hesabın var mı? giriş yap

  • dün gece oturup izledim nihayet.

    aslında bir aşk filmi olmasına rağmen çok fazla siyasi öge barındıran bir film. mesela ilk sahnede evrakları eksik olduğu için kaçan adamın, almanya’nın fransa’yı işgali sırasında kurulan vichy hükümeti’nin başkanı pétain’in resminin önünde vurulması, alman işgalindeki vichy fransa’sına başkaldırıyı simgeliyor. polis merkezinin girişinde “liberté, égalité, fraternité” yazısı önemli bir detay, direkt pétain’in fransız bayrağının simgelediği kavramları değiştirme girişimine gönderme yapılmış. nitekim son sahnede yüzbaşı louis, vichy markalı su şişesini içmek üzere eline alıp direkt çöpe atıyor. bu alman kontrolündeki vichy fransa’sının reddedildiğini sembolize ediyor. tüm bu detaylar filmdeki nazizm karşıtı çok açık metaforlardı. victor’un adı bile (zafer demek) fransa’nın bağımsızlık istemesine ve alman işgaline karşı özgür fransa hareketinin zafer temennisine bir gönderme aslında.

    rick’in barı tarafsız gösteriliyor, her görüşten insan buraya gelebiliyor, tam anlamıyla “rick’s café americain” yani. rick güya(!) tarafsız hatta bir yerde “i’m not fighting for anything, except myself”, “i don’t risk myself for anyone” diyordu. 2. dünya savaşı başında amerika’nın duruşunu simgeliyor bu.

    baş karakterlerden güzel ilsa avrupa’yı simgeliyor filmde. özgür fransa hareketinde amerika’nın desteğini, victor ve ilsa’nın kurtuluşu için rick’in belgeleri imzalatıp onlara yardım etmesiyle sembolize etmişler. piyanist sam’le ilgili sahnelerde de sam amerika (bkz: uncle sam) olarak karakterize edilmiş. birkaç cümle vardı hatta amerikan desteği beklentisi niteliğinde.

    filmin başındaki dünya haritası 2. dünya savaşı sırasındaki politik ve ekonomik güçleri yani drittes reich almanyası, britanya ve japonya imparatorluklarının sınırlarını gösteriyor. filmin sonundaki rick’in “louis i think this is beginning of a beautiful friendship” demesi amerika-fransa dostluğuna göndermeydi.

    daha aklıma gelmeyen birçok detay ve metafor var filmde ancak salt aşk filmi olarak başladığım filmin dönemin siyasi atmosferini bu kadar yansıtan detayları içermesi etkileyiciydi.

    son olarak filmin çekildiği ve gösterime girdiği dönem olan 1942’de nazizm karşıtı öğeler barındırması oldukça cesur bir yaklaşım. nitekim 1952’ye kadar batı almanya’da gösterime girmemiş. 1952’den sonra gösterime girdiğinde ise ağır şekilde sansüre uğrayıp nazizmle ilgili tüm detaylar kaldırılıp dublajla değiştirilmiş. bu sansürlü versiyonda victor’un, interpol’den kaçan norveçli bir atom fizikçi olarak gösterilmesi komik bir anekdot. filmin orijinal versiyonu almanya’da 1975’te yayınlanabilmiş. gerçi film warner bros abd yapımı olmasıyla ne kadar cesur olarak değerlendirilir onu da derin sinema tarihi bilenlerin yorumuna bırakmak lazım.

    edit: imla ve noktalama.

  • akp yalayıcısı 55+ dayıların teyzelerin, siz bilmezsiniz yağ kuyrukları vardı deyişi aklıma geliyor. umarım bu sıralara da gitmek zorunda kalırsınız, temennim odur ki sefalet içinde ölür gidersiniz.

    manyağın biri de yazmış yok muydu lan yalan mı diyor pahalı da olsa alabiliyorsun diyor, ulan mesele zaten pahalı olması hıyar ağası vasat herif! ulan boşu boşuna oksijen tüketiyor böyleleri kafayı yiyeceğim artık ya!

  • bunun 3-5 bin isteyeni 10bin isteyeni de var.
    adaletli hakime saygılarımızı sunarız.
    kimse gazeteci diye hapse girmeyecek doktor diye hapse girmeyecek diye birşey yok.
    çatır çatır milleti yolarken iyi.
    yargılanmaya gelince ben doçentim yok.

  • 2019' haziran ayında bozcaada gibi ufacık bir yerde, 31 yaşında dalyan gibi bir arkadaşımızı 8 kişi döverek öldürdüler. sabahına tüm ada karakolun önüne gelerek deyim yerindeyse ayağa kalktı. linç edilerek öldürülmesi an be an güvenlik kameralarında gözüküyordu. üstelik yerde hareketsiz kalmış ve ölmüş bedene vurdukları izleyenleri dehşete düşürdü. gazeteler, televizyonlar yazdı. davalara ölen arkadaşımızın ailesi, arkadaşları, belediye başkanı, adadaki tüm siyasi partilerin temsilcileri eksiksiz katıldı.

