hesabın var mı? giriş yap

  • sanırım hala alışamamışım basketbolu bıraktığına. baya sarsıcı oldu onun da 40 yaşını devirip basketbolu bıraktığını kabullenmek ve paralelinde 30'uma daha da yaklaştığımı farketmek.

    çok fazla euroleague izlemedim çocukken. sanırım ibrahim kutluay'ın pana ile bişeyler yaptıkları ve daha eskilerden koraç kupası zaferleri hariç 2000'li yıllara ve 90'ların sonlarına dair hatırladığım tek şey ginobili'nin virtus bologna ile şampiyon olması ve mvp alması. babam demişti bak bu eleman çok acayip oyuncu, izle bunu sen seversin diye. babamın böyle oyuncuları çok erken ve çok garip bir şekilde keşfetme huyu vardır. canımsın baba.

    sonra draft edildiğinden bile haberim yokken 2002'de bizim 12 dev adamın gazıyla indianapolis'teki dünya şampiyonasını takip ettiğim zamanlarda hayran bırakmıştı, peder bey sağolsun. turnuvada diğer hayran bırakan oyuncu ise pero camerondu.

    onu hafızamda hep 2005 finallerindeki uzun saçlı ve savruk ama bir o kadar da tahmin edilemez oyunu ile hatırlayacağım sanırım. all star seçildikten sonra bile takım başarısı için bench'ten gelmeyi kabul etmesi, o zaman farkına varamadığım bir alçakgönüllülükmüş. evet duygusallaşıyorum.

    sahadaki en winner oyuncu muydu? belki değil. ama ondan daha winner 5 tane daha oyuncu sayamam. estetikliği, oyun görüşü, herkesin de bildiği üzere icat edip beynimize kazıdığı eurostep'i, gerçek anlamda no-look pas verebilen birkaç oyuncudan biri olması falan ve daha bir ton şey cidden en en sevdiğim oyunculardan biri olmasını sağladı.

    basketbolda istatistik anlamında çok şey hatırlarım, dediğim gibi çöp hafızam gereksiz şeylerle dolu. ama ginobili söz konusu olduğunda bir adet bile istatistik hatırlamıyorum, belki nba sahasında avladığı yarasa sayısı 1'dir o gelir aklıma.*

    ama 2013 finallerinde son çeyreklerde inanılmaz top kaybı yapıp seriyi miami'ye kaybettikten sonra 2 gün boyunca kimseyle konuşmayıp ağlamasını okuduğumu hatırlıyorum. link falan yok. ya da bir sonraki sene chris bosh'a yine finallerde yaptığı eziyet. ya da 2011 batı finalinde uzatmada raja bell'in üzerine giderek attığı saçma sapan floater. ya da 39 yaşında mvp tartışmasında adı geçen james harden'ın playoff son topunda şutunu bloklaması. daha zorlasam sürüyle çıkar herhalde.

    basketbolu bana en çok sevdiren oyunculardandır kendisi. seveni de olur, sevmeyeni de elbet. ancak kimse onun bu oyunu yüreğiyle oynadığını inkar edemez herhalde. manu her şapkadan tavşan çıkardığında kevin harlan'ın "oh manu mama!" diye bağırmasını çok özleyeceğim. hayır ağlamıyorum.

    eyvallah hocam. her şey için teşekkürler.

  • salak sacma sebeplerle surekli kizin yaninda olmaya calismasi. onu herkesten ve her seyden korumaya calismasi. konusucak bir sey kalmasa bile karsindakinin tam gozlerinin icine bakarak bir posetin ruzgarda suzulusunu anlatmasi. genellikle sacmalamasi anlamsiz seyler demesi. onun yaninda o kadar masum ve naif olmasi ki kizin onu taniyamamasi saf sanmasi. fiziksel sakalar orn: yanindan gecerken sacina 2 parmakla dokunup ruzgar efekti vermesi. ona zarar gelebilecek herhangi bir durumda zarar verme ihtimali olan kisiye sovmek. orn;
    -oha az daha araba carpiyordu.
    +o arabayi adamin gotune sokarim carpamaz.

