• vpn ile girdiğimiz sözlükte 140 fav almış siktiriboktan entryler ekşişeyler'e giriyor. herif entry'i yazmadığı gibi çevirememiş de.

    "muzlar arıza sırasında ekşi olur ve sütle karıştırıldığında toksik hale gelir."

    bu cümleyi okuyan yok herhalde. zaten sözlük okuyan da kalmadı. çünkü okumaya değer bir şey de yok. anca yazıyoruz.
  • beslenme konusunda son zamanlarda gördüğüm en bilimsel yazılardan birini az önce okudum. kaynak bir blogda yazan kaynaksız bir yazı, muhteşem. entry'i yazan kişi, dalga geçer gibi entry sonuna kaynak yazmış ama o kaynağın kaynağı yok. tabii strongherapp.com gibi her yanından bilimsellik akan ada sahip bir site olunca kaynak aramak saçma. haydi böyle dandik, tek derdi ücretli üyelik satmak olan sikko yerlerde yazanlara inananlar oluyor, onu anladık da insan getirip bu uyduruk şeyleri bu siteye koymadan önce bir kontrol eder. başlıkları vurgulamaya harcayacağımız zamanda google'ı açıp ilk maddeyi aratsak, sorun çözülecek aslında.

    yemek yerken su ya da meyve suyu içmek: neymiş efendim, ebemizinkini tersten görürmüşüz de asidi seyreltirmiş de bilmem neymiş. hiçbir şey yapmaz. al bak doktor amca ne diyor. yemek esnasında ya da sonrasında su içmek sindirime yardımcı olur. düşündükçe daha saçma geliyor. yemek yerken su içmek zararlıysa, çorba içince ne oluyor? sulu yemek işte. şoka girip kelime-i şahadet mi getiriyoruz?

    muz ve süt: bri soğutma kalitesine sahipmiş, diğeri ısıtma kalitesine. bu ne demek acaba? yani biri klima gibi mi çalışıyor? diğeri de antifriz miymiş? soba mı lan bu ısıtma kalitesi ne? yok birarada toksikmişmiş. süt ve muzu birlikte tüketenler, size sesleniyorum. henüz ölmediyseniz, lütfen intihar ediniz çünkü muz ve süt birarada olmaz. ölünüz ve iddiaları doğrulayınız, rica ediyorum. uydur uydur yaz. al doğrusu burda. isteyen istediği gibi yesin, içsin, hiçbir şey olmaz. sütteki laktoza alerjisi olanlar, laktozsuz sütle devam edebilir.

    hamburger ve patates kızartması birarada zararlıymış. iyi oldu öğrendiğimiz, teşekkürler. insan bilemiyor tabii.

    pizza ve soda ya da kola da zararlıymış. bugün resmen ufuk turu atıyoruz. bu arada ortada bir çeviri hatası var gibi. ingilizcede sodanın birden fazla anlamı var ama en yaygın kullanılan anlamı, şekerli ve karbondioksit nedeniyle kabarcıklı, köpüklü (gazlı diyoruz biz) içecek. türkçede soda kelimesi, karbondioksit eklenmiş mineralli su (maden suyu) anlamında kullanılıyor. kaynaktaki "pizza and soda" ifadesi ile kastedilen şey kola da dahil, sağlıksız kabul ettiğimiz tüm şekerli ve gazlı içecekler. türkçede kullandığımız soda değil yani. ama entry'deki çeviri ifadeye bakarsak, düz mineralli su da zararlıymış. rezalet.

    uzatmayacağım, hem sıkıldım, hem vakit harcamaya değmez hem de devam ettikçe sinirim bozuluyor. ama et ve patatese değinmeden geçemeyeceğim. patates yeryüzünde bulunan en besleyici ve ucuz besinlerden biridir (cehaletin kalesi memleketim hariç olabilir tabii). özel olarak biftek ve patates ikilisi ile ilgili tek bir olumsuz çalışma yokken, aşırı et tüketiminin olumsuz sonuçları hakkında tonla çalışma var. o nedenle patates özelinde yapılan bir çalışmaya göre patatesin, tip 2 diyabet, bozulmuş açlık glukozu, yüksek tansiyon veya yüksek trigliserid seviyeleri gibi sağlık sorunlarına yol açtığına dair bir bulgu yok. "midede sıkışıp kalırlar" gibi fazla bilimsel sonuçlara erişemesek de bununla idare edebiliriz belki.

