hesabın var mı? giriş yap

  • dc'nin sinematik evrenine can vermek için radikal kararlar alan yazar/yönetmen/yönetici. bu kararlardan biri de henry cavill'ın superman rolünden kalıcı şekilde alınması oldu.

    dc, mcu'nun yakaladığı başarıyı —ya da benzer bir başarıyı— daha kolay tarifler ile elde edebilirdi. en başta yakalayamadıkları havayı, daha sonra ''marvel'a yetişmeliyiz'' telaşıyla panik hâlinde yakalamaya çalıştılar fakat yine sıçtılar. yöneticilerin saçma kararları, zack snyder gibi bir yönetmene karşı yapılan anlamsız hamleler, kaliteli birkaç yapımın kalitesiz devam yapımları derken süreç daha saçma kararlar, daha kalitesiz yapımlar ile yürütüldü. sonuç olarak —bir anlamda bir şok tedavi olması amacıyla— işleri toparlaması için james gunn'ı başa geçirdiler. guardians *ile patlayan gunn'ın formülü basit ama çalışıyordu; başarılı müzik seçimleri ile birlikte mizah tonu yüksek bir aksiyon. gunn, guardians 1,2 —ve kuvvetle muhtemel 3—, peacemaker, suidice squad gibi yapımlarda hep aynı formülü kullandı ve her ne kadar bir yerden sonra kabak tadı vermiş olsa da başarılı oldu. dc, herkesin farkında olduğu bu başarıyı toparlanıp sıçrama yapmak için kullanmak istedi ve sonucunda gunn başa geldi.

    beyaz perde tarafında dibe vurmuş olan dc için alınacak hiçbir kötü karar yok gibi gözüküyor. sonuçta tekrar yükselmek için dibi görmek lazım. dc de şu an tam anlamıyla orada. o yüzden gunn, radikal kararlar almaktan çekinmiyor. entry'nin başında belirttiğim gibi henry cavill ile yolları ayırmaktan bile çekinmedi. bana kalırsa tartışmalı bir karar. çünkü cavill, dc sinematik evreninin yüzü olabilecek tek oyuncu. kendisini ve can verdiği kahramanı sevmeyenler bile hak vereceklerdir ki kendisi superman rolünde gerçekten çok iyi. hem karaktere uyumu, hem de kendisine duyulan sevgi ile cavill, iyi pazarlama stratejileri ile epey kullanışlı olabilirdi fakat bu noktada, elden ''demek ki james gunn'ın bildiği bir şey var'' demekten başka bir şey gelmiyor. belli ki dc için çıkış stratejisi olarak tamamen yeni bir şey düşünüyor. bu yeni tasarı içinde eski dönemden bir element görmek istememiş olabilir. kararın doğru olup olmadığını zaman gösterecek ama şu an net bir şekilde söylenebilir ki dc'nin geleceği epey muğlak bir hâlde.

  • 14 ülkeden geçen ve 48.000km uzunluğa sahip pan american highway'in tek kesildiği nokta.

    unesco bu açıklığın panama tarafını biyosfer rezervi olarak belirlemiş. embera ve guna yerlilerinin de yaşam alanı.

    amerika'ya iltica etmek isteyen bazı güney amerikalılar ve afrikalılar önce brezilya'ya gelip buradan kolombiya'ya geçiyorlarmış. darien gap üzerinden geçip meksika'ya ve oradan da birleşik devletler'e varmak istiyorlarmış.

    güneyden kuzeye uyuşturucu ticaretini engellemek, yerlileri ve biyosferi korumak gibi sebeplerle darien gap'e bir yol yapılmıyor.

    peki bogota'dan panama city'e en ucuz nasıl gidilir diyorsanız. bulduğum en ucuz yol şu oldu: haritadan görüldüğü üzere bogota'dan turbo'ya otobüs bulabilirsiniz. kişi başı 30 dolar civarında biletler görmüştüm bir ara. turbo'dan feribotla kişi başı 23 dolara capurgana'ya, oradan da yine feribotla kişi başı 10 dolara puerto obaldia'ya gidebilirsiniz. puerto obaldia'dan da uçakla panama city'e kişi başı 80 dolara uçabilirsiniz.