  • anlamsız argümanlarla izah edilmeye çalışılan parapsikolojik fantastik vaka, "ne kadar para alıyo o biliyon mu" denmiş, adamın sadece real madrid kariyerinde kazandığı para 7 sülalesi ve kendini çalışmadan zengin zengin yaşatır. yani sivas'tan aldığı para onun için çerez.
    bence teknik direktörlük kariyeri başlangıcı için en uygun ve kendisine iş verecek olası en yüksek kaliteli lig olarak burasını ve sivası buldu. fenerbahçe döneminden bildiği bi ülke, taşra falan gibi şeyleri bilmeyen kasmayan cool ve mütevazi bir adam herhalde. yani param var ama, hayatımın kalanını mal gibi boş boş geçirmeyeyim deyip bildiği bi işle ilgili bir kariyere başlamış, baya yüksek bir karakter. resmen olaylara farklı bakıyorum artık.

  • "düğün videomuzu tersten oynattıkça sevinçten uçuyorum. yüzükler çıkıyor karım salondan çıkıp arabaya binip gözden kayboluyor."

  • çalışma prensibi aslında oldukça basit olmasına karşın kısaca açıklamak oldukça zor para piyasası. yapabildiğim en sade açıklamayı yapmaya çalışıyorum.

    1. şimdi forex'i düşünmeyin. elinizde para var ve döviz alacaksınız. döviz bürosundan ya da bir bankanın internet şubesinden döviz aldığımızı düşünelim. tam olarak ben bunları yazarken dolar/tl kuru 2,2649. 2264,9 tl karşılığı 1000 dolar aldığımızı varsayalım. eğer yarın dolar 2,30'a çıkarsa ben yaklaşık 35 lira para kazanmış, 2,20'ye inserse 65 lira para kaybetmiş olacağım. buraya kadar çok basit ve anlaşılır her şey.

    2. forex piyasasında ise kaldıraç olarak isimlendirilmiş bir sistem var. bu sistem riski arttırarak kısa zamanda daha çok kar etmek üzerinde kurulu. yalnız aynı oranda da kaybetme riskinizde var tabi ki.

    peki nedir bu kaldıraç? elinizdeki parayı aracı kurumun kaybetme olasılığına karşı teminat olarak gösterip, elimizdekinin 100 katına kadar büyüklükte döviz alabiliyoruz.

    nasıl? elimizde 2265 tl para var. bununla ancak 1000 dolar alabiliyoruz. ama diyoruz ki aracı kuruma sen 1000 değil 100.000 (yüzbin dolar) al. eğer dolar düşerse benim 2265 tl ile zararını karşılarsın. bu durumda aracı kurum 226.490 tl karşılığında 100.000 dolar alıyor. bu durumda dolar 2,2423'e kadar gerilerse aracı kurumun zararı yaklaşık 2265tl olur. ve o anda aracı kurum pozisyonu kapatır, siz de tüm paranızı kaybetmiş olursunuz. öte yandan dolar 2,29'e yükselirse 100.000 dolar karşılığı 229.000 olacağı için o noktada elinizdeki doları satmanız durumunda 2510 tl para kazanırsınız.

    yukarıdaki örnekte de görebileceğiniz gibi 2265 tl para ile forex'te yatırım yapıp paranın tümünü de kaybedebilir 2510 tl para da kazanabilirsiniz.

    edit: bu arada forex ile alakam 3 saat önce başladı. 3 saat "neymiş lan bu forex?" diye araştırıp, anladığımı buraya yazmak istedim. yanlış bilgi verdiysem affola.

  • "bence japonlar gözleri kısık olduğu için uzun yaşıyor olabilir. ekran parlaklığı gibi, şarj uzun gidiyo."