hesabın var mı? giriş yap

  • neden sapkin oluyor ?

    birbirini seven ve saygi duyan iki kisi birlikte olmak istiyorsa bunda ne yanlis var ? kuran kurslarinda oldugu gibi tecavuz mu olmasi lazim sapkin sayilmamalari icin ?

    umarim bir gun de "siyasal islamci 4 hirsiz gozaltina alindi" diye yazilacak gunleri gorecegiz.

  • umarsızca sözcüğünün olur olmaz yerde ve sıklıkla kullanılması bunların başlıcalarındandır.

    diğerleri ise kısaca:

    *marifetmiş gibi oksimoron ifadelere abanmak (zifiri aydınlık, kalabalık yalnızlık, sessiz çığlık vs.)

    *sonsuza kadar uzayıp giden zincirleme şiir tamlamaları (sonbahar hüznüne tutsak umarsız bir kelebeğin kanadında çarpan yüreğimin vs. vs.)

    *hep ayrılık teması içermesi (sen gittin ya, şimdi sen yoksun ya.. diye başlayıp depresifliğin dibini bulmak)

    böyle gider.

  • üretimi oldukça zahmetli olan, evlerimizde bileşik formatında nacl olarak yani "sofra tuzu" olarak bulundurduğumuz, oysa ki saf metal halinde nükleer tesislerin vazgeçilmesi olan bu elementin hikayesi ilginçtir. evet bir çoğu farkında olmasa da "sodyum" bir metaldir...

    peki sodyum üretimi neden zahmetlidir? sodyum (ve benzeri elementler diyerek genişletelim) doğada neden saf halde bulunmaz? hatta laboratuar ortamında oksijenin ve nemin olmadığı ortamda tutulmak zorundadır?

    sodyum, alkali metal sınıfında 1a grubunda su ve hava ile hızlı şekilde reaksiyona giren sünek bir elementtir. kimyada basit bir kural vardır, "kolay elektron verebilen metaller doğada saf halde bulunmaz." bu iyonlaşma enerjisiyle açıkanır, periyodik cetvelde sağdan sola, yukarıdan aşağıya inildikçe iyonalşma enerjisi azalır yani elementler kolay elektron verir. bu duruma en yatkın grup ise 1a'dır. (hatta 1a grubunda benzer yukarıdan aşağı inildikçe yeryüzünde bulunma ihtimallerinin de azaldığını görürüz. )

    konumuza geri dönelim. bu element oğada saf bulunmaz çünkü iyonlaşma enerjisi çok düşüktür. elektron alma isteği yüksek bir element gördüğü anda reaksiyon yapar. ne mutlu ki dünyada bunu gerçekleştirebilecek önemli bileşikler mevcut oksijen ve su molekülleri.

    --- spoiler ---
    bu zor metali nasıl üretiyoruz?
    --- spoiler ---
    bu metal genellikle tuz formatında (nacl) bileşik halinde yeryüzünde %2,8 oranında bulunur. üretimi elektroliz hücresinde gerçekleşir, popüler metaller gibi ergitilerek üretilemez çünkü kloru sodyum elementi bileşiğinden kopartabileceğiniz affinitesi daha yüksek bir element yok gibidir, olanlar da pratik değildir çünkü kendileri de doğada çok az miktarda bulunurlar.

    kısacası üretimi elektroliz ile kendi tuzunda gerçekleşir fakat tuzun ergime sıcaklığı 800°c olduğu için ve sodyum 882.9 °c kaynadığı için üretim esnasında ciddi bir sis yaratır. bu sebeple ergime sıcaklığı düşürülmelidir. bu amaçla cacl2 tuzu da sisteme eklenir ve ergime sıcaklığı 600°c düşürülür, böylece hem sisle sodyum kaybı engellenmiş hem de enerjiden kazanç yaratılmış olunur.

    sodyum her durumda kalsiyumdan daha kolay elektron verdiği için katotta toplanır. dışarıya ise cl2 gazı (klor gazı) verilir, bu gaz tehlikelidir ve bacadan toplanarak asit yapımı için değerlendirilebilir. toplanan sodyum sıvı haldedir ve oksitlenmemesi için hava ve nem ile teması olmamalıdır.

    --- spoiler ---
    nerede kullanılır?
    --- spoiler ---
    öğrendiklerimizden şu sonucu çıkartabiliriz. sodyum açık atmosferde hızlıca reaksiyona girerek yanar. demek ki günlük kullanımda bir yeri yoktur, hatta benzer özellikte lityum, potasyum vb. 1a ve 2a grubu elementlerin de aynı sebepten yok denecek kadar azdır.

    sodyumun en önemli kullanım alanı nükleer reaktörlerdir. "sodium-cooled fast reactor (sfr)", yani sodyum soğutmalı hızlı reaktörlerde soğutma elemanı olarak kullanır. tabii ki bunun yapılabilmesi için oksijen ve havadan uzak kapalı bir devrede olması gerekmektedir.

