ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
mary ann cotton
-
1873'te öldüğünde, dört kocasını ve bunun yaklaşık üç katı kadar da çocuğu öldürmekten suçlanıyordu. cinayetlerin ve suçunun gerçekliği konusunda hiç kimse tartışmıyordu. ancak bu utanç verici cinayetlerin ardında bir muamma kaldı; cinayetlerin nedeni. önce kendi öz çocuklarından dördünü doğar doğmaz ve ilk kocası william mowbray'i arsenikle öldürdü. bu cinayetleri ikinci kocası george ward, üçüncü kocası james robinson ile dört çocuğu ve ardından öz annesini öldürmesi izledi. ama bununla da kalmadı. dördüncü kocasının kardeşi margaret cotton, ardından kocası frederick cotton ve cotton'ın üç çocuğu da art arda diğer bütün kurbanları gibi, arseniğin neden olduğu bilinmez bir mide hastalığından öldü. oldukça titiz bir kadın olduğu bilinen mary ann cotton, darağacına götürülmeden önce saçlarını fırçalayarak ensesinde toplamak için ısrar etti.
bir kalecinin yaşayabileceği en talihsiz an
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
-
boğaziçi köprüsü'ndeki köprüyü destekleyen ayakların içinde asansör bulunması.
yayaya açık olduğu ilk zamanlar insanlar bu şekilde köprüye ulaşıyorlardı.
http://v3.arkitera.com/…news/2011/02/11/kopru_1.jpg
edit: link yenilendi
8 temmuz 2014 brezilya almanya maçı
-
1-0 iken sıçmaya gittim, geldim 3-0 olmuş. netten golleri izleyim bari dedim golleri izlerken 5-0 olmuş. skicem yapacağınız işi hea.
insanı sıçtığına sıçacağına pişman ediyorsunuz.
mutluluk editi: goool almanya gol attı beyler. altı oldu. bu defa kaçırmadım.
24 aralık 2014 beşiktaş adana demirspor maçı
-
sıfır (0) yabancı ile çıkacağımız maç. hadi hayırlısı.
mesajlar üzerine edit: atiba'dan bana ne la. mulenga ve attamah oynamıyor bizde.
debe editi: (bkz: otizmli çocuklara öğretmen kampanyası)
1 şubat 2015 galatasaray bursaspor maçı
-
bursa bakanbu yerine atanbu'yu alsa 5 olmuştu şimdiye.
norveç
-
1- http://i.imgur.com/zqnyp0t.jpg
2- http://i.imgur.com/v6f97ed.jpg
3- http://i.imgur.com/vjp8boh.jpg
4- http://i.imgur.com/js48phl.jpg
5- http://i.imgur.com/4rq0o3h.jpg
6- http://i.imgur.com/lyxuxln.jpg
7- http://i.imgur.com/yxd8wps.jpg
8- http://i.imgur.com/afznb8u.jpg
9- http://i.imgur.com/usmzcf3.jpg
10- http://i.imgur.com/pew1imk.jpg
11- http://i.imgur.com/lwjsuu7.jpg
12- http://i.imgur.com/raxylop.jpg
13- http://i.imgur.com/rid0fok.jpg
14- http://i.imgur.com/hgztoen.jpg
15- http://i.imgur.com/tdgkcfr.jpg
16- http://i.imgur.com/sz3vxjq.jpg
17- http://i.imgur.com/6ktd2he.jpg
18- http://i.imgur.com/jllxjpk.jpg
19- http://i.imgur.com/eq6ql8o.jpg
20- http://i.imgur.com/qroizus.jpg
21- http://i.imgur.com/jbl94q7.jpg
22- http://i.imgur.com/4cwk5db.jpg
23- http://i.imgur.com/mon3ub3.jpg
football manager 2016 camianın evladı modu
-
efsane oyun fm'nin yeni çıkacak serisinden sızdırılan bir özellik. bu modda oyuna başlarsanız takım içi dengeleri gözetmek zorundasınız. uyruğu bulunduğunuz ülkenin vatandaşı futbolculara zamlı kontratlar imzalatmazsanız ''camianın evlatlarının arkasında durmayalım mı?'' uyarısı verip oyundan atıyormuş. ayrıca her basın toplantısı için en az bir ''ilgilenmiyoruz'' butonu olacağı da gelen bilgiler arasında.
fenerbahçeli çocuğa saldıran kayserispor taraftarı
-
az önce denk geldiğim video. sinirden elim ayağım titriyor. şerefsizler, adi köpekler. o çocuğun tek bir damla gözyaşına değer mi lan yaptığın fanatiklik? nasıl bir gözü dönmüşlük bu?