    velhasıl, hadi birisi çıktı ve strongherapp.com gibi okuyanlara çıkışta üniversite diploması verilen bir siteden yalan yanlış ve sağduyu ile bile çürütülebilecek zırvalıkları alıp buraya taşıdı. hadi bir sürü insan da vay be yaşamamız mucizeymiş cidden diye bunlara inandı. zaten sözlükte yazan şeylerin doğru olma zorunluluğu yok (eskiden öyle bir ibare bile vardı). bunlar tamam ama e be kardeşim şu baştan aşağı uydurmasyon şu yazı ekşi şeyler'de ne arıyor. burada editoryal süreç yok tamam ama orda da mı yok? durduk yere insanları beslenme gibi önemli bir konuda tereddüte düşürecek saçmalıkların yayılmasına katkı yapmak az şey mi?

    vaktiyle üniversite öğrencisiyken, bir arkadaş ortamında, milliyetçi-muhafazakâr bir öğrenci dehşete düşmüş bir şekilde bir uyarı yapmıştı. ben barda, meyhanede takılan, günahkâr bir herif olduğum için beni dışarda bırakıp özellikle kız öğrencilere hitaben, "yemekten sonra meyve yemeyin kızlar, alkol oluyormuş, günaha girmeyelim" demişti. en büyük zevklerinden biri yemekten sonra meyve yemek olan milletin yüzü asılmıştı. ben de o zaman, gördüğü yerde affetmediği "bozayı da bırakman lazım" demiştim sırıtarak. bozada minimum yüzde 1 alkol olur, hatta fermantasyon süresine göre daha çok. kaldı ki sindirim sürecinde vücut her zaman alkol üretir, kimse kaçamaz. neyse işte mesele anlaşılmıştır. cehalet korkunç bir şey.

    post-truth budur bu arada. biri uydurma bir şeyler yazar, paylaşır. bir başkası sorgulamaz, onu kaynak gösterir paylaşır. böyle böyle bir de bakmışsın, saçma sapan bir yazı bilimsel bilgiymiş gibi insanların hayatlarına girivermiş. eminim şu an bir yerlerde birileri aslı astarı olmayan bu saçmalıkları vatanı savunur gibi savunuyordur bile.

    bu beslenme ile ilgili anlamsız entry: (bkz: #149869224)
    yarın öbür gün bu entry silinir muhtemelen. bu da entry'nin kaynak diye gösterdiği çöplük: https://strongherapp.com/…lthy-food-combos-to-avoid
  • işte ekşisözlük böyle bir yerdir. bilimsellikle alakası olmayan temelsiz bir yazı kopyalanıp debe olmuş, yetinmemişler sadece tık almak için ekşişeyler kısmına da eklemişler. (bkz: #149869224)

    telefonunu çıkar göster diyen dayıdan tek farkınız bir boka yaramayan diplomalarınız olması.
  • ne idüğü belirsiz linkler kaynak olarak gösterilerek debeye entry sokulabilen konu.

    blog sitesini sanki peer-reviewed makale gibi kullanarak insanların aklını bulandırmayın. neredeyse hiçbir yemeği başka hiçbir besin ile tüketmememiz gerekiyor buraya bakarsak. saçma sapan yazılar okuyarak sağlıksız beslenme alışkınlıkları oluşturmanız yetmiyor, bir de milleti yanıltıyorsunuz.

    not: doktor veya diyetisyen değilim, ancak götün bir kaynak olamayacağını bilecek kadar eğitimim var.
  • şu aralar çocukken sahip olduğum ancak büyüdükçe kaybettiğim bir yetiyi geri kazanmaya çalışıyorum. kastettiğim intuitive nutrition yani sezgisel beslenme. daha da detaylı yazayım. mesela karnı aç bir çocuğun bir hışımla sofraya oturması, doyduğunda tabağı dolu olsa bile bırakıp oyuna dönmesi ve tabaktaki yemeğin aklına bile gelmemesi olayı.

    işte büyüdükçe bu yetimi kaybettim. yeniden bu sezgiyle yemek yemeyi istiyorum ama henüz tam oturtamadım. yemek çok güzel olmuşsa doymuş olsam bile yemeye devam edebiliyorum. yemekle aramda duygusal bir bağ var evet. çocukken ne yaşadım da böyle oldu bilmiyorum.

