hesabın var mı? giriş yap

  • geçenlerde ilk defa facebook’ta arkadaş listemde olan bi abim vefat etti. ölüm başlı başına üzüntü verici bi olay elbette ama facebook’ta arkadaş listesinde yer alan birinin ölmesi de çok garip oluyomuş. niye garip dersen; duvarını taziye notlarıyla doldurdu insanlar, üzüntülerini orda dile getirdiler.. okudukça bi tuhaf oluyo insan. orda profil resminden sana bakıp gülümsüyor, altında hüzün dolu mesajlar.. sonra bi de doğumgünü geldi çattı.. hadiiii, bu sefer de kalbimizde yaşıyosun minvalinde doğumgünü kutlama mesajları.. bi de vefatından haberdar olmayanlar gerçekten kutlamışlar doğumgününü, o da ayrı bi mallık. sen vefat ettiğini dahi haber alamayacak uzaklıkta bi insansın, ne diye doğumgününü kutlarsın bu insanın, bu ne samimiyetsizlik

  • galiba evi boyadiktan sonra fırçaları başlığı açan arkadaşa muntazam bir şekilde ulastirdilar. başka bir sebep gelmiyor aklıma böyle bir aileyi burada paylaşıp linç ettirmek istemesine.

    adamı sokakta görseniz belki karısını dövüyor diye laf edeceksiniz, ama gerçekte adam ailesini seviyor ve onlar için güzel şeyler yapıyor evine. zorunuza gidiyor çünkü sevgisiz büyümüssunuz. odanız beyaza boyanmış hep. yazıklar olsun size.

  • eşinin doğumuyla ilgili şöyle ufak bir haber dikkatimi çekti..

    "hastane masrafları hediyemiz olsun

    maslak acıbadem hastanesi yönetimi, ahu yağtu-cem yılmaz çiftine jest yaptı, “bizim doğum hediyemiz” diyerek doğum ve tedavi karşılığında hiçbir ücret almadı. doğuma giren prof. dr. cihat ünlü’nün de çiftten para almadığı öğrenildi."

    yahu cem yılmaz'dan almıycan kimden alcan bu hastane masrafını merak ediyorum.. tamam belki reklam için, belki adama olan saygınızdan böle davranıyosunuz, ama inşallah sıradan insanlara da arada bi böle jestler yapıyosunuzdur..

  • sinemanın gerçek anlamda öncüsüdür. 1861 yılında dünyaya gelmiştir. 1895 yılına kadar aslında sihirbazlıkla uğraşan melies, sinematografın mucidi lumiere kardeşler'in film gösterimlerinden çok etkilenmiş ve onlardan bir cihaz satın almaya çalışmıştır. ancak lumiere kardeşler cihazın başkaları tarafından taklit edilmesinden çekindikleri için ve ticari kaygılarla teklifi reddetmiştir. bunun üzerine kendi kamerasını ve projektörünü yapmaya çalıştıysa da, sinematograf cihazını başka firmalar da üretmeye başladığından ve icat giderek yayıldığından, 1897 yılında kaliteli bir sinematograf satın alma olanağına kavuşmuştur (sinematograf hem görüntü kaydedebilen, hem de projeksiyon yapabilen bir alettir). ardından, camdan bir film atölyesi inşa etmiş ve 1913 yılına kadar 500'ün üzerinde film çekmiştir. filmlerinde kullandığı özel efektler sayesinde giderek popülarite kazanmış ve zamanında kendisini reddeden lumiere kardeşler bile, onun için "sinema gösterisinin yaratıcısı" diye bahseder olmuştur. özellikle 1902 yılında gösterime giren aya seyahat gibi filmleri sinemanın erken dönemlerine ait birer başyapıt olarak karşımıza çıkmaktadır. jules verne'nin kitaplarındaki evreni ve atmosferi canlı bir gösteriye dönüştüren melies, sinemada özel efekt ve bilim kurgu-fantazi ögelerinin kullanılması konusunda da tam anlamıyla öncü kişi olmuştur.

    1900'lü yılların ortalarında kardeşi gaston, amerika'da bir film şirketi daha kurmak için yolculuğa çıkmış, ancak başarısız olmuş, hatta ondan aldığı 50 000 doları da kaybetmiştir. amerika'da yaşanan hüsranın ardından patlak veren 1. emperyalist paylaşım savaşı sırasında, clemencau öncülüğündeki fransa cumhuriyeti hükümeti melies'in film stüdyosunu hastaneye dönüştürmüş, filmlerini de eriterek asker postalı yapımı için kullanmıştır. böylece savaştan sonra, sinemanın yeniden canlanmaya başladığı 20'li yılların ilk yarısı, melies için unutulma ve çöküş yılları olmuştur. elindeki son parasıyla paris'teki montparnasse tren istasyonunda bir oyuncakçı dükkanı açmış ve bir süre burada yaşamını sürdürmüştür. ancak zaman içinde gazeteciler ve sinemacılar ona yeniden yoğun ilgi göstermeye başlamış ve aralık 1929'da salle pleyel tiyatro salonunda eski filmlerinin gösteriminin yapıldığı bir gala tertiplenmiş ve film endüstrisine dönmesi için pek çok çevreden teklifler gelmeye başlamıştır. eskisi gibi yoğun film çekimi faaliyetlerine dönmese de, pek çok yönetmen ve yapımcı onun deneyimlerinden yararlanmak üzere bilgisine ve danışmanlığına başvurmuş, bunun sonucunda da 1932 yılında paris sinema topluluğu orly'de kendisine bir mekan tahsis etmiş ve burada genç sinemacılara dersler vererek ve bazı filmlerin çekimlerinde de danışmanlık yaparak eski günlerine bir şekilde geri dönmüştür. kendisine bu dönemde fransa'daki en önemli devlet nişanı olan legion d'honneur verilmiştir. 1938 yılında hayata veda etmiş, ancak bir daha asla unutulmamıştır.

