hesabın var mı? giriş yap

  • maçtan önce, beşiktaş'ın kalesinde kimin oynayacağını merak ediyordum. ilk yarı bitti, hala kimin oynadığını merak ediyorum.

    edit: dk 54. günay oynuyormuş.

  • level 72 bir kezban olarak bir örneğini verdiğim şey:

    "beni çekemiyorsan, anten tak,
    sen bana değil de, kendi yaptıklarına bak,
    neden böyle davrandığımı merak ediyorsan,
    ufff snne be slk.:ss.s.s:s"

  • atlatmış biri olarak, yaşadıklarımı anlatmak istediğim hastalık.
    yaklaşık bir ay kadar önce öksürük başladı, ve artarak devam etti hastaneye yatana kadar. 3-4 gün sonra ise göğsümde net bir daralma hissettiğimi hatırlıyorum. birkaç gün daha bekledim ama öksürük artık dayanılmaz seviyedeydi ve halsizlik, bitkinlik, ateş , üşüme de vardı. akşam ateş 39'a çıkınca özel bir hastaneye gittim. serum verdiler ve akciğer tomografisi çektiler. doktor tomografi ve belirtilerle birlikte 'yüksek ihtimal koronasın, 15 gün evden çıkma' dedi. bu şüpheyi ortadan kaldırmak için sonraki gün bir devlet hastanesinin aciline gittim. akciğer filmi çekildi. şikayetleri dinleyip tomografiyi de gören doktor, buzlu cam var, yatış veriyorum dedi ve covid 19 testi yapıldı. bi odada tek başıma kalmaya başladım. hakkını vermek lazım, oda rahattı ama tek başına olmak ve covid olma şüphesi zordu(daha test sonucu açıklanmamıştı). 3 gün sonra test açıklandı, herşeye rağmen negatif bekliyordum çünkü, ocak ayında influenza geçirmiştim ve öksürük tam geçmemişti. dolayısıyla ben buna yoruyordum bu durumu, konduramadım yani. ancak sonuç pozitif geldi. büyük şok oldu. ancak hastanedeki her geçen gün şikayetlerim azaldı. ateş zaten ilk gün düşmüştü, öksürük de baya azalmıştı. hastanedeki 4. gün doktor taburcu olacağımı, genel durumumun iyi olduğunu söyledi. akşamına taburcu oldum. taburcu olmadan ikinci test için sürüntü alındı. hastanede hergün verilen ilaçlara 2 gün daha devam ettim. bu süreçte tat ve koku almada da değişiklikler vardı. net olarak farkettiğim kolonyanın kokusu çürümüş birşeyi andırıyordu, çay da hiç çay gibi değildi. test 3 gün sonra açıklandı. negatif geldi. aynı gün 3. test için tekrar hastaneye gittim. 3. test sonucum da negatif geldi. ilk negatif test sonucum üzerinden iki hafta dolduğu gün kızılayda plazma bağışında bulundum. evden bu iki durum haricinde hiç çıkmadım. taburcu olalı iki haftayı geçti. aslında bunları paylaşmayı düşünmüyordum ama süreci merak edenler olur diye paylaşmak istedim. neyse allah herkese şifa versin. inşallah en kısa sürede biter bu süreç.

    edit: bazı bilgileri buraya ekleme ihtiyacı doğdu. 28 yaşındayım, istanbul'da yaşıyorum. sigara kullanmıyorum ve kronik bi rahatsızlığım yok. covid olmadan da hijyene dikkat eden biriyim, ancak maramaray kullanıyordum. tahminim bi şekilde marmarayda bulaştı.

  • probleme sebep olmayacak harekettir. doktorluk unvan hekimlik meslektir. doktor olmak için hekim olmanız gerekmez.

