hesabın var mı? giriş yap

  • okurken öyle dalmışım ki 4 saat 20 dakikanın nasıl geçtiğini anlamadım dedirten olay.

    paramız yoktu okumadım.

  • çok talihsiz bir insan. gece çok geç yatmış, ''ya neyse 3 saat uyurum, kalkar göçerim'' diye düşünmüş. ama uykusu ağır belli ki, uyanamamış, çok yorulduysa demek ki yığılıp kalmış herif.

    sonra bir uyanıyor ki, eş, dost, hısım akraba göçetmiş, onların yerinde başka başka herifler, başka başka tipler. ''ulan ben vizigottum yaa, bu hunlar nerden çıktı şimdi'' diyor, adamların dilini bilmiyor, kültürünü bilmiyor, çok zor...

    ''kalabalıklar içinde yalnızım'' derler ya, işte o yalnız bu heriftir.

  • daha birinci sınıfın ikinci haftasında önündeki kıza "sevgilim" diyen çocuğu kızın öğretmene şikayet etmesi, öğretmenin öğrenciyi çok feci dövmesi akabinde çocuğun "sevmek günah mı?" diye bağırarak ağlaması.

  • farklı ülkelerin çektiği korku filmlerini keşfedip izlemek şu hayatta en çok keyif aldığım eylemlerden birisi. hele de izlediğim film kaliteli bir korku filmi çıkarsa değmeyin keyfime. bu anlamda bulup da izlediğim bir diğer korku filmi tayland yapımı 4bia (2008) oldu. ülkesinde büyük ses getiren bu filmin hemen ardından 2009 yılında ikinci filmi de çekildi.

    "4bia", dört kısa filmden oluşan bir korku antolojisi. farklı yönetmenlerin çektiği bu dört kısa korku filminden özellikle ilk ve sonuncu filmler korku anlamında oldukça başarılı işlerdi.

    loneliness (yön. youngyooth thongkonthun)
    ilk film açık ara antolojinin en iyi filmiydi. içinde tek bir konuşmanın dahi geçmediği bu film, akıllıca bir senaryoyla gereksiz efektlere gerek duymadan muazzam bir korku atmosferi yaratabileceğinizin açık bir kanıtı. adını bilmediğimiz genç bir kadın araba kazasında bacağının sakatlanması sonucu kendini eve kapatmak zorunda kalmıştır. evde tek başına bir yandan elinden hiç düşürmediği telefonu ve bir yandan da interneti sayesinde vakit öldürmektedir. bir gün telefonuna kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj gelir. erkek olduğunu öğreneceğimiz bu kişi ile genç kadın kısa sürede birbirlerine ısınacak ve gün boyunca mesajlaşmaya başlayacaklardır. ancak birbirlerinden resim istedikleri andan itibaren romantik anlar korkunç dakikalara evriliverecektir.

    deadly charm (yön. paween purikitpanya)
    antolojinin en zayıf halkası ise bu filmdi. açıkçası izlenmese de olabilecek bir film. filmin ana teması uzak doğu korku filmlerinin en çok sevdiği konu olan intikam. okulda arkadaşları tarafından sürekli tartaklanıp duran ngid, bir gün tüm bu zorbalıklara isyan ederek kara büyüye başvurur. kara büyü sonrası kendisine bulaşan çocuklardan final destination misali tek tek intikam alacaktır. filmin en kötü tarafı ise her haliyle sırıtan bilgisayar efektleriydi. o denli kötü efektler kullanılmış ki efektlerin komikliğinden filme odaklanmak mümkün olmuyor.

    the man in the middle (yön. banjong pisanthanakun)
    antolojinin en komiği ise kesinlikle bu filmdi. filmde pek çok korku filmine de gönderme yapılıyor. özellikle the sixth sense (1999) ve the others (2001) filmlerini henüz izlemediyseniz bu filmler hakkında sürpriz bozan sahnelerin olduğunu söylemekte fayda var. dört kafadar rafting yapmak üzere ormanda kamp yapmaya karar verirler. ancak gece uyumadan önce birbirlerine anlattıkları korkunç hikayeler sonrası huzurları kaçıverir. ertesi gün ise rafting yapmaya koyulurlar ancak beklenmedik bir kaza grubu altüst eder. içlerinden biri suya düşüp kaybolmuştur. ancak kazanın yaşandığı günün gecesinde suya düşen arkadaşları ortaya çıkacaktır. buna başta sevinmişlerken daha sonra gelenin bir hayalet olabileceğini düşünerek yeniden korkmaya başlarlar.

    flight 244 (yön. parkpoom wongpoon)
    antolojinin bir diğer güzel filmi de buydu. hostes pim, ülke prensiyle yasak aşk yaşamaktadır. bir gün mecburi sebeplerle prensin eşi prenses sophia'ya yurt dışı uçuşunda hizmet etmek zorunda kalır. görünüşe göre prenses de bu yasak aşkın farkındadır ve kendince pim'den intikam alma niyetindedir. fakat uçuş, prensesin karidese gösterdiği alerjik tepki sonrası bambaşka bir hale bürünür. antolojinin ilk filminde olduğu gibi bu filmde de dar bir mekan ve az sayıda oyuncuyla muhteşem bir korku atmosferi yakalamayı başarmışlar. zaten bir korku filmi ne denli basitse o kadar ürkütücü olabiliyor.

  • haha video güzel, togg'un özeli dışında üretim videolarını izlemeyi severim. ortaya logo koymalarının sebebi sanırım bu tarz videolar stock görseller olarak kullanılmaya müsaittir.

    entry'ler sitem dolu ve bunun nedeni bildiğiniz 100% özel sermaye yani turkcell,zorlu, bmc gibi şirketlerle hayata geçen projeyi iktidar partisinin "akp araba üretiyor, vooaaahh" diye paylaşmasıdır. akp'nin cebinden çıkarıp araba üretiyormuş gibi kastığı siyasetin bu kadar para harcanan bu ticari faaliyete vereceği zararları anlatmak isterim. (ki akp'nin bunları umursadığını sanmıyorum)

    bu proje sırf akp ile siyasete alet edildiği için iç pazarda bunun olumsuz etkilerini çok yaşayacak.(genellikle iç pazarda tutunamayan projeler dış pazara da tutunamaz) togg=akp algısı oluşacağı için akp'ye oy vermeyen demiyorum bizzat nefret eden 50% ve fazlası nüfus kafadan bu arabayı almayacak. bu arabayı gördüğünüz yerde " akp'li" düşüncesi kafanıza zuhur edecek. bunun bi ticari marka için ne kadar berbat olduğunu biliyor musunuz?

    özellikle akp iktidardan düştüğünde, bağımsız yargı ve medya tarafından dökülecek kirli çamaşırlar ve açılan dosyalar ile bu marka çok talihsiz bir duruma düşecektir. o yüzden 100% yerli olmasa da 100% akp siyasetine alet edilmiş bu projeye yatırım yapan şirketlere vah vah diyorum. olsun yine de bir tecrübe işte, bir girişim.

  • ege (8) ile telefonda...

    ege: anne ben 150 lira topladim bu bayramda...
    romica: oo super oglum, benim bile o kadar param yok
    ege: kac poundun var senin?
    romica: cebimde 50 pound kaldi.
    ege: yani kac lira?
    romica: 125 lira kadar...
    ege: simdi' ben turkum ya, gidip bir ingilize 200 lira versem bana kac pound verir?
    romica: 80 pound kadar...
    ege:oha amma da az, neden?
    romica: kur farki oglum, ekonomi mi anlatayim sana telefonda simdi?
    ege: peki bir ingiliz gelse de bana 200 pound verse ben ona kac lira veririm?
    romica: 500 lira...
    ege: niye salak miyiz biz, butun insanlar esit degil mi? ben niye daha cok veriyormusum!
    romica: ingilizle para alisverisi yapmayiver be oglum...
    ege: gunahimi vermem zaten de, mesela anne, bir iskoc bana 200 iskoc parasi verse...