https://twitter.com/…rlig/status/656406750330036224
edit: adam kayseri'de tanınan bilinen amigo recai adında biriymiş. böyle adamların öfkeli kalabalık lafıyla aklanması, sakinliğe davet edilmesi utanç vericidir. bir tane kolluk kuvveti görmedim "aga hayırdır sen kimsin de çoluk çocuğa, insanlara saldırıyorsun" diyen. yeter lan.
edir 2: vaguedespassions denen bir garip kişilik "hemen saldırı diye olayı lanse et, ortalığı ateşe ver. işte bunlar hep uzun süren akp döneminin sonuçları" gibi değişik laflar etmiş. saldırı kelimesinin anlamının sadece fiziksel şiddete dayalı olmadığını anlaması için bu cahilliğinden kurtulması gerekiyor. tdk bile saldırı kelimesini açıklarken "kötülük yapmak, yıpratmak" diye başlar cümleye. aksi takdirde bu saldırı yapanlarla aynı düşünce yapısına sahip olduğunu iddia edebilirim.
edit 3: ilhan ekşioğlu ve şekip mosturoğlu minik kardeşimizin kadıköy'e davet edildiğini yazdı.
kardeşimize ulaşılmış, nasıl da gülüyor. emeği geçen herkese teşekkürler.
mustafa denizli
-
günün birinde kaptan bravo’nun gemisi açık denizlerde yol alırken, gözcü direğin tepesinden seslenmiş: ‘uzakta bir korsan gemisi göründüüüüü!’
bunun üzerine tüm mürettebat dehşet içinde sağa sola koşuşturmaya başlamış. kaptan bravo sakin bir sesle yardımcısına seslenmiş: “bana kırmızı gömleğimi getirin!”
yardımcı derhal kaptanın kırmızı gömleğini getirmiş… bravo gömleği giyerken adamlarını savaş düzenine sokmuş ve korsanları yenmiş...
daha sonra, gözcü bu kez bir değil, iki korsan gemisini tespit etmiş...
kaptan bravo bu kez de kırmızı gömleğini istemiş ve yine korsanları duman etmiş.
o akşam, bütün mürettebat güvertede oturmuş, o günkü zaferi konuşurken, adamlardan biri kaptana sormuş:
‘kaptanım, çok merak ettik, niye hep savaştan önce kırmızı gömleğinizi istiyorsunuz?’
bravo cevaplamış:
“eğer saldırı sırasında yaralanırsam kırmızı gömlek akan kanımı belli etmez, böylelikle siz de korkusuzca düşmanlarımıza direnmeyi sürdürürsünüz.”
ortalığı bir sessizlik kaplamış... adamların yürekleri kaptanlarının cesaretine duydukları hayranlıkla güm bede güm atıyormuş...
şafak sökerken gözcü bu kez bir değil, iki değil, tam on korsan gemisinin yaklaşmakta olduğunu tespit etmiş. mürettebat kutsayıcı bir sessizlikle kaptanlarına bakarak, onun o artık alışılagelen kırmızı gömlek talebinde bulunmasını beklemeye başlamışlar.
kaptan bravo çelik gibi gözleriyle gemisine yaklaşan korsan filosuna bakmış, sonra korkusuzca adamlarına dönmüş ve sakin bir sesle bağırmış:
bana kahverengi pantolonumu getirin!
mustafa denizli şimdilik kırmızı gömleğini istiyor ama bence kahverengi pantolonu isteme zamanı geldi.
italya'nın uefa kuralını çiğnemesi
-
şampiyonlar ligi'nde güçlü ekiplerin türk takımları karşısına yedek ağırlıklı kadroyla çıktığında akla gelmeyen kural. iki yüzlülük bunu gerektirir çünkü.
fenerbahçe'nin artık üçüncü büyük olduğu gerçeği
-
"uzun vadeli planları"
"yepyeni stadı"
"ateşli taraftarı"
olum bunlar malatyaspor'da da var amk ahahahaha.
evrende var oluşun anlamsızlığı
-
özet: gel sen şuna "varoluşun amaçsızlığı" de, olayı tatlıya bağlayalım.
başlıktaki "evrende" ifadesinin çok saçma olması(evrenden başka bir yerde varoluş mu var? yoksa mutfaktaki varoluş başka, çamaşırhanedeki varoluş başka, evrende varoluş başka mı?) ve varoluş kelimesinin "var oluş" olarak yanlış yazılması bir tarafa, önce anlam ve amaç kavramlarının birbirinden farklı şeyler olduğunu fark edelim. ki bu konu sorgulandığında anlam ve amaç kavramları sürekli karıştırılıyor. (tdk'dan anlam, anlamak ve amaç kelimelerinin anlamlarına bakın lütfen.)
