hesabın var mı? giriş yap

  • a4 kağıt boyutlarının neden 210 mm ve 297 mm gibi küsüratlı sayılar olduğu.

    a serisi kağıtların en büyüğü alanı yaklaşık 1 metrekare olan a0 kağıdıdır. ve boyutları 841 milimetreye 1189 milimetredir. peki neden 1000 milimetreye 1000 milimetre değil? çünkü istenen şey kağıtlar ortadan 2'ye bölündüğünde oluşan yeni parçaların kenarlarının birbirine oranı değişmesin, aynı kalsın. böylece örneğin çizimleri farklı kağıtlarda farklı ölçeklerde gösterirken kağıttan kaynaklanacak oran bozuklukları yaşanmasın.

    bunun için kağıdımızın uzun kenarına a, kısa kenarına b diyelim. oran a/b.

    ortadan 2'ye katlandığında uzun kenar b kısa kenar ise a/2 olacak. oran b/a/2.

    yani istediğimiz şey a/b = 2b/a olması.
    *
    2b^2 = a^2

    buradan a/b oranını çekersek, bunun kök 2'ye eşit olduğunu görürüz. yani 1,414 gibi bir değer.

    eğer kağıdımızın uzun kenarının kısa kenarına oranı 1,414 olursa, siz kağıdı ortasından ne kadar bölerseniz bölün uzun kenarın kısa kenara oranı değişmeyecektir. bu yüzden a0 kağıdı 1 metrekare olsun ama aynı zamanda kenarlarının oranı 1.414 olsun istenmiştir. ve gene bu yüzden a0'ın 4 kere ortadan bölünmesiyle elde edilen a4 kağıdının boyutları 297 mm'ye 210 mm'dir.

    297/210 = 1,414

  • ıtalyan oldugu icin mancini'den bir farki olmayan teknik direktor. cunku butun italyan teknik direktorler birbirinin aynisidir.

    aynen butun almanlarin hirsli, disiplinli ve sistemli olmasi, tum hollanda'lilarin 4-3-3 oynatmasi gibi.

    siz futbol konusmayin gercekten komik oluyor.

  • bir tane var arkadaşımız. 35 yaşında yedek sağ bek. ve yıllardır yedek sağ bek. ama ısrarla her antremana gidiyor.. halı saha maçlarımızda da " ben top oynuyorum", "antremanım var" diyerek kendini sakınıyor, " ben bugün ilerde oynayayım" diyor. ertesi gün maçı varmış..

    bir gün hele " çok hırsladım, amatör kumede oynadığım gibi oynayacağım" demişti... o gün yedek soyundurduk. amatörde öyle oynuyor çünkü..

  • dün akşam, antrenmanı yarıda bırakmış, bu sabah mr'ı çekilmiş ve fıtık teşhisi konulmuş.

    stad inşaatında mı çalışıyor lan gece bu futbolcular? bunun başka bir izahı olamaz.

  • veriyi daha hızlı göndersin diye telefonları kafa kafaya tutuşturan ve sinyal azalmasın diye bulunduğu yere kök salmış nesildir.

  • star wars evreni, gerçekten "evren" tabirini hak edecek kadar geniş. çizgiromanları, çizgi dizileri ve romanları tümden okumaya ve izlemeye kalksanız muhtemelen iki insan ömrü kadar vakte ihtiyacınız olur. bu yüzden üçüncü serinin ilk filmi duyurulduğunda luke, leia ve han üçlüsünü bir kez daha görecek olsam da açıkçası biraz hayal kırıklığına uğramıştım. çünkü darth bane ve darth revan gibi karakterlerin olduğu evrende tamamlanmış bir hikayeyi devam ettirmeye çalışmak gereksiz görünüyordu bana.

    yine de ilk filmi heyecanla bekledim. force awakens pek cesur değildi çünkü a new hope'un tekrarı gibiydi. ancak bu durum anlaşılır geldi bana çünkü hem karakterler fena değildi hem de muhtemelen hayranların tepkisinden çekindiler diye düşündüm. bu yüzden film, star wars evrenini istediğim kadar detaylı işleyemese de ikinci filmi beklemeye başladım.