    pan-america'yı arabasıyla, karavanıyla, motoruyla, bisikletiyle gezenler ne yapıyor derseniz; panama'nın colon ya da portobello şehirlerinden kargo gemileriyle kolombiya'nın cartagena ya da barranquila şehirlerine gidebiliyorsunuz. araştırırken gördüğüm bir sitede motor için 1000$, binek araçlar için 950-1350$ ve daha büyük araçlar için 1300-2100$ şeklinde fiyatlar var.

    bi de panama'nın bazı şehirlerinden yine kolombiya'nın bazı şehirlerine yelkenlilerle seyahat edilebiliyor. 4-5 gün süren bu yolculukla kolombiya'nın güzel şehirlerine 500-600$ dolara gidebiliyorsunuz. yelkenlilerden bazı örnekleri şurada görebilirsiniz.

    bunların hepsi alengirli işler ben darien gap'i uçarak aşacağım diyorsanız da panama city'den cartagena'ya, medellin'e ve bogota'ya 250$ civarında aktarmasız uçuşlar bulabilirsiniz.

  • bu saçmalığa tiyatro bile denmez aslında. okuyun da aydınlanın bari:

    1-darbeyi siyasal islamcı bir grup, illegal bir tarikat yapılanması gerçekleştirdi. bu özelliğiyle darbenin belirleyici yanı, şeriatçı karakteriydi. bu anlamda 15 temmuz, aydınlanma, laiklik ve demokrasi karşıtıydı. böylece, bir yan sonuç olarak sadece kemalistlerin darbeci olduğu şeklindeki gerici-liberal ezber de yıkılmıştı.

    2-darbe, akp’nin yaratmaya çalıştığı efsanenin tersine, sokağa çıkan ve sayıları 10-15 bin kişiyi geçmeyen siviller tarafından değil, cumhuriyetçi ve yurtsever askerler / subaylar tarafından bastırıldı. yüksek ateş yeteneğine sahip askerleri bir avuç silahsız sivilin durdurması mümkün değildi. kaldı ki, gazete ve televizyonlarda yayınlanan tankların üzerine çıkmış yurttaş görüntüleri darbe bastırıldıktan sonra, gece 24.00-02.00 saatleri arasında sokağa çıkan insanlardı. o tanklar ise darbeyi bastırmak üzere gelen zırhlı birliklere aitti.

    3-erdoğan-akp yönetimi, darbenin bastırılmasını siyasal bir fırsata çevirerek –erdoğan ‘allah’ın lütfu’ demişti- 20 temmuz’da olağanüstü hal (ohal) ilan etti ve kendi darbesini yaptı. demokratik hak ve özgürlükler askıya alındı. adım adım cumhuriyetin kurumlarının tasfiyesine gidildi

    4-türkiye, fiilen başkanlık rejimine geçirildi. ardından 16 nisan 2017’de hileli bir referandumla her darbeden sonra yapıldığı gibi, yeni rejime uygun bir anayasa yapıldı. böylece totaliter bir rejimine geçişin sözde hukuksal zemini yaratıldı. yeni darbe anayasası ile meclis’in yetkileri sembolik hale getirilerek, parlamenter demokrasiye son verildi. tbmm, 1908 hürriyet devrimi ile ikici kez açılan meclis-i mebusan’dan daha geriye savruldu.