  • hakkında çekilen belgeselde aslında büyük kısmı açığa çıkarılmış gizemli vaka. uzaylı muzaylı yok kardeşlerim. anladığım kadarı ile mantığa en uyanı yazalım:

    şimdi 9 dağcı gece çadırlarında uyurken havadan bir şey düşüyor. bu rusların silah denemesi olabilir ya da bir silahtan düşmüş büyük radyoaktif bir madde olabilir.

    bu silah ya da madde bir mini çığ , kar kütlesinden kayma gibi bir şey yapıyor ve çadır bir ağırlığın etkisi altında kalıyor. dağcılar önce yatış pozisyonlarına göre yaralanıyor. yani sırt üstü yatan kadın dağcının her iki kaburgası kırılırken yan yatan dağcının sadece tek taraflı kaburgası kırılıyor. insan üşürken çok deli pozisyonda yatabileceği için başka bir dağcı boyun muhtemelen çok kıvrık yatıyor ve kafa bölgesinden yaralanıyor.

    bu patlama anında dağcılarda bence tam değil ama kısmi etrafı flu görecek bir körlük oluşuyor tam ayrıntıları göremiyorlar .ama bu çadırın içinde mi oluşuyor dışarı çıktıkları zaman mı oluşuyor bana göre ortada .bu da radyoaktif bir madde. o nedenle de giysilerinde daha sonra radyasyon bulunuyor.

    o anda çadırdan çıkmak için iki sağlam dağcı çadırı içeriden yırtmaya ve dışarı çıkmaya karar veriyor. o nedenle de giysilerine ulaşamadan dışarı fırlıyorlar.

    gözleri tam görmediği için o sırada arkadaşlarının ölü olup olmadıklarını bilmiyorlar. yaralarını tam göremedikleri için kaç insan varsa tekrar çığ ya da neyse tekrar olur diyerek hepsini olabildiğince uzağa taşımaya çalışıyorlar. bu uzaklık neden 1.5 km neden 300 metre değil ? bana göre koku, körlük, belki bir tenlerinde , ki cesetlerde turuncu lekelerden bahsediliyor ,yanma nedeni ile bu etkinin geçeceği en uzak noktaya gitmeye çalışıyorlar.

    bu sırada da sağlam dağcıların seyahatin başlarında metrelerce karda daha hızlı hareket edebilmek için kullandıkları ,günlüklerine de yazdıkları başka bir taktiği kullanmaya çalıştıklarını düşünüyorum. daha önce çantasız bir dağcı önden gidip yolu açıyor . daha sonra geri dönerek çantaları yüklenip ilerliyorlar. bu durumda dağcı çantasız bir şekilde önden gittiği için daha hızlı hareket ediyor ve ekibin hepsi çantalarla yorulacağına bir kişi çantasız hem daha az yoruluyor hem de yolu daha hızlı açıyor.

    en ağır yaralıları ya da ölüleri ,çünkü gözleri çok iyi görmüyor ,en uzağa taşımak için de bu taktiği kullanıyorlar. muhtemelen iki kişi dondurucu soğukta olabildiğince yol açıp geri dönüyor sonra yaralıları bir yere kadar taşıyorlar o da sedir ağacının orası. oradan başka ekip devam ediyor. sonra o ekipte sedir ağacının oraya geri dönüyor. o tipi ve kar altında sedir ağacı bir nirengi noktası oluyor.

    böyle böyle en ağır yaralıları çadırdan 1.5 km öteye taşımayı başarıyorlar. fakat bu arada aşırı soğuk ve iyi görmeyen gözler nedeni ile yaş ağaç dallarını yakıp ısınmaya çalışan, gözleri nedeni ile kuru dalları bulamadılar , iki dağcı ateşin başında donarak ölüyor. diğer dağcılar da belki çadırdan birşeyler alıp yaralıların yanına dönmeye çalışırken soğukta donarak ölüyor .

    özetle cesetlerin bulunma aralıklarını düşünürsek bence çadıra en yakın dağcı en sağlam dağcı. o son ana kadar kendilerini kurtarmaya çalışıyor. çadırdan uzaklaştıkça da hayatta kalma ihtimali giderek azalan belki de ölmüş olan dağcılara doğru ulaşıyoruz. ve en uzaktaki dağcılar ya zaten ölüydü ya da orada son nefeslerini verdiler.

    kopuk dil bana göre sadece bir kar faresi işi bile olabilir. o da neden bu kadar dikkat çekti çünkü işin içinde bir de rus istihbaratı var. kgb' nin bu olayla bu kadar çok ilgilenmesinin nedeni de işte o gökten düşen cisim. muhtelemen devlet sırrı olduğu için açığa çıkmasından korkuyorlar. ve olayın uzun süre gizemini korumasına neden oluyorlar.

    zaten bir yerde açığa çıkmamış bir olay varsa emin olun onun arkasından devletler , ajanlar , istihbaratlar çıkar. bu olay da ne yazık ki bunlardan biri.

  • halı tüyü temizlemek. 3 ay oldu hala her hafta yumak yumak halı tüyü temizliyoruz evin köşelerinden. bi bitmediniz...

  • çok sıradan bir futbolcu. kamerun milli takımına bir maç bile kazandıramamıştır.