    the last jedi ise ilk filmin ardından beklemediğim kadar kötü çıktı. buradaki problem ise hikayeyi istedikleri hale getirebilmek için evrenin temel yapılarıyla oynamaları ve bunu yaparken doğru düzgün bir anlatım kullanmamaları. mesela force normalde ciddi bir eğitim ile kullanılabilen bir şey iken rey kırk yıllık jedi master gibi abartılı işler yaptı. tüm jedi'ların ona yardım etmesi burada yeterli bir açıklama değil çünkü madem ölen jedi'lar kalana yardım edebiliyordu ve bu kişinin güçleri inanılmaz seviyelere çıkıyordu, neden kimse luke'a yardım etmedi? sonuçta kendisi güçlü bir imparatorluğun başındaki iki adet sith lord ile karşı karşıyaydı. bunun üzerine snoke'un hikayesi için yazılan saçma sapan son, gereksiz casino sahnesi gibi şeyler eklenince film çukurun dibini gördü.

    bu yüzden üçüncü filmden hiç umudum yoktu. çünkü serinin geldiği yeri toparlayabilecek bir kişi yok şu an dünyada. o yüzden filmi "daha kötüsünü yapamazlar herhalde." diye izlemeye karar verdim. ancak jj beni bir kere daha şaşırttı. çünkü üçüncü film yazım tekniği anlamında da enkazdı. şimdi spoiler ibaresini bırakıp bu teknik kusurları yapmayı nasıl başarmışlar bir bakalım.

    --- spoiler ---

    filmin bozduğu ilk mekanik şu; biz luke'u neden seviyoruz? jedi olduğu için mi? hayır. insanlar luke'u seviyor çünkü luke skywalker gerçekten umudun temsilcisidir. sıradan bir çiftçiyken direnişin en büyük kozuna dönüşmesi, darth vader ve palpatine'e karşı durabilecek tek kişi olması gibi durumlar buna işaret eder hep. seri ilerledikçe babasının tüm galaksinin korktuğu kişi olduğunu öğrenmesi, elini kaybetmesi ve buna rağmen geri dönüp babasını light side'a çekmesi de durum ne kadar kötü olursa olsun asla mücadeleyi bırakmayan gerçek bir kahraman olduğunu gösterir bize.

    ancak bu seride böyle sabırlı bir mekanik yok.

    +direniş bir yerde sıkıştı. ne yapalım?
    -rey gelsin. tüm kayaları kaldırsın.
    +iyi de rey doğru düzgün jedi eğitimi almadı ki?
    -olsun. ne kadar beklenmedik o kadar etkileyici. bozma böyle devam.

    aralarında geçen konuşma bu sanırım ama rey'i etkileyici bir kahraman yapmak istiyorsanız, çok iyi bir force user değil, umudunu asla yitirmeyen ve bol bol mücadele eden biri yapmalıydınız. bu filmde ise rey'in girdiği mücadelelerin bir ağırlığı yok çünkü force kullanıp yırtacağını biliyorsunuz bir şekilde.

    burada beni rahatsız eden nokta rey'in geldiği yer değil aslında. eğer anlatabiliyorsan istersen rey'i gelmiş geçmiş en güçlü jedi ilan et. problem değil ama bu aşamaya nasıl geldiğini izleyiciye aşamalı bir şekilde göstermen gerekir. mücadelesini, korkusunu, yenilgilerini, zaferlerini hepsini anlatman lazım. ki zaten bir filmi yapmanın temel mantığı budur. bir karakterin oraya nasıl geldiğini anlatmak. ancak bu filmde neredeyse 3 bin yıldır var olan temel drama kuralları es geçilmiş.

    filmde bu yoksa ne var derseniz, sanırım şu son on senede gördüğüm en kötü kurgu var. hem dramatik kurgu olarak hem de kesmeler anlamında. önce filmdeki olay akışına bakalım.

    bu film aslında süresine göre çok fazla yan karaktere sahip ayrıca gereksiz fazla mekan var filmde. ne güzel maceradan maceraya koşuyorlar işte diye düşünebilirsiniz. filmin koştuğu doğru ama bunu o kadar dengesiz yapıyor ki hiç bir olayın derinine inemiyorsunuz. mesela filmin başında böyle kabile gibi bir topluluğun festivaline denk geliyoruz. belki burada rey kimler için savaştığını görüp moral depolayacak ama sahneyi maksimum 2 dakika tuttukları için bu duygusal ağırlık size geçmiyor. ya da mesela poe'nun denk geldiği kadın karakter. burada poe'nun geçmişine bakıp filme etki edecek bir şeyler öğreneceğiz diyorsunuz ama karakter bir şeyler veriyor ve ortadan kayboluyor bir dakika sonra. ismini bile hatırlamıyorsunuz.

