hesabın var mı? giriş yap

  • diasetil morfin, ilk kez 1874 yılında morfinin asetillenmesi ile elde edilen bir alkaloittir. 1898 yılında bayer firması tarafından ağrı ve öksürüğe karşı ilaç olarak piyasaya sunulmuş, yıllar sonra bağımlılık yapıcı etkisi nedeniyle yasaklanmıştır. saf eroin, acı tadda beyaz bir tozdur. yasadışı eroin içerdiği safsızlıklar yüzünden kahverengi, krem hatta siyaha yakın renkte olabilir.

    yıllar önce ev arkadaşımın sevgilisinde vardı bu illet. tedavisi çok zor ve uzun bir süreç. tanıdığımda 1 aylık yatılı tedaviden sonraki altıncı ayındaydı ve hala idame dozu olarak eroine yapıca kimyasal benzerlik gösteren bir ilaç kullanıyordu. "iyileşti sayılır" demelerine rağmen orada kaldığım iki ay boyunca hatırladığım kızcağızın sürekli biryerlerde (koltuğun kenarında, duvarın dibinde, koridorda) karanlıkta çömelip tırnaklarını kemirerek saatler geçirdiği. bağımlılığı hakkında kendi ağzından duyduğum tek değerlendirme ise şöyle idi: "her boku ye, bu boku yeme".

  • çipli bedenlerden önceki son aşama değildir.

    hiçbir içkin değeri olmayan kağıtlara yapay bir değer yükleyip bu değeri milyonlarca kişinin ikna olup güvenip kullanmasını sağlayan, bu kağıtların her birinin değerinin başka kağıtlara ve gerçek metalara göre her gün değişmesini sağlayan bir ekonomik sistemimiz varken işbu değeri sadece manyetik plastiklere işlemek mi inanılmaz geliyor? bana pek gelmiyor. hayırlısı olsun. şimdi gölge ekonomiciler düşünsün.

  • batma sebebi euro bölgesinde olmasidir. yoksa turkiyeden cok daha saglam bi ülke.

    turkiye euro bolgesine girse muhtemelen 3 gün dayanamaz.

    şöyle düşün; 1500 tl maaş alan bi memur her hafta sonu çeşme beach clublerinde takilsa ne olur?? kısa sürede iflas. yunanistanin durumu budur.

    turkiye ise asgari ücretli işçi gibi ama evden dişari çikmiyor. soğan ekmek yiyor (yaşam standartlarimizi temsilen)

    bu yuzden daha direncli. saglam ekonomi gibi gorunuyoruz. halbuki hayatlarimiz leş.

    ha o zaman eurodan niye cikmiyorlar diye bi soru gelebilir. bu saatten sonra o da sancili olur. borçlar euro cunku.

    mustafa pektemekle 1.7 milyondan 4 yillik sozlesme imzalayip 2. sene sonunda seni gonderecegiz demek gibi bir sey bu. istedigin kadar gönder, o 4 yillik maaşi sana ödetirler.

    edit: yanlis anlasilmasin. euro herkesi batirir demiyorum. almanya gibi iyi bi uretiminiz ve gucunuz yoksa batarsiniz euroda. turkiyede euroya gecse iflas eder. hatta yunandan beter olur. demek istedigim bu.

  • ekmekle pilicin aynı fiyat olması dehşet verici. şaşkınlık anlamında değil ciddi manada dehşet verici

