hesabın var mı? giriş yap

  • ilk başladığından beri dinliyorum ve bir bağımlılık haline geldi bende. ucunun de butun konularda hep uc noktalarda karakterlerde olmasi hoşuma gidiyor. mesut her zamanki gibi cok iyi modere ediyor ve zaman zaman kahkaha da arttırıyor. anlatanadama olan negatif düşüncem bu podcastle değişti. eskiden keşke bu sektöre yönelmeseydi diye düşünürken şimdi cok iyi bir katalizör görevi görüyor ve fazli ile bazen de mesut'un simarmasini sağlıyor. fazli ise bu podcastin yıldızı. fazlı'yi bu kadar sevme sebebim samimiyeti, doğal komik olmasi mi yoksa cehaleti mi bilmiyorum. ama bana utanma hissini yaşatırken de kahkahalar atmama sebep oluyor. sanki michael scott'ı(bkz: the office) izliyor gibiyim. ellerine dillerine sağlık.
    not: her bölümde ve baska ortamlarda(rabarba ve cimen show) anlatanadamin standuplarini õvmeleri tuhaf kaciyor. ya anlatan bunu istiyor, ya da arkadaşları anlatana destek olmak istiyor ama bu insanların onun daha az komik(bence biraz oyle) oldugunu düşünmelerini neden oluyor.

  • psikomotor becerilerinin gelişimi konusunda sıkıntı yaşamazlar, jest ve mimikleri çok ve yerinde kullanırlar, taklit yetenekleri gelişmiştir, kendilerini dışa ifade etmekten çekinmezler. afacan gözlerine bakıp minik burunlarını sıkmak istersiniz. :o)

  • eski$ehir'de vergi dairelerinden birtanesinin pvc i$lerini almaya cali$an esnafimiz vergi dairesi müdürüne telefonda fiyat teklifi vermektedir;

    - valla müdürüm fatura istersen $u kadar para, faturasiz $u paraya olur bu i$
    - !!??!?!?

  • alkol alınımının tavan olduğu, günahın envayi çeşidinin işlendiği güzel ülkemde bir tek birlik halinde dışlanmış günahtır. neden olduğunu anlamam. kimseye neden yemiyorsun demem de, diğer günahlar dert değil bir bu mu dert derim. adama bakıyorsun; alkol var, zina desen gırla, yalan söyler, ticarette harama el uzatır.... liste uzar gider. söz konusu domuz eti olduğunda bütün bu adamlar ağız birliği eder. günah! e diğerleri ne? bu kadarı bana iki yüzlülük gelir.
    büdüt:yanlış anlayanlara, i levye domuz eti!

  • epic'in bedava vermesiyle uzun bir süre tekrar gündemde olacak oyun.

    bana göre oyun tarihinin en iyi 5 oyunundan birisi. kişisel zevkler tabi ki insandan insana değişir. bu oyundan nefret edene de bir şey diyemem. ancak bu oyun "ehehe kargoculuk simülatörü" denilerek aşağılanacak bir oyun değil. yazı özellikle oyuna şans vermek isteyen ya da bu kargoculuk muhabbeti yüzünden emin olamayanlar içindir.

    - oyun zor bir oyun. bu zorluk oyunun seviyesinde değil, oyuncu tecrübesi olarak ağırlığında. oyunun ilk 2 saati, oyuncunun oynadığı kısım belki 15 belki 20 dakika. geri kalanı ise sinematikler. bu oyun, eşi benzeri görülmemiş bir evren kuruyor. hop oturup oyuna başlayım olayı yok. sabırlı olmalısınız. kojima ince ince bir ağ gibi kurgulamış oyunu. o yüzden uzun sinematikleri görüp kaçmayın.

    - oyunu zor yapan diğer unsur size serbestlik tanındıktan sonraki 3-4 saat. burada kargo taşıma işlerini hiç bir ekipman olmadan yapıyoruz. haliyle de zor oluyor. a noktasından b noktasına bir eşya taşımak çoğu kimsenin ilgisini çekmiyor. zaten oyunu bırakan insanların çoğu bu noktada bırakıyor.

