hesabın var mı? giriş yap

  • ibb kasım 2020 meclisi 2021 yılı bütçe görüşmelerinde , ibb başkanımız ekrem imamoğlu'nun kendisine atılan iftiraya yaptığı kapaktır.
    ibb'nin dezenfektanı neden gürpınar meslek lisesi'nden temin etmediğini soran ve beylikdüzü'ndeki meslek lisesinin yerini bile bilmediğini düşündüğünü söyleyen akp'li yavuz selim tuncer'e ibb başkanı ekrem imamoğlu, "o lisenin kütüphanesini ben yaptırdım. istersen gidip bakabilirsin" yanıtını verdi.

    ilgili video

    başkanımızın kapağının ispatı twit
    twiti bulmamda gianvito rossi adlı kullanıcıya teşekkür ediyorum.

  • büyüsün de caddede düşük bel giyinip pijlik yapsın diye konulur bazıları;

    -->maşallah ne tatlı adı ne?
    -->adı yamaç
    -->paraşütü var onun di mi?
    -->hııııııı

    çocukların üstünde çok yapay dururlar

    -->maşallah ne tatlı adı ne?
    -->adı poyraz,
    -->kardeşi? keşişleme falan mı
    -->yoook. kardeşi ada

    bazılarını anlamazsınız,

    -->maşallah ne tatlı adı ne?
    -->adı burçiğ
    -->burçin?
    -->yoook burakla çiğdem'den burçiğ,
    -->iç ses: hay mnıza koyim sizin...oooo çok yaratıcı ya

    var bir sürü; arca, adonis, suyüz, erke, doruk, çınar falan bir sürü...

    fehmi ulan fehmi!

    fehmi!

  • "burası pek mükemmel bir okul değil. bizler de mükemmel birer eğitimci değiliz. belki de kendilerine yeterince faydalı olamadık. ama ya sizler? çocuklarınızın aldığı bu kötü sonuçta hiç mi payınız yok?"

    -mahmut hoca-

  • mükemmel bir bilim adamı olmasına karşın oldukça da kindar birisiymiş. yaşantısı boyunca atıştığı bilim adamlarına kin besleyerek ve bir çocuk gibi küserek geçirmiş. kendisiyle en çok kapışanların arasında şüphesiz ki (bkz: robert hooke) gelir. (bkz: gottfried wilhelm von leibniz) ile türev inegral konusunda kapışmış ve newton çevresini de kullanarak leibniz'i madara etmiş hatta nerdeyse leibniz'in yalancı damgası yemesine neden olmuştur. (bkz: johann bernoulli) de matematikte newton'un zekasına meydan okumuş, sorulardan birisinin önceden leibniz tarafından çözülen fakat açıklanmayan ve bir tane de kimsenin çözemediği iki matematik sorusu göndermiştir. bu iki sorunun cevabı yaklaşık üç ay sonra bir bilim makalesinde isimsiz olarak yayınlanmış bunun üzerine bernoulli; newton çözmeyi başardı, aslanı pençe izinden tanırım demek zorunda kalmıştır. fakat newton'un gazabından en çok etkilenen bilim adamları değil yine çok zeki bir adam olan fakat bu zekasını kalpazanlıkta kullanan (bkz: william chaloner) olmuştur. newton darphane müdür yardımcısı olduğu sıralarda kalpazanlığı zevk ve zeka gösterisi için yapan bu adam paraların iyileştirilmesi için meclise fikir önermesine bulunması bardağı taşıran son damla olmuştur. newton kendisinin bir numaralı düşmanı olarak belirtmiş, bunun üzerine chaloner "şu yaşlı köpek" diyerek newton'u alaya almış, aşağılamıştır. bunun üzerine newton bu adamı astırmaya yemin etmiştir. aylarca hafiyeler tutmuş, yan kesiciler, dolandırıcılarla konuşmuş hatta bizzat kılık değiştirerek chaloner'in açığını aramıştır. akıllı rakibine karşı pek bişey bulamayınca yasaları kendine biraz yontmuş, chaloner'i nedensiz yere tutuklatıp hapse attırmıştır. hapse üç tane anlaştığı suçluyu yerleştirerek chaloner'in ağzından bilgiler aldırmıştır ve bu üç suçlunun tanıklığında chaloner'i astırma kararı çıkmıştır. kaderin işine bakın ki chaloner'in tek kurtuluş ümidi newton'dan geçmektedir. bu nedenle chaloner newton'a bir mektup yazarak kendisinden af dilemiştir. fakat cevap asılana kadar gelmemiştir. konu hakkında son sözü newton söylemiştir: "suçlular da, köpekler gibi, daima kusmuklarına geri dönerler"

    sözün özü newton keskin zekasını bilim dünyasını aydınlatırken aynı zamanda rakiplerini mahvetmek için çekinmeden kullanmıştır.