eğer bir şey(a) başka bir şeye(b) işaret ediyorsa, bu a'nın mutlaka bir amacı olduğu anlamına gelmiyor. a ile b arasında anlaşılması gereken bir bağlantı olduğu anlamına geliyor. mesela yıllardır yağmur yağmayan bir çöle yağmur yağar ve çölde çiçekler açar. yağmurun yağmasının bir amacı yok, kendisini var eden neden-sonuç zincirinde bir halka sadece. yani yağmur çiçekler açsın diye yağmıyor ancak çiçeklerin açması ile yağmurun yağması arasında bir bağlantı var. işte buna anlam diyoruz. bu bağlantıyı kavradığımızda anlamı çözmüş oluyoruz. tıpkı bir matematik probleminin çözümünü anlamak gibi.
tabii ki her olayın/olgunun arkasında bir anlam yok. mesela yolda yürüyorsunuz ve önünüzde bir güvercin yere çakılıyor ve orada ölüyor. siz "bunun anlamın ne?" diye düşünerek evrenin, tanrının ya da her ne sikime inanıyorsanız onun, size bir mesaj göndermiş olduğunu zannedebilirsiniz. oysa sadece o güvercin oraya düşerken orada rastgele bulunan birisiniz. sizin orada bulunmanızla güvercinin düşmesi arasında hiçbir bağlantı yok. bağlantı olmadığı için bir anlam da yok.
aslında amaç ve anlam açısından bir şeyi değerlendiriyorsak dört farklı durum ortaya çıkıyor: 1. amaçsız anlamsız. 2. amaçlı anlamsız. 3. amaçsız anlamlı. 4. amaçlı anlamlı.
bu dört durum için de örnekler türetilebilir. şimdilik anlam ve amacın farklı şeyler olduğunu anladıysak devam edelim.
sadede geleyim; evrenin varoluşunun bir amacı yok gençler. hele yaratılışçıların olmasını arzuladıkları gibi ulvi bir amacı kesinlikle yok. çünkü ortada ulvi bir amaç olduğunu gösteren herhangi bir kanıt yok. ki tanrı var olsaydı ve evreni belirli bir amaç için yaratmış olsaydı, anlam açısından yine fark etmezdi. yani anlamın var olup olmaması amaca bağlı değil ve zaten amacı olup da anlamı olmayan tonla şey görebilirsiniz etrafınızda. neden aklıma bu örnek geldi bilmiyorum ama amacı insanları eğlendirmekten başka bir şey olmayan "aşk bu kızılötesi yaralı müzesi hareket edemem" sözlerinin, bir anlamı var mı mesela?*
yani bir tanrının var olduğunu ve evrenin bir amaç doğrultusunda yaratılmış olduğunu kabul etsek bile, evrenin anlamı açısından bir şey fark etmiyor. çünkü karadelikler, tekillik, dolanıklık, zaman, karanlık enerji, karanlık madde vs. gibi çözülmesi gereken tonla soru halen yerinde duruyor. ve tüm bunların bir amacının olması evrenin ne olduğu sorusunu cevaplamıyor.
bir şeye anlamsız diyorsak, ortada kavranacak bir şey yok demek isteriz. peki evrenden bahsediyorsak, ortada gerçekten kavranacak bir şey yok mu?
demek istediğim şey şu ki; evrenin bir amacı yok ama bir anlamı var olabilir. ve eğer bu anlam varsa ve bu anlama ulaşacaksak, önce "neden" sorusunu doğru bir şekilde sormalıyız. yani "neden" sorusunu amaca dönük değil de, sebebe dönük bir şekilde sormaya başlarsak, büyük bir yol katetmiş oluruz diye düşünüyorum. zira "neden" sorusunu doğru bir şekilde sormaya başlarsak, artık bir dedektifin bir cinayeti çözdüğü gibi, geriye doğru iz sürerek bir şeyleri aydınlatmaya başlayabiliriz.
