hesabın var mı? giriş yap

  • 99'lu adam sahaya batman gibi atlayıp hakem dövdü lan; ne fransa 98'i. valla o olay yaşanana kadar 99'luların ilkokula bile gitmediğini sanıyordum.

  • resmen film gibi soygundur. kiralık kasaları tercih etmelerinin sebebi anakasalara nazaran daha kolay açılmaları olabilir. işlerini daha çabuk bitirmek istemiş olabilirler. anapara kasaları için tahminimce kaynak makinesi gerekebilir. kiralık kasalarsa ince demirdendir. hoş, tüneli kazan yanında kaynak makinesini de getirmiştir.

    ayrıca bankaların kasalarında illa ki hareket sensörleri olur, eğer soygun gece yapıldıysa bu sensörlerin çalışmaması diye bir şey söz konusu olamaz. ancak haberde soygunun gece mi gündüz mü olduğuna dair bir bilgi bulamadım. eğer sensör yoksa bu korkunç bir ihmal demektir, eğer sensör var da çalışmadıysa içeriden birileri bu işin içinde olabilir. soyguncuların illa ki bir kez kasa dairesine girmiş olduklarını düşünüyorum, ön inceleme ve durum tespiti yapmışlardır kesin.

  • birisi turizm ve otel yönetimi okulunun tiyatro kulübünü kurmuş, diğeri de tiyatro bölümünde turistmiş gibi duruyor.

  • aile üyeleridir.

    1972'de uruguay'dan şili'ye arjantin üzerinden giderken kaza yapan uçağın yolcuları 3,600m yükseklikte dondurucu soğukta mahsur kalırlar. taş ve kardan başka hiçbir şey bulunmayan and dağlarında yiyecek stoklarını(uçakta servis edilen sandviçler ve bavullardaki bir miktar çikolata) hızla tüketirler. açlıktan ellerine geçen her şeyi(koltuk kılıfları, çantalar) yemeye çalışsalar da bir işe yaramaz. sonunda çoğu arkadaşları olan, kazada ölenlerin cesetlerini yemeye başlarlar. 2 ay boyunca bu şekilde hayata tutunurlar.

    kazada annesini ve kızkardeşini kaybeden nando parrado sıranın eninde sonunda ailesine geleceğini bilmektedir. bu yüzden daha fazla dayanamaz ve arkadaşlarına dağları aşarak bir kurtuluş yolu arayacağını söyler. bir arkadaşı* da onunla gitmeyi kabul etmiştir. böylece dondurucu soğukta dağları aşarak 10 gün yürürler, sonunda yaklaşık 65km yol katederek yardım bulurlar. kurtarma ekiplerine kaza yerini gösteren nando geride kalanları da kurtarır. kazadan tam 72 gün sonra tüm mahsur kalanlar kurtulmuştur.

    nando parrado der ki -"ilk dağı aştığımızda şili'yi göreceğimizi düşünüyorduk. binbir zorlukla tırmandığımız ilk dağdan sonra yine karlarla kaplı diğer dağları görünce arkadaşıma 'geri dönemeyiz, ne olursa olsun devam edip beraber ölelim' dedim. ve devam ettik."

    yardım bulduktan sonraki ilk görüntüleri:
    https://www.youtube.com/…h?v=ptyi89snpq4&t=1h07m45s

    (bkz: 13 ekim 1972 and dağları uçak kazası)
    (bkz: alive)

  • sanırım bu yıllar 90'ların sonları ile 2000'lerin ortaları arasında yaklaşık 10 yıl devam eden bir dönemdi. sonra herkes kendi evine bilgisayar almaya başlayınca o güzel dönem de artık mazide kalmış oldu.

    o zamanlar şimdiki gibi kafeler sinek avlamazdı. misal biz oturacak masa bulabilmek için öğlen 12'den önce kafeye ulaşmaya çalışırdık. öğleden sonraları ise kafeler o kadar kalabalık olurdu ki kafe sahibinin tuttuğu sıra kağıdına ismimizi yazdırırdık. sırada bekleme süresi bazen 2 saati bile bulurdu. kafelerin bazıları atariler, normal oyun bilgisayarları ve sadece internet kullanımlık bilgisayarlar olarak bölümlere ayrılırdı.

    yine bu dönemin başlarında kulaklık diye bir icat pek yaygın olmadığı için internet kafelerin içinde son ses açık bilgisayar ortamı mevcuttu. fareler, klavyeler desen kirden kabuk bağlardı tabiri caizse. hele o toplu mekanik fareler... az sinir etmemişti bizi.

    "32 kişilik dust kuruldu, isteyen girsinnn", "pusmak yok", "ekran yapma aq", "rest çek", "impulse'yi aç" gibi efsane counter-strike replikleri inletirdi salonları. 4-5 kişi ile yapılan age of empires ii the conquerors multiplayer'ların ise tadından yenmezdi. tat demişken; o klavyenin yanına serilen gazete parçasının üzerinde yenilen simit ise internet kafe atmosferinin en hoş ayrıntılarından biriydi.

    the settlers'lar, heroes might and magic iii'ler, delta force'lar, red alert'lar midtown madness'lar, cm serileri, fifa 99-2000'ler, vs. en kral oyunlarıydı buraların.

    son olarak leş gibi sidik kokan tuvaletleri de unutmayalım.

    demem odur ki ben bile en az 3-4 yıldır bu yerlere hiç uğramadım. çocukluğumuzun eğlence merkezi olan buraları bu şekilde görmek biraz üzüyor beni. çoğu kafe de zaten playstation salonlarına çeviriyor kafeleri.

    neyse başkan bağırıyor: "17 bittiiii." kalkmam lazım...

