hesabın var mı? giriş yap

  • almadan önce gerekli mi diye çok araştırılan bir cihaz. ben araştırmaya başladığımda şu anki fiyatına ulaşmıştı bile. bu nedenle fiyat & performans açısından benzeri bir araştırmanın içinde olanlar için uzuuun bir inceleme yazısı yazmak istedim.

    ilk olarak herkesin kafasındaki tek soru; airwrap’in bu paraya değip değmeyeceği. işin komiği, avrupa’daki, amerika’daki kullanıcıların da tek derdi o. yani oradaki ortalama bir insan için de ciddi bir paraya karşılık geliyor kendisi.

    bu kritere cevap vermek çok güç. şöyle diyeyim; bence bu ürüne verdiği paraya asla acımayacak çok küçük bir grup insan var, onlar da ısıl işlem olmadan asla ama asla saçını kullanamayanlar.

    bunu biraz açalım.

    şimdi senin doğuştan düz saçın vardır ama dalgalı seviyorsundur. paran çoksa al ama değmez.
    saçın dalgalıdır ama yüzüne düz saç daha çok yakışıyordur. gene değmez.

    demek istediğim, saçını iyi kötü doğal haliyle kullanabilen kimsenin vereceği paraya değmez bence bu. bazen “saçım düz, kalın telli, airwrap’in dalgaları tutmuyor” gibi yorumlar okuyup üzülüyorum. mis gibi kalın telli, düz saçım olsa hayatta bu parayı vermem bir saç şekillendiriciye.

    peki, kimler verdiği paranın bir kuruşuna bile acımaz? işte benim de içinde olduğum bu grup, gerçekten cihaza aşık olacak olan kişilerden oluşuyor:

    - saçı ince telli,
    - kırılmaya yatkın,
    - ne yaparsa yapsın saçı elektriklenen,
    - ısı görmeyince ne düz ne dalgalı, her telden çalan bir saç ile başa çıkmaya çalışan,
    - duştan çıkıp saçını kurulayıp hazır olan herkesten nefret eden (opsiyonel, nefret olmasa da inceden bir uyuz olmak yeterli),
    - bu saçla dışarı çıkacağıma yatar uyurum diye planlarını iptal edesi gelen,
    - ulan saçı gene salamadık yaa, neyse baş ağrısından çatlatsa da topuz yapmak zorundayım diyen (true story),
    - …

    örnekler çoğalır gider. işte bu, ne idüğü belirsiz saçlara sahip kız kardeşler dyson airwrap ile yeniden doğmuşa dönebilir.

    (bu arada, böyle anlattım ama bu saç tipi %90 kıvırcık / kıvırcığa dönük dalgalı saçlı olduğunu anlamayan insanlara ait. curly girl method’u araştırıp bir airwrap parasının 10’da biriyle mükemmel dalgalı saçlara da yelken açabilirsiniz. benim bile ne düz ne dalgalı saçım bu yöntemlerle bir hayli günlük kullanılabilir bir hale geldi -aşırı güzel oldu demiyorum- ama süreç meşakkatli.)

    gelelim çabuk yıpranan saç kısmına. zaten ince telli saçların kabusudur bu. benim saçlarım biraz içsel ve dışsal faktörler nedeniyle gerçekten çok ama çok güzel göründükleri zamanın gerisindeler şu an. sorun değil, yine toparlar. gel gelelim saçım azıcık düzgün görünsün isteyip düzleştirdiğim her seferde aşırı yıpranmalara maruz kalıyordum. ki düzleştirme dediğim de ayda 1-2 falandır. saçımın hassaslığını oradan anlayın.

    dyson’ın hava akımıyla şekillendirmesi falan biraz hikaye, sıcaklık maksimumdayken cayır cayır valla. o yüzden mümkün oldukça orta seviyede bir kurutma işlemi yapıyorum.