çünkü bir anlam varsa, önce sebepleri anlamalıyız. atomlardan galaksilere, karanlık enerjiden tekilliğe, dolanıklıktan kütle çekime kadar, evreni var eden her bileşeni, her kuvveti, her gizemi bir bir anlamalı, her birini var eden neden-sonuç ilişkisini çözmeliyiz. [bu arada, bildiğimiz kadarıyla bunu yapabilecek tek canlı insan. zira gece gökyüzüne baktığında gördüğü şeyi anlamlandırabilen, kompleks matematiği kavrayabilen, yıldızların oluşumunu, atomların yapısını, hücre içi aktiviteyi, zihnin kendisini, evreni var eden kuvvetleri veya kısacası "tüm bunları" anlayan/anlayabilecek bilişsel fonksiyonlara sahip olan yegane canlıyız. (zaten bu yüzden insan hayatı kutsaldır. ışidli bir piçin hayatı bile.) ki beynimiz "tüm bunları" anlayabilecek kapasitede de olmayabilir. yani belki de "tüm bunları" anlamlandırmamızı sağlayacak matematiksel derinlikten yoksunuz. belki de bu yüzden felsefeye ve sanata ihtiyaç duyuyoruz. çünkü bir şeyleri açıklamak için matematiğin yetmediği yerde felsefe, felsefenin yetmediği yerde de sanata sığınıyoruz.*(ayrıca (bkz: #64868800)) ]
nerede kalmıştık. evreni var eden bileşenlerin arkasındaki sebepleri anlamalıyız diyorduk. he işte. "neden" sorusunu doğru bir şekilde sormaya başladıysanız, büyük bir yol katettiniz sayılır. artık evrenin ne olduğunu öğrenmeye başlayabilirsiniz. öğrenmek için hangi yolu tercih edersiniz bilemem ama bence bu noktadan sonra yapacağınız şey meta data toplamak olabilir. okuyacağınız kitapları, izleyeceğiniz belgeselleri, dinleyeceğiniz podcast'leri, takip edeceğiniz siteleri tespit edin. sırf sözlükte bile uzay, evren, karanlık madde, fizik, kuantum fiziği, sicim teorisi, karanlık enerji, dolanıklık vs. gibi konularda çok güzel entry'ler var.
hatta meta data toplamanıza ilk katkıyı ben sağlayayım;
(bkz: #63212144)
(bkz: #64871430)
bunlara ek olarak lawrence krauss abinin yoktan varolan evren konuşmasını, jim al-khalili abinin "everything and nothing" belgeselini de izleyin.
ayrıca (bkz: ekşi sözlük entelektüel nefes alma uzamı) diye bir şey var. ona da bir bakın derim.
bkz verdiğim ilk entry'deki kitap tavsiyeleri fazlasıyla yeterli ama onlara ek olarak bir iki kitap da ben tavsiye edeyim;
zamanın daha kısa tarihi - stephen hawking & leonard mlodinow (zamanın kısa tarihi'nden daha basit.)
her şeyin teorisi - stephen hawking
kozmik bağlantı - carl sagan
bunlara ek olarak üç kitap daha tavsiye edeceğim. okunması çok kolay kitaplardır ve içlerinde sadece evrenle ilgili değil, evrim, zihin vs. gibi konulara dair çok güzel bilgiler bulabilir, alanında uzman bilim insanlarının çalışmaları hakkında bilgi alabilirsiniz. ted videolarının kitap versiyonları desek yeridir.
hayat kitabı - eduardo punset & lynn margulis
üçüncü kültür - john brockman
kanıtı olmayan gerçekler - john brockman (biraz spekülatif bir kitaptır. ama yeni başlayanlar için beyin fırtınası yapmaya yardımcı olur.)
son olarak, nerede okuduğumu hatırlayamadığım* bir alıntı yapayım, "varoluşçuluk felsefenin bataklığıdır. bu bataklığa saplanıp kalmaya en iyi iki örnek sartre ve camus'dur. bu iki filozof kendileri bu bataklıktan kurtulamadıkları gibi, fransız felsefesini de bu bataklığa sokmuşlardır. o zamandan beri de fransız felsefesi iflah olmamıştır." minvalinde bir yazıydı. varoluşçuluk gerçekten bir bataklık. evrenin varoluşunun(hatta kendi varoluşumuzun öznel) bir anlamı(ve hatta bir amacı) olsa da olmasa da hayattayız, yaşıyoruz. bu yüzden okuyun, düşünün, araştırın, sorgulayın ama asla bu bataklığa saplanıp kalmayın, varoluşçuluğu hayatınızın merkezine koymayın.
kpss'den 90+ alma taktikleri
-
doksan almış biri olarak diyebilirim ki, çok çalışın :)
ben 5 ay çalıştım (eğitim bilimleri de dahil) ve karşılığını aldım. yalnız şunu söylemem gerek, eğer tarih coğrafya ve güncel haberler takip etmeyen biriyseniz veya ilgi alanınız değilse beş ay yeterli bir süre değil. çünkü bu dediğim alanlara ilginiz olsaydı, tarih konularını dinlerken eliniz sürekli ileri sar modunda olurdu, birçok şeye hakim olduğunuzu anlardınız. benim için de öyle oldu, çok dipte köşede kalmış bilgilere odaklandım onun haricinde birçok şeye aşinalık vardı. coğrafya mesela, lisede en sevdiğim dersti, birçok coğrafya konusuna da aşinaydım. o yüzden zorlanmadım hiç. bundan dolayı eğer böyle bir ilginiz yoksa en az bir senenizi çok sıkı çalışmaya ayırmanız gerekir.
dersler özeline inmeden madde madde ne yapıp ne yapmamanız gerektiğini yazayım. şahsen bu benim yaptıklarım hani bilimsel bir geçerliliği yok.
