hesabın var mı? giriş yap

  • toplum gelir duzeyinde en dipte bulustukca dünya gorusunde, yaşam tarzında, kulturde, her bokta dibe vurdu.

  • imar affı kahramanı akp'li hasan kaçan'ın ayin tweetidir. bu sözleri söyleyince koruma zırhı edindiğini düşünüyor olmalı.

    "bazi meşhur muhalifler "seçim zamanında susan sanatçılardan hesap soracağız" buyurmuşlar...
    bu korkutucu ve tırsıtıcı ikaz neticesinde susmayayım ki başıma bir şey gelmesin. o halde;
    yaşasın türk milletinin yüz akı erdoğan!
    yaşasın türkiye'nin büyük lideri erdoğan!"

    link

    hasan senin hesabın ayrı. sen boşver diğerlerini. imar affı reklamında oynayan bir ibişsin sen. utanman ve arlanman yok. utanmaz herif.

  • kapı.
    kapı açık kalır, dizideki önemli bilgi ortaya çıkar.
    kapı açılmaz bundan türlü dram çıkar.
    kapı çarpılır, aksiyon başlangıcı olur.
    kapı kırılır, kahraman olunur.
    kapı kitlenir, esas kız kaçırılmış olur.
    kapıya kız bırakılır, romantizm olur.
    kapı yüzüne kapanır, aile dramı olur.

    bu yüzden türk dizisinin omurgası kapıdır.

  • "artık nasıl bir vergi ödediysek hem bütçe açığını kapadık hem suriyeli baktık hem de başbakana uçak aldık vay arkadaş"

  • koç ailesinden bahsediyoruz ethem sancak aydın doğan vs. değil bunlar napacaktı ebele gübele sayın cumhurbaşkanım diyip duracak mıydı? iktidardakiler yarın değişir ama bunlar her daim ülke ekonomisinin en büyük çarkı olarak var olacaktır.

    fb nin şampiyonluğu garanti gibi sığ yorumlarsa tam komedi.

  • hangi birine ne takayım? ne zaman yetişeyim? nerelerde kalayım? neyle gidiyim? ne giyeyim? diye sorular kafamı kurcalarken en sonunda çareyi hiç birine gitmemekle bulduğum olay. hepsine "canım çok istedim gelmeyi inan ama çok yoğundum" gibisinden bahaneler uydurdum ve uydurmaya da devam edeceğim. oturdum bu yaz ince ince hesapladım. anadolu'da arkadaş düğünü turnesine çıksam (hepsi ayrı ayrı memleketlerde düğün yapıyor) rahat cebimden 2500 lira para çıkacak. az para mı? benim için değil. hiç üzülmüyorum gitmediğime bu yüzden. vicdanım rahat.

    zaten bir de şöyle bir olay var: evlenen arkadaşların çoğu evlendikten sonra kendini evine adayıp eskisi gibi arayıp sormadığı için illa düğüne gideyim, vefalı arkadaş olayım diye paralamanıza hiç gerek yok. valla bak ne kadar samimi olursanız olun eskisi gibi olmuyor.

    hatta bazen sizi arasa da dinlemek istemeyeceğiniz zamanlar oluyor maalesef. çünkü bahsettiği tek şey aldığı beyaz eşyalar, görümcesinin hainlikleri, kocasının öküzlükleri, takılan altınları, kayınvalidesinin cimriliği gibi sizi hiç ilgilendirmeyen konular oluyor. en gotikinden enteline kadar hepsi tek tip insana dönüşüyor.

    o yüzden bu evlenme olayları olurken siz hala bekar yaşama planları yapıyorsanız kendinize yeni arkadaşlar aramanızda fayda var.

    not: tecrübe konuştu.

