hesabın var mı? giriş yap

  • gulmenin bulasici oldugunu gostermis cocuklardir. aksam aksam guldurdu sevimli sey, nasil da kikir kikir guluyor.

  • ibrahim tatlıses 1, mehmet ali erbil 2 bunlar ne yapsa millet hoşgörü ile yaklaşıyor. ibrahim tatlıses'in bir cinayette azmettiriciliği var, eski karısının topuklarına sıktırmışlığı var ama görsen halkın sevgilisi. mehmet ali erbil'de öyle hangi skandal olursa olsun halk önemsemiyor, hoş görüyor. sanatçı yaşamında aşırılık falan olur eyvallah ama bu artık aşırılık değil bildiğin suç. ilginç milletiz vesselam. yapamadığımız ahlaksızlıkları yapabilenleri hoş görerek kendi iç dünyamızda rahatlıyor muyuz ? çözemedim.

  • türk hükümdâr mete han'ın bizzat kendi icadı olan savaş aleti.
    ucuna açılan delikler, temren mili, yün iplik vs. sayesinde fırlatıldıktan sonra ıslık sesi çıkardığı söylenir.

    çavuş oku tabiri de kullanılır ki bunun sebebi bir dönem sadece rütbeli askerlerin kullandığı bir ok olmasıdır.

    vilhelm thomsen'ın orhon yazıtları ile ilgili bildirisinde de adı geçen oklardır.
    türkler ve moğollar dışında hiçbir milletin bilmediği bir savaş aletidir.

    1986 tarihli türk kültürü araştırmaları'ndan:

    mete han, bir gün emrindeki askerlerin gözü önünde en sevdiği atına bu oku yöneltir ve yaydan bırakır. kimi asker aynısını yaparken kimisi tereddüt eder. bunun üzerine mete, itaat etmeyen askerlerini idam eder.
    başka bir gün bu sefer babasının en sevdiği atına bu oku fırlatır. bu sefer tüm askerleri ona uyar ve atı vururlar.
    üçüncü seferde ise mete han, kendisini çinli karısının dolduruşlarına gelip de öldürmek isteyen babası ile avda iken oku babasına yöneltir ve bırakır. bunun üzerine bütün askerleri de aynı şeyi yapar ve mete, hükümdâr olur.

    daha sonraki savaşlarında bu ıslıklı oku her zaman kullanacaktır türkler. hem öldürme hem de hedef bildirme konusunda muazzam işlev görür. zaten düşmanlar ve düşman atları da bu ıslık sesini duyunca afallar.

    savaş meydanında hücum ederken hayatınızda ilk defa tepenizde binlerce ıslık çalan ok ve bu okların çıkardığı müthiş sesi düşünün. atlar, binicilerini üzerlerinden atıp kaçıyorlarmış.

    türk dünyası araştırmaları vakfı'nın yayımladığı uygur devletleri ve tarihi adlı bir makalede de çinlilerin bu oku gökte uçan korkunç canavar kuşlara benzettikleri ve gece baskınlarında bu sesi işittiklerinde hemen savaş pozisyonuna geçtikleri lâkin kimsenin gelip gitmediği, türklerin bu şekilde psikolojik olarak çinlileri inanılmaz şekilde yıprattıkları söylenir.

    müthiş...

  • cem yılmaz'ın en iyi filmi. ona buna gönderme yok, bilim kurgu yok, sosyal medya jargonu yok, zoraki espriler yok. güldüren, üzen ve sonunda hafif gözleri de nemlendiren sıcacık bir film.

  • adamin biri bi bara girer. barmenin tam karsisina oturur.

    - barmen ! herkese benden viski ! ama sende ic ! der.

    herkes alkislar eder, barmen dahil herkes icer. bir sure daha gecer. adam tekrar ;

    - barmen ! herkese benden viski ! ama sende ic! der.

    yine alkislar kopar. barmen ve musteriler icerler. bi sure gecer, adam kalkar kapiya yonelir. o ara barmen yakalar ;

    + versene lan paralari ibiş ! o kadar viski ismarladin ! der.

    adam ;

    - benim icimden geldi ismarladim, hic param yok ki? der.

    barmen bunu oyle bi guzel marizler, paket yapar, atar disari.

    aradan 2 gun gecer. ayni adam yine bara gelir. barmenin karsisina oturur.

    - barmen ! herkese benden viski ! ama sen icme, icince sapitiyosun. der.

    yazarin notu : dinleyince komik gelmisti.