. sağlam bir planınız olmalı, öyle bir gün şundan bir gün bundan diye bir plan olamaz. aylık plan yapmanızı önermem çünkü uzun vadede her şey aksıyor. o yüzden planınız haftalık olsun. şöyle ki:
pzt: matematik konu anlatım + soru, tarih konu anlatım + soru. bugünlük konu anlatım işiniz bitti. şimdi de önceki öğrenmeleriniz ile ilgili soru çözmek. en kilit nokta burası. sürekli yeni şeyler öğrenerek ilerleyemezsin. bir süre sonra önceki öğrenmelerin uçar gider. bunun için de elinizde bolca soru bankası bulundurun. tabii bu dediğim şeyler konuları bitirene kadar geçerli. konular bittikten sonra bolca branş denemesi çözmeniz yeterli olacaktır.
. bunaldığınız vakit ara verin, yalnız bu son 1.5 ay için geçerli değildir. ben mart ayına doğru öyle bir bunalmıştım ki resmen ağlaya ağlaya oturuyordum dersin başına. ve iki hafta ara verdim. gerçekten öyle iyi geldi ki, geri dönüşüm daha muhteşem oldu.
. kesinlikle çalıştığınız ortamın konforuna dikkat edin. basit gibi gelmesin çok etkilidir. rahatlıktan uyuyacak pozisyona gelin demiyorum ama ortopedide de sıra bekleyecek kadar acı çekmeyin. yaklaşık iki ay boyunca çalıştığım koltuk inanılmaz rahatsızdı ve son zamanlara doğru öyle bir boyun ağrısı oluşuyordu ki anlatamam. ne uyuyabilir ne de sabahları kalkabilirdim. bu bile düzeninizin bozulmasına engel. düzen her şeydir unutmayın!
. sessizlik!! bulunduğunuz ortam olabildiğince sessiz olsun.
. kanunsuz belki ama çok sık kitap satın almayın arkadaşlar, gerçekten bu sınava çalışan insanların ekonomik durumunu az çok tahmin edebiliyorum. benim dediğim şekilde çalışacak ve bu sınavdan doksan alacaksanız, satın alacağınız kitaplar 4 bin 5bini bulacak. başlarda belki yeterli gelecek ama konular bitince su gibi akıp gidecek sayfalar. ben 5 günde tarih soru bankası bitirdim. hesap edin. bu abartı ama çok hızlı tükenecek kaynaklarınız. o yüzden telegram gruplarını takip edin, özellikle çalışma grupları var. orada aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. pdf formatında gidin çıktı alın, üniversitesilerde veya çevrelerinde çok ucuza kitabın üçte biri fiyatına çıktı alabilirsiniz. herhangi bir dikkat dağınıklığı yapmayacak derseniz tablet alın kendinize ortalama bir fiyata, sonrasında her şeyi onun üzerinden çözebilirsiniz. tg denemelerini bunun dışında tutuyorum çünkü deneme çözerken olabildiğince sınav ortamını yakalamaya çalışın.
buraya kadar genel geçer şeylerden bahsettim. şimdi dersler özelinde konuşmak istiyorum.
türkçe: kitap okumanın faydasını burada göreceksiniz. ben sık sık kitap okurdum o yüzden son iki ay kala çalıştığım türkçeden 28 net yaptım. bir yanlışım vardı o da mantık sorularının sonuncusu, tamamen dikkatsizlikten. aker kartal hoca var onun dil bilgisi anlatısını seviyorum. rüştü diye biri var ama onu pek sevemedim. söylediği şeyler mükemmel ipuçları ancak soru tipi ezber gibi oluyorsunuz. son zamanlarda ösym zortlatıyor aman dikkat. yeni tarzlar geliştirdi.
kitap okuma konusuna tekrar gelmek istiyorum. sırf sınav için kitap okunmaz, hem yeterli okuma yapamazsınız hem de pek işe yaramaz. bu dediğim süreç en az üç beş yıllık düzenli bir okuyucu iseniz geçerli olur. çünkü sınav zamanı okumak için pek vakit bulamazsınız. o yüzden türkçe'de tavsiyem bol bol deneme çözün. her gün bir adet türkçe denemesi çözün. dil bilgisi konusunda asla korkmayın çünkü piyasada çözdüğünüz çoğu yayından daha kolay ösym'nin dil bilgisi soruları. ama paragrafa dikkat. kaliteli yayın alın. bu konuda önerim de kadir gümüş. özellikle ters köşe kitabındaki paragrafların kalitesi mükemmel.