    kaynak: gale e. christianson-isaac newton

  • 18.yy'ın sonlarına doğru çıkmış gotik edebiyat, daha sonra başka türlü değişimlere uğramıştır. ilk olarak ortaya çıkan gotik romanlarda genellikle belli bir havuz ve dönüşümlü olarak tekrarlanan bir takım öğeler bulunuyordu. örneğin, en çok kullanılan öğelerden birkaç tanesi kale, manastır, şato gibi ulaşılması zor, mistik ya da gizemli havası olan mekanlar idi. ayrıca burada yaşayan insanlar da, hem fiziksel hem de ruhsal olarak normal insanlardan daha doğaüstü bir havada çizilmişlerdi. örneğin; dracula ya da frankenstein ve yaratığı. kısaca ilk dönem gotik edebiyat için genellikle uzak, ulaşılması zor, fantastik mekanların yanı sıra, daha doğaüstü ve gerçeklikten uzak karakterleri ele alıyor denebilir.

    daha sonra gotik edebiyat dönemin sentimental romanı ile birleşince farklı bir duruma ulaşmıştır. artık gotik olarak nitelendirilen, fantastik olaylardan ziyade, halkın içinden sıradan insanların mantıklı bir açıklama ile takiben yaşadığı fantastik olaylar haline gelmiştir. bu da kısaca "domestication of gothic" olarak adlandırılmaktadır. artık uzak olan, egzotik olan ya da yabancı mekanlarda ya da karakterlerde gerçekleşen olaylar, hayatın içine yedirilmiştir. gotik olaylar da artık kalelerde şatolarda değil, gündelik hayatta, sıradan evlerin içinde yaşanmaya başlamıştır, dışarıdaki olaylardan ziyade içsel bir boyut kazanmıştır. gotik olan, artık kişinin zihninde gelişen olaylar ve onun dışarıdaki dünyayı içinde yarattığı ile nasıl algıladığı durumuna dönüşmüştür. dışarıdaki herhangi basit bir olayı karakter, artık kendi zihninde doğaüstüymüşcesine ya da fantastik bir olaymışcasını algılamakta ve hayatı bu şekilde deneyimlemektedir. kişinini bu algısı da hareketlerini ve sergilediği tavırları gotik bir havaya büründürmektedir.

    örneğin, bu süreç dickens'tan örnekler ile açıklanacak olursa, şatosunda kan emen vampir dracula'nın, metaforik olarak, evinde estella'nın kanını içip kurutan miss havisham'a dönüşmesi ya da frankenstein'ın yarattığı canavar/ yaratık ile gene sembolik olarak miss havisham'ın kendi arzuları uğruna estella'yı bir canavara dönüştürmeye çalışması gotiğin geçirdiği süreci anlamada yardımcı olabilir.

  • (bkz: fiziksel dil çevirici)

    dili hiç bilmemenize rağmen duyduğunuz yabancı kelimeleri türkçe algıladığınızı bir düşünün. dil öğrenme derdi yok, toefl yok * dünyada ki her insan ile iletişim kurabiliyorsun, istediğin ülkeye düşünmeden seyahat edebiliyorsun. hayali bile müthiş lan.

  • banyodan çıktıktan sonra, kremler, kokular falan sürünüp tertemiz olduğumda, kendimi kokluyorum bazen, saçlarımı kollarımı falan. sapık değilim hayır. ama böyle anlarda bu temizliği biriyle paylaşamadığıma çok üzülürüm. birinin omzuna yatmışken onun burnuna gelen saçlarımın kokusunu alamamasına, sarılırken buram buram o kokuyu duyamadığına, o karşıdakinin kokumu içine çekerkenki halini göremediğime çok üzülürüm. onca temizlik boşa gitmiş gibi gelir.
    o nedenle belki de en güzel iltifatlardan biridir benim için ''çok güzel kokuyorsun'' denmesi. koku çıkmaz çünkü akıldan.
    manyaklık bedava.