    tüm exegol kısmı ise gerçekten çok yüzeysel yazılmış. sadece o sith bıçağının bulunması dramatik açıdan bir filme yetecek kadar büyükken bu film bıçak, oradan yolu gösteren piramit oradan da exegol'a geçiyor. yani bu kadar çok şeyin peşinde olmak bir film için çok fazla. çünkü bir macera filminde karakterlerin ateş başında konuştukları, gemi ile bilinmez denizlere açılırken güneşi izledikleri ya da ne bileyim durup yemek yedikleri sahnelere ihtiyaç vardır. bunlar da nefes alma anıdır ve o patlama çatlama arasında karakter ve evren derinliği yaratmak için kullanılır. bu filmde ise böyle bir üç saniye bile yok. bu yüzden film o kadar yüzeysel olmuş ki yönetmen michael bay deseniz inanırdım.

    filmin dramatik kurgusu bu şekilde. bir diğer kusur da filmin kesmelerini ayarladıkları kurguda. filmin gerçekten koştur koştur iş yapmaya çalıştığını burada daha net görebilirsiniz. tam saymadım tabi ki ama filmde sanırım 3 saniyeden uzun plan yok. mesela biri bir yere bakıyor kesme. elini bir şeye uzatıyor kesme. bir şey alıyor kesme. aksiyon sahnelerinde belki bu teknik kullanılabilir ama onların bile bir girişi olur. mesela a ve b kişisi dövüşecek olsun. önce b kişisini mekanda beklerken gösterirsiniz. bu bekleyiş gerilimin tırmanmasını sağlar. sonra a kişisinin ağır adımlarla geldiğini gösterirsiniz. bu da o karakterin acele etmediğini ve kendine güvendiğini gösterir izleyiciye. daha sonra karakterler yine yavaş kesmeler eşliğinde konuşur ondan sonra yapacaksan yaparsın hızlı kesmeyi. burada ise birilerinin uzay gemisine yürüdüğü sahnede bile dört kesme kullanmışlar en az. bu nedenle kendinizi film gibi değil de 2 saatlik klip izliyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz.

    mesela aradaki farkı görebilmek için yoda ve dooku'nun kapıştığı bu sahneye bakabilirsiniz. https://www.youtube.com/watch?v=3uuqiioo8rm burada yoda'nın girişi, christopher lee'nin karizması, koreografinin akıcılığı falan muhteşem ayarlanmış. ancak rise of skywalker'daki hiçbir sahnede böyle bir his bulamıyorsunuz.

    filmin bir diğer çöktüğü mekanizma da anlatmadan ayrıntı vermesi. mesela leia jedi training almış olabilir ama bunun filme pratik bir katkısı var mı? rey'i eğitiyor diyorsunuz ama rey'in pek eğitime ihtiyacı yok gibi. mesela finn anlaşılabilir şekilde force sensitive, peki telsiz gibi rey'e bağlanmaktan başka bir işe yarıyor mu bu durum? hayır. e madem hikayeye bir katkısı yok bana bunları neden anlatıyorsun? yine de anlatmak istiyorsan neden bunları bir yere bağlamıyorsun?

    --- spoiler ---

    sonuç olarak evet bir önceki filmin bıraktığı yer çok kötüydü ve bundan sonra toparlaması zordu ama açıkçası bu kadar kötü bir yazım da beklemiyordum ben. baya hiçbir soruyu çözemediği sınavın son beş dakikasında stresle bir şeyler uydurmaya çalışan öğrenci gibi yazmışlar senaryoyu. bir yığın karalamaca var ortada ama hiç biri sorunun cevabı değil.

    neyse ki artık seri bitti. ben burada filmleri yersem de bir sinemasever ve star wars hayranı olarak üzüldüm açıkçası. çünkü evet pek orijinal başlamamıştı seri ama rey, finn, poe ve ben solo gibi işlendiğinde iyi olabilecek karakterleri vardı en azından. ancak dediğim gibi bunları işleyiş biçimi çok kötüydü gerçekten. neyse artık olan olmuş ben de en iyisi yoda'nın luke'u eğittiği sahneleri izleyeyim de artık moralim düzelsin biraz. https://www.youtube.com/watch?v=e3-cpzzjl8w

  • 30 yıldır kleptokrasi ile yönetilen ve yönetim biçimini etrafındaki ülkelere de yaymaya çalışan yolsuzluk cenneti.

    rusya'nın etki alanında olan bütün ülkelerde otokratik kleptokrasi hakim. devleti yönetenlerin çocukları, batıdaki kumarhanelerde, milyon dolarları bir gecede çatır çutur ezerken, sıradan halk ay sonunu getiremiyor, ağzını açana karakolda işkence yapılıyor. rusya'nın tam etki alanında bulunan orta asya ülkelerinin tamamı, azerbaycan ve belarus bu durumda. rusya'nın etkisinden tamamen kurtulan baltık ülkeleri şu anda avrupa birliği üyesi olarak refah içinde yaşıyorlar.

    ukrayna halkı tercihini iyi yaşamaktan yana kullandı ama ruslar ukrayna'yı yeniden kendi bok çukurlarının içine çekmeye çalışıyorlar. durum bundan ibaret.

    ülkemizdeki beyinsiz avrasyacılar da türkiye'nin belarus veya kazakistan gibi bir yer olmasını istiyorlar. 20 senedir, amerikalılar askerlerimizin başına çuval geçirdi diye kafa ütüleyip, ruslar tarafından şehit edilen 33 askerimiz hakkında tek kelime etmeyen düşük zekalı insanlar sonuçta bunlar.

  • ülkedeki nitelikli kesimin canına okundu. bir fizyoterapist olarak bunu çok ağır bir şekilde hissediyorum.
    %2'lik dilime girip iyi bir lise kazandım. sonra da %1'lik dilime girip fizyoterapiyi kazandım. %0,1'lik dilime girip kamuya fizyoterapist olarak atandım.
    sonuç olarak aldığım maaş temizlik personelinden 1000 tl fazla. imamdan 2000 tl az. bekçiden 1000 tl az.
    yığınla açılan imam müezzin din kültürü öğretmeni, manevi rehber kadrolarına atanan ama eğitim öğretim sürecinde varlık gösteremeyen ekipten daha az maaş alıyorum. muhafazakar bir ailede yetişmem nedeniyle din bilgim yüksektir. eminim ki dinci bir kamu kadrosuna atansaydım okuluna gidenden daha çok dini vaizlik bile yapabilirdim. ama ben enayi gibi fizyoterapist olmuşum.

  • antakya 'ya annesini ziyaret etmeye gidip depremde enkaz altında kalan izmir tınaztepe hastanesinin beyin cerrahlarından dr. levent tosyalı 4 gündür enkazdan çıkarılamadı.
    hala yaşadığı ve enkazdan sesleri geldiği söyleniyor. adres:hatay /antakya /dereboy fevzi cakmak cad no:11 insel apartmanı migros 'un yanı kışlanın karşısı

    edit: çok sayıda mesaj geliyor. buradan toplu açıklama yapayım.
    arkadaşlar ben antakya 'da değilim. levent hoca 'nın yakınlarından aldığım bilgi ile bu başlığı açtım.
    birkaç saat öncesine kadar sesler geliyormuş. hala yaşadığını düşünüyoruz.
    enkazı kaldırmak için iş makinesine ihtiyaçları olduğunu söylüyorlar.
    çok fazla zamanımız kalmadı maalesef.

    son edit: maalesef zamanında kurtarılamadı. birçok kişi çok uğraştı ama başarılı olamadık maalesef. çok üzgünüm.

  • fikret orman görevdeki cumhurbaşkanına yalakalık yaptığında beşiktaş taraftarı tepki vermişti ama bu farklı. burada bir yarış var ve mevcut belediye başkanına karşı akp'nin adayı için şans diyorsun. bu çok utanç verici bir durum. ama bunu da savunan fanatik gerizekalılar çıkar elbet.