sözel mantık içinde son bir ay her gün en az 10 tane soru çözerek gidin. zaten o pratiği oturtacaksınız. tablo çizme vs.
matematik: genel olarak en çok zorlanılan alan. benim için de öyleydi. spesifik olarak şunu şunu yapın veya şu kişileri dinleyin asla diyemem çünkü matematik öğrenimi gerçekten özel bir ilgi istiyor. ben mesela ilyas hocadan dinledim ama yeterli altyapım olmadığı için sanki soru tipi ezberliyorum gibi geliyordu. nitekim çözdüğü soru tipleri dışında bir soru ile karşılaşınca afalladım. o yüzden matematikte kendinize önce bir hedef belirleyin. ben 15 demiştim. ki 15 de oldu. 28+15=43 net genel yetenek. bu mottoda ilerleyin.
bir sene için çalışacaklara özellikle matematiğin ilk 10 sorusunu kaçırmamalarını tavsiye ediyorum. burası anahtar çünkü gerçekten altyapı yoksa ve zeki biri değilseniz o problem sorularının içinden çıkamazsınız. ösym eskisi gibi sormuyor, problem soruları çok karmaşık geliyor, çözümü çok basit ancak anlaması sıkıntı. o yüzden altyapı yoksa bu sorulardan bir iki tane yaparsanız öpün başınıza koyun. temel soruları kaçırmamak için de bol bol test çözün. eski çıkmış sorulardan uzak durun çünkü inanılmaz basit. yanılırsınız. son beş yılın çıkmış soruları yeterli olur bunun için. onun dışında kaliteli yayınların branş denemelerini ve soru bankalarını alın. bu on soruyu kazasız belasız atlatmaya bakın. ve şekil sorularını kaçırmayın. sınav sonuna da bırakmayın. şöyle gidin. önce ilk ona bakın sonra hemen şekilli soruya geçin. çünkü çözme ihtimaliniz çok yüksek. problem sorularına dalarsanız zaman kontrolünüzü yitirirsiniz.
grafik sorularına aman dikkat. o salak yayınların soruları gibi sorular gelecek diyorsanız yanılıyorsunuz. size verilen rakamlar; 10,100,200 vs. olmayacak. ösym özellikle grafik sorularında ondalık sayılar ile çalışmayı seviyor. bu tarz soru tiplerine önem verin. böylesi kek soruları kaçırmayın. kaçırma sebebiniz ondalıklı sayılar ile çalışmamanız. dikkat..
geometri soruları içinde mutlaka bir tane kolay soru olur. bir sene çalışacak biri geometri sorularını çözer ama şöyle diyim zaman yetmez. çünkü çok karmaşık. (bu söylediklerim matematik ile arası kötü olan kişiler için geçerli yoksa branşı matematik, fen olanlara lafım yok.) kendinizi yakın hissettiğiniz konuyu çalışın, en az bir doğruyu kovalayın. benim şansıma üçgende açı ve kenar soruları geldi. iki yaptım. ama her zaman olmaz bu.
tarih : en kilit nokta başta da dediğim gibi tarih merakı. varsa işiniz çok kolay. yoksa bir sene sıkı çalışın, soru kaçırmayın. ikinci söylemek istediğim nokta ses kaydı alın.
ben bu şekilde yaptım ve çok verim aldım. yatarken, yolda giderken aldığım ses kayıtlarını dinledim. bu sayede telefonunuzu da verimli kullanabilirsiniz. ramazan hocadan konuyu dinlerdim ki kendisi sınava yönelik bence en iyi tarih anlatıcısı, sonrasında soru çözerdim. kısa süre sonra kendi kendime az önce öğrendiğim konuyu ses kaydı olarak anlatırdım ve aldığım notları elimde tutardım ki eksik yerleri tamamlayayım. ancak cümleleri kişiselleştirin, hocanın ağzından anlatmayın. mesela ben kendi kendime yükselirdim, misal "sümsük selim, gelmiş saraya, ne saraydan çıkmış ne başka bok yemiş. ne kadar soytarı varsa doldurmuş orduya, ülkenin içine sıçmış" derdim. cümleler tamamı bu şekilde olmasa da kendinizden bir şeyler katın böylece daha kalıcı olur.
ikinci nokta ise zihin haritası tekniğini kullanın. her konuda olmaz ancak belli bir kronolojik sıra gereken yerlerde çok faydası olur. bunu eğitim bilimlerinde de sık sık kullanabilirsiniz. örnek olarak görsel yükleyeyim ki zihninizde daha da netleşsin.
görsel atatürk dönemi türk dış politikası. şu resme bakarak bu konuyu taa en başından anlatırım. çünkü bu şekilde yapılan öğrenmeleri kalıcı oluyor. bu tekniği sık sık kullanın.
