hesabın var mı? giriş yap

  • yılmaz abicim, sen gençliğinde de çok yakışıklı değildin. bir demet tiyatroda sevgilin asuman yani deniz özermandı, manken değildi yani. vizontelede sevgilin yoktu, tuubada sakat bir kız aşık oluyor gibi oldu ama bir şey yaşanmadı. organize işlerde ebru akelle sevgiliydin ama kadın seni terk ediyordu. yani rollerinde hep bir yanı kırık kadınlarla sevgili olan yakışıklı olmayan bir adamı oynuyordun.

    ne zaman 50yi geçtin bir hareketlenme geldi. önce sazan sarmalında ezgi molanın biricik aşkı oldun, şimdi de bu dizide neredeyse kızın yaşındaki hazal ergüçlü ve milyoner selma ergeç sana ilk görüşte aşık oldular. tamam senaryoyu sen yazıyorsun falan ama biraz abartılı olmuyor mu?

  • irlanda özgürlük hareketinin yüzyılımızda yetiştirdiği en önemli isimlerden biri. ira'nın kurucularından ve irlanda'ya özerklik kazandıran liderlerin önde gelenlerindendir. collins 1890'da west cork'un ufak mezrası sam's crossing'de doğdu. babası michael john collins, annesi marienne o'brien ile evlendiğinde altmış yaşındaydı. michael evliliğin sekizinci ve en genç çocuğu oldu... babası bir çiftçi olan michael çocukluğunu woodfield çiftliğinde geçirdi. babasını altı yaşında kaybetti.

    michael ilköğrenimini lisavaird'de tamamladı. burada tanıştığı öğretmeni dennis lyons daha sonra hayatını şekilllendirecek irlanda özgürlüğü fikrini ona ilk sunan olacaktı. lyons ingilizleri adadan kovmaya çalışan irish republican brotherhood'un (irb) bir üyesiydi. okumayı seven michael kızkardeşi mary anne'in de desteği ile irlanda bağımsızlığını destekleyen thomas davis gibi yazarların takipçisi oldu.

    annesi michael'ın başının derde girmesinden korktuğundan onu clonakilty'ye kardeşi margaret ile yaşamak ve postanede çalışmak üzere yolladı. burada michael part-time olarak kayınbiraderinin de çalıştığı yerel gazete west cork news'de iş buldu. burada geçirdiği birbuçuk sene içinde daktilo kullanmayı öğrendi ve yerel spor olayları hakkında yazılar yazdı. michael bundan sonraki dokuz yılını londra'da kızkardeşi hannie'nin yanında geçirecek ve west kensington postal savings bank için çalışacaktı. londra'da geçirdiği yıllar içinde collins irb'nin ilk sekreterlik ve yöneticilik görevlerine kadar yükseldi.

    collins 1916 yılında irlanda'ya döndü ve dublin'deki paskalya yortusu ayaklanmasında ufak da olsa bir rol üstlendi. ayaklanmanın başarısızlığı ve liderlerin tutuklanmasının ardından collins'de tevkif edilerek önce richmond barakalrına oradan da galler'deki frongoch hapisanesine gönderildi. burada kurduğu bağlantılar sayesinde salıverildiği 1916 aralığında irb'yi yeniden organize etmeye hazırdı.

    direnişin organizasyonunu üstlendiği 1917 ve 1918 seneleri içinde sinn fein'in yöneticiliğine kadar yükseldi, karmaşık bir haberleşme ağı kurdu ve oniki havari isimli bir suikast şebekesini düzenledi. 1919 yılında dostu harry borland ile birlikte londra'ya geçerek direnişin önde gelen liderlerinden eamon de valera'nın hapisten kaçışına yardımcı oldu. tüm bu olayların sonunda collins yeniden organize olmuş irlanda direnişinin en önemli askeri kanat liderlerinden biri ve de ingilizlerce en çok aranan yöneticisiydi.

