hesabın var mı? giriş yap

  • bunun adı heyecan değil de daha ciddi bir müsabaka izleme zevki bence. euroleague'e bakınca sadece oyuncuların değil stratejilerin de sahada olduğunu görüyorum ben. basketbol çok daha fazla fikir oyunu oluyor avrupa'da. ve evet bu sanki beni daha çok cezbediyor. ama şöyle bir şey var. ne olursa olsun lebron, kawhi, durant, curry, davis, lillard veya harden izleyemiyorsun avrupa'da.

  • servet ve esnaf düşmanıyım ne kadar zevklendim ne kaddaaarr zevklendim anlatamam size...
    edit: ne kadar çok avm tapar varmış mesaj kutum patladı...
    edit1: ironiden anlamayan nesle aşina değiliz ( bkz: bi üstteki entry )
    edit2: o avmlerin çoğunun arazisi aslında sizin depremde toplanma alanlarınız idi ( istanbul'da 15 yıl yaşadım )
    edit3: hala mesaj kutumdan küfredenler var ... ağır söverim geri bilginiz olsun ...
    edit4: sanırsın ki sözlük değil avm patronları derneğinde konuşmuşum bunları.. adamın parkı gitmiş yerine ucube bina dikilmiş; gelmiş oksijen ziyanları giden parkını toplanma alanlarını savunacağına bana küfrediyor...

  • istanbul'un tarihi vapurlarından birisi olan paşabahçe vapuru limana çekildiği günden, 2019 yılına kadar beykoz belediyesi'nin elinde bulunurken önce nikah salonu olarak kullanılıyor, ardından da jilet olmaya hazırlanıyordu.

    2019'da jilet olması için ihaleye çıkarılan vapur, yeni ibb yönetiminin girişimleriyle jilet olmaktan belki de son anda kurtulup, yine ibb'nin girişimleri sonucu tekrar ibb'nin şehir hatları bünyesine kazandırılmıştı.

    şehir hatlarının çehresini değiştiren, geçtiğimiz sene kurumun 125 kat ciro artışı yakalamasını sağlayan sinem dedetaş'ın önderliğinde, tarihi vapur muhteşem bir şekilde restore edilmiş ve yeniden denize açılacağı 13 ağustos tarihini bekliyor. ayrıca tarihi vapur'un limana bağlandığı gün, marmara'nın hala en hızlı vapuru olduğu biliniyor.

    görsel

    görsel

    kim ne dersin, türkiye'nin en liyakatli, en iyi ekibi istanbul büyükşehir belediyesi'nde. sinem dedetaş ve pelin alpkökin gibi isimler bunun en büyük örneklerinden. istediğiniz kadar eleştirin ama ekrem imamoğlu'nun belediyeciliği ve belediyecilik vizyonu türkiye'nin çok çok ilerisinde.

  • görüntü kalitesi düşük olduğundan dolayı bu olayı kınıyorum.

    edit: olum favlamayın şu entryi. kendimi sapıkların lideri gibi hissediyorum. amacım sadece gözümle görmediğim bişeyi yargılamamaktı…

    aylar sonra gelen edit: başlık yine hortlamış yine bütün sapıklar toplanmış. kadın yine gündem olcak bi şey yapmış. ama bu sefer çekim kalitesi iyi. hadi yine iyisiniz küftehorlar.

