• belle de jour, 1967 yapımı, joseph kessel'in romanından uyarlı luis bunuel filmi. (alen delon oynamıyor.) baş rolde catherine deneuve, kendisine sevgi ve saygıyla bağlı düzgün bir doktorla evliliğine rağmen dizginleyemediği mazo fantezilerini, genelevde çalışarak doyuran séverine adında bir fransız hanımefendisi. bunuel'in diğer filmlerinde olduğu gibi gerçeklikle hayal alemi iç içe girmiş, neredeyse ayırt edilemez bir hal almıştır. fazla çıplaklık ve sevişme olmamasına karşın (ki bu herşeyi çok daha mistik ve büyülü kılar,) bence aşırı erotik ve etkileyici bir filmdir. filmde genelev sahibesi madame anais, diğer kızlar, müşteriler (özellikle asyalı şişko adam) , séverine'in sevgilisi marcel gibi bir dolu enteresan karakter vardır. film, genelinde izlemiş olduğu yolu devam ettirerek, bu olanlar düş mü gerçek mi diye diye nihayete erer. çok çok etkileyicidir. defalarca izlenebilir.
  • film iki turlu izlenebilir.
    burjuva kadinin fahiselik dusleri, ya da bir fahisenin bir doktorla evli oldugu burjuva yasantisina ozlemi gibi iki alternatif acilimi vardir filmin. hangisinin dus kurdugu, kimin fahise, kimin pezevenk oldugu belli degildir. seyreden dahi bilmeden bataga saplanabilir.
  • 1989'da e yayınlarından sâmih tiryakioğlu'nun çevirisiyle çıkan kitap söyle başlar:

    "severine sekiz yaşındayken kendi odasından annesinin odasına gittiğinde bir koridordan geçmek zorundaydı. bu geçiş onu sıktığından, bu işi koşarak yapıyordu hep. fakat bir sabah, koridorun ortasında durmak zorunda kaldı. orada bulunan banyonun kapısı açılmıştı. bir işçi dışarı çıktı. kısa boylu tıknaz bir adamdı. seyrek kızıl kirpiklerinin altından süzülen bakışlarını küçük kıza dikti. severine çekingen değildi ama korktu, geriledi.
    bu davranış üzerine adam kararını verdi. çabucak çevresine bakındı, sonra iki eliyle severine'i kendine doğru çekti. küçük kız, karşısında bir havagazı, bir güç kokusu duydu. üzerindeki sakallar uzamış iki dudak, boynuna yakıcı bir öpücük kondurdu. severine çırpındı.
    işçi sessiz sedasız, şehvetle gülümsüyordu. kızın geceliğinin altına soktuğu elleri, yumuşak bedeni okşadı. severine çırpınmaz, kendini savunmaz oldu birden. kaskatı, bembeyaz kesilmişti. adam onu döşemenin üzerine bıraktı, usulcacık uzaklaştı.
    dadısı onu yerde yatarken buldu. ayağı kaydı sandılar. kendisi de öyle sandı."

    kitap, yürekle ten ya da bir başka deyişle şefkatle şehvet arasındaki (uyumu baştan reddeder kessel) çatışmayı, kopukluğu, uçurumu anlatır. şefkat( severine'nin kocası pierre)in sevecenliğiyle, şehvetin(başta marcel olmak üzere diğerlerinin) dizginlemez dürtüleri arasında gönüllü bir arafı benimsemiş severine'nin hikayesidir sözkonusu olan.

    film ise daha çok severine'nin "ayağı kaydı sandılar, kendisi de öyle sandı"nın peşindedir. o sanmanın duyumsanmasının peşindedir bunuel. severine'ne ne tür bir duygu besleyeceğimizle de ilgilenir hayta bunuel, tıpkı kessel gibi haspa severine'i sevelim mi acıyalım mı kararsız kalırız..