    1919 yılı ocağında irlanda ayaklanması yeniden soloheadbeg'de meydana gelen ayaklanmalar ile ateşlendi. irlanda'lı ayrılıkçıların hedefleri kraliyet irlanda yönetimi'ydi ve sinn fein'in bu terör hareketinin planlamasını yapan collins'di. amaçları ingiltere'yi daha sert denetime zorlayacak şekilde kışkırtmak ve kamuoyunu irlanda davası lehine çevirmekti.

    1919 yılı ortalarında irb gönüllü mücadelenin en önemli örgütü halini almıştı. collins örgütün başkanlığı yanında ayrılıkçıların meclisi dail'in finans bakanlığında ve yeni kurulmuş ira'nın komuta kadrolarından birinde yer alıyordu. yılın haziran ayında de valera destek toplamak için amerika'ya gittiğinde yetkilerinin önemli bir bölümü yardımcısı arthur griffith'e onun tutuklanmasının ardından da collins'e geçmiş oluyordu. ancak de valera ile collins arasında izlenecek yöntem konusunda uyuşmazlıklar vardı. 1916 isyanından sonra valera irb'den ayrılmış ve 1919 yılı başında ira'nın kurulmasında öncü rol oynamıştı.

    ingiltere 1919 yılındaki gerginliğe sert karşılık verdi. siyah ve turuncular adı verilen ve birinci dünya savaşında savaşmış tecrübeli askerlerden oluşan özel güçler irlanda'da sıkı yönetim uygularken ira ve irb gibi silahlı direniş güçleri şehirde ve kırsalda gerilla savaşına yöneldiler. kendi topraklarında çarpışıyor olmaları ve kırsal hakkındaki bilgileri direnişçilerin silah yoksunluğunu kapatıyordu.

    21 kasım 1920'de michael collins'in ekibi, 12 havari, aynı gecede gerçekleştirdiği suikastlerle 14 ingiliz subay ve muhbirini ortadan kaldırarak ingiliz gizli haberalma teşkilatının irlanda'daki faaliyetine çok büyük bir darbe vurdu. ancak ingilizler karşılık vermekte gecikmedi. siyah ve turuncular corke park'da gerçekleşen futbol maçında kalabalığa ateş açtı. 12 sivilin hayatını kaybettiği olay tarihe kanlı pazar olarak geçti.

    mayıs 1921'de ira dublin gümrük ofisini ateşe verdikten sonra ingiliz kuvvetleri derin bir sempatizan avı başlattı. bunun sonucunda pek çok ira militan ve sempatizanı yakalanır ya da öldürülürken örgüt taraftar ve silah bulma yönünden zor günler yaşamaya başladı. ancak tüm bu olaylar kamuoyunun irlanda mücadelesine bakışını değiştirmiş, özellikle de valera sayesinde amerika ingiltere üzerine yoğun bir siyasi baskı kurmaya başlamıştı. sonuçta sorunun çözülmesi için masabaşına oturma gündeme gelecekti.

    12 temmuz 1921'de başlayan ilk görüşmeleri irlanda adına de valera'nın yönetimindeki bir delegasyon devam ettirse de kısa sürede iki delegasyon arasındaki anlaşmazlıklar görüşmeleri çıkmaza sokmuştu. eylül ayında konsey başkanlığına seçilen de valera devam eden konferanslarda politik bir zafer kazanmanın imkansızlığını gördüğünden görüşmelere katılmak yerine michael collins ve arthur griffith'i delegasyon başkanı olarak londra'ya gönderdi.

    collins her ne kadar asker olduğu ve diplomatik yeteneklerden yoksunluğu yüzünden görevi geri çevirmeyi denese de dail'de yapılan oylama sonucunda delegasyon başkanlığı kesinleşmiş oluyordu. ancak irlanda delegasyonu sir lloyd george liderliğindeki ingiliz delegasyonu karşısında tecrübesiz ve çaresizdi. görüşmeler sonucunda collins kuzey irlanda'yı (ulster) ingilizlere bırakmak zorunda kalıyor ve irlanda ancak ingiliz tacına bağlılık bildirmek koşuluyla yarı bağımsız bir statüye kavuşuyordu.

