hesabın var mı? giriş yap

  • batı almanya yapımı bir tost makinasıdır ..

    görsel

    görsel

    delilleriyle izah edeyim :

    rahmetli annemin satın aldığına eminim ama bahsi geçen tost makinasını ne zaman almıştı, tam tarihi hatırlamıyorum .. bir miktar sorguladığımda, "1980'lerin ilk yarısı olmalı", kanaatine varıyorum ..

    1992 yılında üniversiteyi kazandım ve ankara'ya gittim .. ilk önce üniversite yurdunda kaldım ve nihayetinde 1993 yılında bir arkadaşımla eve çıktım .. annemin ev için bana gönderdiği ilk eşya seti içerisinde bu tost makinesi vardı ..

    1995'te ev arkadaşımla yollarımızı ayırdık ve yalnız başıma başka bir eve geçtiğimde, tost makinası elbette benimle beraber taşınmıştı ..

    1996'da mezun olup eve döndüğümde tost makinam ilk sahibi anneme tekraren merhaba dedi ..

    2001'de işim gereği istanbul'a taşındığımda makine beni yalnız bırakmadı ..

    2004'te evlendim ve tahmin edeceğiniz üzere 'rowenta'm bizimleydi ama aramıza hiç girmedi :) ..

    17 yıldır evliyim, iki kez ev değişikliğimiz sonrası son durak saydığımız noktadayız ve emektar yol arkadaşım dün akşam sağolsun çocuklara kaşarlı tost yapmam konusunda benden yardımlarını esirgemedi ..

    büyük oğlan iki seneye kadar üniversite tecrübesini yaşayacak .. acaba ona yarenlik edecek bir ev arkadaşı olarak sevgili dostum tost makinesinden yardım istesem mi ?

  • ister şov olsun ister gerçek, kızı öldürülmüş bir babadan aklıselim içinde davranmasının kesin bir koşul olarak beklenmesi, öyle davran(a)madığı zaman da "yetti be, şaşırtıcı, şovmen, sinirli, alkolik" diye eleştirilmesi gerçekten garip.

    yahu bir insan çıldıramaz mı, deliremez mi? sözkonusu neden yeteri kadar büyük değil mi sizce...?

    inşallah sizin dediğiniz gibi şovdur da zavallı adam o derece acı içinde değildir.

  • tanitim filminde, bogazda rovaseta atan bi tane semazenin topu ayasofya'nin minaresine carpiyor olurdu sonra ordan drogba birden belirip topu gogsunde yumusatip bi vuruyor hop top atakule'de. arkada ney sesi var bir yandan da shakira ile songul karli omuz omuza gardas parcasini seslendiriyor beraber. oyle oyle top konaktaki saat kulesine, antalya'da plaja falan ugruyor bursa'ya, adana'ya sekiyor hatta o sirada agri'da reklam ceken turkcell ekibinin de kafasina kafasina carptiktan sonra geri istanbul'a geliyor drogba'nin ayagina.

  • lager ailesinden bira içen insanların sorun olarak nitelendirdiği olaydır.

    lager ailesinden özellikle pilsner tipi biralar - bilindiklerden örnekler efes, tuborg, heineken ve bud - açıldığı gibi lık lık hızlıca içilip sizi ferahlatması hedeflendiğinden ısınırsa ne olacağını üreticiler iplemez zaten bazı ülkelerde restoran menülerinde kendilerini alkollü meşrubatlar yerine meşrubatlar kısmında cola'nın, fanta'nın yanında görmenizin sebebi budur. o kadar alkollü içecekten sayılmazlar ki bazı iş yerlerinin öğle yemeklerinde veya iş yeri koridorlarındaki vending aletlerinde de görebilirsiniz.

    illa lager içicem diyorsanız ve ısısı sizin için dertse şu tarz çift cidarlı bardaklar ile bu sorunu çözebilirsiniz veya yine lager ailesinden kolay içimli ama ısınsa da dert olmayan bock ve doppelbock cinsi biraları tercih edebilirsiniz. artık çoğu yerde bulamasamda kozel dark bunların güzel bir örneği. özellikle bu tip kavruk maltlı biraların yanında klasik patates kızartmasını aşıp tarçınlı elmalı veya karanfilli vişneli tart falan deneyebilirsiniz.

