• bir fotograf sergisi ismi. ayni zamanda çok zor koşullar altinda hayatini sürdüren bir gurup insanin kaldiklari yerlere verilen isim. sergi aciklamasi durumu net acikliyor.

    "istanbul'un taşı toprağı altındır" cümlesiyle başlayan yüzlerce öyküden yalnızca bir tanesidir "bekar odaları". anadolu'nun farklı şehirlerinden istanbul yollarına düşen her yaştan erkeğin amacı, para kazanıp ailesine göndermektir. fakat istanbul'da para biriktirebilecek bir iş bulmak kolay değildir. günlük 10 milyonu geçmeyen kazançlarla değil para biriktirmek, temel ihtiyaçları karşılamak bile neredeyse imkansızdır. en önemli temel ihtiyaç ise barınmadır. kazandıkları az parayla ev tutmaları imkansız olan bu insanlardan en az beş altı tanesi biraraya gelerek 10 - 12 metrekare odalarda yaşarlar. aylık kiraları 30 milyon olan bu odalarda tuvalet, banyo ve mutfak yoktur. altı yedi odaya tek bir tuvalet düşmektedir. sağlıklı yaşamın neredeyse imkansız olduğu bu odalar istanbul'un göbeğinde, beyazıt'la eminönü arasında yoğunlaşır...
  • cok siki fotograflardan olusan bi sergi.. bi sekilde gozumuzun onunde, gozumuzu kapadiklarimiz...
  • bekar odaları üzerine gamze toksoy da güzel bir araştırma yapmış, altan bal'ın fotoğrafları üzerinden araştırma sonuçlarını da kullanarak güzel bir sunuş hazırlamıştır iki yıl önce. ilk kez mimar sinan üniversitesi sosyoloji bölümü'nün düzenlediği sanat ve sosyoloji konulu sempozyumda sunulan bu bildiri, pek çok kez farklı yerlerde istek üzerine tekrar tekrar sunulmuştur.
  • trt 4'te bekar odaları ile ilgili bir belgesel yayınlandı dün gece.

    bazen başımızı çevirip geçtiğimiz yerlerde hayatları nasıl ıskaladığımızın bir kanıtı gibiydi bu program. bildik, daha doğrusu tahmin ettiğimiz bekar odalarından biraz farklıydılar. küçükpazar'ın içinde, eminönü'nün ortasında, istanbul'un tam göbeğinde; oysa bizim görüş alanımızın çok, ama çok uzağında, boynu bükük hayatlar..

    rengi her daim gri olan yaşamlarına tutunmak için hep bir arada kalmak zorundaki, dostoyevski'den hareketle insancıklardı onlar. köyünden kalkıp gelen gencin bir umudu var. "başaracağım" diyor küçük, yağlı, duvarları boyasız odada sıkışmak zorunda kaldığı 8 kişiyle birlikte. oysa kamera orta yaşlı, fakat ihtiyar görünümlü adama döndüğünde şu sözler duyulup kayboluyor kulaklarda: "burdan çıhış yoh gardaş. nereye çıhıyon gardaş. ben 15 senedir burdayım. bi şey çıhacah olsa, bu zamana gadar çıhmaz mıydı gardaş?"

    bekar odaları, köyleri artık haritadan silinmeme savaşı veren insancıkların yaşama bağlanmalarını sağlayan tek konak yeri; ucuz ve hisseli. ama çok hisseli. "gece hazırolda uyuyoruz babam.. yoksa sığmıyoruz. belimiz kopuyor. kopuyor da babam.. ne yapacan, yaşam kavgası" diyor biri, gözlerindeki ışığı kaybetmek üzereyken... derken al yanaklı bir gence uzanıyor mikrofon. "3 gün önce evlendim" diyor bir heyecanla. hamallık yapıyormuş.. köyüne gitmiş, evlenmiş, 'eğlenmiş', cem karaca ustanın deyimiyle "besmeleyle yüzün açıp oturmadan dizdize" dönmüş istanbul'a.. ama, öteki istanbul'a.. onun döndüğü yer, ikincil hayatların yaşam savaşı verdiği soyutluk perdesinin ta kendisi.

    bir sosyolog, daha farklı bir açıdan bakıyor bekar odalarına. onların birer suç kalkanı olduğunu söylüyor. buralarda yaşayan, kendi köylüsünü koruyan insancıkların, hayata 'çalışarak' tutunduklarını ifade edip, aynı kaynaktan çıkmalarına rağmen sürüden ayrılanların ya kapkaççı olduğunu ya da sessiz sedasız, arka sokakların birinde dünya değiştirdiklerini vurguluyor, o da çaresizce...