  • 147 tl köprüye değil ki.
    50 tl filan köprüye gidiyor.
    50 tl veysi, süleyman, hadi gibi gazetecilere, 47 tl’si sosyal medya köpeklerine gidiyor. vizyon budur

  • karadeniz’in bi ilçesinde okul müdürü olarak görev yapıyordum. aynı okul bahçesinde iki okuluz. ilkokul ve ortaokul aynı bahçeyi kullanıyor fakat müdürlükler ders giriş çıkış saatleri vs farklı.

    yıl 2017 ya da 2016 sonları. hava inanılmaz rüzgarlı. öğretmen arkadaşlar dersteyken gruba mesaj atma gereği duyuyorum tenefüste öğrenciler dışarı çıkmayacak çok rüzgar var diye. ağaç kopar dal uçar ne bileyim evlerdeki çatılardan biri sökülür tedbiren yani.

    gruba mesajı attıktan sonra odamın camını açıp sigara yakıyorum. nöbetçi şurda durur ben şurda dururum falan. o sırada bizim binanın köşesinde oynayan çocukları görüyorum. 10-15 çocuk derste olmaları lazım ama öğretmen falan da yok başında serbest etkinlik saati dedikleri saatlerden. çocukların başında niye öğretmen yok diye sinirleniyorum nedensiz yere. ilk kez bas bas bağırıyorum çocuklara okulda fiziki olan bir sınır varmışcasına bahçeyi bölen gidin kendi tarafınıza oynayın diye bağırıyorum. normalde okula girerken paçama yapışan el kadar bebeler korkuyla kaçıyorlar kendi okullarına doğru. ulan niye bu kadar çok bağırdın hayvan herif diye kendi kendime dellenirken gözümün önünden beyaz bi sütün geçiyor. yere düşmesiyle birlikte paramparça olup okulun duvarlarına çocukların oynadığı alana kadar yayılıyor.

    gerizekalı müteahhit bozuntuları tükürük kadar yapıştırıcı ile okulun çatı sırtını mermer döşemiş. 50x100 ebatlarında mermer bi blok şiddetli rüzgarda uçup okulun bahçesine düşüyor. kopan mermer parçalarına baktığımda şunu gördüm bahçede öğrenci olsa bileklerinde kopartırdı. öyle büyük öyle keskin. 5 kat yükseklikten yere çakıldığı an gitmiyor gözümün önünden. sebepsiz yere çocuklara bağırmam da.

    akabinde hizmetli ile birlikte belimize urganları bağlayıp çatıya çıktık o bir tarafı ben bir tarafı hemen hemen hepsi kopmak üzere olan 2011 yapımı sözde yeni okulun çatıya yapılmış mermer sırtlıklarını söktük.

    not: okul bu sene depreme karşı dayanıksız diye yıkıldı. 9 yıllık okul binasının yıkılması hakkında kimse soruşturma geçirmedi kimse ceza almadı.

  • gerçek tarihçesi , üsküdarlı bilge yusuf ile rum balıkçı stelyonun hikâyesine dayanır.
    1895 eminönü yemiş iskelesi , balıkçı kahvesine giren osmanlı zabiti " - bre yusuf , herkese benden okkalı bir kahve , ama şurda oturan rum palikaryasına yok..ona , kahvem de akçem de haramdır "..der..bilge yusuf kahveleri ikram eder , bir kahve de palikarya stelyo nun önüne koyar..zabıt adeta kükrer.." - ben , ona haramdır demedimmi yusuf " ..bilge yusuf , hiç istifini bozmaz.." - komutan , o kahve benden , ona da helaldir " der..stelyo minnetle bakar yusufa..1905 olur , samos ( sisam ) arasında rum isyanı başlar.. damat ferit paşa adaya asker çıkarır..bilge yusuf da askerdir ve adaya çıkan askerler arasındadır. ancak ilk çatışmada esir düşer..2 yıl yatar samos zindanlarında..2 yıl sonunda rum çeteciler , esir pazarında satışa çıkarır yusufu..mezatda 5 para - 7 para sesleri arasından bir ses yükselir." - o türke benden 5 kuruş , hemen alıyorum..".sessizlik hakim olur , rum alır yusufu arabasına köyün dışına çıkarır. denize yakın bir yerde arabasını durdurur , döner yusufa " - serbestsin bilge yusuf " der..yusuf inanamaz duruma , rum un ellerine kapanır.." - beyim , kimsin necisin, beni neden özgür bırakırsın " der..rum döner yusuf'a " - ben balıkçı stelyo " der..yusuf çözemez durumu , adamı tanımaz bile..rum , uzun uzun anlatır ,12 yıl öncesine , yemiş iskelesine döner , detaylarıyla o günü anlatır ve " - işte ben , bir fincan kahveyi helal ettiğin balıkçı stelyo " der. göz yaşları sel olur..sarmaş dolar olurlar..stelyo , yusufu , kaçak yoldan istanbul'a gönderir. bu dostluk 35 yıl devam eder..her yıl birbirlerini ziyaret ederler.her ziyarette bir fincan kahve mutlaka vardır. çocuklarına , torunlarına anlatırlar dostluklarını ve " bu kahvenin 40 yıl hatırı var " derler. bu hikayeden benim çıkardığım ise siyasetçilerin gazıyla milliyetçi olmaktansa insan olabilmek ne güzel şey.