    daha iyisi lager ailesinden biraları kızartma tabaklarının yanına bırakıp arkadaşlarla uzun uzun oturup bira içeceğiniz zamanlar ale ailesinden bir şeyler içmek. ale biralar lagerlerin aksine buğusu üstünde buz gibi bardaklarla ve tadını alamayacağınız soğuklukta servis edilmez, yabancıların cellar temperature dediği benim mahzen sıcaklığı demeyi tercih ettiğim 12-18 derece arası bir sıcaklıkta servis edilirler. bu yüzden ısınsa bile içilmez hale gelmez ayrıca içerdikleri daha karakteristik şerbetçiotları sebebiyle içim boyu farklı sıcaklıklarda farklı aromalar sunarlar.

  • mükemmel bir bilim adamı olmasına karşın oldukça da kindar birisiymiş. yaşantısı boyunca atıştığı bilim adamlarına kin besleyerek ve bir çocuk gibi küserek geçirmiş. kendisiyle en çok kapışanların arasında şüphesiz ki (bkz: robert hooke) gelir. (bkz: gottfried wilhelm von leibniz) ile türev inegral konusunda kapışmış ve newton çevresini de kullanarak leibniz'i madara etmiş hatta nerdeyse leibniz'in yalancı damgası yemesine neden olmuştur. (bkz: johann bernoulli) de matematikte newton'un zekasına meydan okumuş, sorulardan birisinin önceden leibniz tarafından çözülen fakat açıklanmayan ve bir tane de kimsenin çözemediği iki matematik sorusu göndermiştir. bu iki sorunun cevabı yaklaşık üç ay sonra bir bilim makalesinde isimsiz olarak yayınlanmış bunun üzerine bernoulli; newton çözmeyi başardı, aslanı pençe izinden tanırım demek zorunda kalmıştır. fakat newton'un gazabından en çok etkilenen bilim adamları değil yine çok zeki bir adam olan fakat bu zekasını kalpazanlıkta kullanan (bkz: william chaloner) olmuştur. newton darphane müdür yardımcısı olduğu sıralarda kalpazanlığı zevk ve zeka gösterisi için yapan bu adam paraların iyileştirilmesi için meclise fikir önermesine bulunması bardağı taşıran son damla olmuştur. newton kendisinin bir numaralı düşmanı olarak belirtmiş, bunun üzerine chaloner "şu yaşlı köpek" diyerek newton'u alaya almış, aşağılamıştır. bunun üzerine newton bu adamı astırmaya yemin etmiştir. aylarca hafiyeler tutmuş, yan kesiciler, dolandırıcılarla konuşmuş hatta bizzat kılık değiştirerek chaloner'in açığını aramıştır. akıllı rakibine karşı pek bişey bulamayınca yasaları kendine biraz yontmuş, chaloner'i nedensiz yere tutuklatıp hapse attırmıştır. hapse üç tane anlaştığı suçluyu yerleştirerek chaloner'in ağzından bilgiler aldırmıştır ve bu üç suçlunun tanıklığında chaloner'i astırma kararı çıkmıştır. kaderin işine bakın ki chaloner'in tek kurtuluş ümidi newton'dan geçmektedir. bu nedenle chaloner newton'a bir mektup yazarak kendisinden af dilemiştir. fakat cevap asılana kadar gelmemiştir. konu hakkında son sözü newton söylemiştir: "suçlular da, köpekler gibi, daima kusmuklarına geri dönerler"

    sözün özü newton keskin zekasını bilim dünyasını aydınlatırken aynı zamanda rakiplerini mahvetmek için çekinmeden kullanmıştır.

    kaynak: gale e. christianson-isaac newton

  • bi yürüyün gidin. başımızda bunca dert varken bir de hırlıyı hırsızı sokağa salıp yağma mı yaptırtacaksınız. allah'ın fırsatçıları..

    onun %77 hata dediği, mesela alkollü araba kullanıp 200 km hızla bir aileyi komple yok eden suçluların 6-7 ay sonra salınmasıdır herhalde.

    edit: başlığı green king nickli yazar açmış. sonra silmiş kaçmış, başlık da başa kalmış.. yazdığı entry'nin ekran görüntüsünü iyi ki almışım...
    görsel