tarih için diyeceğim bir diğer çalışma tekniği ise yerleştirme yöntemi. başka adı da olabilir. bu da şu: evde kullandığınız güzergaha, osmanlı padişahları olabilir veya milli mücadele dönemi olabilir size kalmış, notları kağıtlara yazarak asın. bu sayede yemeğe giderken, tuvalete giderken, kısaca oralardan geçerken göz atın. bu şekilde zihninizde kalıcı bir yer edinir. özellikle görsel hafızasına güvenen insanlar için birebir. buraya gif olarak bırakıyorum, daha net anlaşılsın.
görsel
bazı bilgileri unutmamak adına tavsiyem, sınava bir iki hafta kalana kadar elinizden soru bankası eksik olmasın. sizler zaten son iki ay kala artık tg denemeleri çözeceksiniz ancak tarih ve coğrafyadan soru bankaları sürekli yanınızda olsun. çözün. tg denemelerinde konuların kapsayıcılığı size zarar verebilir.
coğrafya : tarih gibi bu derse de ilginiz yoksa yine bir senenizi iyi çalışma ile ayırın.
coğrafyada en temel nokta giriş konusu da sayılan dünyanın konumu vs. bu konuyu öylesine idrak edin ki, başkalarına anlatabilecek düzeye gelin. burası çok önemli. soru kaçırmayacak düzeydeki kastım 1000 soru varsa bu soruların en az 998 tanesini doğru yapın. o kadar iyi öğrenin. böyle söyleyince zor gibi gelebilir ama mantığı çok kolay. eğer burayı idrak ederseniz ilerleyen konuları anlamanız çok çok kolay olacak. coğrafi konuma bakarak birçok konunun sorularını çözebileceksiniz.
ikinci nokta, coğrafya demek harita demek. mutlaka kendi haritalarınızı oluşturun. hazır şablonlar var, onları siz doldurabilirsiniz, bunların bulmaca gibi olanları var bu ders çalışmayı bir oyun haline dönüştürebilirsiniz. bir de ezber yaparken her zaman az olanı seçin. mesela bir yerde şu vardır bu vardır diye değil de ne yoktur gibisinde. veya olan şeyler çoktur bu sefer de olmayanı ezberleyin. atıyorum dağlar konusu. zibilyon tane kıvrım dağ var, tek tek olmaz. o yüzden sayısı daha az olan, kırık dağ ve volkanik dağları ezber yapın. bunlar dışındakilere de kıvrım dersiniz. bu ösym de çok şaşmaz o yüzden rahat olun. haritalarda örnek görseli de yükleyeyim.
görsel
görsel
vatandaşlık: gerçekten son iki ay halledilecek bir konu. bunu sona bırakmanızdaki avantaj şu, asıl baba konuları öğrenmeye çalışırken aradan çıkıntı oluşturmaz size. zaten son iki aya konu bırakmayacağınız için beyniniz daha dingin olur o yüzden vatandaşlığı öğrenmek kolay olur. bol soru çözerek de pekiştirme yaparsanız. ayrıca ösym'nin sorduğu vatandaşlık soruları çok benzerdir, çıkmış soru çözmeyin sakın, paso kanun değişiyor zortlarsınız:) güzel bir iki kaynak ile bu işi halledersiniz. ve çoğu zaman soru kökünde cevap olur bu da vatandaşlığın hoş yanı :) her zaman değil tabii de o kendini belli eder:)
eğitim bilimleri: eğer alan sınavınız yoksa yani benim gibiyseniz en önemli kısım bence burası. zira ben çalışmaya başladığım zaman, bu ne lan demiştim. ve tam bir ayım araştırma yapmak, neyi nasıl ne şekilde öğreneyim, nerden başlayayım demekle geçti.
kesinlikle iyi bir plan yapın eğitim bilimlerinde başlamadan önce. benim tavsiyem konuları bitirerek ilerleyin. yani önce gelişim psikolojisi, öğrenme psikolojisi, program geliştirme, öyt, ölçme ve değerlendirme, rehberlik, sınıf yönetimi, materyal tasarımı olacak şekilde bir sıra yaptım kendime.