  • calikusu, sekiz-dokuz yaslarinda evde babamin eski ciltli, yer yer parçalanmis ve dili iyice arapçaya kaçan baskisini buldugum günden beri en cok okudugum, kimi yerlerini ezbere bildigim, hayatima damgasini çikmayacak bir sekilde vurmus bir kitaptir. o yüzden simdi bu satirlari yazarkenki zorlanmam.
    bir erkegin (bkz: resat nuri guntekin) bir kadinin içdünyasini bu kadar güzel anlatabilecegini, bu kadar ince, bu kadar hisli, bu kadar içten olabilecegini ben belki son olmasa da ilk defa çalikusu'nda gördüm.
    ve feride tüm zamanlar içinde en sevdigim roman kahramani oldu. tüm ele avuca sigmazliginin, içten coskusunun, çocuk nesesinin altindaki içliligi, kirilganligi, olgunlugu, eh, bunu söylemeden geçmek olmaz, idealistligi ve cesareti, bir de -doktor hayrettin bey'in de hakkinda söyledigi gibi- onu kavuran sevme sevilme ihtiyaciyla çok güzel, çok güzel demenin yetersiz kaldigi bir insan oldu feride benim gözlerimde. ve hatta nickimi lacrima'dan feride'ye çeviresim geldi simdi bir an, o raddededir. ben mi feride'ye benziyordum da o yüzden o kadar sevdim bu romani, bu kadini; yoksa bu kadar sevdigim için mi kitabi o kadar benzedim, ya da benzemek istedim feride'ye.. bilmiyorum. fakat itiraf edeyim ki, çocukluk yillarim dügünümden bir gün önce nisanlimin beni aldattigini ögreneyim de kendimi anadolu'ya vurayim, ögretmen olayim, isik saçayim gibi tuhaf fantezilerle geçti (aslinda bu hususta çok yalniz oldugumu da sanmiyorum, "feride'nin cumhuriyet kadinlari üzerindeki etkisi" ve benzeri birkaç yazidan okuduklarimi hatirlayinca).
    çok okudugumdan mi, yoksa resat nuri'nin içten tarzindan mi, yoksa ikisi mi bilmiyorum, ama bana kesinlikle fiction gibi, yaratilmis gibi, hayal mahsulü gibi gelmiyor anlatilanlar. gelmesinler.
    en sevdigim sahnelerse, ne bileyim, kamran'in at arabasiyla tekirdag'a yolculugu sirasinda enistesiyle feride hakkindaki konusmasi, feride'nin kamran'in evlilik fotografini gördügü an, "kalpsiz", uçar kaçar feride'nin aldatildigini ögrenmesinden hemen önce bir kayanin üzerine oturan kamran'in altina paltosunu serip "bundan böyle seni muhafaza etmek biraz da benim vazifem kamran" demesi, kamran'in buna "bunlar zannederim ki simdiye dek senden duydugum en güzel sözler feride" diye cevap vermesi, zeyniler köyündeki ölüm oyunlari, mühendislerin fransizca bilmedigini sanarak feride hakkinda fransizca konusmalari, müjgan'in feride'ye zorla kamran'i sevdigini söyletip sonra da "zannederim ki o da sana karsi lakayt degil feride" demesi, feride'nin müjgan'la kamran'in konusmasini duymamak için delice kaçmasi, sonra kiraz agacina çiktiginda yasli bir adamla yaptigi sohbet... bunlar saymakla bitmiyor.
    son olarak kitabin tüm güzellikleri yaninda dilinin ve üslubunun da hayranlik uyandirici oldugunu söyleyeyim, çalikusu'nun roman olarak tefrika edilmeden önce (sene 1922'dir) "istanbul kizi" adiyla bir tiyatro oyunu olarak yazildigini ve hatta feride isminin kitabin içerigine, mesajina da uygun olarak "basina buyruk, gururlu" oldugunu da ekleyeyim. kitap nasil bitiyorsa ben de öyle bitireyim bu feci bir his budalasi imaji çizdigimi düsündügüm entryimi: "yanlarindaki agacin dalinda bir çalikusu ötüyordu".

  • kafasında "nasıl yaşamalı" sorusu "genç gibi yaşamak istiyorsan şunları yap" kılavuzundan daha baskın olan bir kişi olabilir. "genç" gibi heyecan duymaz, duyamaz çünkü heyecan duyacağı, sevineceği, gerekirse çılgınlık yapacağı kişi/ler veya durum(lar)la henüz karşılaşmamıştır. hayallerine giden yollarda devamlı engellerle karşılaşırken anı yaşamak gibi bir lükse sığınamaz. evet yaşlıdır bu kişi, çünkü çok fazla sorumluluk hisseder gelecekteki kendisine karşı.

  • yoldan geçen adam kapağı göremez bu enteresan ama daha dikkat çekici olan bakkalın sol omzuna dokunuyor ama bakkal sağ tarafına dönüyor... yani sağ değil de sol tarafına dönse kapak adama çarpacak. vallahi değişik bi olay.

    edit; bakkalın sırtına dokunan adam "arkana bak" demiş. bakkalın yerinde ben olsam dokunduğu tarafa, konuşana doğru dönerim kesin ölürüm amk. hatta adam beni tutup diğer tarafa çevirse ben yine inat eder adama doğru dönmeye çalışırım o kadar da bahtsız ve malım.*