    ancak bu şekliyle imzalanan anlaşma dail'in çok önemli bir kısmını kızdırmıştı. de valera sorumluluğu üstlenerek görevinden istifa etti. yerine arthur griffith seçilirken michael collins'e de yeni kurulan bağımsız irlanda silahlı kuvvetlerinin yönetimi veriliyordu.

    bu gelişmeleri de valera'nın da içinde bulunduğu ayrılıkçıların başlattığı ayaklanma izledi. ayaklanma bir iç savaşa dönüşürken 28 temmuz'da collins isyancılarla sıcak çatışmaya girilmesine izin verdi. geçen bir yıl içinde iç savaş kanlı bir şekilde anlaşma taraftarları lehine sonuçlanacaktı. ancak collins lideri olduğu bağımsızlık mücadelesinin sempatizanları tarafından artık bir hain olarak görülüyordu.

    22 ağustos 1922'de, anlaşmayı birlikte imzaladığı arthur griffith'in ölümünden on gün sonra, doğduğu topraklar olan cork bölgesine yaptığı bir teftiş gezisi sırasında beal na mblath adı verilen bölgede collins'in konvoyu saldırıya uğradı. hayatını kaybeden sadece collins'di; bu yüzden bugüne kadar michael collins'in anlaşma karşıtları tarafından mı yoksa kendi ordusunun askerleri tarafından mı öldürüldüğü tartışma konusu olmuştur.

    collins, irlanda bağımsızlık mücadelesinin ilk dönem ateşleyicilerinden biridir. ondan önce ve sonra pek çok ve daha başarılı irlanda'lı ayrılıkçı olmasına rağmen o belki de mücadelenin en karizmatik ve en sivri figürü olarak akıllarda kalmayı başarmıştır.

  • yalan soylerken utanmamak, kizarmamak bir meslek olsa, kendisi kesinlikle ultra otesi ordinaryus profesor olurdu.

    hayat pahaliligini anlamak isteyen herkesi marketlere bekliyorum. sepetine ihtiyaci icin aldigi urunleri kasada birakmak zorunda kalan insan sayisini gormeniz yeterli.

  • açıklama içeriğinin saçmalığına takılmayın.
    hiç bir terör örgütü, yaptığı saldırının arkasında durmamazlık etmez, biz yaptık ulan duyun sesimizi der.
    burada bence önemli olan, kıymetli hükümetimizin yok istihbarat yok şu yok bu diyerek parmağıyla gösterdiği suçlunun bu işin suçlu olmamasıdır.
    bu işin suçlusu, eleğe dönmüş sınırlarımızdan giren arap asıllı teröristlerdir.
    eleğe dönmüş sınırlarımızın suçlusuna da ulaşırsanız parmağın tekrar bize döndüğünü göreceksiniz.

  • "fethullah gülen'e çete diyemezsiniz, seversiniz sevmezsiniz bu ülkenin yetiştirdiği bir değerdir. her şey devletin kontrolünde yapılıyor." diyen kisinin adalet bakani olmasi hadisesi

    bilmem ne bankasinin onunden gecmis olanlar,
    emir kulu askeri ogrenciler,
    2 maklube yemis olanlar icerde.

    al sana feto ile muthis mucadele

    edit: videosu

    bozdag'dan ozur diliyorum. konusmasini dun yanlis/eksik alintilamisim.

    konusmasi tam su:
    "f. gulen bu ulkenin yetistirdigi degerli bir kiymettir. seversiniz, sevmezsiniz ama degerli bir insandir. bilge bir insandir.
    bu ulkenin milli ve manevi degerlerine bagli nesillerin yetismesi icin hizmetini yapiyor.
    her seyi de acik.
    devletin denetimi ve gozetimi altinda acik"

  • gelinle damadın çıkışı esnasında, geçiş yolu boyunca yakılan meşalelerden birinin gelinin duvağını tutuşturması; gelinin, önce söndürme çabaları ile helak edilişi, akabinde panik halindeki davetliler tarafından, yanı başındaki havuza atılması...

