• jane austen hayranları için müthiş bir filmdir efendim. kendisinin neden mutlu sonları sevdiğini anlatır. jane tom'la evlenseydi veya aşktan vazgeçip karşısına çıkacak en makul kişiyle evlenseydi belkide kitaplarıyla ingiliz edebiyatına damga vurmuş o yazar olamayacaktı. yaşayamadığı ne varsa hayal etti ve yazdı.

    --- spoiler ---
    ayrıca tom'un jane dans ederken bir anda ortaya çıktığı sahnede çok güzeldir:

    http://www.youtube.com/watch?v=mxoa7rcyt8m

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    filmin en unutulmaz sahneleri ve replikleri arasında tom un jane`e ben tamamen seninim demesi (ki bir erkeğin bunu söyleyebilmesi olağanüstü güzellikte, sanki roller değişmiş ve kadının yerine bir erkeğin kendini teslim ediyor olması çok güzel), amcasının evinde defalarca aynı sahnede gidip gelmeleri ama bir türlü öpüşmeye cesaret edememeleri, jane evine geri dönerken tom`un arabanın camından görünen yürüyüşü ama sonrasında umutsuzca duraklaması, tom nişanlandığı zaman jane le ormanda karşılaşması ve aradaki dilsiz adama karışmaması için yalvarırcasına lütfen demesi bu ve bunun gibi pek çok sahne...filmin replikleri gerçekten çok güzel...normalde aşk filmlerine tahammül edemeyen ben bile gözlerim dolu dolu izledim. gerçi filmde yaşanan zamanın çok eskilerde kalmış olması da benim ilgimi çeken en önemli ayrıntı. ama daha yoğun olabilirmiş sanki biraz boşluklar hissetmedim değil ama yine de güzel film.
    --- spoiler ---
  • hanım hanımcık, mantıklı kızımızın serseri erkege ilgi duyması, karsılıklı atısmalarına ragmen asktan kacamamları, dans ederken surekli birbirlerine laf atmaları gibi kliselerle dolu olmasına ve pride and prejudice a cok fazla benzemesine ragmen muthis ingiltere tasrası manzaralarıyla (yesiller, sarılar, kırmızı yapraklar, kocaman agaclar, sevimli evler falan) ve duygusal sahneleriyle izlemeye deger bi film...tabi jane'in guzel elbiselerini de unutmamak lazım. tullu falan ne guzellerdi yaa..

