ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
8 yaşındaki çocuğun asker kurşunuyla ölmesi
-
(bkz: kaynak pkk)
31 temmuz 2018 pkk'nın yüksekova saldırısı
-
yüksekova ilçesi büyükçiftlik beldesi susat deresi mevkiinde askeri personel eşinin kullanmış olduğu sivil aracın geçişi esnasında bölücü terör örgütü mensuplarınca daha önceden yola tuzaklanmış eyp(el yapımı patlayıcı)’nin infilak etmesi sonucu; askeri personelin eşi olay yerinde yaşamını yitirmiş, 11 aylık bebeği ise ağır yaralanmıştır.
http://www.hakkarihabertv.com/…-1-yarali-41491h.htm
daha 11 aylık çocuk ve sivil bir kadından ne istediniz şerefsiz evlatları. yazıklar olsun sizin gibi kana susamış itlere.
edit: ne yazık ki 11 aylık bebeğimizde vefat etmiştir. bunu yapanlar umarım en kısa sürede gebertilirler.
http://www.hurriyet.com.tr/…begi-yaralandi-40914263
annenin adı; nurcan karakaya
11 aylık bebeğimizin adı; mustafa bedirhan karakaya
allah yakınlarına sabır versin.
kelimelik
-
bu başlık altına bunları yazacağımı hiç düşünemezdim.
uzun zamandır oyun oynadığım ama hiç muhabbet etmediğim biriyle en son 5 şubat akşamı karşılıklı hamle yaptık. normalde en geç bir iki saat içinde hamle yapmasına rağmen bu kez 72 saatlik hamle süresini geçirdiği için oyunu kaybetti.
oyundaki nickinin sonu "_46" olduğu için kahramanmaraşlı olduğunu ve depremde başına bir felaket geldiğini düşünüyorum. belki şu an enkaz altında, belki bir yakınını kaybetti, bilemiyorum. kendisine yeni bir oyun teklifi gönderdim. insanın böyle günlerde oyun oynayası gelmiyor ama şu anda ekranda "..._46 ile yeni oyun açıldı" cümlesini görmeyi çok istiyorum.
***
mutluluk edit'i: 11 şubat sabahı itibariyle yeni oyun açıldı. çok sayıda arkadaş iyi dileklerde bulunup böyle bir edit'i beklediklerini yazmışlardı.
araba fiyatlarının insanları çıldırtmıyor oluşu
-
bir tek ben mi çıldıracak, delirecek noktaya geliyorum? sorun bende mi acaba, her şey normal de bir tek ben mi böyleyim diye düşünmeye başladım artık. sorun bendeyse bir deyin ya. bir tek sen böylesin deyin de bileyim. galiba artık delirme noktasındayım. şöyle bir piyasaya bakayım diyorum elimdeki telefonu falan fırlatasım geliyor. arkadaş ben mi deliyim yoksa bu ülke insanı çok ciddi bir akıl tutulması mı yaşıyor? nasıl alıştırıldı insanlar buna? kendine ford focus alan bir tanıdıkla konuşuyorum, 292 bin tl'ye aldığını falan söylüyor. oldukça normal konuşuyor. ford focus lan ford focus ya. focus. bir tek bana mı anormal geliyor bu işler. keşke akıl sağlığımı kaybetmeden şu ülkeden kurtulabilsem.
edit: çok sayıda mesaj geldi, yalnız değilsin biz de aynı durumdayız diye. cevap veremediğim arkadaşlardan buradan özür diliyorum. çok sayıda mesajda da insanlar peynir, ekmek alamıyor ne arabası tarzında. arkadaş sen bu durumu peynire, ekmeğe indirgersen eğer, araba almayı lüks görürsen, önemli olanın peynir olduğunu düşünürsen daha çook binerler bizim tepemize. şu kafadan çıkmamız gerekiyor. araba almak lüks falan değil, sadece birileri tarafından halkın büyük bir bölümüne lüks hale getiriliyor. hayata yeni atılan, işine yeni başlamış insanlar için araba almak, ev almak hayalden başka bir şey değil artık bu ülkede. ama buna sesini yükseltmez ve peynir de zamlandı dersen eğer, yarın bir gün biri peynir alamıyorum çıldıracağım diye başlık açar. hangisi daha vahim?
