hesabın var mı? giriş yap

  • öncelikle kızcağızın ailesinin başısağolsun, korkunç bir şekilde evlatlarını kaybetmişler.

    yeri gelmişken tüm genç kızlara seslenmek istiyorum, kulağınıza küpe olsun; asla ama asla sevgilinize, flörtünüze, hoşlandığınız çocuğa nude fotoğraflarınız yollamayın ve eğer ilişkiye girerseniz görüntünüzün alınmasına rıza göstermeyin.

    şimdi ilk kısım tamam da ilişki sırasında görüntü almayı bir insan niye kabul edilsin salak mıyız diyebilirsiniz. hayır, siz salak değilsiniz ama karşınızdaki adam şerefsiz olabilir! ben fantezi yapmayı istiyorum, hatıra kalsın istiyorum diyebilir daha da ileri gidip ben sapık mıyım bana güvenmiyor musun diye size duygusal şantaj yapmaya kalkabilir cevabınız hayır olsun.

    karşınızdaki insan size kezbansın, bak dediğimi yapmazsan seni terk ederim, bana başka kız mı yok gibi şeyler söyleyip sizi manipüle etmeye çalışabilir hatta üstü kapalı bir şekilde bildiğiniz bir kızın ona asılıp nude fotoğraflar gönderdiğini filan da söyleyebilir. cevabınız yine net olsun; hayır, gitmek istiyorsan gidersin.

    size değer veren, sizi seven bir adam zaten sizi böyle sıkıştırmaz. ayrıca o yolladığınız ya da birlikte çektiğiniz görüntüleri daha sonra başka sitelere satmayacağının, size o görüntülerle şantaj yapmayacağının ya da en basitinden sağa sola göstermeyeceğinin garantisi yok. bırakın giderse gitsin o kişi hatta gitsin daha iyi sonrasında sürekli diken üstünde yaşamaktan çok daha iyidir.

  • iş yerinde iş amaçlı kullandığım msn messenger programında müşterimiz olan firmalardan birinin muhasebe sorumlusu kadına vergilerin ödeme tarihlerini yazarken , 31.03.2009 yazmamla monitörde 31 çeken kocaman bir el ve tarrak eşliğinde ekrana attıran 31 harfinin yerine koyulan ifadenin çıkması ve benim monitöre bakmadan yazıp göndermem . bu olay bende anlık tansiyon düşüşü ve soğuk terleme yaratmıştır. uzun bir süre msn kullanmamama vesile olmuştur.

  • 3 yaşındaki dünya yakışıklısı kardeşim, artık yaşının da getirdiği olgunlukla annelerimizin farklı olduğunu kavramış, lakin babalarımızın aynı olup olmadığı konusunda sıkıntılar yaşamaktadır. ve sonunda kaçınılmaz soru gelir:

    -abla *bu benim annem, senin annen kim?
    +tatlım benim annem başka biri, burda değil şimdi başka bi yerde.
    -peki senin baban kim?
    +benim babam bu*, senin de baban benim de. babamız aynı yani.
    -*senin baban kim?
    +canım bu işte benim babam?

    kardeş bi süre sessiz kalır. minik kafasında durumu anlamaya çalışmaktadır. ve sonunda:

    -senin baban benim!

    der. sonra da cebinden demin babamın ona verdiği bi milyonu çıkarıp bana verir.

    -al sana para. ben büyüycem, işe giricem çalışıcam. o zaman daha çok para vericem sana. ben senin babanım.

  • günün birinde kaptan bravo’nun gemisi açık denizlerde yol alırken, gözcü direğin tepesinden seslenmiş: ‘uzakta bir korsan gemisi göründüüüüü!’

    bunun üzerine tüm mürettebat dehşet içinde sağa sola koşuşturmaya başlamış. kaptan bravo sakin bir sesle yardımcısına seslenmiş: “bana kırmızı gömleğimi getirin!”

    yardımcı derhal kaptanın kırmızı gömleğini getirmiş… bravo gömleği giyerken adamlarını savaş düzenine sokmuş ve korsanları yenmiş...

    daha sonra, gözcü bu kez bir değil, iki korsan gemisini tespit etmiş...

    kaptan bravo bu kez de kırmızı gömleğini istemiş ve yine korsanları duman etmiş.

    o akşam, bütün mürettebat güvertede oturmuş, o günkü zaferi konuşurken, adamlardan biri kaptana sormuş:
    ‘kaptanım, çok merak ettik, niye hep savaştan önce kırmızı gömleğinizi istiyorsunuz?’

    bravo cevaplamış:
    “eğer saldırı sırasında yaralanırsam kırmızı gömlek akan kanımı belli etmez, böylelikle siz de korkusuzca düşmanlarımıza direnmeyi sürdürürsünüz.”
    ortalığı bir sessizlik kaplamış... adamların yürekleri kaptanlarının cesaretine duydukları hayranlıkla güm bede güm atıyormuş...

