hesabın var mı? giriş yap

  • göçün ve aradan 1 nesil dahi geçmeden istanbul'a yeni göçeceklere 'gelmeyin yeaaa yer kalmadı burda' diye atarlanıp, 9 göbekten istanbul'lu havası yaratın.

    (bkz: yalan mı?)

    not: istanbul'da oturmuyorum, sadece yaptığınız ikiyüzlülüğü yüzünüze çarpacak biri lazımdı. hadi şimdi koşarak çok kötü butonuna. öyle yapınca göçmüyorlarmış!

  • kezban olana hakikaten kezban derim de bence burada alenen taciz var. tacizin taciz olabilmesi icin illaki adamin "senin uzerine getirdigim karisik pizzadan dokup yalamak istiyorum" demesi gerekmiyor. sen is iliskisi icinde bulundugun bir insani, istemedigi halde, numarasini izinsizce kullanarak rahatsiz ediyorsun. bu rahatsizlik durumu tacizdir. olay bu. bak, kapida verir kiz numarasini sana, eyvallah derim. ama bu sekilde yanlis bir hareket. kezo falan diyip elemani savunmanin mantigi yok.

  • eski eşime 35 kere falan şans tanımışımdır. evliliğim bitsin istemedim çünkü. ne kadar sevsem de yanlış insan olduğunu biliyordum ama içimin bu kadar öleceğinden de haberim yoktu...

    birlikte yaşadığımız evde misafir gibiydim. asla sınırlarıma saygı göstermedi. oysa ben ona iyi hissettirmek için elimden geleni yaptım. ancak hep daha fazlasını isteyen insanları mutlu edemiyorsunuz.
    ha benim eşşekliklerim yok mu? var tabii bi dünya. ama hep alttan aldım. kırgın kalamam ki.

    neyse hatırlayıp tekrar yaşamak istemiyorum birçok şeyi... o yüzden es geçeceğim.

    direkt uyandığım en büyük anı anlatayım.

    aracımızla trafik kazası yaptım, doğal olarak ilk önce arayıp eşime haber verdim. bana sorduğu ilk soru "ne kadar hasar var?" oldu. çünkü her şeyden önce varlığımı önemsizleştirmişti. kalbim büyük kırıldı. (bunu hala affedemedim)

  • ilk gbt sorgulamasında ve annenizi çağırdığında annenizi de şahit göstererek savcılığa şikayette bulunsaydınız, muhtemelen ev sahibi konusuyla uğraşıyor olmazdınız. haddini aşan bir densiz kadar cesaret gösteremezseniz hadlerini daha da aşmamaları için hiçbir sebep yok demektir.

  • ingilizcem pek fena değildir. yurtdışında kalmadan getirilebilecek en iyi seviyeye getirdim diyebilirim.

    bir japon firmasıyla yaptığım görüşmede bunu söylemeden direk ingilizce olarak bir iş gününüzü anlatabilir misiniz dedi kadın.

    nedendir bilmem hiç es vermeden,
    i usually get up early dedim. sonra bi gülme geldi bana ki anlatamam. sustum, sıktım kendimi ama dayanamıyorum artık, o gırtlaktan gelen garip sesleri yapmaya başladım sonra da koyverdim kahkayı ama gözümden yaş geliyor artık görmeniz lazım. kadın zaten kleopatra'nın mumyası gibi böyle siyah küt saçlı ve yaşlı öylece bana bakıyor ifadesini bozmadan.

    neyse yatıştım, kusura bakmayın devam edemeyeceğim dedim ve terkettim odayı.

  • yıllar önce otomobili uzun yolda sürerken birdenbire arabanın anahtarını evde unuttum aq diyerek tüm ceplerimi karıştırdım.

    bulamayınca sağa çektim o an dank etti. anahtarın kontakta olduğu. 1-2 dakika güldüm kendime sanırım, anahtarı olmadan arabayı acaba nasıl sürüyordun şapşik diye.