    düzleştiriciyle karşılaştırayım, bu kadar sık kullanımda düzleştirici 100 üzerinden 95 zarar verecekse dyson 20 falan veriyor. ama yine de biraz zarar veriyor.

    not: ben ısıdan koruyucu herhangi bir sprey kullanmadım, çünkü araştırdığım ürünlere pek güvenemedim. önerisi olan varsa ve mesaj atarsa çok memnum olurum. haliyle bu dediğim oranlar yıkanmış ve uygun bir saç ürünüyle saç şekillendirmeye hazırlanılmış versiyon için geçerli.

    diğer madde, peki dyson saçı gerçekten güzel şekillendiriyor mu?

    madde madde yazayım;

    - yumuşak düzleştirme fırçası: benim saçımı elektriklendirdi ama nazik bir düzleştirme etkisi var. ben verim alamadım çok. normal makineyle üstten ısı versem gene buna yakın düzleşirdi saçım.

    - sert düzleştirme fırçası: işte aşk yaşadığım icat. hem hacimli hem de neredeyse dümdüz bir saç yaratıyor. düzleştirici ya da fön düzlüğü arayanı tatmin etmez yalnız, doğal görünümlü bir düzleştirme bu. nasıl anlatsam bilemiyorum, açıp videolarını izlemek gerek. elimi saçlarımdan alamıyorum, tutup öpesim geliyor ahahah.

    - düzleştirici kurutma başlığı: valla yüzyılın icadı. saçı güzel kurutuyor hadi ok, bu paraya onu zaten yap da, elektriklenmeyi de gerçekten çok iyi alıyor bu aparat. tabii bu geçici bir etki, hele ki ben gibi nemli bir şehirde yaşıyorsanız ister istemez birkaç saat sonra nemden kabarıp elektriklenebiliyor saç. ama genel olarak etkisi bana yetti de arttı.

    - yuvarlak hacimlendirici fırça: klasik fön fırçasına benzeyen bu fırçayı sadece düz durmamakta aşırı inatçı katların ucunu şekillendirmek için kullanıyorum. iyidir.

    - 30 & 40 mm airwrap: 1 kere kullandım, dalga isteyeceksem saçımı doğal kullanıp kıvırcık kız uygulaması yapıp daha az güzel görünürüm ama en azından daha az uğraşmış olurum dedim. biraz üşendim ama alınacak verim el alışkanlığıyla da artınca belki düzenli kullanılır.

    beklediğimden de uzun bir yazı oldu. çok ciddi bir paradan bahsediyoruz, bu nedenle umarım birilerine faydası olur.

    sonuç; okuyun işte, o kadar yazdık. *

  • havayolu şirketinin ayıbıdır. tek başına seyahat etmeye bu kadar meraklıysan, milyarder sevgilin sana özel jet alsın.

    para gücünü kullanarak zorbalık ve sonradan görmelik yaparak tüm koltukları alıp diğer yolcuları mağdur etmek olacak iş değil.

    böyle bir şey ancak senin gibi görmemişlerin işidir.

    bu ayıp da sadece sana değil havayolu şirketine de yazar.

    kim ne derse desin.

    böyle bir şey ne etik kurallara sığar, ne de kurumsal imaja uyar.

    demokratik ve gelişmiş bir ülkede böyle bir şey yaşansa, o havayolu şirketi dava edilip hayli yüksek miktarda tazminat ödemeye mahkum edilebilir.

    para ile kral hayatı yaşayacaksan, başkalarını mağdur etmeden yaşayacaksın.

    zorbalığın ve görmemişliğin lüzumu yok.

  • ulan hala anlamadınız mı ? termos pahalı değil, biz fakiriz. araba pahalı değil, biz fakiriz. rakı pahalı değil, biz fakiriz. kitaplar pahalı değil, biz fakiriz. yani şunu anla güzel kardeşim, biz türk halkı f a k i r i z.

    edit: tamam termos pahalı amk. kabul ediyorum, pahalı termos. mesaj atmayın yeter.