    peki sonuç ne oldu biliyor musunuz? 8 kişiden biri 1 sene, 2'si 2 sene yattı ve çıktılar. mahkeme görüntülere rağmen, yerde cansız bedene vurulmaya devam edildiğini gördüğü halde sanıklara "kasten adam öldürme" yerine "yaralama kastı ile öldürme" suçundan ceza verdi. biri 7 buçuk sene, 2'si 9 sene, diğer tutuksuz sanıklar ise 5 sene ceza aldı. mevcut 5 yıllık af, 2 yıllık denetim süresi, iyi hal indirimi, tahrik, yatılan süre vs derken hepsi dışarda hayatının baharında arkadaşımız ise toprağın altında. dışarda olanların bazıları ise hala gazetecileri, mağdur yakınlarını tehdit etmeye devam ediyor.

    velhasıl, çok geçmiş olsun arkadaşım. yaşıyor olmanıza bile sevindim. açacağınız davadan umarım bir sonuç elde edersin ancak mevcut yasalarla yanlarına kar kalacağına eminim. burası türkiye.

    link

    link2

  • çeşitli şeker, çikolata markalarının duygu sömürüsü dolu bayram reklamlarından çok daha gerçekçi olmuş. bayram olgusunun gitgide yitirilmesi, black mirror üslubuyla vurucu biçimde anlatılmış. böyle yaratıcı işlerin hastayız.

    düzenleme: girdinin ilk halinde yazdığım kreatif kelimesi, yaratıcı ile değişti. türkçe kullanıma özen göstermek lazım.

  • sevmeye ve özümsemeye kendimi çok zorlasam da bir türlü bende oturmayan grup. yani gerçekten çok denedim ama olmuyor. rica ediyorum ki bana kızmayın.

    ya tamam. bohemian rhapsody gerçekten bir klasik, under pressure müthiş bir parça, we are the champions aşırı damarlı falan. ben de dinlemiyor değilim zaten, you don't fool me belki top 10 listemde yer alabilecek bir parça. müzikten az çok anlarım. okuyan takip eden bilir. freddie mercury'nin yeteneğini de tartışacak değilim.

    ancak ben bu grubun hikayesinde gerçekten ilgi çekici bir yan göremiyorum. çok denedim, filmini izledim, filmi yapamamışlardır dedim; oturdum araştırdım, bilirkişiler tarafından yazılanları okudum. yine de sonuç aynı kaldı.

    işi, şükelada beni oldukça rahatsız eden fanatikliğe de çevirmek istemiyorum ancak dünyanın en iyi grubu olduğunu dogmatik bir şekilde savunmak falan, saçma yani. müziğini çok sevebilir ve beğenebilirsiniz ancak grubun bence kimseyi kendine bağlayacak ve etkileyecek bir hikayesi yok. freddie'nin aids'ten ölmesi falan harbi etkilemiş milleti şaşırdım.

    grubun içerisinde tartışmalar olsa da ayrılmadıkları, beatles ve pink floyd üzerinden kıyaslanarak gösterilmiş misal. kötü örnekler yani bunlar. vokalisti öldükten sonra konserlere devam eden insanlardan bahsediyoruz, e vefa nerde? lütfen burda türk kafasında düşünüp “olm adam ekmeğini kazanmak zorunda ama” cevabını vermeyin, o adamlar o dönemler istedikleri her işi yapabilecek konumdalar o ündeyken. sidik yarışına da sokmak istemem ancak bonzo öldükten sonra hatıra konseri dışında birlikte çalmayan led zeppelin'in falan bahsi geçmiyor üzülüyorum. grubun hiç dağılmamış olması anlamlı mı yani?

    sektörde ayrı bir çağ açtıklarına ben de katılabilirim ancak burada kıyasladığınız adamlar ile de aynı müziği yapmış kişiler değiller, queen bambaşka bir tarz. queen'den hiçbir adam ne shine on you crazy diamond'ı ne de stairway to heaven'ı yazabilirdi, tarzları değil zira.

    müzikal anlamda sevilesi bir grup olsa da en iyisi değil. sahne konusunda rakipsiz olabilir ama en iyisi değil işte. tarafsız olmak adına kendi en iyimi eklemeyeceğim ama cevap belli zaten.

    her şeye rağmen hikayesini benimsetmediği için bir şekilde eksik benim gözümde. made in heaven'daki şarkılar dışında dinlerken bi bağ yok.

    bağışlayın beni…

    debe editi: ya gençler beyler bayanlar romalılar lütfen sakin olalım. entry baştan sona ben ve queen ilişkisinin olamaması ile alakalı. ne müzikalliğine ne de başka bir şeyine laf ediyorum, sadece söylenenin aksine içi boş bir hikayesi var bence grubun, mevzu bundan ibaret. bohemian rhapsody izleyip “vay ag gruba bak nereden nereye” deneyecek bir mevzu yok yani. sizin yazdıklarınız queen'in değil freddie'nin hikayesi. en nihayetinde müzikle içli dışlı biriyim, queen'e alenen laf etmek zaten mümkün değil. çok sevgiler herkese öpüyorum gözlerinizden.

  • kumar bağımlılığının sonudur. kriptolar bir kumardır, kim aksini söylerse söylesin.

    açın hesabını bakın bakalım neler yazmış diye. sağdan grafik atmış, soldan grafik atmış. yükseliş bkeliyorum demiş, dediğinin ertesi günü bitcoin %15 üzerinde düşüşe girmiş.

    kripto dünyasında sağdan soldan grafik çizip kendini kandırıyor millet.
    asıl yaptıkları şey kumar oynamak. büyük ihtimalle kaldıraçlı oynuyordu, sonu bu oldu.

    kripto kumardır, kaldıraç kumarın hasıdır.