  • bu filmin öyküsünün görevi, tablo geçişlerini birleştirmek. öyküye görsel değil, görsele öykü oturtuluyor. kitap uyarlaması çekilirken bile sinema ve kitap arasındaki tempo farkı ve "öyküye mi özüne mi sadık kalmalı" ikileminde çoğu zaman başarısızlıklar yaşanırken, 900e yakın tablo ile hapsolunmuş bir alanda senaryo hiç de fena bir iş çıkarmıyor.

    insanlar mesela marguerite gachet pianoda tablosunun bir bağlam içerisinde canlandığını görmeye gidiyor bu filme. yoksa van gogh'un tarzına sadık kalarak dört senede 65.000 yağlı tablo yapma külfetine girmeye gerek yoktu. bbc, bu senaryoyu daha kısıtlı bir bütçeyle televizyon filmi olarak altı ayda çekebilirdi.

    senaryo merak uyandırıp havada bırakıyor belki. hatta havada da bırakmıyor, ithamından sebepsiz vazgeçiyor. çünkü filmin 120 yıl sonra şaibe yaratmak gibi bir derdi yok, sadece eldeki malzemeye nispeten ilginç bir öykü biçme derdi var; bunu da başarıyor.

  • sözlükçülerin herhangi bir zamanda ve herhangi bir mekanda, eşinden, dostundan, arkadaşından, sevgilisinden yediği ve bir daha da unutamadığı ayarlardır.

    sözlük hep egonuzu kabartacağınız yer mi olacağıdı ?

    benim hikayem bundan 10 sene öncesine tekabül ediyor. düşün işte 10 yıldır unutamadım...
    daha 15-16 yaşlarındayım... işbu ayarı veren kız, tüm hayvanlardan korkuyor. kedi, köpek hadi neyse de, dur birazdan söyleyecem... ! çok samimi değiliz, birbirimize açıkçası biraz da gıcık oluyoruz.
    ayrıca ortamda bir de başka bir kız var ki, yeni gelmiş (babasının tayini buraya çıkmış… olurdu öyle şeyler, sonra 2-3 yıl içinde giderlerdi. vizonteledeki gibi.), hoşlanıyorum ve bir şekilde onunla daha çok konuşmak istiyorum.
    oturmuş açıkhava bir kafede muhabbet ediyoruz, o sırada 5-6 metre öteye bir kuş konuyor ve kız bu kuştan tırsıyor.
    bir insanın bir kuştan korkabileceğine ilk kez orda tanık oluyorum ve
    -yuh ya, diyorum, senin de korkmadığın herhangi bir hayvan türü var mı ?
    -var, sen.
    diye kısa ve öz bir kroşeyle işimi bitiriyor orda. masada diğer elemanlar gülemedi bile o kadar ağırdı ki. halbuki gülseler, "off" deseler "abowww" deseler belki de bu kadar koymayacak. hele de hoşlandığım kızın yarı sırıtmalı surat ifadesi yok mu dün gibi gözümün önünde halen... bak yine fena oldum.

    300 yıl sonra gelen edit: bu hikayede beni nakavt eden kızın adı birgül’dü. kocası onu terketti (galiba ona da böyle ayarsız bir ayar verdi :) ). hoşlandığım kızın adı da özay. ne oldu ne etti hiçbir fikrim yok. tolstoy okuyunca böyle saçma detaylara giresim geldi. bye.

  • http://www.youtube.com/…ure=fvwp&v=gpr84xf7n5s&nr=1

    cumhurbaşkanının ingiltere kraliçesi ile buluşması.

    millet kavga ederken gelen yorum;

    "here is a little misunderstanding. that first lady and president are not from turkey(istanbul, raki, kebab, bosphorus). they are from sincan(xinjiang) region of china. they are president and first? lady of uygurs! please do not confuse with turkey-turks.
    ps: yukarı parmağa(beğen) basın destek verin ibneler. ihaleyi uygur türklerine yıkalım."