çalışma şekliniz bu şekilde olabilir. ben gelişim ile başladım ve çalışırken soru çözdüm, bitirince branş denemesine başladım. sonra öğrenmeye geçtim, öğrenmeyi çalışırken yine gelişimden branş denemesi çözmeye devam ettim. buradaki amaç şu. branş denemesi çözerken bazı konuları eksik veya yanlış öğrendiğinizi farkedeceksiniz. bazıları size konu çok çalışma diyebilir ancak çalışın. çünkü çok nankör bir ders, ve şıkların hepsi size öyle mantıklı gelecek ki eksik veya yanlış öğrendiğiniz şey mutlaka sizi yanıltacak.
mesela gelişim süreklidir ve gelişim nöbetleşe devam eder. şimdi sen burada bir şeyi yanlış öğrenirsen sınavda bu iki seçenekte sana mantıklı gelecek. o yüzden böyle kavram yanılgısı çektiğiniz başlıkları bir kağıda yazın ve çalıştığınız ortamda bir yere asın. zamanla zaten bu yanılgılar giderilecek.
kısacası çözdüğünüz sorularda yanlışı tik atıp geçmeyin, doğrusunu öğrenin. sürekli yaptığınız bir yanlış ise mutlaka bir yere not edin, karşınızda dursun.
öncüllü soruları çözerken dikkat edin, ne olduğunu öğrenirken ne olmadığını da öğrenin. mesela rehberlik için hangisi söylenemez mi dedi, bakın ve içlerinden hangisi söylenemezse bunu not edin, illa ki karşınıza gelecektir. bu konuda çıkmış soruları tavsiye ederim. çünkü ösym karıştırılan şeyleri kullanmayı seviyor. ösym neyi kabul etmediyse siz de etmeyin, çünkü bazı aptal kaynakların ettiğini göreceksiniz. uzak durun.
özellikle eğitim bilimlerinde yaprak test almayın. asla ve asla... branş denemesi alın ki en güzeli pegemdir. çoğu reklamlarını sevmem ama adamlar eğitim konusunda mükemmeller, umarım aynı kadro hazırlamıştır yeni kitapları da.
burada da zihin haritası tekniğini kullanabilirsiniz. mesela ben freud'un dönemlerini bu şekilde ezberledim ki sınavda da geldi ve doğru yaptım. hâlâ daha bu resim aklıma geldikçe konuyu anlatırım. şöyle görseli bırakayım. görsel
öabt deneyimim olmadığı için bu konuda ne söylesem boş, o yüzden es geçiyorum.
genel itibariyle söyleyeceklerim bu kadar. genel olarak çok geç başlanan tg denemelerine herkesten önce başlayın. yanlışınızdan korkmayın. ben eğitimde 38 ile başladım ve 68 ile bitirdim. yılmayın. bu diğer dersler için de geçerli. deneme çözmek size çok katkı verecektir. yanlışlarınızdan kaçmak yerine bunları not alın ve doğrusunu öğrenin.
çıkmış soruları çözerken dikkat edin, çok eskiye gitmeyin. çünkü son zamanlarda sorular sorular ile on on beş yıl önce sorular sorular çok farklı. aldanırsınız. bu denemeleri kendinizi görmek için değil de konuları bitirmeye yakın bir başlangıç olarak görün. kendinizi gerçekten görmek istediğiniz zaman son beş yılın denemeleri ile tg demelerini çözün. bu da dediğim gibi telegram gruplarında mevcut. mutlaka ama mutlaka edinin. linki buraya koymak istemiyorum, ne olur ne olmaz. isteyene link atılır.
son olarak hepinize şimdiden kolay gelsin diyorum, umarım faydalı şeyler yazmışımdır. yazımda farkettiğim çok fazla kaynak önerisi yapmamış olmam, ancak önemli gördüğüm kişileri yazdım. onun dışında kalanlar için ise herhangi bir youtube kanalında gördüğünüz kişiler yeterli olacaktır. olacaktır.
özet olarak bu kişiler :
türkçe : aker kartal, kadir gümüş
tarih: ramazan yetgin
coğrafya: engin eraydın
vatandaşlık: esra özkan
eğitim bilimleri : sistematik olarak en iyi anlatan benim hocam kanalı. bunları takip etmeniz konu anlatımında yeterli olacaktır.
edit: düzeltme
edit 2: güncel bilgiler ile ilgili bir şeyler söylemeyi unutmuşum. gerçekten acı çekerek izleyeceğinizi biliyorum ancak a haber'in siyaset dışında kalan haberlerini takip edin. ne kadar yerli ve milli olacak şey varsa en iyi bunlar haber yapıyor. gözünüze gözünüze sokar. ben hiçbir haber kanalında denk gelmediğim antarktika'daki türk üssü haberine bu kanalda denk geldim :))) o yüzden faydası olur diye düşünüyorum. diğerleri tamamen şans. bunun dışında düzenli haber izleyicisi olun, hem dinlenmiş hem de dünyadan haberdar olmuş olursunuz. akşam ana haber bültenlerini takip etseniz yeterli. ilginç gördüğünüz şeyleri not alın tabii ki.
tokyo'da 2 bisikletçimizin de pes etmesi
-
başlangıçta ınstagram’a story atıldıysa gerisine gerek kalmamıştır.