hesabın var mı? giriş yap

  • sigortası 212'li ise ve basın kartı varsa ortada tartışacak bir durum yok demektir. zira basın kartı olanlara aşı yapılacak denmiş. berna laçin basın kartını sahtecilikle mi almış? hayır gazetede yazı yazmış (milliyet gazetesinde). o zaman sıkıntı nerede?

    edit: basın kartı sadece savaş muhabirlerine verilir sanan bir mal sürüsü varmış. ülkemizde basın kartı alıp almama patronun sigortanı 212'den yatırıp yatırmamasıyla ilgilidir daha çok. varlığını 100 kişinin bile bilmediği yerel gazetede tırıvırı kasaba dedikodularını yazan birisi de basın kartı sahibi olabilir.

  • oha demek istediğimdir. nasıl karıştırıyorsunuz böyle şeyleri anlamıyorum. bak mesela north. başında n var. böyle daha bi' kuzeyimsi. oysaki south'un başında s var. böyle daha bi' güneyimsi. anladın mı? anlamadıysan bi' daha anlatayım. bak north'un başında n var, daha bi' kuzeyimsi. oysaki south'un başında s var. daha bi' güneyimsi. benim yöntemim bu. saygı duyacaksınız.

  • bu kadar araba kullanmayı bilmeyen insanla birlikte aynı yolda araba kullandığımı farkettiğim için gerçekten gerginim. bir süredir yokuşta kalmayla ilgili başlıklar açılıyor, entryler kasılıyor.

    hiç biriniz mi araba kullanmayı bilmiyorsunuz be?

    bas frene (ayak freni! ) kalkacağın zaman debriyajdan ayağını yavaş yavaş çekmeye başla, (bak frenden kaldır demedim ayağını mal mısın?) araba titremeye başlayınca, devir göstergesi aşağıya doğru hareketlenmeye başlayınca frenden ayağını yavaşça çek, hiç bir hareketi hızla yapma ki heyecanlanma! frenden çekince de gaza bas! bu kadar basit bir olay için yaratılan şu kaosa bak ya!

  • pijama ile bakkala giden kaldı mı yahu uzun zamandır görmedim. sabahları ekmek almaya gidiyorum bütün kızlar günlük kıyafetlerini çoktan giymişler. ayrıca makyaj yapanlar bile var.altı üstü bakkala gidiyosunuz kokonalar nolcak. ben pijamalıya bakarım abi kim ne derse desin.

  • popüler kültür mahsülü amerikan çizgi roman kahramanlarıyla dalga geçmek için hazırlanmış anti-çizgi roman dizisi. söz gelimi dizide batman'e karşılık olarak "pörsülmüş fare", fantastik dörtlü'ye karşılık olarak "spastik beşli", captain america'ya karşılık olarak "amerikan hizmetçisi" gibi karakterler vardır. kötü karakterlere baktığımızda terör, zoltar, insan yiyen manyak inek, stalin, sandalye kafalı adam vb. sayılabilir.

    en komik bölümleri ise şu şekildedir:
    1. sezon 3. bölüm -"the tick vs dinosaur neil" - ilk yayın tarihi 24 eylül 1994 - bir bilimadamı kaza sonucu bıyıklı bir dinazora dönüşür, kene onun hem düşmanı hem kurtarıcısı olur.
    https://www.youtube.com/watch?v=wjhw54rtwwe

    1. sezon 6. bölüm- "the tick vs. el seed" - ilk yayın tarihi 15 ekim 1994 - çılgın el seed'e karşı süper kene ve yardımcısı arthur, "spastik beşli" adındaki bir süper kahraman grubuyla işbirliği yapar.
    https://www.youtube.com/watch?v=zewpqqrjy2w

    1. sezon 8. bölüm - "the tick vs. the uncommon cold" - ilk yayın tarihi 29 ekim 1994 -thrakkorzog adında bir uzaylı dünyayı ele geçirmeye çalışmaktadır, bunun için de süper kene'nin karşı komşusunun evinde bir oda kiralar, olaylar gelişir...
    https://www.youtube.com/watch?v=wskiik9gbwc

    1. sezon 13. bölüm- "the tick vs. arthur's bank account"-ilk yayın tarihi 11 şubat 1995 - the terror dünyayı ele geçirmek için insan yiyen manyak inek, kuklalı adam, uzaylı zoltar ve stalin'i yanına alarak bir kaos ekibi oluşturur. bu bölüm captain america adlı seri ile dalga geçmektedir.
    https://www.youtube.com/watch?v=20ruhztggrm

    2. sezon 11. bölüm- "tick vs. the big nothing"- ilk yayın tarihi 3 şubat 1996- birbirine düşman iki uzaylı ırkının mücadelesinde süper kene, evreni ele geçirmeye çalışan kötü ırka karşı, çirkinlerle işbirliği yapmak durumunda kalır. (bkz: iyi, kötü ve çirkin)
    https://www.youtube.com/watch?v=sbvpykq5-xy

    3. sezon 7. bölüm- "tick vs. europe"- ilk yayın tarihi 2 kasım 1996- süper kene, bir süper kahraman değişim programı çerçevesinde belçika'ya gider. burada octo paganini ve doğu avrupa'da üretilmiş otomatik soda makinası kovboya karşı mücadele eder. bu sırada breadmaster, roket atar gibi silahlar kullanan küçük kurabiye adamlardan kurulu bir orduyla şehri kaosa sürükler.
    https://www.youtube.com/watch?v=01z4-xazirc