    kiminin bebesi olmuş, hasretlik çekiyor, "içim yanıyor" diyor "içim"... kazandığı paranın bir kısmını oda için ödediğini, bir kısmıyla yemek yediğini, gerisini olduğu gibi köyüne yolladığını anlatıyor biri.. öbürü de öyle.. diğeri de..

    sabah kalk.. çalış.. akşam dön.. menemen yap, ye.. çamaşırını yıka.. 10 kişiyle balık istifi yat.. sabah kalk.. çalış.. hayattan tek beklentisi yaşama tutunabilmek, bir aile kurup, onları da yaşatabilmek. 3 kuruşla-5 kuruş arasındaki çizgide...

    sahi... çözdük değil mi hayatı? sıkıldık değil mi ondan? her şey ne kadar kötü değil mi? hayat başkalarına güzel, öyle mi? bence bir kez daha bakalım hayatın penceresinden.. insancıkların gıyabında, oysa onların tam ortasında, bir kez daha görelim dünyayı. belki bu defa yaşamaya değer bir şeyler bulabiliriz; bekar odalarının yalnız, bakir, boynu bükük dünyasında...
  • geceyarısı tesadüf eden,metin kahraman' ın müzikleriyle insanı daha bi saran, herzaman geçilen yollara daha da dikktali baktıran belgesel.
  • daha çok eminönü küçükpazar semtinde bulunan 4-5 metrekarelik içinde en az 6-7 kişiyi barındıran odalardır. en büyük odalarda kiraların 400 milyonu geçmediği (üstelik bu ücrete elektrik bedeli de dahildir) ve 20 den fazla insanın kaldığı bu yerlerde sakinlerinin aylık gelirlerini düşünmek bile insanın içini acıtıyor. içlerinde su bulunmaz ve genelde kiracıları ortak banyo-wc den oldukça zor koşullarda yararlanırlar. her odada kalanlar için bir hemşehrilik, akrabalık veya meslaktaşlık bağı bulunur. adındaki bekar kısmına çok aldanmamak lazım çünkü her yaştan insanları barındırır. yıllarca aynı odada kalanları mevcuttur okuduğum kadarıyla.

    bu konuda yakın zamanlı bir foto-röportaj

    http://www.zaman.com.tr/…n-hapsoldugu-bekâr-odalari adresinden okunabilir.

    ahmet bal'ın daha orjinal fotoğraflarını hikayesi ile birlikte okumak ise daha faydalı olucaktır fikrimce.

    http://www.fotoritim.com/…/altan-bal--bekar-odalari
  • çaresizlik, ihtiyaç, para kazanma derdi, umutlar, hayaller, koku, paylaşmalar, bazen suçlar... küçücük mekanlara anadolum insanının sığdırdığı binlerce düşünce, binlerce (abartma yahu) kişi.
  • bu toprakların bütün yaraları gibi gizli gizli kanayan odalar. bazen 10 yılı aşkın kalanları varmış. istanbul diyorsun ahanda şurası. bize öyle. kimilerine gurbetin adresi küçük pazar ve vefa ve belki de adını bilmediğimiz nice semt. ah yokuşlar. hamalların dünyadaki en büyük safası. öyle bizim bildiğimiz safalara benzemiyor yalnız.
  • aralarından bir de hukuk fakultesi mezunu belediye başkanı çıkartmışlardır.

    (bkz: nevzat er)
  • eski dönemde bekarların ve işsizlerin kaldıkları han benzeri yapılardır. yeniçerilik zamanlarında yeniçeri kahvelerinin üst katları bekar odaları yapılır, yeniçeri zorbalarının-kabadayılarının emri altındaki silahlı çetesi buralarda yatıp kalkardı.

    bu mekanlar ve mafios alt kültür gruplarıyla ilgili ışıl çokuğraş tarafından "bekar odaları ve meyhaneler: osmanlı istanbul'unda marjinalite ve mekan 1789 - 1839" adlı önemli bir çalışma yayımlanmıştır.

    (bkz: yeniçeriler/@songulyabani)
    (bkz: balta asma/@songulyabani)
    (bkz: melek girmez sokağı/@songulyabani)
    (bkz: kabadayı/@songulyabani)
hesabın var mı? giriş yap