  • böyle troll başlıkları yemlemek pek iyi birşey değil ama turizm krizinin bitmediğini, turistik tesislerin ve turizm firmalarının ağır bir darboğazda olduğunu şu şekilde açıklayabilirim. otelcilikte iki adet terim vardır; adr ve rpar. adr, average daily rate demek. yani otelin günlük sattığı odaların fiyatının ortalaması. rpar ise revenue per available room; otelin günlük oda satışından elde ettiği toplam gelirin, otelin toplam oda sayısına bölünmesi. bir oteli başarılı kılan şey doluluğu, toplam getirdiği misafir değildir. bahsettiğim bu iki orandır. birçok otel müdürü bu oranlarının yüksek olmasıyla övünür çünkü bu iki oranlar yüksekse oteliniz gerçekten para kazanıyordur. her gün oteliniz %100 dolu bile olsa, oda fiyatlarınızı komik fiyatlara sattığınız sürece;

    1. elde ettiğiniz gelir, operasyonu çekip çevirecek bütün maliyetleri amorti edemeyecek.
    2. tesisin demirbaşları, oda malzemeleri, hatta personeli boşa yıpranacak.
    3. tesisin müşteri portföyü düşecek.
    4. sonuç olarak ya kar edemeyeceksiniz ya da elde ettiğiniz kar gelişime engel olacak kadar az olacak.

    3 sene önce istanbuldaki otellerin adr'ı 200-250 tl bandındaydı. şimdi birçoğu 130-140 tl'den yukarı çıkamıyor ve bu bahsettiğim oteller 4-5 yıldızlı zincirler. yani bu oteller odalarını ortalama ancak 130 tl'den satarak doldurabiliyorlar. çünkü odalarını acenta ve şirketlere 30-40 dolara, avrupada standart bir hostel odası fiyatına satıyorlar. çok değil 3 sene önce bu fiyatlar aynı doluluk oranlarıyla iki katıyken böyle bir ortamda türk turizmi için olumlu bir yorumda bulunmak mümkün değil. ülkenize gelen turist sayısı ne kadar çok olursa olsun, eğer para bırakmıyorsa ülke için zarardır. maddi olarak zarardır, imajı yönünden ayrı zarardır. ben bir acenta çalışanı olarak eylül ayında grubuma istanbulda otel bulamıyorum mesela. her yer dolu. fakat bu iyi bir şey değil çünkü yok pahasına satılıyor bu odalar.

    yurtdışından turist getiren acentalar için de durum farklı değil. uzakdoğulu bir misafir 7 gece 8 günlük bir türkiye turuna uçak bileti hariç 250-300 usd para ödüyor. bu parayla avrupada 7 gün gezmeniz için aç kalmanız gerekir. daha da beteri, buraya ancak bu parayı ödeyebilenin geliyor oluşu. yani düşük gelir grubuna ait, ziyaret ettiği ülkeye acentaya verdiği para hariç ekstra maddi katkı sağlamayan-sağlamak istemeyen- grubun geliyor oluşu.

    toparlamak gerekirse; ülkeye turist gelmeyince oteller hemen fiyatları indiriyor, acentalar fiyatları indiriyor. böylece sadece düşük gelirli müşteri grubu ülkeye ziyarete geliyor. onlar da tur dışı para harcamıyor. oteller hem tesislerini yıpratıyor, hem de bu kadar düşük fiyatların altından kalkabilmek için iç turiste(yani kendi vatandaşına) fiyatları yüksekten satıyor. bu sefer de türk turisti küstürüyor ve yurtdışına kaçmalarına sebep oluyor. yani ortada göz göre göre lose-lose durumu var. hiçbir şeyin şahlandığı yok.

  • o kadar çok youtuber var ve o kadar farklı isimde, etikette videoları var ki tüm anahtar kelimeleri ele geçirmiş durumdalar. youtube buna bir çözüm bulmazsa kendi bacağına sıkmış olur.

    youtube'u nasıl çöplüğe çevirdiklerini örneklerle anlatayım:

    >> mesela "olta" konusunda merak ettiğiniz bir şey var, oltacılıkla, balık avlamayla ilgili / alakalı videolar gelsin diye "olta" (ve alakalı anahtar kelimeleri) arattınız, karşınıza çıkan ilk sonuç: "kuzenimi nasıl oltaya getirdim?" (youtuber videosu)

    >> "pasta" dersiniz: "arkadaşıma pastalı şaka [suratına pastayı yapıştırdım]" (youtuber videosu)

    >> "covid" dediniz. "salgınlar insanlığın sonunu mu getirecek?" (farklı rivayetler ve efsaneler içeren youtuber videosu)

    bu örnekler uzar gider... youtube'un farklı filtreleme seçenekleri mevcut olsa da, o kadar fazla entertainment / clickbait / çöp video barındırıyor ki, bazen insan ne yaparsa yapsın bu video çöplüğünden kurtulup istediği sonuca ulaşamıyor.