    edit: düzeltme
  • sağlıklı ve uzun yaşamak için dengeli yapılması gereken şey.
  • hakkında hala bilinmeyenler, bilinenlerin ötesinde denilebilir. bunun sebebi de hem bireyler arasındaki farklılık; hem de farklı besinlerin birbirleriyle farklı ortamlardaki etkileşimlerini yeni yeni araştırmaya başlamış olmamız.

    insanlar doğal olarak tavsiye niteliğinde hap bilgiler istiyor. özellikle debeye giren entarideki gibi basit, anlaşılır maddeleri görünce çok seviyorlar. ama yanlış. tek tek tüm maddelerin üzerinden gitmeyeceğim ama şu araştırma işini bi öğrenin amk artık ya. altında "kaynak" yazan her metin doğru olmak zorunda değil. kim yazmış onları, nasıl çalışmalar var arkasında, neye dayanarak söylemiş? -sergen yalçın'a selamlar, saygılar.

    bak daha bismillah deyip ilk maddeye bakıyoruz. emeğe saygı ama öyle çevirinin de amk ben. neyse. bu soru, yani yemek yerken su içilmesinin ficuda iyi gelip gelmediği sorusu muhakkak başka bünyelere hasıl olmuş olmalı. düşünce sürecimiz bununla başlıyor. hadi araştırmayı öğretiyorum size, iyisiniz yine. peki bu soruya hangi mecralarda yanıt aranmış olabilir? bak demiyorum ki gastroenteroloji dergilerini karıştır, hacettepe'deki profesörlere mektup yaz... aç amk google'ı... ingilizce de biliyorsun. şahhane ingilizcemle şöyle yazabilirim mesela: "water good with meal".

    bak ne çıktı? bir sürü sikkoş sikkoş cevap ama gavurun kontrovörşıl dediği cinsten; yani tutarsız. işte bu aydınlanma noktamız! haaa! demek ki bu soru, üzerine daha da ince şey yapılmasını hak ediyor. yapalım. biraz daha okuyalım. hangi kaynaklara daha fazla güvenebiliriz? iki kaynak vereyim mesela:

    mayo clinic'teki bir doktordan cevap
    soracağınız sorular: mayo clinic ne? kim yazmış? var mı böyle biri? bu picco'nun başka nasıl çalışmaları var? "bak sana bir şey söylicem ama kimseye söyleme" desen sır tutar mı?

    washington post'tan bir yazı
    bu da ev ödevi. öğrendiklerini dene bakalım.
  • (#149869224)

    ısıtma ve soğutma özelliği ya da kalitesi yazılarını görünce acaba marifetname ya da o devirde yazılmış başka bir kitabı mı kaynak almış acaba dedim, sonra o devirde muz mu vardı amk dedim.

    fazla söylecek söz yok yani yazı baştan aşağı saçmalık. mide asidini öyle su içerek falan seyreltemezsiniz ayrıca.

    daha önce benzer bir yazıyı hiv başlığında görmüştüm herif hiv ve ccr5 ile mutasyon sonucu virüsten etkilenmemeyi anlatan makaleyi anlatmaya çalışıyordu ancak virüslerin bölünme yeteneğinin olmadığını bilmiyordu. benzer durum, bir konuda en azından temel bilgileriniz yoksa o konuda teknik anlatım yapmaya çalışmayın. kaynak olabilecek şeyler ile olamayacak şeyleri ayırt edemiyorsanız belki de bilgilendirici yazılar yazmaya çalışmamalısınızdır.

    ayrıca ekşi sözlüğe de iki çift laf etmek lazım. hadi millet beğendi debe'ye soktu, olum siz üniversite ya da ne bileyim lise falan okumadınız mı amk. size öğretmediler mi kaynak vs nedir ne değildir. şu yazının saçmalık olduğunu kör olan koklayarak anlar. sırf debeye girdi diye ekşi şeylere yazıyorsunuz. en azından o konularda anlayabilecek olan doktor vs adamlara önden mesajla sorsanız şu yazıyı ekşi şeylere yazacağız sizce o hareketimiz mallık olur mu diye.
  • bebeklerde ilk 2 yaşta büyümenin en önemli faktörü beslenmedir.
  • ulan resmen bütün sınıfa erör verdirmiş kelime.

    1. sınıftaydık hoca kelime söylüyor, biz yazıyorduk. ilk kez bütün sınıf o zaman dumura uğramıştı toplu halde. tam öğrendik yazılışını, bu kez eczane çıkmıştı karşımıza... onu da öğrendim.

    bi süre mutlu mesut yaşadım ta ki egzos'la karşılaşana kadar...
hesabın var mı? giriş yap