• absürt bir anda göz göze gelip gülmemek için kendini zor tuttuğun an
  • onda kendini bulmak ve sanki onunla yeniden doğmuş gibi hissetmek
  • kişinin 2 bira içmesi bunlardan birini ifade eder.
  • yanında kendi olabilmem, bazen söze gerek kalmadan bakışla anlaşabilmem, hoşgörü, nezaket ve en önemlisi merhamet, saygı içinde olabilmem en büyük parametrelerdir.
  • beraber susmak.
  • ne olduğunu bilmiyordum. düşündüm, bir şey parlamadı. yazılanları okudum ben de.

    çokça mizah anlayışı denmiş mesela. en iyi anlaştığım insanların bazısı ile mizah anlayışımın yakından uzaktan ilgisi yok. benim kendi kendime yarıldığım bir espriye saf saf bakıp “anlamadım” demişlikleri çoktur. anlatınca hıı deyip geçtikleri, komik bulmadıkları. ama yine de hem çota diye ruhlarımızı açacak kadar iyi anlaşır hem mis gibi geçiniriz. öte yandan ben daha esprinin e'sine başlamışken karşı tarafın devamını getirdiği, beraberken en çok güldüğüm insanlarla geçinememişliğim, kendimi o ilişkide acayip yalnız hissetmişliğim de var. mizah anlayışı değil yani bence. en azından bende değil.

    ortak müzik zevki… aynı. sinan özen denmediği sürece rep rap hipop cıstak çili pop arabesk fantaazi bana nema problema. konserlere monserlere zaten yalvara yakara götürüyorum yıllardır en iyi anlaştığım insanları. onların kafası kaldırmıyor.

    benzer sosyo-ekonomik durum.. değil. politik duruş değil. dini inanç değil. diğerinin dinlemeye gönlü olduğu sürece kendini açıklamak da değil. ve bu belki. dinlemeye gönlü olması. gönül de değil de, yargılamadan anlama açıklığı diyeyim. kendini de aynı öyle anlatmaya paylaşmaya hevesi olması. işlenmemiş, süslü maskeler takılmamış haldeki saf kendilikleri görüp göstermeye istek, diğerinde bunu görüp yargılamadan kabul etmeye heves. bunun için de önce kendiyle yüzleşebilmek gerek. o zaman içgörü. evet sanırım kendi belirtecimi buldum.

    harbiden iyi anlaştığım insanlarla çoğunluk pek az, bazısıyla sıfır benzerliğimiz var ilk akla gelen başlıklara bakarsan. ama hepsinin ortak noktası, yargılamıyorlar. dünyanın en tuhaf şeyini söylesen “neea sen öyle biri misin” gelmiyor ağızdan ya da esas gözden. söylediğin tuhaflıktaki bi detaya kitlenip devam ediyorlar.

    - hede hödö bikbik… bu arada ben yamyamım…
    - yamyamlığı bırakana ne deniyo ya? onun da vejetaryen gibi özel bi adı var mı?
  • arkadaş çevresi geniş sayılabilecek bir insanım; uzakta, yakında, ara sıra görüştüklerim, sadece yürüyüş yaptıklarım, sadece sanal alemden tanıdıklarım gibi sınıflandırabilirim hatta. yalnız dost diyebileceğim insan sayısı ikiyi geçmez.

    dost diyebileceğim insanlarda hissettiğim şey öncelikle samimiyet ve şaka kaldırıyor olmaları. hemen küsmek yerine senin ayakkabılarını giyip dünyaya senin gözünden bakabilmeleri. bir de eğlencenin dibine vuracaksam mesela onlarla olmasını isterim çünkü onlarlayken gerçekten eğlendiğimi hissediyorum.

    ara sıra yürüdüğüm bir arkadaşım var mesela, onunla aynı müzikleri bile dinlemiyoruz ki aynı konserden zevk alalım. evet müzik seçimleri de önemli oluyor. bir arkadaşım var arabasına bindiğimde hiç bilmediğim türkçe arabesk pop tarzı müzikler dinletir mesela, söyleyemem de kapat şu lanet olasıca müziği diye.* yalnız dostun olsa söylersin; bu ne ya diye.

    sonuç olarak nezaket sahibi, politik ve dini görüşü rahatsız etmeyen, konuşup bir şeyler yapabildiğiniz insanlarla görüşüyorsunuz sık olmasa da ama dostların yeri farklı. bir de iyi anlaşabilecek insanın tartışma kültürünün olması gerekiyor yoksa her konuşma yüksek sesle sonlanabilir.

    edit: son cümle eklendi.
  • ortak mizah, çok konuda konuşabilmek.
  • söylediklerini veya yazdıklarını düşük hata payıyla anlayabiliyor oluşu. ana dilinde okuduğunu anlayan insanlardan direkt sinyali alırım.
  • sense of humor kabiliyeti
    lafları çarpıtma, komiğe çevirme, troll kapasitesi
    bunlar olunca hem eğlenip hem de muhabbet aktığı için hah tamam bu adamla yürüyebilir işler ışığı yanıyor
hesabın var mı? giriş yap