    şafak sökerken gözcü bu kez bir değil, iki değil, tam on korsan gemisinin yaklaşmakta olduğunu tespit etmiş. mürettebat kutsayıcı bir sessizlikle kaptanlarına bakarak, onun o artık alışılagelen kırmızı gömlek talebinde bulunmasını beklemeye başlamışlar.

    kaptan bravo çelik gibi gözleriyle gemisine yaklaşan korsan filosuna bakmış, sonra korkusuzca adamlarına dönmüş ve sakin bir sesle bağırmış:
    bana kahverengi pantolonumu getirin!

    mustafa denizli şimdilik kırmızı gömleğini istiyor ama bence kahverengi pantolonu isteme zamanı geldi.

  • likya yolu bir antik yol değildir, kültür rotası olarak geçer, yani kültür turizmi odaklı olarak geliştirilmiştir. ilk olarak kate clow tarafından tespit edilmiş, 1999 yılında da kültür rotası açılmıştır. en kapsamlı bilgi de kate clow'un likya yolu kitabındadır.
    likya yolu'nun kesiştiği antik yollar da vardır, örneğin kayaköy'ün kuzeyinde ve güneyinde bu antik yollara rastlanabilir. antik yollarla ilgili bilgi almak için fethiye arkeoloji müzesi ve antalya arkeoloji müzesi'ne bakılabilir, ayrıca patara antik yol yazıtı stadiasmus patarensis ile ilgili yapılan yayında, antik kentlerin ulaşım yollarına dair bilgi verilmektedir. akdeniz üniversitesi'nin stadiasmus patarensis ile ilgili sayfası linktedir.
    fethiye ve ölüdeniz arasında ciddi bir arkeolojik malzeme yığılması vardır.

    üzerinde kalan belli başlı antik kalıntılardan bahsedersek:
    ölüdeniz'iz geçtikten sonra yol bir antik yol ile yaklaşık 3.5 km boyunca çakışmaktadır. bel ve avlan arasında sidyma antik kentinden geçer. ardından letoon'dan kuzeye dönerek xanthos'a ulaşır. patara yol üstünde kalmamakla birlikte (clow'un rotasına göre) kalkan'a ulaşmadan önce eren tepe yönüne dönülerek görülebilir ve görülmelidir. kalkan'ın kuzeyinden devam eden yol kaş hizasında phellos ve antiphellos kentlerinden geçer ve sahile ulaşır. sahilden devam edildiğinde kaletepe, yol içeri doğru tekrar girdiğinde apollonia, apollonia'dan tekrar sahile inildiğinde aperlai antik kentleri vardır. aperlai muazzamdır. daha sonra kaleüçağız yani theimiussa ve simena civarından sahil boyunca devam edilir ve pek çok irili ufaklı kalıntı görülür (buzağılık antik yerleşimi, gökkaya antik yerleşimi, istlada). soura'nın kyısından ve andriake'nin kuzeyinden devam edilirse demre'nin kuzeyinden dolaşılarak myra antik kentine ulaşılır. belören civarında muskar kilise vardır. zeytin mahallesi'nin antik yerleşim alanında geçilerek finike'ye yönlenilir, finike'nin antik kenti phonikos'tan geçer. finike ve kumluca'nın önemli kentleri limyra, arykanda ve rhodiapolis'ten geçmez, ama ziyaretçinin araçla gidip bu kentleri görmesini şahsen öneririm. sahil boyunca gelidonya burnu'na kadar ilerler. yolda melanippe (korsan koyu olarak da bilinir) vardır. ardından teke yarımadası'nın doğu kıyısı boyunca ilerleyerek adrasan, olympos, khimaira, phaselis ve gedelma kalesi da görülerek hisarçandır'a kadar gidilebilir.

    likya ile ilgili bilinmesi gereken şey, arkeolojik malzeme her yerdedir. yürürken sürekli bir şey görürsünüz. kırsal bir alan olması, ana yerleşimlerin dönemin büyük kentlerinin kalıntılarının üzerinde olması (bu kötü bir şey değildir, sürekliliktir, insanlar orada yaşamayı hiç bırakmamıştır.) diğer alanların ise çok fazla bozulmamış olması, çok yoğun bir insan trafiği olmaması gibi etkenler bitki örtüsü ve doğanın kalıntıları korumasını sağlamıştır.

    yolda yürürken olur ya bir heykel, önemli gibi görünen bir şey görürseniz ilgili müzeyi arayınız. yolda yürürken defineci görürseniz ilgili jandarmayı arayınız. kalıntıları seviniz, melanippe'de antik duvarın içinde ateş yakan hıyarlar gibi olmayınız.

    likya yolu'nun kültürü budur. doğaya saygılı, kültüre saygılı bir ziyaret gerektirmektedir. bu ikisine saygı göstermeyecekseniz gitmeyiniz, yazıktır.

    bir de bilgi istiyorsanız, azıcık nezaket öldürmez. nasıl yürünebileceğine dair öneri ve bilgiler çok önemlidir, kolay kolay bulunmayan paylaşımlardır, dolayısıyla bu yolun tarihi, içeriği hakkında bilgi bir çok yerde bulunabiliyorken burada kendi deneyimini paylaşan insanların bilgileri son derece kıymetlidir.

    edit: imla