    - şimdi çok konuşulan kargo muhabbetini biraz açayım. kojima öyle bir oyun yapmış, öyle bir hikaye yazmış ki, ben bu oyuna farklı bir oynanış mekaniği getireyim demiş. oyunun hikayesinin en üst çatısı "bağ kurmak" üzerine. bu bağ kurma olayı, bir felaket yaşayan toplumdaki insanların fiziksel olarak iletişimlerini tekrar sağlamaktan tutun da duygusal olarak bağ kurmaya kadar pek çok alt metni içeriyor. oyuna dair spoiler vermeyeceğim, ancak bu bağ kurma olayının önemini kavrarsanız, küçümsenen kargo mekaniklerini daha iyi özümsersiniz.

    - şimdi "bağ kurma" teması sıradan gelebilir insanlara. işin ayağı o şekilde değil. biz kargoları görünürde bir "elektronik ağın" tamiri için teslim ediyoruz. yani a noktasındaki insanlarla b noktasındaki insanların tekrar iletişim kurabilecekleri "bağ kuruyoruz". yalnız bunu yaparken yaptığımız iş sadece kargo taşımak olmuyor. bb isimli küvezde taşıdığımız bir bebeğimiz var. mutsuz olduğunda, korktuğunda onu sakinleştirmemiz gerekiyor. bizim asıl kurduğumuz bağ bb ile.

    - oyun mekanikleriyle ne alakası var diyeceksiniz bu anlattıklarımı. şöyle anlatayım. kojima öyle bir sistem kurmuş ki oyuna. madem benim bağ kurma temam bu kadar önemli, ben bunu oyunun en temel mekaniği haline getireyim. oyunda merkez şehire bağlamanız gereken bölgeler var. işte onlarla "elektronik" bağ kuruluyor. bunu yaptınız mı? elektronik ağ açıldı mı? o da ne. sağda solda yapılar belirliyor. bu yapılar yollardan tutun merdivenlere, yağmurlardan saklanmak için yapılan barakalardan tutun içi araç dolu garajlara kadar başka oyuncular tarafından yapılan yapılar. işte kojima burada çok az oyunda olan belki de olmayan bir şey yapıyor. siz bu oyunu oynayan diğer oyuncularla aynı dünyayı şekillendiriyorsunuz. diğer bir oyuncunun yaptığı yapı sizin dünyanızda belirliyor. böylece o ilk 3-4 saat çile çekerek yaptığınız kargo taşıma işi inanılmaz kolay hale geliyor. bu esnada bir de fark ediyorsunuz ki başka oyuncular için yapı yapmaya başlamışsınız. çünkü oyun "bağ kurma" olayını aşılıyor.

    - bunca yazdığımdan sonra hala bu oyunun a noktasından b noktasına eşya taşımaktan ibaret olduğunu düşünüyorsanız sizin kendi tercihiniz. bu kadar bütünlüklü bir hikayeyi, sırf hikaye dokusuna hizmet etsin diye insanların burun kıvıracağı bir konseptle getirmiş kojima. yoksa bu oyunda kargo taşımayıp, sağa sola motorla da gidebilirdik. o zaman ne olurdu. o ilmek ilmek işlenmiş hikaye bok olurdu. "bağ" kurma olayı sanal ortamda kalırdı.

    - işin hikaye kısmına gelelim. öyle bir dünya yaratmış, öyle bir hikaye anlatmış ki kojima, bu bir oyun değil film olsa ciddi anlamda uzun yıllar konuşulurdu. zaten film gibi oyun. kadro inanılmaz. oyunculuk performansları inanılmaz. hikaye ise emin olun hiç bir oyunda göremeyeceğiniz kadar şahane. hani oyunu oynamak istemiyorsanız da izleyin derim hikayesini. aynı etkiyi vermez ama yine de ucundan da olsa bu harika hikayeye şahitlik edersiniz.

    - peki kötü tarafları yok mu oyunun. tabi ki var. zaten kusursuz bir oyun değil bu. hiç bir oyun kusursuz değildir. mesela silah mekanikleri zayıf, "gerilim" unsurları olması gerektiğinden zayıf vs. ama lütfen ne olur "heheh kargo simülatörü" yorumlarına kanıp eşsiz bir tecrübeden mahrum etmeyin kendinizi.