  • günün birinde kaptan bravo’nun gemisi açık denizlerde yol alırken, gözcü direğin tepesinden seslenmiş: ‘uzakta bir korsan gemisi göründüüüüü!’

    bunun üzerine tüm mürettebat dehşet içinde sağa sola koşuşturmaya başlamış. kaptan bravo sakin bir sesle yardımcısına seslenmiş: “bana kırmızı gömleğimi getirin!”

    yardımcı derhal kaptanın kırmızı gömleğini getirmiş… bravo gömleği giyerken adamlarını savaş düzenine sokmuş ve korsanları yenmiş...

    daha sonra, gözcü bu kez bir değil, iki korsan gemisini tespit etmiş...

    kaptan bravo bu kez de kırmızı gömleğini istemiş ve yine korsanları duman etmiş.

    o akşam, bütün mürettebat güvertede oturmuş, o günkü zaferi konuşurken, adamlardan biri kaptana sormuş:
    ‘kaptanım, çok merak ettik, niye hep savaştan önce kırmızı gömleğinizi istiyorsunuz?’

    bravo cevaplamış:
    “eğer saldırı sırasında yaralanırsam kırmızı gömlek akan kanımı belli etmez, böylelikle siz de korkusuzca düşmanlarımıza direnmeyi sürdürürsünüz.”
    ortalığı bir sessizlik kaplamış... adamların yürekleri kaptanlarının cesaretine duydukları hayranlıkla güm bede güm atıyormuş...

    şafak sökerken gözcü bu kez bir değil, iki değil, tam on korsan gemisinin yaklaşmakta olduğunu tespit etmiş. mürettebat kutsayıcı bir sessizlikle kaptanlarına bakarak, onun o artık alışılagelen kırmızı gömlek talebinde bulunmasını beklemeye başlamışlar.

    kaptan bravo çelik gibi gözleriyle gemisine yaklaşan korsan filosuna bakmış, sonra korkusuzca adamlarına dönmüş ve sakin bir sesle bağırmış:
    bana kahverengi pantolonumu getirin!

    mustafa denizli şimdilik kırmızı gömleğini istiyor ama bence kahverengi pantolonu isteme zamanı geldi.

  • (bkz: ruhi çenet'in youtube kanalının çalınması)

    ruhi cenet mevzusundan sonra dikkat edilmesi gereken hususlar

    gönderici e-posta adresi: phishing e-postalarında, gönderici e-posta adresi genellikle sahte veya şüpheli olabilir. resmi bir şirket veya kurumun e-posta adresi olması beklenen bir e-posta adresi yerine, garip uzantılar veya farklı bir yapı kullanılabilir. örneğin, "info@yourbank.com" yerine "yourbank@gmail.com" gibi.

    bağlantıların adresi: phishing e-postalarında, metinlerde veya düğmelerde tıklanabilen bağlantılar sizi gerçek site yerine sahte bir siteye yönlendirebilir. bağlantıya tıklamadan önce, bağlantının url'sine bakın. resmi bir kurumun veya hizmetin url'si olması beklenir. eğer şüpheli veya karmaşık bir url varsa dikkatli olun.

    dil ve yazım hataları: çoğu phishing e-postası, dil ve yazım hataları içerir. resmi bir kurum veya şirket genellikle profesyonel bir dil kullanır ve e-postalarda yazım hataları nadirdir. dolayısıyla, beklenmedik dil veya yazım hataları içeren e-postalara dikkat edin.

    acil ihtiyaç duyulan eylemler: phishing e-postaları genellikle acil bir yanıt veya hızlı bir eylem gerektiren bir mesaj içerir. örneğin, hesabınızın tehlikede olduğunu veya bir fırsatı kaçırabileceğinizi belirten mesajlar olabilir. bu tür acil durumları yaratmak, sizi düşünmeden hareket etmeye zorlayabilir.

    kişisel bilgi talepleri: resmi bir kurum veya şirket, genellikle e-posta yoluyla kişisel veya hassas bilgileri istemez. bu tür bilgileri paylaşmadan önce, e-postanın gerçekten güvenilir olduğundan emin olun.

  • o isikli yildizlar yok mu hala ıstiklal'e gidince bize maziyi hatirlatan o yildizlar. o yildizlarin ustunde de selocanli turkcell reklami olmali tabii, yilbasindan once alisveris yapilmaya gidilmis. kar yagiyor, kalabalik ama insanlar bir birine carpmiyor. arap turistler vara vara diye cocuk kovalamiyor, sonra tramvay agaclarin arasindan yavasca geliyor, farlari acik. daha sonra yukari dogru cikiyorsun, kizilkayalar var, hemen 2 tane islak atiyim diyorsun sonra dolmusa gecerim ya da akm onunden otobuslere... kizilkayalar'a geldiginde bu adamlar gezi'de bize hamburger vermedi demiyorsun, otobuste bu soforler bizi sopayla kovaladi demiyorsun, biniyorsun kirmizi beyaz korukluye geliyorsun eve, yilbasi programinda huysuz virjin varmis, hadi bakalim...

    edit: cadde patates oldu, ne kasmışım yazarken. püü