özel bir amaca hizmet etme misyonu ile kurulmuştur. kanun.

    nedir bu misyon?
    ülkedeki fiyat istikrarını ve finansal istikrarı sağlamak.

    nedir fiyat istikrarı?
    enflasyonu istenilen noktada tutmak.

    peki nasıl yapar bunu merkez bankası?
    para basarak ve belirli piyasa işlemleri yaparak (bkz: açık piyasa işlemleri), (bkz: repo işlemleri), vs.
    hatta o kadar ki, kendi giderlerini de (çalışanların maaşı, operasyonel giderler, vs.) para basmak suretiyle karşılar. bu anlamda hazine'den almaz giderlerini. esasında dolaylı yoldan alır, fakat bu detaya burada girmeyeceğim.

    fakat merkez bankası, her ne kadar özel şirket hüviyetinde olsa da, kâr amacı gütmez. fakat bu kâr etmeyeceği anlamına da gelmez. yaptığı piyasa işlemleri neticesinde kâr edebilir. nitekim etmektedir de. son yıllarda en fazla vergi veren şirkettir link. kamu kurumu vergi mi verir? verir. çünkü anonim şirkettir. fakat burada bir fark var. merkez bankası kârından vergi verir, elinde kalan parayı da hazineye bırakır. neden mi? merkez bankası'nın en büyük hakim ortağı hazine'dir de ondan.

    şimdi bu bağlamda yapılan bu bağışı ele alalım. bu bağışı yapmasaydı, bu bağışın bir kısmı yine maliye'ye, bir kısmı da hazine'ye gidecekti. maliye'ye giden kısım da zaten günün sonunda hazine'ye gidecekti. özetle devletin kasasına gidecekti. devletin harcamalarını kim yapıyordu? hazine. o halde günün sonunda hazine'ye gidecek bir para, yine hazine'ye gitmiş oldu. bağışın reel etkisi sıfır (0).

    tek farkla şu olabilir. devlet harcamasında gelirler belirli bir amaca atanmaz (bkz: adem-i tahsis). yani şirketlerden aldığım gelirleri sadece yol işlerine harcayacağım demez devlet. para havuzda toplanır, yine havuzda harcanır. merkezidir. belki bu bağış ile, bu tutar sadece gündemdeki meseleye harcanmak üzere tayin edilmiş olabilir.

    diyeceklerim bu kadar.

  • (bkz: yurtiçi kargo)

    ararsın açmazlar, şubenin adresini websitelerinden *bulup gidersin yerinde yeller esiyordur, hadi buldun şubeyi gittin suratlar beş karış, her an sorun her an sinir. öf.

  • (bkz: arkadaşlar yeliz konuşuyor)

    edit: başlık sahibi çok sevgili yazar, başlığını sahipsiz bir evlat misali ortada bırakıp kaçtığı için ilk entry bizimki olmuş.. bazı yazarlar, bugün hortlayan bu başlığı benim açtığımı sanıp mesajlar atmış.. başlık benim değil, entry’m de @2 mahiyetindeydi, fazla sikmiş, öldürmüşüz ilkini..

    kusura bakmasın..

  • ışid'in fahri başkenti olan kentte gerçekleşmiş barbarlık.

    rakka ile yarışıyor kodumun yobazları.

  • sokaktaki köpeklere bir çözüm bulunmazsa, önümüzdeki günlerde çok daha fazla taraftar toplayacağını düşündüğüm temenni.

    siz sokakta gördüğünüz her köpeği beslemeye devam edin. bakın bakalım, köpekler yüzünden ölen insanların haberleri geldikçe sonu nereye varıyor.

  • vahit emmi ve haydar'ın, evlilik üzerine diyaloğu;

    --- spoiler ---

    -vahit emmi, evlilik nasıl bir şeydir?
    +evlilik dağdaki keçi yolu gibidir evlat.
    -anlamadım...
    +şimdi bir dağ düşün yalçın mı yalçın. sivri kayaları var. işte doğar doğmaz bizi ''hadi bu dağı aş'' diye eteklerine bırakıveriyorlar
    -hayat yani?
    +aferin... ilk başlarda iş kolay. ama yükselmeye başladıkça dağ sarpa sarıveriyor... dimdik kayaların, uçurumların arasında kalıveriyorsun. gücün azalıyor... derken senin gibi bir yolcu daha çıkıyor. yoldaşınla omuz omuza, can cana verip bir keçi yolu açıyorsun kendinize... biliyorsun ki artık tek başına değilsin. biliyorsun ki artık o yolu iki kişi yürüyeceksin... dağ yine yalçın. ama artık yürümek zevkli. nefesim tükenecek diye korkmuyor insan. çünkü yanında kendi can nefesin gibi bir nefes daha var... anladın mı?
    -her evlilik sizinki kadar mutlu mudur?
    +yoldaşına bağlı... biz zeliha'mla yan yana yürürken, dikenleri değil çiçekleri derdik. canımız yanınca bir yandan ağladık, bir yandan türkü söylemeyi bildik... ben ''pes'' deyince, o ''hadi'' dedi, o yorulunca ben sırtımda taşıdım.
    -peki geçim sıkıntısı insanı mutsuz etmez mi?
    +bilmiyorum... biz mutluluğu ne parada ne handa bulduk evlat... bak bugün deniz kenarında zeliha'mla beraber çekirdek çıtlayıp, çay içerken, mutluluk da bizimle beraber masada oturuyordu sanki...

    --- spoiler ---

  • basın özgürlüğüdür. ifade özgürlüğüdür, sorun yoktur. ama ak-it'lerin amacı mizah yapmak, bir şeyi eleştirmek, ya da sadece güzeli aramak değil, sadece insanları sinirlendirmek. aferin ak-itler. hll spr dvm.