  • gunesin merkezinde meydana gelen çekirdek tepkimelerinin oluşturduğu enerji, enerji hücreleri ya da füzyon hücreleri denilen mekanizmalarla taşınırlar yüzeye. bazen bu hücrecikler - gerçekte periyodik olarak - kitlenirler ve milyarlaraca atom bombasına eşdeğer enerji girdaplar şeklinde yüzeye ulaşarak beraberinde yüzeyden kopardığı plazma ile birlikte korona'ya savrulur. savrulan bu maddeler güneş atmosferinde soğuduğu için dünyadan parlak fon üzerinde karanlık noktacıklar olarak gözükürler (bkz: günes lekeleri) ve çoğunlukla az bir kısmı uzaya saçılırken büyük oranda yıldıza geri dönerler.
    enerji yeterince fazlaysa girdap, beraberinde taşıdığı maddeyi güneşin kütleçekiminden kurtarır ve milyarlarca tonluk madde güneş rüzgarlarını oluşturmak üzere gezegenler arası uzaya doğru savrulur. elektron, proton ve benzeri parçacıklardan mütevellit akıntı dünya'ya varınca manyetosfer tarafından durdurulur kısmen, lakin bu koruma uyduları oldukları yerde tutmaya ve dünya yüzeyindeki elektromanyetik sinyallerin içeriklerini korumaya yetmez .

    güneş patlaması gerçekte tüm bu aktivilerin adı iken pratikte aktivitelerin arttığı zamanları anlatmak için kullanılır olmuştur.

  • yalnız program bildiğin ak parti nasıl %49 alıyorun cevabı. troll haricindeki herkes bildiğin faşist. en ufak farklılığa bile tahammülü olmayan, saygı duymaktan aciz ve buna rağmen sürekli saygıdan bahseden bayık ötesi bir insan grubu. şiddete meyilinden tut, linç kültürüne, kitle psikolojisine kadar minyatür bir toplum önizlemesi niteliğinde.

  • bu dönemin, hiçbir karşılık beklemeden ve sonsuz bir hevesle çabalayan, isimleri çok az duyulmuş gizli kahramanları vardı aslında.

    tommaso parentucelli isimli bir rahip bunlardan biriydi. el yazması kitaplar satın alıyor ve bunları kopyalıyordu. üstelik geliri kısıtlıydı ve bunu yaparken de ciddi anlamda borçlanıyordu. ilerleyen yıllarda papa seçildi ve v. nicolaus ismini aldı ancak karakteri hiç değişmedi. bir müstensih ekibi kurdu. bu ekip ise, insanlığa fayda sağlayacağı kanaatine vardıkları kitapları kopyaladıktan sonra çoğaltıyordu. öldüğünde miras olarak, 9000 ciltten oluşan, herkese açık devasa bir arşiv bıraktı. bu mirasın ünlü parçalarından biri ise kuşkusuz niccolo perotti'ye latince çevirisi için 500 gulden verdiği pollybius'tu.
    (bkz: https://archive.org/…s/bub_gb_ssig9-rahzuc/mode/2up)

    venedik'te yaşayan aldo mannucci isimli, kendine ait basımevi olan yayımcı da bunlardan biriydi. onun sayesinde önemli ve faydalı olarak nitelendirilebilecek yunan yazarların eserleri ilk defa grek dilinde basıldı. ki bu eserler sayesinde bologna'da, ferrara'da, parugia'da, pavia'da ve zamanla avrupa'nın diğer şehirlerindeki üniversitelerde ücret karşılığında yunanca dersler veren yetkinlikte insanlar iş bulmaya başladılar. özellikle bologna şehri, sadece yunanca ile sınırlı kalmayıp; belagat, felsefe, astronomi gibi derslerin de verildiği şehir üniversitesine devlet gelirinin yarısını ayırıyordu.

    andrea bongajo, avrupa'da avicenna olarak bilinen, ibn-i sina'nın yapıtlarını okuyabilmek, felsefesini anlamak ve elbette onun eserlerinin tercümesini yapabilmek için hiç üşenmeyip şam'a gitti. uzaktan başka bir dili öğrenmek, özellikle o dönemlerde çok zordu ve dile maruz kalmak şimdikinden daha önemliydi. şam'da yaşamaya başladı, onun eserlerini okudu, arapça ile yatıp kalktı ve nihayetinde ülkesine döndü. venedik hükümeti onun bu çabalarını karşılıksız bırakmadı ve ona padua'da görev verdi. ve onun sayesinde ibn-i sina'nın bilimi ve felsefesi italya üzerinden avrupa'ya yayılmaya başladı.

    inanın bunlara benzer çok örnek var ama uzatmayacağım. zira bu öğrenme hevesi ve merakının örneklerle açıklanabilecek bir tarafı da yok bana kalırsa. birileri çıkmış ve durup dururken tarihle, edebiyatla, mimariyle, astronomiyle, müzikle ilgilenmeyi hayatlarının amacı haline dönüştürmüşler. fikir ile kalmayıp harekete geçmişler; yeri gelmiş tek başlarına, yeri gelmiş birkaç eş ve dostla sahaya çıkmışlar, köyleri, şehirleri gezmişler, yorulmak bilmemiş ve bunu da ciddi ciddi hiçbir karşılık beklemeden, inanılmaz zorlu şartlar ve imkanlarda yapmışlar.
    akıl alır şey değil gerçekten.

    kaynaklar:
    - peter burke
    - jacob burckhardt

  • baba doğru olanı yapmış, dedem anneme demiş ki gelinlikle çıktın kefenle girersin bu eve, zavallı annecim başı sıkıştığında gidecek bir baba kapısı bulamamış.
    aslan gibi babadır ve dedem adam değildir.

  • yanında börek falan da yapabiliyorsa iyidir, gün teyzesi olabilir. sadece kısır yetmeyebilir.