    5-ülkeyi yüzde 8 ila 12 arasında olduğu tahmin edilen toplumsal desteğe sahip küçük bir şeriatçı azınlık teslim aldı. cumhuriyet’ten geriye kalan her şeyin tasfiyesine girişildi. tsk dağıtıldı. aydınlanmacı ve modernist bir geleneğe sahip olan askeri okullar kapatıldı. laik kurumlar dağıtıldı. devlet, ortaçağ anlayışı ve emevi gericiliğine yaslanan bir ideolojik anlayışla yeniden yapılandırılmak istendi. ancak başarılı olunamadı, ülke hala içinde yaşadığımız yeni bir krize sürüklendi.

    debe editi: okuyan, beğenen, favlayan herkese çok teşekkür ederim. bu kadar dikkat çekince kaynak belirtme ihtiyacı duydum, bu saptamalar merdan yanardağ'a ait: kaynak

  • muharrem'e, oğan'a verecek gençler bunları izleyip daha kötüsünün olamayacağını anlaması lazım. tek alternatif kılıçdaroğlu şuan. mesele ideoloji meselesi değil. memleket meselesi.

  • 8 yaşında bir gudik olarak, kokpitte uçmak..

    evet efendim, bu hikayedeki gudik benim.. annem, ablam ve ben bir yaz tatili sonunda, trabzon'dan istanbul'a dönüyorduk.. istanbul havayolları vardı o zamanlar.. alana gittik kontroller yapıldı, uçağa bindik, yerlerimizi bulduk oturduk.. herşey yolundaydı, ta ki ön kapının orada yaşanan kargaşayı farketmemize kadar.. kabin ekibi ve alan çalışanları çaktırmamaya çalışıyorlardı ama bir ellerinde telsiz, diğerinde listeler, hostesler sayım yapıyorlar vs.. dedik bir şey var kesin.. tam o esnada, içlerinden birisi koşar adımlarla bize doğru gelerek :

    - yenge, sizi allah gönderdi!

    diyip, annemin yanına geldi.. babamın arkadaşıymış bu beyefendi, şirketin sorumlularından da biriymiş.. çömeldi koridorda, başladı anlatmaya..

    - yenge, bir problemimiz var.. yanlışlıkla çift bilet basmış arkadaşlar.. 2 kişi ayakta kalıyor bu duruma göre.. şimdi ben sizden rica etsem, siz ve çocuklardan biri kokpitte misafirimiz olsa.. sizden başka kimseye güvenemem bu şartlar altında..

    annemin yanıtını beklemeden, ben hemen kemerimi açtım tabii.. böyle bir fırsat kaçar mıydı hiç? zaten uçak daha havalanmadan korkudan 5 kez tuvalete giden ablamın gözleri iyice büyümüştü o anda, öldürsen gitmezdi kokpite.. hakkını da yemiş olmuyordum yani.. neyse efendim, biz annemle gittik kokpite.. daha önce hep tv'de gördüğüm düğmelerle dolu tavan gözlerimin önünde.. pilot amcaların da her zamanki gibi karizmaları üzerinde.. pilotların arkalarındaki koltuklara kurulduk annemle bir güzel, sohbet başladı akabinde..

    - adın ne senin yavrum?
    - (etrafa şaşkın şaşkın bakarken) a little bird told me..
    - korkuyor musun?
    - (deli misin amca? rüyada gibiyim) yoooo korkmuyorum...
    - aferin sana.. bak şimdi, sana rotamız boyunca hangi şehirlerin üzerinden geçtiğimizi söyleyeceğim..
    - tamam..

    sonra hatırladığım, birkaç ingilizce muhabbet, geçtiğimiz şehirler, otomatik pilotun ne olduğunu bana anlatmaları vs vs.. tek haneli yaşlarımın en eksantrik anısıdır belki de.. ah ulan diyorum bu yaşımda olacaktı ki her ayrıntıyı hatırlayayım, acayip acayip sorular sorayım pilot amcalara.. bir de diyeyim ki mesela, "abi sesiniz çok normal bak burada, şu yolculara yapılan anons esnasında kasmayın bu kadar.. hatta içinizden bazıları o kadar abartıyor ki, insan telefon sapığı uçak kullanıyor, birazdan da üflemeye başlayacak hissine kapılıyor, etmeyin.."