glioblastoma multiforme
-
2012 ağustos'unda ilk ameliyatını oldu ablam. ardından; kim olduğunu, nasıl yüründüğünü, çevresindeki her şeyi ve herkesi unutturacak radyoterapi ve halen devam eden kemoterapi geldi. kanserlerin bal porsuğu geçen hafta yeni bir saldırıda bulundu. 1 mayıs günü ikinci kez yattı masaya. ve "bu sefer oldu" dedi doktoru, "bu sefer çok uğraştım, temizledim hepsini" dedi. cumartesi ameliyat sonrası ilk tomografi çekildi ve aynı yerde 3 gün içinde 2 cm büyüme görüldü. şimdi, hastanedeki odasındaki yatağında kızıyla el ele uzanıyor ve ameliyat ekibinin kendisini almaya gelmesini bekliyor. saat 10'da üçüncü kez açacaklar. geçen haftakinde oradaydık ama bu sefer ulaşamadık, çok uzaktayız. kaç kişi okur benim yazdığım bir şeyi hiçbir fikrim yok. ama bunu okuyan herkes, ne olur, neye inanıyorsa, nasıl inanıyorsa öyle yardım etsin. şans dilesin, dua etsin, pozitif enerji göndersin, nasıl biliyorsa. babası öldüğünde 3 aylıktı kız çocuğu, annesi de gitmesin.
caner erkin'in pullu ayakkabıları
-
camiye o ayakkabıyla gitse kimse çalmaz, o derece yani dedirtendir.
didem soydan'ın home made pozu
krakatoa
-
güneydoğu asya da java ve sumatra arasında bulunan bir ada. canlığın bakir bölgelere hızla yayılımı açısından bir örnek oluşturmasıyla önem kazanmış.şöyle ki; 1883 yılında bir volkanik patlamayla bu adanın yarısı havaya uçmuş, diğer yarısı ise külle kaplanmış ve burada hayat sona ermiş. 3 yıl sonra adanın tamamı mavi yeşil alglerle dolmuş. daha sonra diğer bitkiler ve yavaş yavaş göçlerle hayvanlar (rüzgarlarla sinekler, kelebekler, örümcekler böcekler ve hatta nasıl gittiği bilinmeyen bir tür kertenkele) tekrardan adayı doldurmuşlar.
diziler arasında jenerik müziği en güzel olanlar
-
(bkz: true detective)
[http://youtu.be/p4zlua60hjs http://youtu.be/p4zlua60hjs]
ayrıca ;
(bkz: aramaya inanmak)
(bkz: en iyi dizi jenerikleri)
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: beyler elim ayağım titriyor şuan inanamazsnız
1.amını sikim ekmek almaya gittim bakkal amcaya. son 3 ekmek vardı aldım onları tam çıkacakken bizim mahhalleden bi kız girdi çok tatlı bi kız öğrenci ünide. o da ekmek var mı diye sordu. bakkal amca beni gösterdi son 3 taneyi aldı diye.
kız bana baktı sonra ve "yaa rica etsem birini verseniz dedi bizim evde hiç kalmadı" dedi. anında koşarak uzaklaştım eve zor attım kendimi.
ekmeği kaptıracaktım az kalsın lan elim ayağım titriyor piçler
pınar deniz
-
kaçılın (bkz: kaçıl) ben de laf söylemeye geldim. bu arkaaş kimdir, necidir daha önceden görmüşlüğüm/bilmişliğim yoktu. taaa ki kapı komşumuz olana kadar. kendisinin az ünlü olmasında değil, ben alakasız birisiyim bu isimlerle. kimseyi tanımam genelde.