    --- spoiler ---
    jane bunalmıs bi sekilde dans ederken tom'un aniden karsısında belirmesi, tom'un kızına jane'in ismini vermesi filmle ilgili hos sıcak detaylar bence. tum film boyunca ısrarla tuttugum minik gozyasları nedense sona dogru baslayan operayla birden bosalıverdi ve filmin yurek burkan canınıza okuyan son sahnelerine kadar devam etti. yıllar sonra bile birbirlerine oyle bakabilmeleri cok acı. haksızlık bu yaa...
    --- spoiler ---
  • son zamanlarda izlediğim en adam gibi film. jane austen'ın hayatını merak eden bünyelere ilaç gibi gelmiştir.. hele ki kitaplarını okumuş, pride and prejudice'ü arka arkaya izlemiş aşk filmi delisiyseniz mükemmel bir aşk filmi bekliyor sizi.. ağlattınız ulan beni sinemada!..
  • caginin ötesine gecmis ve de dünya üzerinde en sevdigim yazarlardan biri olan jane austen'in hayatinin kisa bir bölümünü anlatan harika film. neden bu kadar seviyorum diye sorulunca da aklima gelenler sunlar:
    --------spoiler icerebilür-------
    # filmin alamet-i farikasi zaten dans sahnesi malumunuz. zavalli jane'in hic beklemedigi bir anda tom lefroy'u karsisinda bulmasiyla degisen yüz ifadesi, cicikler acmasi ve de ayni anda tom'un pic siritisi kimin hosuna gitmedi ki.
    # bu esnada tek üzüntüm mr wisley zira kendisi bilgeligini epey sakince yasayan bir insan. sünepe gibi görünmesine ragmen zamanla anliyoruz ki kibar bir insan oldugu icin teyzesine boyun egip duruyor, tümden damarina basilinca da dur demesini biliyor. böyle insanlar bana her zaman cekici gelmistir.
    # james mcavoy bence gayet basarili bir performans sergiledi filmde. anne hathaway sevdigim bir oyuncu ama sanki o üzüntüyü yeterince vermedi. ya da jane austen normalde de öyle az duygulu bir insan miydi bilemem. kendisiyle ilgili okudugum bir kitapta tom lefroy ile ilgili az sey yaziyordu. kisa bir flörtlesmeleri oldugunu ve gelip gecici bir heves oldugu yönünde seyler vardi kitapta.
    # jane austen eserlerinde neden herkesin mutlulugu buldugunu anlamak zor degil bu filmi izledikten sonra. aslinda cok daha acili bir film de önerebilirim isteyenlere (bkz: jane austen regrets). bu ne yalnizliktir arkadas. insanin icini kiyim kiyim kiyan bu film yüzünden günlerce moralim bozuk gezerdim normal sartlarda ama neyse ki arkasindan sense and sensibility'nin snirim 2008 yilina ait bbc uyarlamasini izledim ve göze gönle hitap eden dan stevens sag olsun acimi kederimi aldi.
    # pek tabii ki mükemmel bir soundtrack'e sahiptir bu film. adrian johnston'in ellerini öpüyoruz tekrar tekrar. o hüzünlü melodiler sayesinde filmin etkisi artiyor da artiyor.
    # ve elbette zavalli cassandra. o kadar iyi ve tatli bir insanin yasadigi dramlar beni epey üzdü. birbirlerinin gözlerine bakmaya bile cekinen asiklarin arasina ölümün girmesi..
    # tom'un ic hesaplasmalari, dogruyu yapmak isterken önüne hic yoktan cikan engeller, kendini suclamasi ( ki bunu fahiseyle konusmasinda da görüyoruz) engellerle bas edememeleri ve her sey sona erdiginde de kizinin adini jane koymasi. seni yerim.

    velhasil kelam kendi akibetimi de düsünüp duruyorum ve hep söylerim beni jane austen bitirdi. sen git de darcy gibi bir adam yarat ama bunun reelde karsiligi olmasin. zalimsin jane, hainsin jane.
  • çok güzel bir film. dönemin şartlarına göre olağanüstü cesur, bilgili, kararlı ve yine dönem dolayısıyla çelişkili, utangaç, kararsız jane austen'imizi ve kırık aşk hikayesini çok iyi anlatmış. o dönem (ki aslında günümüzde de aslında çok az farklı olan) kadına bakış tarzı, bir kadın cesur olursa aslında tüm baskıları göğüsleyip, derdest edebileceği de öyle.

    --- spoiler ---

    filmi gerçeğinden bağımsız olarak senaryo diye ele aldığımda genelin aksine tom'dan pek hoşlanmadım. film boyunca gel gitleriyle bende de kendisine karşı gel gitli hisler uyandırdıysa da finalde, okulunu bitirip başarılı bir avukat olduğunda, ane'in yanına dönüp çabasına devam etmek yerine başka bir kadınla evlenmesi başından beri negatif yönde giden hislerimi kuvvetlendirdi. ancak gaza geldiğinde mücadele edebilen bir adam. yüzeysel romantik. halbuki aşk dediğin çocuğuna eski sevgilinin adını koymak değil bu kadar değerli olduğunu iddia ettiğin eski sevgilinin eski olmamasını sağlamaya çalışmaktır. jane o dönemde kadın olmasına rağmen başka biriyle evlenmeden tamamlıyor ömrünü mesela.