  • en yakın arkadaşım 2 sene önce evlendi. öncesinde 4 sene devam eden ilişki ve nişan süreci vardı. toplamda 6 sene. ben nikah şahidi oldum, o derece yakınız. evlerine gidip gelirdim, ilişki başından beri eşini de çok iyi tanıma imkanım oldu. ev istediler, arsalarını vs satıp sıfır ev aldı benim arkadaş. kır düğünü istediler en güzeli yapıldı. eşya şu marka 10 tane bilezik bilmem kaç tane ondan dediler hepsi yapıldı. gerçekten sevdiği için arkadaşımın tüm ailesi seferber oldu maddi ve manevi. her şey istedikleri gibi yapıldı. sonra 2 sene evlilik süreci sonunda, arkadaşımın bu virüs yüzünden işsiz kalması ile kız değişmeye başladı. ki o süreçte aldığı işsizlik maaşı ile geçimini devam ettirdi. ama daha ilk zorlukta kız sen bana bakamıyorsun, istediğim gibi gezip tozamıyorum demeye başladı. boşanmak istedi. biz şaşırdık. evin içinde tartışmalar olmuş tabii bize de anlattılar. ama sonra ailesi gelip kızlarını aldı. sonra biraz beklediler ama babası arayıp kızım boşanacak, altınların hepsi bizim olacak, eşyaların yarısını istiyoruz demiş. niyetleri para olduğu belli oldu, bizim arkadaş biraz saf ve yuvasını kurtarma derdinde baktığından olaylara diğer yüzünü görememiş, işsizlik üstüne eşinden darbe yemesi onu bunalıma soktu. o da istemiyorum artık, bu zor durumda en ufak sorunda bu hale geldiyse daha olmaz dedi. ki 2 hafta sonra dava açmışlar. mahkeme celbini okudum, 100 milyar talep edip, tüm altınları, eşyaların yarısını ve 1000 tl nafaka istemişler işsiz adamdan. yazdıkları iftiralara okudukça ben güldüm ama kendimi onun yerine koyup düşününce, bu kadar emek sonrası karşılığında yazanları okuyunca, inanılmaz ağır. kızın avukatı zaten boşuna uğraşmayın, altınları ne yaparsanız yapın mahkeme bize verecek, kanun böyle demiş. neden yazdım bunu derseniz. genellemelerinizden nefret ediyorum. her erkek aynı değil! köpek gibi çalışıp, evden dışarı bile adım atmayan, akşam eve gelip eşine yemek yaparken bile yardım eden bir adamı bile bu şekilde terk edebilen kadınlar var! demem o ki, herkes aynı değil, herkesin hikayesi de aynı değil!

  • ben içtiği coca cola nın kutusunu kasa bandına koyanı gördüm. hem de hepsini içmeden öyle bırakanı. benim kasamdı. ve ürünlerini kasadan geçirirken kötü bir sürpriz olarak aralarından çıkıvermiş ve en kötüsü de üzerime, ellerime dökülmüştü. yapış yapış bir şekilde ürünlerini kasadan geçiremeyeceğim için ellerimi ve üzerimi temizlemeye çalışmıştım hemen. ve nacizane “hanımefendi keşke ayrıca verseydeniz içtiğiniz kolanın kutusunu. bakın ellerime de bulaştı. ürünlerinize de bulaşabilir” dedikten sonra kadının verdiği cevap şuydu. “sen ne kadar küstah şeysin öyle. ismini söyle bana” duygusal yapıda olduğumdan etkilenmiştim. fişte göreceksiniz dedim. ve şikayet etti. yöneticim gelip durumu izah ettikten sonra ve yöneticim beni bildiğinden ve kadının terbiyesizliğini de gördüğünden “tamam mert” deyip sırtıma dokunmuştu. bunu gören kadın ne dedi biliyor musunuz. müdür yardımcısına “sen de adını söyle. hepinizi şikayet edicem.” ve yöneticinin gözümde iyice yüceleşmesini sağlayan hareket geliyor. kadına ne dedi biliyor musunuz? “arkadaşımı daha fazla rencide etmenize izin veremezdim. sizi dışarı alalım lütfen. şikayetlerinizi iletebilirsiniz”

    10 sene olmuş. öğrenciydim ve migros ta 18:00-22:00 saatleri arasında part time kasiyerlik yapıyordum o zamanlar. ve biliyor musunuz o kadar etkilenmiştim ki. akşam kafamı yastığa koyduğumda hep o kadını gördüm. çok zor uyumuştum. paylaşmak istedim sizinle. lütfen hizmet alırken empati kurmayı unutmayın. ben de bir müşteri olarak her zaman empati kurarım. hele ki o yaşadıklarımdan sonra! daha neler neler var. bir bilseniz:)) 9 ay çalışmıştım.

  • açılın, ben fakirim!

    şimdi olay şöyle oluyor; pahalı ve tadı güzel olan şeyleri yavaş yavaş yiyip içiyorum. karnımı doyurmak için mecburen yediğim şeyleri ise hızlı hızlı, hatta mümkünse hiç çiğnemeden dikine boğazıma sokuyorum.

  • yaratıcı yıkım sürecinin katalizörü haline gelmiş yapay zeka tabanlı uygulama.

    şu an midjourney ile beraber şayet iş böyle giderse eski itibarını kaybedecek meslekler;

    - ressamlar; zaten modern dönemde çok büyük sorunlar yaşayan sanatçıların üstüne beton dökme etkisi yaratmaya başladı.

    - grafik tasarım - logo tasarım erbabı zanaatkarlar, piyasaya iş yapanla; artık logo tasarımı o kadar kolay bir hale gelmiş durumdaki, yaygınlaştığı anda kepenk kapatırlar.

    - romanlara ve kitaplara resim ve illüstrasyon yapanlar; bir çocuk kitabı yazan bir yazar, çizimlerini pekala midjourney ile yapabilir zaten yapılıyor.

    - stok fotoğrafçıları; genelde stok fotoğrafı çekerek bundan para kazanan fotoğrafçılar için durum parlak gözükmüyor. istediğiniz konu ve konsept ile alakalı bir fotoğraf yaptırabilirsiniz.

    ( aklıma geldikçe güncellerim.)

    gelecekte ise riske girme ihtimali bulunanlar;

    - heykeltraşlar; özellikle sipariş üzerine çalışanlar için çok büyük bir risk barındırıyor. yarın buradan çıkan bir çıktı, 3 boyutlu yazıcı ile birleştirililebilir.

    - moda fotoğrafçıları ve elbise tasarımcıları; onlar içinde çok büyük riskler barındırıyor. elbette öncelikle bu meslek grubu midjourney'i kendi para kazanma aracı olarak kolaylıkla kullanabilir ancak daha sonrasında tekstil şirketleri "fazla bütçe" ayırmamaya ve şirket bünyesinde küçük çalışan bir ekibe vermeye başlayabilir.

    velhasıl enteresan bir sürecin başındayız ama süreç çok hızlı ilerliyor. tabii benim içinse bir hayalin içinde yaşamak gibi. çizim yeteneğim olmadığı ve iyi çizim yapamadığım için öykündüğüm ressamların eserlerini kendime göre yorumlayarak ve farklı stiller ekleyerek çizdirebiliyorum, bir konu ile alakalı bir resim veya fotoğraf karesi yaratabiliyorum. kendi arzu ettiğim nesneleri oluşturabiliyorum. bütün bunlar benim için muazzam bir deneyim oluyor. bunun bir tık ötesini hayal ederken, kendi kendime keyifleniyorum. hakikaten gelecek, geldi diyebiliyorum ve bu gelecek beklediğimden hızlı, iyi bir şekilde geldi. midjourney benim çocukluk hayalimdi. keşke ben tarif etsem ve tuvale istediğim şeyler çizilse derdim, bu gerçekleşmiş durumda, ötesi yok.

  • ağzına telefon sokulunca aklı başına gelmeyen dayının ..tüne kazık sokulunca aklı başına gelmiş dedirten röportaj

  • lan hani derebeyliği , ağalık bitmişti aq ? 5 bin dönüm yapar. 5 bin tane futbol sahası , 50 bin villa , 250 bin daire yapılabilinir oraya x 4 nufus = 1 milyon insan .

    adam kendine bir ankara kadar daha şehir kurabilir isterse.

    5 bin dönüm aileden miras kaldıysa eski toprak ağalarından olduğunun ve ağa soylarının hale yönetimde olduğunun kanıtıdır, yok eğer sondradan aldı ise daha vahim .

    yok arkadaş bu millete harbi harbi bir sosyalist devrim lazım. para- mal mülk hepsi bir avuç parazit zenginin elinde tıkanmış halde. biz de hala fed faiz yükseltecek mi , dolar düşer mi , neye göre tasarruf etmeliyiz ? derdindeyiz. meğersem mal mülk para hep bu stokçu parazitlerdeymiş.

    not : koç grubu - zorlu - torku vs. gibi üretim yapan sermaye sahiplerini destekliyorum ama bunun gibi üretmeden parazit gibi geçinen rantçıları lanetliyorum.