  • kendi blockchain ve ekosistemine sahip olan; hali hazırda en hızlı işlem gücüne sahip crypto-currency'dir.

    zaten grafiklerine bakarsanız stabil olarak nasıl artış yaptığını göreceksiniz.

    bir konuyu açığa kavuşturmak isterim. her crypto para bir coin değildir!
    crpyto paralar 2 gruba ayrılır. coin ya da token.

    peki bunların farkı nedir?

    kendi blockchain sistemine sahip olan cryptoların parasına coin denir.
    örnekler: bitcoin- ethereum- solana -litecoin

    mevcutta olan bir blockchain üzerine kurulmuş, bu chainler üzerinde oluşturulan projelere ise token denir.

    milyonlarca işinin internette satın aldığı coğu crypto birimi %80 ihtimalle ethereum eko-sistemi üzerine kurulu olan projelerdir. ethereum, özünde zaten bu düşünülerek hazırlanmıştır. fakat hem ethereum'un btc den sonra ilk koin olması nedeni ile kazanduğı popülarite avantajı hem de sonrasında kurulan birçok projenin kendi altyapısı (blockchain sistemi) üzerinde kurulması, ethereum da hem birim masrafları arttırmış, hem madencilik verimliliğini düşürmüş hem de işlemlerin tamamlanma sürelerininn uzamasına neden olmuştur. hani "gas-fee" yazan bir ibare görüyorsunuz ya, işte o ethereum üzerine kurulmuş para birimlerinin işlemleri sırasında, etheruma ödedikleri aidat olarak düşünrbilirsiniz. son dönemde de gas fee'nin çok artması ethereum üzerinde soru işaretleri oluşmasına neden olmuştur.

    öte yandan solana yani sol kendine ait muazzam bir block-chain sistemıine sahiptir. masrafları inanılmaz azdır. block-chain sitemi muazzam bir dilde-sadelikte yazılmıştır. işlem hızı şuanda rakiplerine göre en iyi durumdadır. lütfen alttaki karşılaştırmayı dikkatle inceleyiniz:

    görsel

    solana'nın muazzam geçmiş tecrübeye sahip kurucuları vardır. qualcomm, intel, dropbox ve google'da üst seviyelerde görev almış bu kurucu ekip solana ekosistemi altında büyük projelere imza atmaktalar.

    sadece solana değil yakın zamanda serum-raydium-fida olmak üzere müthiş projeler ürettiler. ve bu projelere büyük yatırımcı kuruluşlarda milyon dolarlık fonlar sağladı.

    yakın zamanda oyun dünyasına da nft bazlı tokenleri ile girecekler. staratlas isimli strateji-politika-ekonomi barındıran muazzam bir online oyun platformu hazırlıyorlar.

    her geçem gün hacmi iyice artan ve daha çok yatırımcı kazananan bu ekosistemin uzun vadede ethereum fiyat bandına çıkması asla hayal olmayacak diye düşünmekteyim. şahsen sürekli elime para geçtikte düzenli olarak alıp unutuyorum.

    hangi coin ya da tokene yatırım yaparsanız yapın arkadaşlar ısrarla ama ısrarla şun u unutmayın. block-chain sistemi artık dünyanın bir gerçeği. ve giderek her alana girecek bu teknoloji. bu teknolojiye hayır tutmaz batar gider denilmekte. yakın zamanda bu teknoloji hayatımızın her alanında işleyecek ve evet 10.000 i bulan coin/tokenin %90 ı da çöplük!!!! olacak. ve bu nedenle çöplük olması tarihten silinmesi olan coinlerden/tokenlerden uzak durun.

    yatırım yapmadan evvel alacagınız coin/tokenin

    -ekosistemine;
    -projesine;
    -whitepaper'ına
    -üretim hızına
    -üretim esnası maaliyetlere
    -gönderim hızlarına
    -gönderim maaliyetlerine
    -alt yapısında kullandıkları yazılıma ve o dilin basitlik ya da karmaşıklığına bakın bakın bakın.

    hiç bir olayı olmayıp balinaların keriz silkelemek adına pump yaptırdıkları projelerden uzak durun. uzun vadede o projelerden kaçının.

    son olarak binanceden %5 indirimli alış veriş yapmak isteyenler için referanslı linkim buradadır.

    sorusu olanlar her daim yeşillendirebilir.

    edit: yazdıklarım yatırım tavsiyesi değildir.

  • kendini satanist olarak tanımlayan bebetoların kurban, kan içme vs ayinlerinin her akşam ana haber bülteninde yer aldığı dönemler. bu dönemin puştları yüzünden ana babamız akşamları dışarıda rahat rahat gezmemize engel oldu, metal dinleyemez saç uzatamaz olduk. o değil siyah kıyafet dahi giyilemiyordu lan ülkede.