  • doğanın adaletinin tecellisi olan olay. bu ve bunun gibi ölümlere hiç üzülmem. darısı matadorlara...

  • bütün arabalar durmusken bayağı yüksek bir hızda emniyet şeridinden giden motorcudur.

    sen motorlu taşıt değil misin birader? diğer butun araçlar normal şeritte iken senin ne işin var emniyet şeridinde? uyanık ya..

    o ölseymis çok üzülmezdim.. ata yazık olmuş.

    oradan at değil de bebek arabası taşıyan biri de çıkabilirdi..

    edit: at arabasının karayoluna çıkmaya hakkı yok diyen olmuş.

    karayolları trafik yönetmeliğinde şöyle der.

    --- spoiler ---

    1) trafik: yayaların, hayvanların ve araçların karayolları üzerindeki hal ve hareketleridir.

    2) karayolu: trafik için, kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlardır.

    https://www.tsb.org.tr/…ult.aspx?pageid=654&yid=806
    --- spoiler ---

    kaldi ki orada karsidan karşıya geçen bir at arabası değil bir çocuk da olabilirdi.

    velhasıl-ı kelam, atın yolda olmaya hakkı varken motorun emniyet şeridinde devam etmeye asla hakkı yok.

  • bugün gerçekleşmiş olaydır.yürekli konuşmasından dolayı kendisini tebrik ediyorum.

    "mevcut trabzon belediye başkanı’nın kendi siyasi geleceği adına trabzonspor’umuzu siyasete malzeme yapışını büyük bir düş kırıklığı içinde öğrenmiş bulunmaktayım. bizim için trabzonspor bayrağı ülkemizin asil ve öpülesi türk bayrağından sonra gelen 2.sırada gelen kutsal bir bayraktır.
    bir trabzonlu ve trabzonsporlu taraftar, kongre üyesi bir delege olarak gürül gürül, kutsal ana sütümüz gibi olan trabzonspor’umuzun adeta canlı canlı etlerinin parçalanmasına artık dayanamıyorum. bize su, bize cesaret, bize umut, bize kuvvet, bize kimlik, bize yaşama sevinci olan trabzonspor’umuzun bir başka camiaya ait kişiye, hem de uefa’da trabzonspor’a karşı bir nefer gibi çalışmış şaibeli bir siyasetçiye malzeme olmasını asla kabul etmiyor ve kendi adıma “artık yeter” diyorum.
    trabzonspor bütün siyasi partilerin üstünde bir camia ve tarihinde çok değerli spor ve futbol insanlarını barındırmış büyük bir kulüptür. dolayısıyla trabzonspor’un emeğinin üzerine basmış, başka bir camiaya ait olan kişinin adının tesislere verilmesini asla kabul etmeyeceğimi belirterek, karanlığa bir ışık yakarcasına kendimi feda ederek, gereğini yapıyorum.
    bu tarihten itibaren yıllardır bir parçası olmaktan gurur duyduğum, tribünlerinde ağladığım, sevindiğim, dünyaya kafa tutmayı öğrendiğim trabzonspor’umun hem onur hem de kulüp üyeliğinden istifa ettiğimi üzülerek bildiriyorum.
    ayrıca camiamızın saygın bireylerine güneşli günler dileyerek, saygılarımı sunarken, geri kalan bencil ve menfaatçi insanlara da “yiyin efendiler yiyin, aksırana kadar, tıksırana kadar yiyin.” diyorum."

    volkan konak

  • yurt dışı tecrübesi.

    ama öyle 2 haftalık geziler, 3 aylık dil okullarından bahsetmiyorum. gidip bizzat bir kültürü yaşamak, o milletin mutlulukarını ve sıkıntılarını paylaşmaktan bahsediyorum.

    ayrıca en az 1000 kilometre yakınında hiç bir aile ferdi olmamasından bahsediyorum. hatta dilini bilmediğin bir ülkede tutunmaya çalışmaktan bahsediyorum.

    bu bir insanı olgunlaştırmazsa, artık başka hiçbir şey olgunlaştıramaz heralde.