  • yıl olmuş 2021 hâlâ yok mehdi yok seçilmiş kişiyim, pokemon musun lan kim seçiyor seni?

    dizide racon kesip posta koyan adam kafasına takke takıp beyblade gibi dönüyor, vay abw çok değişik kafalar.

  • klasik baba filan değildir. klasik babanın gömleğinin ya da tişörtünün cebinde her daim bir paket maltepe bulunur, elleri de sigara kokardı. nerede klasik amk bu jagler kokan babalar anlamıyorum. ben babamın bir defa diş fırçaladığını gördüm ömrümde, onda da 9 ay sonra kardeşim oldu amk.

  • bu gündem yoğunluğu konusunun evreleri var:

    1) yazının icadı
    2) matbaa
    3) günlük gazeteler
    4) radyo
    5) devlet televizyonu
    6) 24 saat haber yayını yapan özel tv'ler
    8) internet üzerinden yayın yapan düşük bütçeli ekipler
    9) sosyal medya (bugün)
    10) ai destekli sosyal medya algoritmaları (yarın)
    11) vr destekli yayınlar (ertesi gün)
    12) beyin ölümü (3 vakte kadar)

    bence sosyal medya büyük bir kırılma noktası oldu. bunu hala tam kavrayamadık. insanın mevcut tüm zayıflıklarının, komplekslerinin, algı yetersizliklerinin etkisini yüzlerce kat arttıran bir yapıya sahip. facebook'un fake news filtresi gibi çabalarla bu gidişat yavaşlatılabilir ama geriye döndürülemez.

    tabii bunlara ek olarak, türkiye gündemi de son 5 senede aşırı hızlandı. sadece algı değil, reel gündem de değiştiğinden biz çiftkatlı yoruluyoruz.

    ***

    ben de sürekli uymuyorum ama %90 izlediğim yol şu:

    1) türkçe gazete, tv, haber takip etmiyorum. sıfıra yakın bilgi, sıfırın altında kaliteli düşünce, maksimum sinir harbi. her yayın, iktidarla olan organik ilişkisi -veya bunun eksikliği- üzerinden tanımlanıyor. medyanın normu bu değil. türkiye dışına çıkmadan anlamak zor bunu.

    2) hangi dilde olursa olsun, son dakika haberlerine kesinlikle bakmıyorum (en azından mossad maaşımı kestiğinden beri). ne gereği var? haber platformları birbiriyle yarışmak için saçmalıyorlar. 1-2 gün gecikmeyle öğrenin ama damıtılmış olsun, bağlama otursun, sakin kafayla yazılmış olsun.

    3) haber için sosyal medya takibi, sadece deprem, gösteri, vb acil durumlar için değerli. onun dışında tam bir confirmation bias cehennemi. sosyal medyayı hobiler, ilgi alanları için takip ediyorum. hatta daha da iyisi, iyi bilmediğiniz konulardaki seçkin yayınları, kişileri takip için güzel.

    4) 30-60 saniyelik, bol efektli haber videolarını görünce kapıyorum. dikkat kıtlığı çeken bu vine neslini daha da dikkat kıtı yapan şeyler bunlar. biz amerikan başkanı, apple ceo'su, elon musk filan değiliz ki kardeşim, zamanımız o kadar değerli değil. 10 tane kısa video izleyeceğine, 10 tane tweet okuyacağına, bir tane derinlikli yazı oku, podcast dinle.

    5) sabah uyanınca ilk işim, gece yatarken son işim telefona bakmak olmamalı. bazen elim gidiyor, farkedip kendimi zorla durduruyorum. bilgisayara da eklentiler kurdum, mesela çalışırken 5 saat boyunca sosyal medya sitelerini engelliyor. kendi kendimle savaş halindeyim resmen. elbette sonunda bu savaşı kazanamayacağız. dediğim gibi vr/ar teknolojileri hayatımıza entegre olunca pek şansımız yok. ama en azından mağlubiyeti geciktirebiliriz.