  • meram fen lisesi'ne başladığım ilk gün…
    uzak diyarlardan yatılı olarak gelmişim okula. dallama bi öğretmen birini kaldırdı tahtaya sınıfa girer girmez; evet kim hangi okuldan gelmiş annesi babası ne iş yapıyor yazalım tahtaya, dedi. bu ne biçim iş amk, ilkokulda mıyız diye soruyorum kendime. neyse başladı ön sıradan gözlüklü güzel bir kız:
    -gündoğdu koleji, annem öğretmen babam doktor
    ve devam etti yanındaki:
    -koyuncu koleji , annem ev hanımı babam sanayici
    -diltaş koleji, annem mimar babam doktor
    .
    .
    .
    liste böyle yazılıyor orta sıranın en arkasındaki bana yaklaşıyoruz ve bir tane devlet okulundan gelmiş olan yok. öğretmen kolejlilerle sohbet ediyor lafı uzattıkça uzatıyor, baban hangi hastanede? annen hangi firmada? babanı tanıyorum çok iyi esnaftır, demek ablan da savcı oldu vs…
    herkesin ebeveyni ya öğretmen/doktor/asker/avukat yada sanayici fabrikatör. derken tahtaya yazan çocuğa geldi sıra:
    -mareşal ilköğretim okulu(devlet) , annem öğretmen babam öğretmen,
    yazdı tahtaya da söylerken. biraz rahatladım, tek devlet okulu ben çıkacağım diye çekiniyordum.
    sonra yine özel okullardan devam. sıra bana geldi. ayağa kalktım :
    -atatürk ilköğretim okulu, annem çalışmıyor babam işçi!
    sınıfta sessizlik oldu bir anda. kimmiş bu işçi çocuğu gibi dönüp bakıyorlar bana. zaten neredeyse hepsi birbirini tanıyan bu özel okul öğrencileri, bir işçi çocuğunun 10 bin nüfuslu bir kasabadan bu okulu kazanmış olmasına şaşırıyorlardı. öyle ya, kendi odalarında ders çalışıp, servislerle okula giden, okul sonrası ders takviyeleri alan bu başarılı çocuklar başarının ailenin geliriyle doğru orantılı olduğunu kanıksamışlardı.
    -hmm enteresan, demekle yetindi öğretmen ve yanımda oturan maden sahibinin oğluyla sohbete başladı.
    sınıfta 2 tane devlet okulundan gelmiş öğrencilerden biri ve tek işçi çocuğu olarak oturdum, önüme baktım. öğretmenin yanımdaki maden sahibinin oğluyla esprili yaptığı muhabbete gülümsüyorum. bir yandan da derse giren her öğretmenin bunu yaptırıp yaptırmayacağını düşünüyorum. her seferinde ayağa kalkıp : annem çalışmıyor, babam işçi! mi diyecektim? neyse ki gerek kalmadı. çünkü bu bilgiler ders işlenmeye başlanan 3. güne kadar tahtada yazılı kaldı. her teneffüs sonrası sınıfa giriyor tahtaya bakıyorum ve gözümde büyüyen o yazı :
    babası işçi!
    silmek istiyorum, babamın işçi olmasından utanıyorum, bu okula geldiğim için pişmanım, bu insanların arasında benim işim ne? diyorum. kimseyi tanımıyorum, sene 2002 , birilerini arayıp mesajlaşıp içimi dökemiyorum. işçiyse işçi ne olacak, diyorum kendi kendime. oysa kimsenin umurunda değil artık babamın işçi olması. 3 saniye bana bakıp hayatlarına devam etti herkes ama ben edemiyorum. tahtada yazmaya devam ediyor o yazı, ne zaman silinecek bu tahta diye stres yapıyorum.
    öğle arası babam aradı. biz dönüyoruz, gel aşağı vedalaşalım.
    indim, annemle babam yatakhanenin önünde mutlu bi şekilde benim onlara yaklaşmamı izliyorlar. gözleri ışıldıyor. ee ne de olsa iyi bi okula yerleşmiş çocukları, gururlu ikisi de. ben babama yaklaşırken : neden işçisin ki? bari öğretmen falan olsaydın , diye düşünüyorum. canın mı sıkkın diyor annem, yok diyorum. ellerini öpüyorum, sarılıyoruz. artık ara tatile kadar görüşemeyeceğiz. babam zaten harçlık bırakmasına rağmen gider ayak tekrar harçlık veriyor, belki cebindeki son parayı. babam iyi bir insan. işçi ama namuslu bir işçi. kimin babası ne iş yapıyor artık umurumda değil, tekrar sarılıyorum babama. benim doktor olduğumu göremeden ölen rahmetli babama…

  • apartmanın görüntüsü bozulacakmış. ulan o mordorun ortasından fırlamış gibi duran ucubenin neresi bozulacak be onun bunun çocukları. o rampaya mahkum olasınız inşallah diye beddua edeceksin bunlara.