    kessel severine'ne itiraf ettirerek bitirir romanı; zira itiraf eden bilinçlenir, aile zaten küçük burjuva ailesidir, dolayısıyla burjuvazinin önce kendine sonra kamuya itiraf et rahatla düsturu da yerine gelmiş olur. arınma'da gerçekleşir. severine de her itiraf eden kişi gibi bilinçlenir, birey olur. pierre'in sonsuz bir sefkatle sarıp sarmalayan, ezici, reddedilemeyecek hipnotize edici sesi de kesilir.
    "severine bilmiyordu artık. gerçek iyiliğin, gerçek kurtuluşun nerede olduğunu soruyordu kendi kendine. bir ışığın görünmesini, bir sarsıntının olmasını, bir yıldırımın düşmesini özlüyor, diliyordu.
    bu umutsuzluk çoşkunluk içinde pierre'e gittikçe daha çok sokularak titrek, çekingen ellerin saçlarını okşamaya çalıştıklarını hissetti. sakat bir insanın bu dayanılamayacak kadar güven dolu elleri, içindeki tartışmayı karar bağladı. severine her şeye dayanabilmişti ama buna dayanamazdı işte. bunun üzerine konuştu...
    nasıl yorumlamalı bu tür bir davranışı? sadece, sonsuz bir aşkla sevdiği insana uydurma bir namusluluk göstermenin olanaksızlığıyla mı? bundan daha az soylu olan " bir günahını itiraf" gereksinmesiyle mi? herşeye karşın bağışlanacağını için için sezerek ondan sonra da korkunç bir sırrın yükünü taşımadan yaşamak için mi? böylesine berbat bunca terslikten sonra bir insanın yüreğine kaynaşıp eriyerek onu titrek dudaklara dek getiren ögeleri kim sayabilir?
    aradan üç yıl geçti. severine'le pierre deniz kıyısındaki çok hoş, küçük bir köyde yaşıyorlar. fakat itirafını yapalıberi severine pierre' in sesini bir daha duymadı."
  • catherine deneuve ün fiziğinin ne kadar bedbaht olduğunu görebileceğiniz filmdir , filmdeki neredeyse tek erotik öğede budur ,bu yüzden vcd sinin başında koca koca harflerle luis bunuel s erotic masterpiece yazmaktadır , erotizmin ne demek olduğunu hatırlatan filmdir, filmde bi kaç sevişme sahnesi görünce ,aman da erotik olmuş bu film, diyen dimağların suratına fırlatılmalıdır.

    --- spoiler ---
    bi karakterin psikolojisi bu kadar güzel yansıtılabilir bir filmde , şöyle bi göz atarak izleyenler belle de jour un seks açlığı cektiği hatta az biraz mazoşist olduğu , kocasını parası için sevdiği izlenimine kapılabilirler , böyle anlaşılsa bile film sıradışı filmler kategorisine sokulabilir rahatlıklan ki böyle değildir zaten . belle de` jour:catherine deneuve` , mükemmel bi kocaya sahiptir , yakışıklıdır , akıllıdır , doktordur , zengindir vs vs. catherine deneuve bunun altında kalan kadını oynamaktadır , kocasına yaklaşmamakta çünki ondan korkmaktadır , bırakıp gitmesinden ya da sevgisinin azalmasından. bi nevi eziklik hali başgöstermektedir , bu da paraya ihtiyacı olmamasına rağmen genelevde çalışmak istemesine neden olur zira tanımadığı insanlarla çok daha rahat ilişki kurabilecektir . karşısına azılı bi sapık çıktığında kocasından görmediği maçoluğu diyim artık , onda bulduğunu sanıcaktır fakat karşısındaki maço falan değil harbiden azılı bi sapıktır ,sapık demez kimisi ama bence o herif düpedüz sapıktır , kocan bize engel diyip adamı vurmak sapıklığa delalettir nitekim. neyse , kocası sakat kalınca rüyasında o atlı arabayı görür, atlı araba artık boştur (ilk sahnede doluydu ) artık ilişkileri yuvarlanıp giden bi ilişki değildir kontrol belle de jour a geçmiştir. daha sonra bi daha da rüya görmicektir
    --- spoiler ---

    filmdeki hayal sahnelerine dikkat edilmelidir , hepsi de kadının iç dünyasını daha iyi anlamamızı , onun gibi hissetmemizi sağlar .
  • galatasaray lisesi psikoloji dersinde gösterilen ve beşyüzküsur yillik okul tarihinde ilk defa ögrencilerin film seyrederek dersi kaynatmak yerine ders yapmayi tercih etmesi sonucunu veren film...
  • "uzak dogulu sisko musterisinin severine'e hediye verdigi kucuk, egzotik kutuda ne vardi" magazin sorusu yillarca bunuel'e sorulmustur. yeter diyen bunuel, yaptigim en boktan film budur diyerek ofkesini belli etmistir. kutuda ne oldugunu bilen bunuel ile bir martini icmeye hak kazanacaktir diye de bir soylenti vardi.
    (bkz: yalan)
  • - filmde fantezi olarak izlediğimiz bütün sahneler gerçekten yaşanmış olaylara dayanıyor. bunuel ve carriere kitabı uyarlama aşamasında psikanalist psikanalist dolaşmışlar, öğrendikleri hikayeleri kadın hastaların izinleri üstüne senaryoya eklemişler. seyrederken gerçek olarak sunulan kısımların kitap uyarlaması, fantezi olarak sunulanların ise kitabın iki boyutluluğunu kırmak için eklenen gerçekler olduğunu bilmekte fayda var.