    --- spoiler ---

    neysem özetle keyifle izlenecek bir film bu.
  • baba kisinin bir noktada "nothing destroys the spirit like poverty"dedigi ingiliz aksanli film
  • bildiğin hüzne gark eden fena film. bir erkek olarak yıkıldım, büküldüm, buruldum.bıraktığı etkiyle herkese tavsiye ederim.
  • pride and prejudice dan sonra masalsı bir film daha. izlemeden önce de çok güzel bir film olacağından emindim...
    anne hathaway in film için çok doğru bi tercih olduğunu düşünmüyorum. hem boyut olarak olarak olmamış, hemde ingiliz aksanını pek becerememiş. tabiki beyaz tenine, kara kaşına gözüne, güzelliğine diyecek bir sözüm yok. ama gözüme battı, rahatsız etti. james mcavoy ile iyi bir kimya tutmamış aralarında. james mcavoy ufak tefek bir adam olsada çok iyi bir oyuncu. insanın gözüne batmayan ama ayrıntılarda gizli olan mimikleri ve bakışlarıyla çok iyi bir karakter oyunculuğu sergilemiş ve role deyim yerindeyse cuk diye oturmuş. anne hanfendiyle uymamalarının en büyük nedenlerinden biride zaten aralarındaki boyut farkı. biri ufak tefek, diğeri iri yarı ama yanlış bedenlerde.
    filme gelince... herkesin bayıldığı, unutamadığı sahne... jane umutsuz, mutsuz bir halde mr.wisley ile dans ederken, müziğin yükseldiği bir anda bi anda karşısında tom u görünce, jane ile birlikte benimde nefesim kesildi. james beyefendiyi de kutlamak istiyorum ki o nasıl bir bakıştır öyle??? zaten film boyunca, çapkın çapkın bakışları, dudak büzmeleri ile gönlümü fethetti diyebilirim. heleki bahçede '' im yours jane'' diye jane e aşkını ilan edişindeki performansı, jane ile lokantada ayrılırlarkenki oyunculuğu, jane in şapkasına giden ellerini tutup, ''no, jane no. i will never give you up... don't speak or think... ' diye bir yandan onu engellemeye çalışması, bir yandan çaresizliği... çok iyi oynamış james bey çok... iliklerime kadar duygularını hissettiğimi söyleyebilirim...
    gönül isterdi ki kavuşsunlar finalde. ama jane tom un şartlarını öğrenince ayrılmaları kaçınılmazdı. jane maalesef yapması gereki yaptı. pride and prejudice gibi bir şahaserin nasıl ortaya çıktığını da öğrenmiş olduk. kısacası pp kadar iyi bir film olmasa da, güzel bir filmdi ki birkaç kere izleme ihtiyacı hissettim. daha kaç kere izleyeceğimi de bilmiyorum...

    edit: kelime düzeltmesi
  • jane austen'in elinden çıkma ne var ne yoksa okumuş, hatta bazılarını pekçok defa okumuş, hayatını daha önceden wikiden şurdan burdan araştırmış biri için, mükemmel bir gece geçirmeye vesile; içinde pekçok klişe olmasına (dans atışmaları, uzun bakışmalar, aşık kavgaları vs vs) rağmen bunların batmak bir yana, izlerken gülümsettiği, hatta güldürdüğü leziz film.
    çekimlerin çok başarılı olduğu kanısındayım; kırsal kesimin - benim çok beğendiğim - doğası filme güzel bir tablo gibi oturmuş; o zamanın ingilteresine ait detaylara çok dikkat edilmiş ve aksanlar muhteşem çalışılmış.
    ayrıca da anne hathaway ın keira knightley den kat be kat doğru bir seçim olduğu kanısındayım, rolüne oldukça oturmuş buldum kendisini, oscar'lık bir performans olmasa da.
    ayrıca da belirtmeliyim ki, her ne kadar film ağırlıklı olarak pride and prejudice'a gönderme yapıyor ise de, diğer eserlere de göndermeler içermekte, kitapları okuduysanız bunları hemen fark ediyorsunuz; film daha da anlamlı bir hale geliyor sizin için.

    --- spoiler ---

    benim için filmin en heyecan verici noktası, en sonunda mr. wisley'in "..., it is a truth universally acknowledged." demesi idi; akıl hemen defalarca üzerinde el gezdirilen ilk sayfaya, okunan o ilk cümleye gitti; "it a truth universally acknowledged that a single man in possession of a good fortune must be in want of a wife." - jane austen, pride and prejudice

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap