• çay şiparişinizde ufak, ev yapımı görünümlü ve genelde tarçınlı olan küçük kurabiyelerden geldiyse başka bir sipariş çeşidine hiç girmeyin derim. o ufak gibi görünen kurabiye işletme için dev bir hizmettir ve butik bir sikişin habercisi olabilir.
  • sipariş verilen suyun cam şişede gelmesi.
  • karabiberliktir efendim. net.

    sıralama yapmak gerekirse;

    1- toz kababiber, cam karabiberlikte, kapağı kırmızı renkli plastik= ucuz.

    2- toz karabiber, metal karabiberlikte, üstüne delikli delikli "p" harfi var=ortalama fiyat.

    3- tane karabiber, küçük boy ahşap veya cam görünümlü plastik değirmende=ortalamanın üstünde.

    4-tane karabiber, 25 cmlik ahşap değirmende= pahalı.

    5-tane karabiber, size verilmeyen ve garson tarafından kullanılan 40 cmlik ahşap değirmende= inanma seni sikecek.
  • "mönü yok efendim ben sayayım" sözü.
  • 400 yaşında olup porsche, ferrari gibi arabalara binen buruşuk dayıların yanında platin saçlı 18 yaşında kızların birlikte takıldığı mekanlar buna örnek gösterilebilir.

    aynı şekilde kısa paça pantolon, aşırı jöleli saç, babet çorap ve 18 beden küçük gelen, düğmelerinin yarısı kapanmayan gömlek giyen şeylerin * takıldığı mekanlar bu listenin başını çeker, kesinlikle.

    ha bir de kahve istediğinizde allah çarpmış gibi bir bardakta, botanik bahçesini andıran sunumla kahve getiren yerler de bu listeye eklenebilir.

    tekrar okuyunca fark ettim, resmen çukurambar demeye çalışmışım sanki.
  • babam böyle mekanlarda kaziklanmanin master degree'sini yapmis adamdir, hic konduramaz kendine fiyat filan sormayi. misal onun icin serpme kahvalti edilen yere 4 kisi gidip, 2 kisilik kahvalti ismarlamak kabul edilemez birseydir. gider pasa pasa 4 kisi icin kahvalltiya 200-250tl öder, o gelen kahvaltinin yarisi cöpe gider, ama babamin ici masadan kalkarken rahattir.

    neyse, bir gün gene kaziklanmaya gittik babamla. ben de artik bu para islerine kafam yavas yavas basmaya basladigindan, bu sefer babami ona ragmen kaziklatmama cabasindayim. evet ne diyordum, mekan acibadem'de böyle yerin yarim kat altinda bir balikci restorani. mavi neon isiklarin mekani süsledigi, plastik güllerin duvarlardan sarktigi pavyondan bozma biryer.

    garson gelip, bana fiyat yazmayan menüyü verdi. ben de biraz inceledikten sonra; "cinekop ne kadar izgara'da?" deyince babam ondan beklenildigi gibi: "ne yapacaksin fiyatini?" dedi. garsonun o sicacik, i. melih gökcek gülümsemesiyle bana söyledigi; "fiyatlar degisiyor efendim" lafi, bu isin zirvesidir.
  • - ismi bilmemne steakhouse şeklinde ise %90 yiyeceğiniz et değil kazık olacaktır.
    - girdiğiniz cafede her yerde kara tahtalar, üstünde şekilli yazılar ve yakışıklı baristalar varsa bir sandviç ve kahveye ortalama 30-40 tl ödersiniz.
    - bildiğimiz pastanelerin patisserie diye lanse edilmesi. bir de tatlılara 'muzun beyaz düşü', 'çileğin çikolatayla yasak aşkı' gibi isimler verilir buralarda.
  • kesinlikle tahtadır. ne servis edildiği önemli değil bir mekanda tahtada bir şey geliyosa korkucaksın ordan..
  • kapıda sizi ellili yaşlarda beyaz saçlı bir adamın karşılamasıdır. saçları limon suyu benzeri bir şeyle taranmışsa direk kaçın mekandan. bu baya bir kazık olduğunu gösterir. bir de bu yaşlı adam sizi mahçup edecek kadar saygılıysa mahvoldunuz. düşünsene senin iki katın yaşındaki adam saygı gösteriyor.
  • masaya konan peçetenin kalınlığına bakın. o kalınlığın karesiyle doğru orantılı para ödersiniz.
hesabın var mı? giriş yap