    geçmişte bu reaktörlerde su kullanılırdı fakat suyun bazı negatif tarafları mevcuttu. suyun 100 °c üstünde kaynadığını görüyoruz. aynı zamanda güçlü bir "nötron yavaşlatıcıdır." suyun kimyasal yapısındaki hidrojen hafif bir elementtir ve çarpışma esnasında nötronla etkileşime geçer. kısacası çarpışmaları yavaşlatır ve verimi düşürür. oysa ki sodyum'un böyle bir problemi yoktur. (fast reactor ismi buradan gelmektedir.)

    oysa ki sodyum metalinin özkütlesi sudan bile düşüktür (0.971 suyun üstünde yüzer), bu daha az hacim kaplamasını sağlar. ergime noktası 97,81°c, kaynama noktası 882,3 °c'dir ve ısıyı çok iyi iletir. çalışma aralığı suya göre geniştir. su, sodyuma göre yüksek ısıyı üstünde taşıyabilse de 100°c kaynar ve sodyumun ısı iletimi daha iyidir. su basınçlı kullanılması gerekirken sodyumda bu ihtiyaca gerek yoktur. sodyum, çelik reaktörü korozyona uğratmaz ve elektriksel olarak iletken olması sebebiyle elektromanyetik pompalar tarafından pompalanabilir.

    bu sebeplerle kolaylıkla suyada göre daha yüksek miktarda ısıyı kullanılabilir hale getirebilir. örneğin su soğutmalı sistemler de nükleer reaktör 100 mw/m3 güç üretilebilirken, sodyum soğutmalı sistemde 3 katına ulaşabilmektedir. şurada ısı değiştiricinin ısıyı ve buharı sistemden alarak nasıl elektrik enerjisine çevirdiği üstüne dair görsel bir gösterim mevcut:
    ref: http://large.stanford.edu/…/rojas1/images/f1big.jpg

    bazen bu ergiyiğe özellikleri benzer olan hemen atında bulunan potasyum da katılıp alaşım yapılabilmektedir. %22 civarı sodyum katıldığında oluşan ürün ötektik olur ve ergime sıcaklığı yaklaşık -15°c'lara düşer. amacımız zaten sıvı ürün elde etmek olduğu için işimize gelir.
    na-k faz diyagram

    sodyumun ısı değiştirici olarak kullanılmasında 2 temel problem vardır. 1.si nötronla nükleer karakter kazanabilir ve 15 sa yarılanma ömrüne sahip olur. hava ile temas ederse hali hazırda soğutmaya çalıştığımız reaktörde yanıcı bir reaksiyon verir ve bu da büyük bir tehlikedir.

    görüldüğü gibi sodyum dediğimiz metal kendi başına bir hikayeler bütünüdür.

    kaynaklar
    1] https://www.britannica.com/science/sodium
    2] http://www.dynamicscience.com.au/…dox/downscell.htm
    3] http://large.stanford.edu/…urses/2018/ph241/rojas1/
    4] https://en.wikipedia.org/…odium-cooled_fast_reactor

  • sanırım insanoğlunun öğrenme merakından gelen kaygı. tabi bunun tadına bir kez bakmak gerekir. ölmeden önce ne kadar öğrenirsek, o kadar iyidir düşüncesi. dünyaya bir kez geliyoruz, en azından dolu dolu bir hayatım olur demek için belki. aynısını sinema filmleri için de söyleyebilirim. düşünsenize; kubrick, kurosawa, bergman, tarkovski, hitchcock, tarantino, leone, filmlerini izlemeden ölüyorsunuz. bu; dünyadan bomboş gitmek değil midir?

  • - merhaba.
    - merhaba. (gülümseyerek)
    - bir adet malbuş alabilir miyim?
    - tabi buyrun. (gülümseyerek)
    - paket değil dal ya.. dal sigara yok mu?
    - maalesef.. (gülümseyerek)
    - yapacağınız işi s.keyim.
    - :( (gülümseyerek)

  • konusu itibariyle özgün olmayan, yine de işlenişiyle izleyiciye göz kırpmayı becerebilen ken loach filmi. yes you ken. göçmen/öteki sorunsalları yanında bi nevi "dindaşım olur musun hafız?" filmi. toplumsal diğer baskıların yanı sıra kızın kurumsal çevresinin esasoğlanı katolikleştirme fikri ve oğlanın aile/sosyal çevresinin kızı müslümanlaştırabilme ihtimali filan. ve tüm bunlara diz çöktürmeye and içmiş kutsi varoluş: aşk.

  • bu uygulama denizi temizlemek ya da kökten bir çözüm bulmak için yapılmıyor. şu anda özellikle deniz tabanının dışarısıyla bağlantısı kesildiği için doğal olarak oksijen miktarı da ciddi oranda azalmış durumda. bu yüzden deniz dibine oksijen verilerek canlıların ayakta kalabilmeleri sağlanıyor. bakan da almış eline bir cihaz denize indiriyor -ki senin neyine? o da ayrı mesele.
    keşke burada boş boş yazmak yerine, bu tür uygulamaların nerelerde ne için yapıldığını teknik olarak açıklayacak ve ne derece işe yarayabileceğini tartışacak insanlar olsa.

  • nezaketinden ödün vermeyen ancak cesaretini de belli eden, oldukça ölçülü ve düzgün bir şekilde konuşan kel ve sakallı bir abi içeren video. karşısında ise çeşitli sesler çıkaran bir primat var.