hesabın var mı? giriş yap

  • --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    bir yerde kırılma noktası var. abisi chuck kendini yakmış. ölmüş. jimmy avukatlıktan geçici bir süre de olsa men edilmiş. (abisinin gözüne girmek için avukat olduğu, sık sık dünyada abisinden başka yakını olmadığını vurguladığı unutulmamalı bu arada) kim ona bir psikoloğa gitmesini tavsiye ediyor. adam her şeyini kaybetmiş. o noktada devam ediyor. kendi üzerinde düşünmeden. (düşünse bile biz onu anlamıyoruz.) psikoloğun kartını yırtıp çöpe atıyor ve kendini birilerine beğendirme amacından da vaz geçmiş -ki ilk iki sezon önce abisinin sonra sevgilisinin olmasını istediği kişi olmaya çalışıyordu- elinde kalan tek şeyle mücadele ediyor. her hareketi daha da batmasına sebep olsa da çırpınmaya devam ediyor. bütün bozgunlara rağmen. kendini iyi gösterip gücün ve paranın köpeği olmuş bütün çevresine rağmen -ki burada dizideki diğer şerefsiz karakter howard’ı kasdediyorum. ama ötekiler de sayılabilir.- elinden geleni yapıyor. ben diziyi böyle okudum. elinden gelenin en iyisini yapmış ve kendi olmaya çalışan mütevekkil insan mutluluğu var bu adamda. manikürcünün arka odasında penceresiz yatağına uzandığı bir sahne vardı. lüks rezidansı bırakıp geldiği. ellerini ensesinin altına alıp uzandığında ne kadar keyifliydi. mutluluk lüks arabada ya da rezidansta değil insanın kendi olmaya çalışmasında. bunu yaparken de kendi hakkında öyle uzun uzadıya düşünmeden elinden gelenin en iyisini yaparak. sorunlarla yüzleşerek. onlarla mücadele ederek. görmezden gelerek değil.

    bir de hayat karşımıza rastlantılarla iyi ya da kötü şeyler çıkarır. ama o rastlantılar bizim yaptığımız küçük seçimlere bağlıdır. kartelle girdiği ilişkiyi hatırlayacak olursak başlangıcı patenci kardeşlerle yaptığı dolandırıcılığa dayanır. yani çölde mahsur kalmışken bilmiyorum bunları düşündü mü ama. düşündüyse raslantılara suç atmak yerine kendi yaptığı seçimleri hatırlaması gerekir. niyet kaderi inşa eder de diyebiliriz. öyle işte.

    dizi aslında insanı anlatıyor. bütün karakterleriyle. kendimizi birilerine beğendirmeye çalıştıkça kaybediyoruz. kendimiz olmaya çalışırken de kaybediyoruz. ama kendimiz olarak kaybediyoruz.

  • kavga için 10 yıl verildiğini düşünenler var sanırım. cezadaki en büyük kalem "kişiyi silahla hürriyetinden alıkoyma". kişiyi evine çağırıyorsun, arkadaşlarınla beraber biber gazı sıkıp, zorla bir odaya kilitleyip, hep beraber dövüyorsun. sokak kavgası değil bu olay. biraz okuduğunuzu iyi anlayın ve değerlendirin. o odada kızın kaçacak hiçbir yeri yok ve tek başına kaldığı için kızı orada dilim dilim kesseler kimsenin haberi olmayacak.

  • bir kaç gün içerisinde karakola giderek ilk adımını atmayı planladığım kampanyadır.

    şöyle diyeceğim:

    "karakolunuzun görev alanında bulunan mahallede ikamet etmekteyim. bir kaç gündür gece 2-3 sularında ellerine davul almış motosikletli ve kamyonetli şahıslar bu davulları çalmak suretiyle mahallede dolaşmakta ve huzur ve sükunumu ihlal etmektedirler. bu şahısların tespit edilerek haklarında kabahatler kanunu, çevre kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca adlı işlem yapılmasın talep ederim".

    peşin not: anne-babamın da doğruladığı üzere ilk orucumu 6 yaşında tuttum. son 20 yıldır zaruret hali hariç bir ramazan orucunu bile kaçırmadım. hatta teravih namazını hatimli kıldıran camiler'in müdavimiyim. şuan size oruçlu olarak sesleniyorum.

    gelin özeleştiri yapalım. oruç tutmayanlara "inanmıyorsun bari saygı duy" demek kolay. senin oruç tutmayanlara saygın var mı? hatta oruç tutanlara saygın var mı? gecenin vaktinde istisnasız herkesi rahatsız ediyorlar ve buna karşı çıkmayı bırak, destek oluyorsun. çocuğu olan var, hastası olan var. benim gibi yemeğini yeyip yatan, sahura kalkmak istemeyen var. nasıl bir hoşgörü dini bu? gerçek islam bu değil. vallahi de billahi de bu değil. bak bu sefer gerçekten de değil.

    bu zulümdür, eziyettir, dinde yeri yoktur. ve ben inanıyorum ki allah bunun hesabını hepimizden soracaktır. buna bir son verilsin; oruç tutan müslümanlar tarafından.

  • osmanlı'nın toprak kaybettiği ilk anlaşma olsa da, aslında burada kaybedilen topraklar 15 yıl içinde geri alınmıştır. asıl yıkım 1774 küçük kaynarca anlaşması ile oldu, orada mahvolduk işte giden sağlam gitti..

    karlofça'nın ilginç bir özelliği dünyada yuvarlak masa toplantısının ilk yapıldığı yer olarak bilinmesidir. eşit hiyerarşik bir düzen oluşturmak için ilk defa yuvarlak masada imzalanmış anlaşma..

    onun dışında sırbistan'da bu küçük şirin köye yolunuz düşer de anlaşmanın imzalandığı binayı görürseniz içeride anlaşmanın orijinal metninin temsilini bakın, bana ilginç gelen detay şu olmuştu; orijinal metinde osmanlı'dan ve osmanlı padişahlarından ısrarla "türk'ler, türklerin sultanı, türk sultanı" diye bahsediyor. hatta imza satırında osmanlı devleti için açılan satırda "participants les turcs" yani "türk katılımcılar" diyor.

    hayır yani sene 1699, öyle "türklük" filan 1900lerde cumhuriyet dönemi ile filan çıktı diyenler oluyor da pek alakası yok yani, osmanlı en başından beri türk olduğunun farkında.

  • (bkz: gasp)

    öyle bir yansıtılıyor ki;

    gasp ettiği kişinin 5 bin lirası olsa, 4995 lirayı bırakacaktı sanki.