    - filmin bir başka ilginç tarafı da sinema tarihinde ilk kez kadın fantezilerinden bahsedilmesi - ve tabi bunun iki erkek tarafından* yapılmasıdır. işte o yüzden işkembeden yazmak yerine psikanalist desteğine başvurmuşlar.

    - çekimler sırasında ekipteki kimse catherine deneuve'ün performansını beğenmemiş, çok zayıf bulmuşlar. ancak film tamamlanıp da seyrettiklerinde yaptığı her şey, donukluğu, tavırları vs. müthiş bir anlam ve bütünlük kazanmış, herkes hayran kalmış. bunuel'in asistanı (dvd bonusunda) bu durumdan "sinema tarihinin en gizemli olaylarından biri" şeklinde söz ediyor.
  • film üzerine pek çok güzel ayrıntı yazılmış. bir kaç tane de ben ekleyeyim.

    --- spoiler ---

    1)bence filmde severin'in kocası pierre'e gidip
    -"sen hiç geneleve gittin mi?"
    sorusuna pierre'in verdiği,
    -"evet gittim. gidiyorsun. yarım saat duruyorsun son tüm gün büyük bir pişmanlık." deyişi de küçük burjuva erkeğinin ahlak anlayışının sağlam bir gözlemidir.

    2)filmde severin'e gelen ünlü kadın doğum profesörünün kadınlarla olan ilişkisi ve ruh dünyası üzerine bir kaç film daha çekilebilir.

    3)ayrıca filmin bir ekşi sözlük başlığına da gönderme yaptığını düşünüyorum.

    (bkz: hatunların efendi adam yerine piç tercihi)

    4)bir de film okumaktan çıkıp duygusal bir yorum yapayım ve kapatayım istedim.

    (bkz: pierre'in suçu ne?)

    --- spoiler ---
  • filmden önce bir romandır.

    hem de ne roman?

    türkçe ilk çevirisi, 1944'te, insel kitabevi'ndeki cihan edebiyatı serisi'nin 20. kitabı olarak yayımlanmıştır. çevirmen: avni insel. o çevirideki adı: gündüz yosması.

    ikinci çeviri de aynı yıl 1944 (1945?), bu kez server bedi'nin (peyami safa, malum) türkçesinden çıktı. kitabın adı, satışı çok olsun diye herhalde bu kez pek çekici: bir kadının günahları.

    (viki'de ilk kez türkçe'ye 1955'te çevrilmiş görünüyor, bu da viki'nin güvenilirliği konusunda bir ipucu daha.)

    üçüncü çeviri ihsan akay'ın ve 1955'te, varlık yayınları'nda, varlık cep kitapları serisi'nin 149. kitabı. burada kitabın adı: gündüz safası.

    dördüncü çeviri, safa m. yurdanur'un ve martı yayınları'ndan 1973'te yayımlandı. kitabın adı bu kez : gönüllü yosma.

    beşinci çeviri samih tiryakioğlu'nun, e yayınları'nda (o zamanlar efsanevi yayıncı cengiz tuncer ölmüştü) 1989'da çıkan çevirisi. kitabın adı bu kez (film satışını artırır niyetiyle olmalı): gündüz güzeli.

    1995'te bu kez milliyet yayınları ihsan akay'ın çevirisini bastı. kitabın adı, çevirmenin koyduğu ad idi: gündüz safası.

    altıncı çeviri ise aykut derman'ın. can yayınları'nın kitabının adı da filmle paralel: gündüz güzeli.
  • filmin de, kitabin da ismi "belle de jour"'dur (gündüz güzeli), "belle du jour" (gündüzün güzeli) degil.
hesabın var mı? giriş yap