bahçeli bir evde oturuyordu kendisi. hani şu yan komşusunun (bkz: nursel ergin) duvara kulağını dayayıp kavgalarını dinlediğini ayan beyan televizyonlarda söylediği evden bahsediyorum. demiştim ki "ulan yazık insanlara, özel hayat denen bir şey var. nasıl bunu yapabilirsin". çok net hatırlarım. ben de o sitede oturuyorum efem. site dediysek öyle mütüş bir yer de değil. yanlış anlaşılma olmasın.
sonrasında bir köpek geldi bu arkaaşın bahçesine. dalmaçyalı gibi. sevimli bir şey. zaten köpeklere bayılan bir çift olduğumuz için uzaktan seviyoruz eşimle biz. duyduğum kadarıyla sahiplenmiş barınaktan. araştırıp bakmadım. doğrudur.
köpek sürekli havlıyor. sürekli ama. çünkü dışarıda kalıyor. artık ilgi mi istiyor yoksa içeri girmek mi bilmiyorum. ama mütemadiyen ben köpek sesiyle yaşadım uzun bir süre. çok da sorun değil. diğer komşumun küçük köpeği çok daha fazla havladığı için :) alışkınım zaten bu sese. artık umursamıyordum bile.
sonra bu köpek gitti. yerine bir tane golden geldi. goldenlar zaten default olarak aşırı sevimli oldukları için biz eşimle daha da seviyoruz bunu uzaktan. diğer köpek neden gitti bilmiyoruz. sonrasında farkettik ki bu köpek de bahçede yalnız... kimse yok ilgilenen. biz "yok canım öyle şey olur mu" falan diyoruz ama oluyor öyle şey işte. hayvan yalnız...
yazın hava leş gibi. oturduğumuz yere güneş günün belki 8-9 saati direkt olarak vuruyor. aynı şekilde o bahçeye de. hayvan yine yalnız. garibim gölge buluyor falan küçük bir yer oraya yatıyor. gölgede bile 35 dereceyi bulan sıcakta hayvan bunalıyor. saatlerce. günlerce. haf-ta-lar-ca...
işim gereği evden çalışma lüksüm var ve geçtiğimiz yaz bizzat şahit oldum bu duruma. birisi gelip muhtemelen suyunu ve mamasını veriyordu o hayvanın ama mevzu su ve mama değil. mevzu o hayvanın haftalarca o kavurucu sıcakta yalnız başına yaşamaya bırakılması.
hani hayvansever falan diye biliniyorsa söyleyeyim dedim. benim gözlemlerim tam olarak o değil çünkü.
konuşmasını da dinlemedim (dediğim gibi hiç alakam yoktur ama gündemden düşmedi günlerdir) ve dinlemeyeceğim de ama eğer herhangi bir yerinde hayvan sevgisinden bahsediyorsa aklıma hemen zamanının meşhur videosu geliyor. hatırlayan hatırlar...
- hass...tr demek istiyorum.
bunu da çok düşündüm yazsam mı yazmasam mı diye. sonra dedim ki sonuçta ben kulağımı duvara dayamıyorum. ortada eziyet çeken bir hayvan var. birileri de -bir şekilde hayvan sevgisi üzerinden prim yapıyorsa- en azından bu saçmalığı bilsin bir kısım insan istedim.
ne de olsa sadece konuştuklarımızdan değil, sustuklarımızdan da sorumluyuz.
lanet olsun debe editi: bir ton mesaj geldi. inanan inanmayan. tek bir entrymin olduğundan yola çıkarak yalan söylediğimi sananlar. sözlük zamanında çok güzel yerdi ama sonrasında bu hale geldi işte.
(bkz: 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi)
(bkz: bütün entry'lerini silen yazarlar listesi)
bi bu kadar da yerin altında vardık. peeeeh. (dede efekti)
mustafa kemal'in başarısız bir lider olması
-
vesikalığını koy da annenin ne kadar başarısız bir anne olduğunu da görelim demek istediğim yazar sıçmığı.