  • kadınların karsı cinsi sınamak için bilinçli veya bilinçsiz olarak uyguladıkları testlerdir aka "fitness test". bu testlerin sıklıgı vede siddeti erkek ve kadın arasındaki ilişkiye göre degişir.

    shit testleri ne kadar erken fark edip, dogrudan cevap vermeden espriye vurarak, onaylayarak veya sorunun asıl amacını fark ettiginizi göstererek cevaplarsanız o kadar basarıyla gecmis olursunuz.

    bir kac örnek soru yazıp cevaplayayım konseptin daha iyi kavranması için.

    - sokakta gördügün bütün kızlara gelip böyle asılıyor musun?

    + yalnızca ilgi çekici bulduklarıma.

    + fırsat buldukca.

    - daha önce kac kisiyle birlikte oldun?

    + 70.5 oldu seninle birlikte, yarımın nereden geldiğini sorma. ( herhangi uçuk bir rakam olabilir )

    + sen ilksin. ( tecrübeli biri oldugunuz asikar ise )

    - sen az once yan masadaki kızları mı kestin? (büyük ihtimal kesmediğiniz halde sorulmustur bu soru )

    + göz alıskanlıgı, su ana kadar ilgimi korumayı basardın yerinde olsam cok dert etmezdim.

    ilk bakışta yukarıdaki soruları düzgünce cevaplamakta bir sakınca olmadıgı görünsede soruları uygun bir şekilde cevaplamamak, kadının size olan arzusunu azaltır.

    http://www.urbandictionary.com/….php?term=shit test

  • hayır bir şey değil, verilecek cevaplar bi seferde öğrenemilmiyor ki, gelişe gelişe, pekişe pekişe:

    acemilik dönemi:
    -cinsi nedir?
    -kangal.
    -kaç yaşında?
    -2.
    -o zaman bu kırma.
    -yok değil.
    -çok küçük bu.
    -işte hastalık geçirdi güdük kaldı...
    -hayır kırma.
    -ya valla değil bakın aldığımız ye--
    -kırma!
    -ama--
    -sus!
    -*kısık sesle* kırma diil ama olsaydı da severdik biz :(

    öğrenmeye başlarken:
    -cinsi nedir?
    -kangal.
    -kaç yaşında?
    -eee.. 6 aylık.
    -hmm kırma bu.
    -yoo değil niye?
    -bunların arka ayağında tırnağı olur fazla, o yok.
    -e aha var işte, bu ne?
    -y-yok daha büyük olması lazım!
    -iyi kırma o zaman.
    -oley :) kırmaymış

    bıkkınlık dönemi:
    -ne cins?
    -kangal.
    -kırma mı?
    -değil, küçükken hastalanmıştı, bi de döndüreyim şöyle bakın tırnak.
    -belli belli safkan bu, çok güzel.
    -aa oley sonunda!
    -bizim köyde var onlar at kadar. sizinkinin kafası küçük, kafası küçük kangallar oyuncu olur.
    -öfff...

    son durum:
    -ne cins?
    -golden retriever.

  • binaya her geldiğimde asansörü 6. katta buluyordum. polat alemdar gibi ben de ilk seferinde olabilir dedim. ikincisinde tesadüf dedim. üçüncüsünde ise bu işte bir ibnelik var diyip asansörden indikten sonra bekledim. asansör ben inince , otomatik olarak yukarı çıktı ve 6. katta durdu. bekledim ancak inen de olmadı.

    meğer benim komşum olan şahıs *, asansörcüyü kafalayıp , her seferinde kendi katına (6. kat) çıkacak şekilde ayarlatmış.

    sonraki bakımda düzeltdi ve her seferinde otomatik olarak zemin kata göndermesi şeklinde ayarlandı.

    bu düşünce veya ayar , her ne kadar enerji sarfiyatını artırsa da binaya giren için elinin dolu olması veya acil ihtiyacı olması açısından güzeldir.